Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Akil İnsanlar heyetiyle bir araya geldi. Heyette yer alanlar raporlarını Başbakan’a teslim edip, sunuşlarını yaptılar.
Toplantı sonrasında Hüseyin Çelik basına bilgi verdi. Çelik, basına bilgi verirken, Akil İnsanların üç grup tespit ettiklerini söyledi:
1 - Kayıtsız şartsız çözüm sürecini destekleyenler,
2 - Kayıtsız şartsız çözüm sürecine karşı olanlar,
3 - Çözüm sürecini desteklemekle birlikte endişeleri olanlar.
Çelik, bu üç grup içinde sürece kayıtsız şartsız olanların çok küçük bir azınlık olduğunu ve ideolojik olarak bu tavrı aldıklarını, destekleyenlerin ise yüzde 70 civarında olduğunu söyledi. Parti Sözcüsü ve Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, Akil İnsanların tespit ettikleri bu grupların nitelikleri, siyasi tercihleri, yapıları hakkında bilgi vermedi.
Hükümetin en önem verdiği projelerin başında “çözüm süreci” geliyor.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bu süreçte Türkiye’nin terör sorununu çözme aşamasına geldiğini son mitinglerinde ifade ediyor.
Hükümet, bu sürecin üzerine titrerken, PKK/BDP cephesine toleransla yaklaşıyor. Süreci sekteye uğratacak tepkiler vermekten kaçındığı gibi muhtemel provokasyonlara karşı da, “her şeye rağmen sürecin devam edeceği” garantisi veriyor. Abdullah Öcalan’la BDP’lilerin görüşmeleri de sürüyor.
Yurtdışına çekilme sürecinde, hükümetin, “geldikleri yoldan giderler” yaklaşımı da, silahlı PKK’lıların, Türk güvenlik güçleriyle karşılaşmadan Kuzey Irak’taki kamplarına gitmelerini kolaylaştırdı. PKK, propaganda faaliyetlerini de ihmal etmeden, dünya kamuoyuna çekilme görüntüleri verdi.
PKK’lıların ne kadarı yurtdışına çekildi? Bunu tam olarak bilmek mümkün değil. Bazılarına göre çekilme büyük ölçüde tamamlandı, bazılarına göre yarısı çekildi. Kandil’e göre çekilenlerden daha fazla yeni katılım oldu.
Komutanlara saldırı
Türkiye, Avrupa Birliği (AB) üyeliği konusunda müzakere eden konumda.
Bu yolda ilk önemli adım 1999 yılında Başbakan Bülent Ecevit zamanında atıldı. Bu adım atılırken, Ecevit’in koyduğu tek rezerv Kıbrıs sorununun bir koşul olarak Türkiye’nin önüne getirilmemesiydi.
AB, Ecevit’in koyduğu bu rezervi kabul etmiş ve AB yolu böyle açılmıştı.
Ecevit sonrasındaki Abdullah Gül ve Tayyip Erdoğan’ın başbakanlıkları döneminde bu yolda çok hızlı adımlar atıldı ve Türkiye “müzakere” aşamasına geldi.
“Müzakere” aşamasına gelinmesi sırasında ise AB sözünü tutmadı ve Kıbrıs konusunu koşul olarak Türkiye’nin önüne koydu. Türk tarafı bunu da kabul etti. Annan Planı’na Türk tarafı evet, Rum tarafı hayır demesine karşın AB, Güney Kıbrıs’ı tam üyeliğe kabul etti. Rum tarafı ödüllendirildi Türk tarafı cezalandırıldı. Ancak bu yolla AB, Türkiye’ye müzakere yolunda ilerleme imkanı verdi.
Başlangıçta fasıllar açıldı ve hızla geçildi. Ancak son 3 yıldır bu konuda ciddi bir duraksama var.
O kadar ki, Almanya Başbakanı Merkel, Türkiye’nin AB üyesi olmasını istemediklerini resmen ilân etti. Zaten AB’nin bu konuda isteksiz olduğu, Merkel-Sarkozy ikilisi tarafından birçok kez duyurulmuştu.
Gezi Parkı olayları Türkiye’nin seçim sürecine erken girmesine yol açtı. Başbakan Tayyip Erdoğan, Gezi Parkı olaylarına karşı seçim minderini göstererek kampanyasını başlattı. Dördüncü mitingini dün Samsun’da yaptı. Beşincisini Erzurum’da yapacak.
Üç süreç
Seçim sürecinin içinde üç ayrı süreç daha yaşanıyor.
Bu süreçlerin her biri seçim sürecini değişik biçimde etkileyecek önemde.
Birincisi Avrupa Birliği süreci, ikincisi Gezi Parkı süreci, üçüncüsü de çözüm süreci.
Başlangıçta Gezi Parkı süreci öne çıktı.
Kayseri dün iki büyük organizasyona evsahipliği yaptı. Birincisi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın da katıldığı U20 Dünya Kupası açılış töreniydi. İkincisi ise Başbakan Erdoğan’ın, “Milli İradeye Saygı Mitingi”.
Başbakan Erdoğan’ın Ankara ve İstanbul’dan sonra üçüncü mitingini izlemek üzere geldiğim Kayseri’de sabah kahvaltısında U-20 Dünya Kupası’nın açılışına gelmiş olan FIFA Başkanı Sepp Blatter, Futbol Federasyonu Başkanı Yıldırım Demirören, Başkan Yardımcısı Servet Yardımcı, Genel Sekreter Prof. Dr. Emre Alkin ve diğer yetkililerle birlikte kahvaltı ettik.
Spor hakim olduğum bir alan olmamasına rağmen, gazeteci olarak bu fırsatı kaçırmak istemedim ve kahvaltıdan sonra FIFA Başkanı Blatter’la bir röportaj yaptım.
Olimpiyata destek
FIFA Başkanı Blatter’a 2020 Olimpiyatları için İstanbul’un şansını sordum.
Blatter, “Bana kalırsa olimpiyatların İstanbul’da yapılmasını isterim” dedikten sonra, şu yanıtı verdi:
“Bildiğiniz gibi olimpiyat komitesi, futboldan farklı bir yapı. Bu organizasyonda 115 üye var. FIFA olarak bizim topu topu 15 temsilcimiz bulunuyor. Bizim oyumuz, Türkiye’nin lehinedir. Ama kararı 115 üyenin oyu belirleyecek.”
Kayseri
Ankara Sincan, İstanbul Kazlıçeşme’den sonra Kayseri mitingi, Gezi Parkı olaylarının önümüzdeki seçimlerin temel konusu olacağını iyice ortaya koydu.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Kayseri’de yaptığı konuşmadan çıkan sonuç, Ak Parti’nin seçim stratejisini, “Gezi Parkı olayları” üzerine kurduğuydu. Üçüncüsü yapılan mitinglere verilen isim bile bunu gösteriyor: “Milli İradeye Saygı” mitingleri. Bu isimden de anlaşıldığı gibi Başbakan Erdoğan ve Ak Parti kurmayları, Gezi Parkı olaylarını demokrasiye karşı yöneltilen bir girişim olarak görüyor. Girişimin hedefinde ise Başbakan Erdoğan’ın olduğuna inanıyor.
Meydanların hazırlanış biçimi, açılan pankart ve dövizler, atılan sloganların hemen hemen tamamı Gezi Parkı olaylarına yanıt niteliğinde.
Başbakan Erdoğan, konuşma yapacağı platforma gelmeden önce meydanda tansiyonu yükselten propaganda görevlileri de Gezi Parkı üzerinden coşku yaratıyorlar.
Meydandakilerin ellerini havaya kaldırmalarını isteyen sunucunun, elleri gördükten sonra, “İşte bunlar vurmayan, kırmayan, yakmayan, vandallık yapmayan ak eller” sözleri, Gezi Parkı olaylarına yanıt oluşturuyor.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, Gezi Parkı olaylarının ilk günlerinde ılımlı bir konuşma yaparak ortalığı sakinleştirmeye çalışmıştı.
Topbaş’ın ilk değerlendirmesi, Topçu Kışlası projesinin halka iyi anlatılamadığı yönündeydi. Bundan sonra kamuoyunu aydınlatmaya daha fazla önem verecekleri yolunda yumuşak mesajlar vererek, olayın büyümesini önlemeye gayret etmişti.
Ancak ilk açıklamasından sonra Topbaş, ortalarda pek gözükmedi. Olay büyüdü ve doğrudan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Taksim Dayanışma Platformu ve konuyla ilgilenen sanatçılar arasında tartışılan bir konuya dönüştü. Muhalefet liderleri Kemal Kılıçdaroğlu, Devlet Bahçeli ve Selahattin Demirtaş da zaman zaman konuya girdiler.
Bu süre içinde Gezi Parkı projesinin birinci derecede sorumlusu olarak Kadir Topbaş’ın sessiz kalması yadırganmıştı.
Topbaş’ın neden sessiz kaldığı sorusuna ise bir yakınının sağlık sorunuyla ilgilendiği, bu nedenle kamuoyunun karşısına çıkamadığı yanıtları verilmişti.
Serinletici açıklama
Türkiye, üç haftadır şiddet görüntüleriyle sarsılıyor.
Sadece Türk kamuoyu değil dünya kamuoyu da şiddet görüntülerinden rahatsız. Göstericilere karşı polisin orantısız güç kullandığı, şiddet uyguladığı, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün de biber gazı kullanımı konusunda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın da Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın da kabul ettiği bir gerçek.
Türkiye, polisin uygulamaları nedeniyle ABD, Avrupa Birliği ülkeleri, Avrupa Parlamentosu ve Birleşmiş Milletler tarafından uyarıldı.
Uygulanan şiddet nedeniyle üç sivil vatandaşımız ve çıkan kargaşada bir polisimiz yaşamını yitirdi. 12 vatandaşımız bir gözünü kaybetti, 600’ü polis, binlerce yaralı vatandaş var.
“Polis silah kullanmadı” denilmesine rağmen Ankara’da Ethem Sarısülük’ün tabanca kurşunuyla öldürüldüğü ortaya çıktı ve öldürülme anına ilişkin görüntülerde silahı ateşleyen ve sonra kaçan polis memurunun kim olduğu da anlaşıldı.
Keza polis şiddetinin sembollerinden biri haline gelen İzmir’deki olayda, genç kızı saçlarından tutup tartaklayan, birkaç adım ilerisinde bir gence yanından geçerken copla vuran polis görüntüsü de hafızalara kazındı.
Genç kızı saçından tutup tartaklayan polisin verdiği