Hayatınızı değiştirebilecek bir kitap

27 Nisan 2025

Son dönemlerde okuyup en çok etkilendiğim bilim kitabı, Doğan Kitap’tan çıktı: Beyin cerrahı Prof. Dr. Türker Kılıç imzalı “Nasıl Daha İyi ve Güzel Bir Yaşam Kurarız? Beyin Biliminin Yanıtı”. Kitap 2012-2013 yıllarında yürürlüğe giren İnsan Beyin Projesi ile başlıyor. Kılıç’ın da 2014 yılında dahil olduğu proje 10 yıl sürüyor. Projenin başında bir matematikçi var: Henry Markram. Projenin temel sorusu: “Beyin nasıl zihin oluşturur ve bunun matematiksel bir modellemesi yapılabilir mi?” İnsan beyninde 100 milyar nöron var ve bunların her biri 10-15 bin nöronla bağlantı içinde. 100 milyar bilgisayarı 10-15 bin farklı bilgisayara bağlayıp zihin üretilip üretilemeyeceğine bakıyorlar. Amaç buradan bir matematiksel modelleme çıkarabilmek. Ne var ki 2015’ten sonra anlaşılıyor ki insan beyni bilgisayar gibi çalışmıyor. Çünkü nöronlar 0 ve 1 ‘e göre karar vermiyor, her karar anında bu iki sayı arasındaki sonsuz seçenekten birini seçiyor. İnsan beyninin mükemmelliğine örnek.

T

Yazının Devamı

İstanbul Film Festivali mevsimlerin nişanında

20 Nisan 2025

“Nisan, mevsimlerin nişanlanmasıdır” der Füruzan. Her yıl gerçekleşen bu şahane nişan töreninde mevsimlere takılan en güzel mücevherlerden biri de İstanbul Film Festivali. 44 yıldır bu hiç değişmedi. Üniversite yıllarımda, çarşaf gibi açılan festival kâğıtlarına görmek istediğim filmleri işaretlerken nasıl heyecanlıysam bugün tek tıkla bilet alma döneminde de aynı heyecanı yaşıyorum. Bütün kitapları okuyamayacağını bilip kabullenmiş insanın metanetli hüznü festivalde tüm filmleri göremeyecek olmanın hüznüyle aynı. O yüzden payıma düşenle mutlu olmayı öğrendim. İş, güç derken, bir üniversiteli gibi sinemalar arasında mekik dokumak zor. Ama biliyorum ki başladı nişan. Festival, haberi verdi. O zaman tadını çıkarmak lazım. Şunun şurasında yaza ne kaldı?

Böyle bir ruh hâliyle başladı bu çarşamba. Öğle saatlerinde metrodan inip Taksim Meydanı’na çıktığımda seslerini duymaya başladım törenin. İstiklal Caddesi’ne girdiğimde festivalin notaları daha belirgindi. Hava da bir başka

Yazının Devamı

Hafızada esen rüzgâr

13 Nisan 2025

Demans ya da halk arasında bilinen adıyla bunama. Beynin hafıza, düşünme, muhakeme etme gibi bilişsel işlevlerinde bozulmalara neden olan nörolojik bir hastalık. Babam beş yıldır, ağır ilerleyen bir demansla yaşıyor. Unutarak, usul usul. Uzak hafızanın direncine karşılık, yaşandığı anda uçup giden bir yakın hafızayla. Bugün kahveni içtin mi baba? Hayır içmedim. Kahve fincanı tezgâhta henüz. Fizyoterapistin geldi mi? Valla bilmiyorum, gelmedi galiba. Tam bir buçuk saat çalışmışlar oysa. Peki nasıl biri? Hatırlamıyorum. Hatırlamıyor. Üç yıldır, haftada üç gün gelen fizyoterapisti. Ama 65 yıl önce, babasını çağırıp ‘oğlunun çok iyi bir öğrenci olduğunu söyleyen’, kendisine dolma kalem hediye eden okul müdürü ve o günün hikâyesi gayet berrak anılarında. Hafızasında esen rüzgâr çoğunlukla yakın geçmişi önüne katıp götürüyor. Unuttuğunu da unuttuğundan durumundan mutsuz olduğunu söyleyemem. Hatırlattığımda gülümsüyor. Öyle mi oldu sahi diyor,

Yazının Devamı

Kelimeleri artsın, eksilmesin

6 Nisan 2025

“Çocuklar da insan mı?” diye soruyor annesine İnci. Henüz 7 yaşında ama yetişkinlerle çocuklar arasındaki eşitsizliğin fazlasıyla farkında. Çocuğa, evde, sokakta, okulda uygulanan mezalimin. Kimbilir belki de kedi köpek gibi başka bir cinse mensuptur çocuklar. Yoksa insan, insan yavrusuna bunu yapar mı?  

Erken büyümüş bir kız çocuğu İnci. 6 yaşında olmasına rağmen çocuk nasıl yapılır bilen, kürtaj ne demek çoktan öğrenmiş, babaya yalan söyleme konusunda el aldığı annesi kadar marifetli. İlk sigarasını annesi tutuşturmuş eline, ilk rakı kadehini ise babası.  

Baba, varken har vurup harman savuran, evi yiyemeyecekleri kadar çok yiyecekle doldurup çürüten, girdiği işlerde sürekli batan, karısını döven, eve geç geldiğinde ışıklar sönmüş, gelişi beklenmemişse masayı, sandalyeyi etrafa fırlatan, ilgi şımarığı bir baba. Köylülerden nefret eden İnci’ye klasik müzikler dinleten, kitap okutturan, tv seyrettirmeyen. 

Samatya’da doğan, ortaokula geldiğinde Millet Caddesi’ne göçen annesi

Yazının Devamı

Berlin’e özgü bir İstanbul

30 Mart 2025

Berlin-İstanbul Edebiyat Günleri’nin ikincisi bu hafta düzenlendi. Bu yılki teması polisiye-noir olan ve Berlin Senatosu tarafından desteklenen festival, Türkiye ve Almanya arasında bir edebiyat köprüsü kurmayı amaçlıyor. Festivalin kurucusu Burcu Argat, danışmanlığını ise Barbaros Altuğ yapıyor. Türkiye’den Ahmet Ümit, Ayşe Kulin, Mehmet Murat Somer’in katıldığı festivalde Almanya’dan da polisiye yazarları ve eleştirmenler konuşma yaptılar üç gün boyunca. Son gün karşımızda Ayşe Kulin vardı. Kulin ile Barbaros Altuğ konuştu. Altuğ, moderasyonuna “Adı Aylin”den başlayarak “Gizli Anların Yolcusu”na, “Her Yerde Kan Var”a uzanan çizgide Kulin’in hemen hemen her kitabındaki polisiye örgüye dikkat çekerek başladı; Kulin’i “Gizli polisiye yazarı” olarak niteledi

Ayşe Kulin, Aylin’in esrarengiz ölümünü hatırlatarak romanda polisin bu cinayetin içinden çıkamadığını vurguladı. “Her Yerde Kan Var” romanında Abdülaziz’in şaibeli

Yazının Devamı

Sanatla iç içe bir konaklama deneyimi

16 Mart 2025

Kaldığınız otellerin duvarlarında sık sık bir resim ya da fotoğrafla karşılaşırsınız. Odanın atmosferine hoş bir hava katmak için asılmışlardır. Çoğunda imza yoktur. Kimi ünlü bir ressamın tablosunun çoğaltılmış baskısıdır, kiminde yelelerini savurarak koşan atlar, kiminde natürmortlar vardır. Ama eğer sanat konseptli bir otelde kalıyorsanız durum başka. Bu otellerde amaç konaklama deneyiminizi sanatla zenginleştirmek. Otelin iç ve dış mekânlarında, odanızdan kat duvarlarına, zeminden tavana her yerde orijinal tablolar, heykeller, enstalasyonlar karşılar sizi. Sabah uyanıp gözünüzü açtığınızda, bir sanatçının o oda için yaptığı resme bakmanın hazzıyla başlarsınız güne. Banyoda yüzünüzü yıkayıp, kuruladığınız sırada bir başka sanat eseriyle göz göze gelirsiniz. Bu otellerde belirli aralıklarla sanat aktiviteleri düzenlenir. Otel müşterisinin sanatla etkileşim içinde olması sağlanır.

Türkiye’de sayıları çok fazla olmamakla birlikte bu tür sanat konseptli oteller var. Bunlardan biri de Antalya Lara’daki Bayou

Yazının Devamı

Peter Pan’da nerede o yürek?

9 Mart 2025

Geçtiğimiz yıl Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye’yi alan “Anora”, bu hafta açıklanan 2025 yılı En İyi Film Oscar’ının da sahibi oldu. Filmin yönetmeni Sean Baker, En İyi Yönetmen Oscar’ını kazanırken, filmin başrol oyuncusu Mikey Madison da En İyi Kadın Oyuncu Oscar’ını evine götürdü. Film trajikomik hikâyesiyle, küçük kahkahalar ve derin hüzünler içinde geçiyor. New York’ta bir gece kulübünde erotik danslar yaparak geçimini sağlayan Anora ya da kullanmayı tercih ettiği ismiyle Ani, yemek arası verdiği sırada Rusça bildiği için bir oligarkın oğlu olan Vanya’nın masasına gönderiliyor. Öncesinde yaptığı erotik danslardan bir seçki izliyoruz. Yüzünde ‘giyinilmiş’ bir gülümseme, neon ışıklarıyla parlatılmış, yüksek volüm müzikli kulüpte, içkiyle kendinden geçmiş, kadın bedeni üzerinden heyecan arayan erkek kucaklarında dansını icra ediyor.

Vanya da onlardan biri. Genç, oyunlarla yaşayan, sonsuz haz peşinde 21 yaşında

Yazının Devamı

Maria’nın Maria Callas’a yenilişi

2 Mart 2025

Opera tarihinin ilahi sesi. La divina. Gelmiş geçmiş en etkileyici prima donna. Bella canto tekniğinin özgün zirvesi. Geniş ses aralığı, sesinin güzelliğine eklediği aktrist yeteneği, söylediği aryalarda her notaya göre değişen dramatik performansı ile Maria Callas.

1923 yılında Manhattan’da Yunan bir ailenin iki kızından biri olarak dünyaya geldi. New York’ta büyüdü. Henüz sekiz yaşındayken müthiş bir yetenek olduğu keşfedildi. Ailesinin boşanma sonrasında dağılmasının ardından, annesi ve kız kardeşiyle Atina’ya gitti. 13’ünde Atina Konservatuvarı’na girip dereceyle bitirdi. Ne var ki, hırslı annesinin kızı üzerinden hayatını şan ve şöhret temelli temize çekme çabası nedeniyle mutlu bir çocukluk geçiremedi. Oyun çocuğu dönemi, insan üstü çalışma pratikleriyle geçti. Annesi ona soluk aldırmıyordu. Müziğe olan sevgisi ve tutkusuyla kısa sürede parladı. New York’a geri dönüp 23 yaşındayken annesinin baskısından kaçmak, biraz da kendini o zorlu sanat dünyasında güvende

Yazının Devamı