Fuat Keyman

Fuat Keyman

fkeyman@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Başbakan başdanışmanlarından Yalçın Akdoğan, Star gazetesinde, 6 Ağustos tarihli Ergenekon Davası kararları üzerine yazdığı “Türkiye hukuki hesaplaşmayı başardı” adlı yazısında, şu saptamalarda bulunuyordu:
“Ergenekon Davası, Cumhuriyet tarihinin en büyük hukuki hesaplaşmasının adıdır... Ergenekon Davası’yla sadece bir zihniyettten hesap sorulmuyor, aynı zamanda bu anlayış yargı yoluyla tasfiye ediliyor...Ergenekon davası Türk demokrasisinin geleceği açısından çok önemli bir karardır...”
Başdanışman Akdoğan’ın, içeriği ve önemi ne olursa olsun, bir davanın sonuçlarını, “hesaplaşma... hesap sorma... tasfiye etmek”, vb nitelemelerle değerlendirmesi ne kadar doğru ve yararlıdır? Ciddi şüphelerim var. Ama, bu başka bir yazının konusu.
Daha önemli soruysa şu: Acaba Başbakan Sayın Erdoğan, Akdoğan gibi mi düşünüyor, verilen kararlara böyle net düşüncelerle mi yaklaşıyor?
Zannetmiyorum. Aksine, Başbakan’ın Ergenekon Davası kararlarından rahatsız, hatta çok rahatsız olduğunu düşünüyorum.
Bu kararlar üzerine yurtdışında ve içinde yazılanları ve yapılan yorumları okuyorum, dinliyorum: Ergenekon Davası çok önemli görülüyor. Fakat, bugün geldiğimiz noktada, dava sürecinin ve verilen cezaların hukuka güveni azaltan ciddi olumsuzluklar ve adaletsizlikler içerdiği de net olarak vurgulanıyor.
Olumsuzlukların ve adaletsizliklerin tartışılmasındaki sembolik isim ve örnekse, Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ ve aldığı müebbet hapis cezası. Bu cezanın iyi halden düşürülmüş bir ceza olduğunu da hatırlatalım.
Başbakan’ın, son dönemde, Ergenekon Davası, somutta da İlker Başbuğ örneğine üzerine yaptığı yorumları biliyoruz.
Ergenekon Davası kararları, hem Başbakan ve bugün içinde bulunduğu duruma, hem de çözüm sürecine çok olumsuz etki edecektir.
Gerek, Başbakan’ın Türkiye’yi Başkanlık sistemine taşıma arayışlarının;
Gerek, Gezi Parkı protestoları sürecinde uygulanan orantısız güvenlik uygulamalarının ve tepkici söylemin;
Gerekse de, son dönemde işlerinden atılan ve sayıları yüzü geçen gazetecelerin ve basın ve ifade özgürlüğü sorununun, özellikle, yurtdışındaki Türkiye algısını çok olumsuz bir yere sürüklediğini biliyoruz.
Bu sorunlar, uluslararası toplum ile Başbakan Erdoğan arasında çok ciddi boyutlara varan bir “kopuş ve güvensizlik” yaratmıştı. Ergenekon Davası kararları, özellikle de, İlker Başbuğ ve benzeri örnekler, bu kopuşu ve güvensizliği iyice derinleştirecektir.
Türkiye’nin basın, ifade, ve gösteri özgürlükleri ve hakları karnesindeki çok olumsuz gelişmeler ve bu alanda yapılan yurtdışındaki tartışmalar ve uluslararası toplum algısı, Ergenekon davası kararlarıyla çok daha olumsuz noktaya gidecek gözüküyor. “Demokraside geriye giden, haklar ve özgürlükler alanında otoriterleşen, yazılı ve görsel medyanın susturulduğu ve kutuplaşması derinleşen Türkiye görüntüsü ve algısı” güçlenecektir. Özellikle de yurtdışında.
Başbakan bunu biliyor. Bırakalım kararları “hesaplaşma, tasfiye etmek...” mantığında görmeyi, Başbakan’ın, tam aksine, bu kararlardan çok rahatsız olduğunu düşünmek, daha anlamlı olacaktır.
Esas soru şu: Başbakan’ın, gerek Ergenekon Davası kararları, gerekse de, genelde, son dönemde yaşanılan yurtdışı ve yurtiçi gelişmeler karşısında kararı ve manevrası ne olacak?
İki, belki de, üç ihtimal var.
Başbakan;
Ya demokrasiye doğru bir U-dönüşü yaparak, çözüm süreci, yeni anayasa, ve Türkiye-AB ilişkilerinin canlanmasına odaklanacak ve hızla olumsuza giden Türkiye görüntüsünü değiştirmeye çalışacak;
Ya kendi oy tabanını keskinleştirmek için, toplumsal kutuplaşmayı derinleştirecek ve cepheleştirecek bir “dost-düşman siyaseti” izleyecek;
Ya da, kendisi demokrasiye U-dönüşü yapmak istemesine rağmen, kendi çevresinden gelen ikinci seçenek tercihi nedeniyle bu manevrayı yapamayacak.
Başbakan’ın tercihi birinci mi yoksa ikinci mi olacak? Yoksa, üçüncü ihtimal mi asıl güçlü olan?
Bu sorular ve yanıtları, yurtdışında Türkiye üzerine en fazla konuşulan konu. Eylülden itibaren Türkiye gündemi de bu sorular etrafında şekillenecek.
Bu köşede de okurlarımla, hep birlikte yanıtları arayacağız, tartışacağız.