İstanbul ve Ankara; Türkiye’nin bundan sonraki yıllarda nasıl yönetileceğini belirleyecek iki kent.
2014 Mart yerel seçimleriyle 2014 Ağustos cumhurbaşkanlığı seçimleri arasındaki stratejik bağlantı noktaları.
İçeride Gezi Parkı, dışarıda Mısır askeri darbesinden sonra çalkalanan siyasi dengeler içinde, kritik önem kazanan bu kentlerde, muhalefet seçim kazanabilir mi?
Muhalefet ne yapmalı?
İstanbul: Küresel kent
İstanbul: İçinde barındırdığı farklı İstanbulların bileşimi bir “metropol”.
Kent olmanın çok ötesinde, ekonomisiyle, sanayisiyle, ticaretiyle, finansıyla, hizmet sektörüyle, tarihiyle v.b bir sürü daha nitelikleriyle, etrafındaki kentleri de içine alan, bir “kent havzası”. Türkiye’nin etrafındaki coğrafyalara çok etki eden, küresel boyutta hareket eden ve algılanan bir “küresel kent”.
Medeniyetler, tarihler arası bir “köprü”.
Bu nedenle, seçim kazanmaktan da önemli olan, bir küresel kent olarak İstanbul’u, “iyi, demokratik ve adaletli yönetme vizyon ve kapasitesine sahip olmak”.
İstanbul’u yönetmek zor, ama çok zor; sadece doğru adayı değil, aynı zamanda ve birincil olarak, “vizyon”, “liderlik”, ve “takım çalışması”nı gerektiriyor.
Ne Ankara’dan İstanbul’u yönetmek mümkün, ne de İstanbul’u kendi içinde tek merkezden yönetmek mümkün.
İstanbul’un yönetimi, sadece ulusal değil, bölgesel ve küresel ölçeklerde yapılacak işbirliklerini ve birlikte çalışmayı da içeriyor.
Vizyon, katılımcı demokrasi, takım çalışması ve işbirliği; İstanbul’da seçim kazanmak, ancak, bu vasıfları taşıyan adaylarla ve bu adaylara İstanbullunun inanmasıyla mümkün olur.
Bu, hem İstanbul geneli, hem de son dönemlerin çok konuşulan ilçesi Beyoğlu olmak üzere, önemli ilçeler için geçerli bir saptama.
Ankara: Kimliksiz kent
Ankara’da doğmuş ve büyümüş biri olarak, her annemi, ablamı ve arkadaşlarımı ziyaret etmek ya da toplantılar için Ankara’ya gidişimde, Ankara için üzüntüm bir kat daha artıyor. Her geçen gün, Ankara’nın biraz daha beton yığınına dönüşüyor.
İstanbul’dan çok daha küçük olmasına rağmen, İstanbul’la karşılaştırıldığında, Ankara, hiçbir yeşil alanı olmayan, “AVM’ler tarafından işgal edilmiş bir beton yığını” görüntüsünde.
Her geçen gün, Ankara’nın biraz daha “kimliksizleştiriliyor”.
Ankara Türkiye’nin, modernleşmenin başkenti ve ikinci büyük kent.
Peki Ankara’nın bir kimliği var mı?
Belki, çok önceleri, ama şimdi, kimliksiz bir kent görünümünde.
2009 yerel seçimlerinde, Beypazarı Belediye Başkanı’yken MHP Ankara adayı olmuş, Mansur Yavaş, “Ankara’yı ziyaret edenler tarih ve kent havası almak için Beypazarı’na geliyorlar. Bu çok tuhaf. Ben Ankara’da, eski Ankara ve tarihi kenti canlandıracağım” demişti. Söylediği çok doğruydu, Ankara, tarihsizleştirilmiş ve kimliksizleştirilmişti.
MHP o seçimlerde, %27’ye yakın bir oy aldı. Ankara, kimliğini arıyor ve bu da, vizyon ve takım çalışması gerektiriyor.
Doğru aday, vizyon ve strateji
Diğer küresel kentlerle karşılaştırmalı değerlendirirsek, nesnel olarak, Kadir Topbaş’ın İstanbul’u iyi yönettiğini söyleyebiliriz.
Gezi Parkı protestosu, bu noktada, ciddi bir kırılma yarattı.
Başbakan Erdoğan, Gezi Parkı’na verdiği tepkide, Topbaş’ın çok önüne geçerek, İstanbul’u ben yönetiyorum görüntüsünü ve algısını yarattı. Bu algı, İstanbul’da, yurtiçi ve dışında hızla güçlendi.
“İstanbul’u kim yönetiyor?” sorusu sıklıkla sorulmaya başlandı.
Bu da, İstanbul için, bir yönetim, bir liderlik boşluğu sorununu ortaya çıkarttı.
İstanbul’u kazanmak, İstanbullunun “Evet” diyeceği, vizyonu, stratejisi ve güçlü takımı olan doğru aday, ilçeler temelinde de, adaylarla mümkün olabilir. Ankara için de aynısı geçerli. Ama Ankara’da, adaylar kadar, ittifaklar da önemli olacak gibi gözüküyor.
Bu nedenle de, CHP, ne yapacağına, ideolojik değil, parti içindeki iktidar oyunları temelinde değil; aksine, vizyon ve strateji temelinde karar vermelidir.
Göreceğiz.