Yaren leylek, eski dostu Âdem amcanın kayığına kondu. Bu buluşma yürekleri ısıtsa da Yaren’in arkadaşları için ortam aslında o kadar iç açıcı değil. Çünkü iklim krizi leylekleri de etkiliyor. Nasıl mı? Leylekler tembelleşiyor
Baharın müjdecisi leylekler gökyüzünde belirmeye başladı. Ünü sınırları aşan “Yaren leylek” de binlerce kilometre yol kat edip yine Uluabat Gölü’nün kıyısındaki Eskikaraağaçlı balıkçı Âdem amcanın kayığına kondu. İki dostun yıllara meydan okuyan buluşması bir kez daha yürekleri ısıtsa da Yaren’in türdeşleri için durum aslında hiç de iç açıcı değil. Çünkü iklim krizi leylekleri de olumsuz etkilemeye başlamış!
Kuş gözlemcileri ve bilim çevreleri, artık her geçen yıl göçe kalkan leylek sayısının azaldığını belirtiyor. “Göç tembelliği” olarak tanımlanan bu değişimin temel nedeni ise iklim değişikliği kaynaklı hava sıcaklığında yaşanan artış ve kuşların konakladığı habitatlarda yaşanan kayıplar.
İspanya&rsq
Balkonlarımızı, terasımızı, hatta pencere içlerini küçük birer bahçeye çevirebiliriz. Bunu yapmak hiç de zor değil! Ziraat Mühendisi Gökhan Sivaslı, balkon bahçenizde nasıl maydanoz, kişniş, biber, salatalık yetiştirebileceğinizin yollarını anlatıyor.
Bahar geliyor. Tohumların toprakla buluşma zamanı. Köylerde yeni sezon hazırlıkları çoktan başladı bile. Şehirlerdeyse artan gıda fiyatları epeydir can yakıyor. Aslında şehirde de sadece tüketici olmayıp üreticiye dönüşmek mümkün. Ekip biçeceğiniz bir bahçeniz olmasa da tarımı, balkonda, terasta ya da küçük bir kapla pencere kenarında bile deneyimleyebilirsiniz. Eğer bu yıl balkonunuzu yeşillendirmek istiyorsanız işte size ev yapımı reçeteler ve kolay tariflerle balkon bahçeciliği hakkında basit ipuçları. Hem de en deneyimli isimden! “Şehirde tarım” eğitimleri veren Ziraat Mühendisi Gökhan Sivaslı anlatıyor:
Saksı seçimi
“İlk tercihimiz, sağlıklı ve nefes alan büyük toprak saksılar. Ancak plastik saksı kullanılacaksa kök gelişiminin
Gülü koklarken, içimize zehir mi çekiyoruz yoksa! Araştırmaya göre, özel günlerde sevdiklerimizi mutlu etmek için satın aldığımız karışık buketler ortalama 25, güller ise ortalama 17 farklı tarım zehri içeriyor.
“Sevdiklerinize değer verdiğinizi gösterin ve onlara zehirli pestisitlerle bulaşık çiçekler göndermekten vazgeçin.” Bu çağrı, PAN Europe’a ait. PAN, yani “Pestisit Eylem Ağı”, çevre ve insan sağlığını tehdit eden pestisit sorununu çözmek için çalışan küresel bir oluşum. Ağın bu çağrısı, PAN Hollanda’nın bir araştırmasına dayanıyor.
Araştırmaya göre, özel günlerde sevdiklerimizi mutlu etmek için satın aldığımız karışık buketler ortalama 25, güller ise ortalama 17 farklı tarım zehri içeriyor. Üstelik bu zehirlerin üçte biri sağlık ve çevre açısından aşırı riskler nedeniyle zaman içerisinde Avrupa Birliği’nde yasaklanan kimyasallar. Saptanan tarım zehirleri arasında, kanserojen etki yapanı da var hormon bozukluğu ve doğum
Kıbrıs’ta ‘yeşillenme hastalığı’na neden olan ‘psillidi’ böceğinin tespit edilmesi, adadan ülkemize gelen tarım ürünleri için ciddi bir tehdit doğurdu. Tarım zehiri fosfin kalıntısı olup olmadığı da soru işareti.
Kıbrıs'tan gelen enginarlar soyulduğunda ortaya çıkan lekeler.
Gıdalardaki riskler söz konusu olduğunda ‘Ne yiyeceğiz?’ sorusuna yanıt vermek her ne kadar zor olsa da araştırmalar, sera yerine açık alanda yetiştirilen, uzun depolama süresi olmayan, doğal şartlarda yetiştirilen taze meyve sebzenin, diğerlerine oranla çok daha sağlıklı olduğunu gösteriyor. Bunun bir örneğini de şu an enginarda yaşıyoruz.
Enginar, normalde nisan ayında tezgahlara geliyor. Ama Kıbrıs enginarı bölgenin ikliminden dolayı şubat itibarıyla hasat edilip satışa sunuluyor. O yüzden bizim pazarlara ilk gelen enginar da KKTC’de yetiştirilen enginarlar oluyor. Elbette bu enginarlar da eğer tarım zehiri kalıntısı içermiyorlarsa bizim Ege enginarları kadar sağlıklıdır. Ama bu yıl özel bir durum söz konusu.
Kıbrıs’ta ‘yeşillenme hastalığı’na
Köyde yeni bir yaşam kurmak isteyenlerin sayısı artıyor. Kimileri bu deneyimlerini YouTube kanallarında paylaşıyor. Bakalım bu tersine göçün artıları eksileri nelermiş?
Köyden şehre göç, günümüz Türkiye sosyolojisini şekillendiren en önemli unsur oldu. “Daha iyi yaşam” için yerini yurdunu bırakarak İstanbul başta olmak üzere büyükşehirlere akın eden milyonlar, hem kentleri değiştirdi hem de kendileri değişti. Tabii bu değişim kimileri için olumlu, kimileri içinse olumsuz sonuçlar doğurdu. Kırdaki saflığın kötülüğe evrimi, gettolardaki yaşam mücadelesi, kentlerdeki dışlanmışlık, yıllar boyu Yeşilçam’ın ana temasını oluşturdu.
Şimdiyse YouTube’ta “tersine göç” öyküleri popüler. Şehirlerin karmaşasından, güçlüklerinden, stresinden kaçarak doğaya sığınan “yeni köylülerin”, başka bir hayatın mümkün olduğunu gösteren paylaşımları merakla izleniyor. Köye göç dalgasını somutlaştıran sadece bu paylaşımlar da değil.
Elbette
Avrupa’da çiftçilerin protestoları nedeniyle AB Komisyonu, pestisit kullanımını azaltma planını geri çektiğini duyurdu. Eğer bu gerçekleşirse bulunduğumuz coğrafyada kimyasal kullanımı daha da artabilir.
Avrupa’da çiftçiler ayaklandı. Almanya’da başlayan çiftçi protestoları dalga dalga tüm Avrupa başkentlerine yayılıyor. Traktörleriyle çevre yollarını ve meydanları kapatan, kentleri tezek ve saman balyalarıyla donatan, parlamento binalarına yumurta atan çiftçilerin renkli eylemleri büyük ses getirdi.
Çiftçilerin protesto gösterilerinin temel nedeni aslında yaşadıkları ekonomik kayıplar. Mazot desteğinin azaltılması, başta Ukrayna olmak üzere Asya ve Afrika’dan yapılan tarım ürünü ithalatlarıyla pazarlarını kaybetmeleri, destekleme ödemelerinin yetersizliği temel talepler olarak öne çıkıyor. Diğer yandan AB’nin iklim değişikliğinin etkilerini azaltmayı hedefleyen, sürdürülebilir üretime dayalı yeni tarım politikası da çiftçilerin hedefinde.
“Yeşil Mutabakat”
Hatay’da, depremin yıldönümünde Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği tarafından başlatılan “onarıcı dönüşüm” çalışmasıyla tarımsal üretimin afetlere dayanıklı bir şekilde sürdürülebilmesine yönelik bir model deneniyor. 70 çiftçi, afetlere dayanıklı tarımsal üretim konusunda eğitiliyor.
6 Şubat depremlerinin yıldönümü haftasındayız. Başta Hatay ve Kahramanmaraş olmak üzere 11 kentte büyük yıkımlara yol açan deprem, bölgedeki tarımsal üretime de büyük darbe vurdu. İlk şoku kentte yaşayanlara oranla daha kolay atlatan çiftçiler, yaralarını sarmak için toprağa yöneldiklerinde, hem mazot gübre gibi girdilere ulaşmakta zorluklar yaşadı hem de işgücü ve pazar kayıplarıyla karşı karşıya kaldı. Bu tablo, Türkiye tarımsal üretiminin yüzde 15’ini gerçekleştiren bölgede, coğrafi işaretli ürünlerin de arasında olduğu birçok gıdanın üretiminde kesintiler yaşanmasına yol açtı.
Şimdi artık iyileşme zamanı. Bölgede tarımsal kalkınmaya
Geçen yıl Avrupa Birliği’nin Gıda Alarm Sistemi’ne yansıyan bildirimlerde ihraç ettiğimiz 359 üründe riskli içerikler saptanırken, meyve ve sebzede tarım zehri kalıntıları yine listenin başında yer aldı
Geride bıraktığımız yılda Avrupa’ya ihraç ettiğimiz gıda ürünlerinde sağlık açısından risk taşıyan ürünler belli oldu. Avrupa Gıda Alarm Sistemi’nin verilerine göre, 359 üründe riskli içerikler saptanırken, meyve ve sebzede tarım zehri kalıntıları yine listenin başında yer aldı.
“Gıdanız ilacınız, ilacınız gıdanız olsun” deyişini duymuşsunuzdur. Hipokrat’a ait bu ifade, yediğimiz ve içtiklerimizin hastalıklarla bağlantısını ortaya koyuyor. Artık günümüzde bilim çevreleri de, trans yağ, katkı maddeleri ve yapay şeker içeren işlenmiş gıdaların, kanser başta olmak üzere diyabet, obezite, Alzheimer gibi birçok hastalığın kökeninde oynadığı role daha yüksek sesle dikkat çekiyor. Bu açıdan beslenme seçimlerimiz sağlığımız açısından oldukça önemli. Hastalıklardan