Lidyalılar mevcut olan para sisteminin aracı olarak altın ve gümüşü tercih eden ilk uygarlıktı. Saf altın ve gümüş ilk sikkeler de Lidyalıların izlerini taşıyor.
Lidyalılar kimdi? Anadolu’nun kadim krallıklarından Lid dili ile konuşan, Medler, Kimmerler, Asurlar ve Perslerle mücadeleye giren, Büyük İskender’in, Trakya Kralı Lsymachus’un, Roma İmparatorluğu ve Pergamon Krallığı’nın izlerini taşıyan bir havzanın kadim krallığıydı Lidyalılar.
Halikarnaslı Heredot’da Lidyalılar
“Bizim bildiklerimiz içinde ilk olarak altın ve gümüş para basan ve kullanan ve ilk olarak ufak tefek ticaret işlerine girişenler bunlardır.”
Lidyalılar hakkında en detaylı bilgiyi Heredot verir. Ona göre tarihte ilk altın ve gümüşten madeni parayı Lidyalılar basmıştı. Ticari değişim aracı olarak değerli madenlerin kullanımı kuşkusuz Lidyalılardan öncesine uzanan bir uygulamaydı. Ancak madeni paranın yani sikkenin günümüzdeki anlamına en yakın kullanımı Lidyalılara atfedilir. Diğer
bir ifadeyle Lidyalılar mevcut olan para sisteminin aracı olarak altın ve gümüşü tercih eden ilk uygarlıktı. Lidyalılar başta olmak üzere bugün Ege Bölgesi üzerinde yaşamış olan antik uygarlıklar Paktolos Çayı ve
Gediz Deltası yöresinde yoğun olarak bulunan elektrum adlı madenden birçok sikke tipleri üretmişti. Ancak Lidyalılar saf altın ve gümüş kullanarak darp ettikleri ilk sikke örnekleri ile öne çıktı.
Midas’ın, Krezus’un Diyarı
Mitolojik efsaneye göre Frig kralı Midas Dionisos’un eğlencesine katılır ve onlara ikramda bulunur. Midas’ın cömertliğinden hoşnut kalan Dionisos krala “dile benden ne dilersen” diyince Midas tuttuğu her şeyin altına dönüşmesini ister ve bu dileği gerçekleşir. Ancak bir süre sonra aslında nasıl bir hata yaptığını anlayan Midas üzerindeki bu halin gitmesi için Dionisos’a gider. Dionisos krala Paktolos Çayı’nın kaynağında yıkanıp arınmasını söyler ve böylece Midas nesneleri altına çevirme özelliğini çaya aktarır. İşte Paktolos Çayı’nda altın ve elektrum cevherlerinin çıkmasının nedeni efsaneye göre böyle olur. Lidya kralı Alyattes’in Paktolos Çayı’nın sunduğu elektrumdan madeni para basması, “Karun” diye bilinen Kral Krezus’un elektrumu ayrıştırıp ilk altın ve gümüş paraları basması ve daha birçok ilginç gelişmeler mitoloji ve gerçek arasında muhteşem bir Lidya tarihi sunar.
Köklü Krallık
Kadim Lidya Krallığı Myrsos oğlu Kandaules'e kadar, yirmi iki nesil, beş yüz beş yıl boyunca babadan oğula hüküm sürmüş olan Heraklesoğullarının egemenliğinde sürmüştü. Kandaules’in Gyges tarafından bir suikastla öldürülmesinin ardından krallığın yeni hanedanı Mermnadlar olmuş ve hükümranlıkları Kral Gyges, Ardys, Sadyattes, Alliates ve Kroisos boyunca devam etmişti. Mermnadlar Hanedanı’nın en meşhur kralları ise kuşkusuz Alliates ve Kroisos oldu. Asurlar, Medler, Kimmerler bölgenin zengin kaynaklarına sahip olmak için Lidyalılar ile mücadele eden diğer önemli dönem uygarlıklarıydı. Ancak en belirleyici olan Persler oldu. Ahameniş Hanedanı kralları Kiros ve Darius dönemlerinde Lidya hemen tüm Anadolu toprakları gibi bir Pers eyaletine dönüştü.
Lidya’nın Pers Fatihleri
Lidya Kralı Kroisos Perslerle karşı karşıya geldiği Pteria ve Thymbra savaşlarının her ikisinde de bozguna uğramıştı. Bu çöküş ve beraberinde gelen esaret Lidya İmparatorluğu'nun da çöküşünü getirdi. Genel kabul olarak MÖ 547'ye tarihlenmiş olsa da Sardes'in düşüşü ve Pers egemenliğine geçişi Babil'in düşüşü olan MÖ 539'dan sonra da gerçekleşmiş olabilir. Kroisos’un Pers Kralı Kiros’a esir düştükten sonra akıbetinin ne olduğu hakkında farklı rivayetler bulunuyor. Yenilgiyi onuruna yediremeyip intihar etmeyi denediği, Kiros'un Kroisos'u danışmanı olarak yanında tuttuğu ya da Med diyarındaki Barene şehrine vali olarak atadığı aktarılır. Pers hakimiyeti boyunca bölge satrap adı verilen Pers valileri tarafından yönetildi. Persler Lidya topraklarına kendi kültürlerinden izler getirmekle beraber bölgenin yerel kültüründen de etkilendiler. Anadolu ve Mezopotamya'dan geçerek Susa'ya ulaşan Kral Yolu'nun ana durağını Lidya oluşturmaktaydı. Burası aynı zamanda Pers ordularının batıya, özellikle Trakya ve Yunanistan'a karşı düzenlediği askerî seferlerin de başlangıç noktasıydı. Anadolu’nun bugüne kadar gelen kültürel zenginliği aslında o zamanlardan itibaren yaşanan kültürel etkileşimlerle oluştu denilebilir.
Akışı Değiştiren İsim: Büyük İskender
Makedonyalı Büyük İskender'in MÖ 334 yılında Sardes'i ele geçirmesiyle Pers egemenliği sona erer. Kentin son Satrapı, yani Pers valisi hiçbir direnişte bulunmadan kenti, İskender'e teslim eder. İskender Lidyalılara özgürlüklerini iade eder ve eski yasalarını devam ettirmelerine izin verir. Büyük İskender ve ardından gelen Trakya kralı Lisimakus dönemlerinde bölgede Helen kültürü gelişerek yaşamaya devam etti. Ancak Avrupa’da dünyanın en muhteşem imparatorluğuna dönüşecek olan Roma giderek güç kazanıyordu.
ROMALILAR LİDYA’DA
Lidya toprakları MÖ 189 yılında Romalılar ve onların Pergamonlu müttefikleri tarafından Magnesia Muharebesi ile ele geçirildi ve yönetimi Lidya Pergamon Krallığı'na verildi. Pergamon Kralı III. Attalos'un vasiyeti üzerine tüm bölge Romalıların Anadolu'daki yeni bir eyaleti haline dönüştürülen Asya eyaleti altında yer aldı. Roma İmparatorluğu'nun yönetiminde Sardis en geniş sınırlarını ulaştı ve yine bu dönemde günümüzde ören yerinde görünen birçok anıtsal yapının inşası tamamlandı. MS 17 yılında büyük bir deprem sonucunda yıkılan kent Roma imparatorluk bütçesinden ayrılan para ile yeniden inşa edildi. İmparator Diocletianus devrinde imparatorluğun yeniden yapılanmasıyla Lidya tekrar başkenti Sardis olan ayrı bir eyalet haline geldi. Asırlar süren Roma idaresi boyunca birçok Roma imparatoru ve imparatoriçesi adına Lidya topraklarında şehir sikkeleri basıldı.
Roma Sonrası
Batı Anadolu'ya can veren altının tükenmesi ve ardından gelen Arap akınları ile yaşanan ekonomik çöküş Lidya'yı da etkisi altına aldı ve zamanla kentin ve çevresindeki yerleşimlerin 7. yüzyıl civarında terk edilmesine neden oldu. Bölgenin canlanıp küllerinden yeniden doğması ise Anadolu Türk Beylikleri ve ardından Osmanlılar sayesinde oldu.