ABD derin devletinin 11 Eylül 2001 saldırılarını vesile bilerek yürürlüğe soktuğu iki plan var: Önce Rusya Federasyonu’nu parçalayarak Çin’deki rejime son vermek ve Ortadoğu’da yarım kalmış haritayı yeniden çizmek. Bu kadar resmi ifadeleri bir kenara bırakıp basite indirirsek, bu iki planı Moskova-Pekin yolunu açmak ve ‘Teröristan’ı kurmak diye özetleyebiliriz.
Bu iki planı ABD derin devletine (ki askeri amaçlı sanayi kuruluşlarının sahip ve tepe yöneticileri, bakanlık müsteşarları, hukuki-dini kurumlarda oluşturulmuş Mason-Siyon-Evanjelist aydın ittifakına kısaca bu isim veriliyor) öneren ve kabul ettiren, demokratik geçmişine saldırgan milliyetçilik boyutu eklemiş olan bir avuç insandır. Bunlara da kısaca Yeni Muhafazakarlar (Neoconservatism veya NeoCon’lar) deniyor.
Akademik bir tartışma açmadan ama komplo teorisi suçlamalarına da maruz kalmadan, bu tanımlamanın gerçekliğine kısaca işaret etmek isterim: Yeni Muhafazakarlık, 1960’larda giderek pasifleşen Amerikan Demokratlarına öfke, hızla büyüyen Yeni Sol’a ve “karşı kültür” devrimine karşı harekete geçmek gerektiğini düşünen “Liberal Şahinler” tarafından icat edildi. NeoCon’lar, temelde uluslararası ilişkilerde demokrasinin ve müdahaleciliğin tek taraflı olarak teşvik edilmesini, militarist ve realist bir “güç yoluyla barış” felsefesiyle birlikte savunurlar. Komünizme ve radikal politikalara karşı olmalarıyla bilinirler.
Bu bir ideolojidir ve bütün ideolojiler gibi, yaşamak için bir uygulama alanı, hayat sahası (Lebensraum - Genişleme Alanı) ister. Hitler’in Lebensraum’unu internette ararsanız, bulacağınız harita tüylerinizi ürpertecektir. NeoCon’ların, 11 Eylül 2001 saldırısı ile uygulamaya koyduğu plan, yani Başkan George W. Bush ve çekirdek ekibi Paul Wolfowitz, Elliott Abrams, Richard Perle, Paul Bremer ve Douglas Feith ile uygulamaya başlanan bu ikili plan, çok daha önceden, 1980’lerde Birinci Lübnan Savaşı’nda verilen kayıtsız-şartsız destek ve 1990’larda Suriye’nin Golan ili ile Filistin’in başkenti Kudüs’ün işgaline verilen onayla İsrail eliyle yürürlüğü konmuştu. 11 Eylül Cumhuriyetçi (baba) Bush’un Irak’ı, onun Demokrat halefi Clinton’ın Sovyetler Birliği’ni parçalayan kararları, (oğul) Bush’un Afganistan’ı ve Irak’ı işgal eden savaşları, NeoCon Projesinin hayata geçirilmesi için yeteri kadar kaos ve Amerikan müdahalesi için gerekli ortamı hazırlamıştı.
Konuyu tarih dersine çevirmek istemiyorum ama Trump adına yapılan “Artık NeoCon’lara hükumette yer vermeyecek” ve mesela “Suriye’den ABD askerlerini geri çekecek” tarzı açıklamaların oturduğu (veya oturamadığı) zemini tam tanımlamak da şart. Suriye’deki ABD varlığı, sıradan bir “Amerikan jandarması” sayılamaz. ABD, yıllardan beri, (Rabin hariç) gelmiş geçmiş bütün İsrail cumhurbaşkanları ve başbakanlarının, ABD derin devletinin, Evanjelistlerin eline geçmiş olan bütün büyük Protestan kiliselerinin, İsrail lobisinin, belli başlı üniversitelerin katkılarıyla, bu iki planı uygulamak için vaziyet almış bulunuyor.
Trump’ın oğluyla, kızıyla, damadı Jared Kushner ile aile meclisiyle Amerika’yı yöneteceğini sanmak, gaflet ötesi bir yanılgı olur. Vae victis (Veyl Mağluba!) deyişinin tersi de doğrudur:, “Tarih galipler tarafından yazılır.” Ama unutmamak gerekir ki ABD, sadece bir başkan tarafından yönetilemeyecek kadar büyük bir askeri, finansal ve siyasal yapı. En az 60 yıldır, “İngiliz lordları ile Fransız baronların Ortadoğu paylaşımının sonuçlarına” göz yummakla suçlanan “liberal güvercinlerin” yeri almaya çalışan NeoCon yapı, bir Pompeo ve Nikki Haley’in hükumet dışında bırakılmasıyla yok edilmiş olmuyor.
İnanmıyorsanız, İsrail’in yeni dışişleri bakanına, Trump’ın yeni Ulusal Güvenlik Danışmanına ve Dışişleri bakanı adayı Rubio’ya kulak verin. Özetle, Trump, kaçak Meksikalı göçmenlerin peşinde koşarken, derin Amerika işine devam edecek.