Mercimeğin gen merkeziyiz ama Kanada mercimeği yiyoruz. Maalesef bugün birçok marketin rafında ithal mercimek var. Çünkü üretimimiz iç tüketimi karşılamaya yetmiyor. Oysaki bir dönem, dünya mercimek üretiminde birinci sıradaydık. 1970’li yıllarda mercimekle tanışan Kanada, arayı hızla açıp zamanla bizim üretimimizi altıya katladı. Bizdeyse mercimek üretim alanları daraldı.
Tabii bunun en büyük nedeni çiftçinin hasat ettiği mercimekten para kazanamaması. Kazanç olmayınca üretim de sürdürülebilir olmuyor. Mercimek tarımının merkezi Güneydoğu Anadolu’daki tablo bunun en acı örneği. Kızıltepe Ovası’nda bir araya geldiğimiz Mardin Bulgur Sanayicileri Dernek Başkanı Faysal Sun, “Artık para etmiyor” diye ovada mercimek ekiminin her geçen yıl daha da azaldığından yakındı. Önceden 200-300 bin ton mercimek hasat edilirmiş bölgede. “Şimdiyse en verimli yılda 40 bin ton çıkıyor” diyor Sun. Verimin düşük olması da etki etmiş azalışa. Çiftçi, mercimek yerine daha
5 Haziran Dünya Çevre Günü’nde hatırlamamız gereken tek şey, dünyayı biz kirletiyoruz. Ancak gençlerin dünyayı yeşertecek adımlar atmaları içimize su serpiyor. Gençlerin çevresel sorunları önlemeye yönelik çözümlerine göz atıyoruz.
5 Haziran Dünya Çevre Günü. Böyle günlerde içi boş sloganlar yerine yarattığımız tahribatın muhasebesiyle yüzleşmek daha doğru aslında. Sonuçta, kapkara akan dereler bizim eserimiz. Dağ gibi yükselen atıklarda bizim de payımız var. Toprağı betona çeviren de biziz, suyun boşa akmasına göz yuman da. Aldığımız her ürünün, attığımız her adımın doğaya bir etkisi var.
Eğer çevre için iyi bir şeyler yapmak istiyorsak mutlaka bu etkiyi azaltacak çözümler üretmeliyiz. Neyse ki gençler bu sorumluluğun farkına vardı. Bilim ve teknolojiyi kullanarak çevresel sorunları önlemeye yönelik birçok girişime imza atmaya başladılar. Plastik çöpünü azaltmadan su-enerji tasarrufuna, gübre kirliliğini
Hobi bahçesi, ilk anda kulağa masum ve cazip geliyor. Ancak hobi bahçesi kılıfı altında tarım arazilerinin betonlaşma tehlikesi yatıyor. Buralara kaçak yapılar konduruluyor. Üstelik hobi bahçeleri bu yönüyle yasalara da aykırı
Bugün en popüler emlak sitesine girip ‘hobi bahçesi’ diye arama yaptığınızda 5 bin 641 ilan çıkıyor karşınıza. Kaba hesapla her bir ilanda satışa çıkarılan tarlanın ortalama 1 dönüm büyüklüğünde olduğunu baz alırsak, 5.6 milyon metrekare tarım arazisinin ufak parçalara bölünüp satıldığına işaret ediyor bu tablo. Oysa ki Türkiye tarımının zaten en büyük problemi; tarım arazilerinin parçalı olması. Bu haliyle var olan tarım alanlarının daha da küçük parçalara bölünerek el değiştirmesi, sorunu daha da karmaşık hâle getirecek.
Diğer yandan her ne kadar bazıları için, tarımla tanışma ve kendi gıdasını üretme açısından iyi niyetli bir başlangıç olsa da son dönemde hobi bahçelerinin kırsalda ciddi bir yapılaşmaya neden olduğu da
Geri dönüşüm polyester kullanılan giysiler, normaline oranla her yıkamada 2 kattan daha fazla mikroplastiği doğaya saçıyor. Doç. Dr. Özkan, plastik kullanımını azaltıp, pamuk, keten, kenevir ve yün gibi doğal liflerin sürdürülebilir kullanımına yönelmeyi öneriyor
Geri dönüştürülmüş PET şişelerinden üretilen tekstil ürünleri moda dünyasında hızla yaygınlaşıyor. Peki PET’lerin ikincil kullanımı gerçekten çevreci bir adımı mı? Geri dönüşüm polyester kullanılan giysiler, sağlık açısından herhangi bir tehdit barındırıyor mu? Aslında “rcycle PET”, yani geri dönüşüm PET’lerin tekstil sektöründe kullanımı tam anlamıyla yeşil bir çözüm değil. Çünkü PET şişelerin geri dönüşümünden elde edilen kumaş, doğrudan petrokimya endüstrisinin ürettiği elyafa oranla çok daha fazla mikroplastik kirliliğine neden oluyor.
İki kattan daha fazla mikroplastik
Geri dönüştürülmüş polyester ile normal polyesterin
Bugün 12 Mayıs Dünya Bitki Sağlığı Günü. Aslında varlığımızı bitkilere borçluyuz. Çünkü başlangıçta onlar vardı. Ve bitkiler olmasa biz insanoğlu sadece birkaç ay hayatta kalabiliriz. Dünya biyokütlesinin yüzde 99’unu oluşturan bitkilerin yanında yalnızca bir zerreyiz yani! Ama bu yalın gerçeğe karşın, doğanın tek öznesi gibi davranıp hoyratça yaklaşıyoruz yeşile. Ağaçları kesiyor, yeşili betona boğuyor, tarım kimyasallarıyla bitkileri kurutuyoruz. Tabii bunu yapmayıp, yaşadıkları çevreyi yeşertenler de var. Bir karış toprakta, balkonda ya da pencere kenarında hayatı yeşillendirenler onlar. Bu yazı da onlar için. Ziraat Mühendisi Gökhan Sivaslı, bitkileri güçlendiren, çiçek açtıran ipuçlarını anlatıyor.
Muz kabuğu şerbeti (Potasyum desteği):
Bitkilerde ürün miktarı ve kalitesini artırıcı, kök gelişimini hızlandırıcı, bitkinin daha güçlü olmasını sağlar. Balkonların alımlı çiçeklerinden, saksıdaki domatesin verimine ve mis kokusuna kadar potasyum çok
Sadece bal değil, yiyip içtiğimiz gıdaların birçoğu arılar sayesinde var. Arıların doğadaki tozlaşmaya katkısı, gıda zincirinin devamı için hayati öneme sahip. Onlar olmasaydı birçok bitki türü günümüze kadar ulaşamazdı. Ancak şimdilerde arılar da zor durumda! İnsan eliyle bozulan doğanın dengesi, kitlesel arı ölümlerine neden olmaya başladı. İklim krizinin yarattığı değişimler, arı kovanlarına âdeta çomak soktu.
Birçok coğrafyadan ani sıcaklık değişimi ve kuraklığa bağlı arı ölümleri haberleri geliyor. O bölgelerden biri de Doğu Karadeniz. Kafkas arı ırkının koruma altında olduğu Artvin'de ciddi koloni çöküşleri yaşanmış bu yıl. 30 bin kovanda toplu ölümlerle karşılaştıklarını anlatıyor bölgedeki arıcılar. Artvin Arıcılar Birliği Başkanı İbrahim Durmuş, 116 bin kovanla girdikleri sezonda 90 bin kovanın altına gerilediklerini belirterek, bu yıl bal üretiminde de ciddi sıkıntı yaşayabileceklerini söylüyor.
Durmuş'a göre arı ölümleri, bu yıl kış sıcaklıklarında yaşanan artış ve kar yağmamasıyla bağlantılı. Kış
İzmir’de yapılan bir operasyon, dimethoate kimyasalının başka bir ürün ambalajına konularak Türkiye’ye yasa dışı yollarla getirildiğini ortaya çıkardı. Denetim olmazsa soframızı zehirlerden arındırmak mümkün olmayacak.
Tarımda hastalık ve zararlılara karşı 400’den fazla zehirli kimyasal bileşik kullanılıyor. Yıllar içinde bu kimyasalların yol açtığı zararlar ortaya çıkınca da yasaklama yoluna gidiliyor. Ancak yasak çoğu zaman tarlaya yansımıyor. Bunun son örneğini, dimethoate adlı tarım kimyasalında gördük. İzmir’de yapılan bir operasyon, dimethoate kimyasalının başka bir ürün ambalajına konularak Türkiye’ye yasa dışı yollarla getirildiğini ortaya çıkardı. Gazetemizin çarşamba günkü nüshasında yer alan haber, 20 ton dimethoatenin kozmetik sektöründe kullanılacağı beyanıyla ülkeye sokulduğuna ve sahteciliğin bir ihbarla ortaya çıkarıldığına işaret ediyordu. Eğer o ihbar olmasaydı yasaklı zehir yine tüm tarım alanlarımıza merdiven altından dağıtılacaktı.
Sistemik etkili
Söz konusu pestisitin zararlı etkileri
Daha yaz gelmeden kavrulmaya başladık. Bilim çevreleri de aşırı sıcak ve kurak bir yazın bizi beklediğini söylüyor. Sera gazlarını yutan ormanlar ise yutak olma özellliğini yitiriyor...
Daha yaz gelmeden kavrulmaya başladık. Salı günü Eskişehir’de 36.5 dereceydi ölçülen sıcaklık. Üstelik henüz nisan ortasındayız. Bilim çevreleri de aşırı sıcak ve kurak bir yazın bizi beklediğini söylüyor. Aslında iklim krizi projeksiyonları, hep gelecek 10 yıllara göre şekilleniyordu. Sera gazı emsiyonlarının azaltılamaması hâlinde, yüzyılın ortasından itibaren sıcak hava dalgaları, seller ve mega orman yangınlarıyla karşı karşıya kalacağımız öngörülüyordu. Ama o günlerin çok da uzak olmadığını son birkaç yılda yaşadıklarımızla tecrübe ettik. Benzer felaketlerin kapımızı çalacağını da biliyoruz. Çünkü Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın yeni yayınladığı; “Türkiye’nin İklim Değişikliği Uyum Stratejisi ve Eylem Planı” iklim krizine bağlı olarak; orman yangınları, fırtınalar, seller,