*On Puan
“Kontrolden çıkan insanlık tarihi, her şeyi alıp satarak ve bir bakıma pazarlık konusu olmayan şeyleri pazarlık etmek için yenilikler yaparak ilerliyor”
-Jose Mujica
Y kuşağı olarak 90’lı yılların sonu, 2000’li yılların başında Türkiye’de çocuk olmak beraberinde bazı kalıplaşmış rutinler getiriyordu. Bunlardan aklımda kalan bazıları:
İçinden taso çıktığı için bakkaldan cips almak ve daha sonra okulda kıyasıya taso oynamak
Pokemon ve futbolcu kartlarını arkadaşlarla değiş tokuş yapmak akşamları okul çıkışı apartman apartman gezerek arkadaş toplayıp futbol oynamak
Pazar günleri Bizimkiler, Şahane Pazar izlemek, banyo yapmak (itiraf edelim haftada bir yıkanmak korkunçmuş)
Ve daha niceleri…
O dönemlerde ailecek kaçırmadığımız bir şey daha vardı. Tarih 24 Mayıs 2003. Annem, babam ve ben televizyon karşısına kilitlenmiş şekilde şimdilerde artık yapamadığımız bir şeyi yapıyoruz. O anı dün gibi hatırlıyorum. Gece artık saat geç olduğu için annemle babam yatmışlardı. Ben heyecanla hala televizyon başındaydım. Ve işte o anons geldi: “dix points!” (di puan diye okuyun). Türkiye’nin Belçika ve Rusya’yı geride bırakarak tarihte ilk defa Eurovision birincisi olduğu geceden bahsediyorum. Sertab Erener’in Every Way that I Can isimli parçası Riga’da düzenlenen gecede zafere ulaşmış, ülkede milli maç kazanılmışcasına bir coşku yaşanmıştı.
Muhtemelen bu sefer haberiniz bile yoktu ama dün gece Eurovision vardı. Bu yıl Eurovision siyasi ve insani bir tartışmaya da sahne oldu. 72 eski katılımcı, İsrail’in Eurovision’dan ihraç edilmesini isteyen bir açık mektup yayınladılar. Organizasyondan sorumlu Avrupa Yayın Birliği’ne yöneltilen mektupta 2022’de Rusya’nın katılmasının yasaklandığından bahsedildi.
Batı’nın Rusya’yı tamamen yok sayıp her yerden menetmesi ama İsrail’e aynı zamanda kucak açması muazzam bir çifte standart örneğidir. Buna daha önce de birden çok kez değinmiştim. Eğer Trump gerçekten Ukrayna’daki savaşı bitirmek, dünyaya barış getirmek istiyorsa, önce bu ikiyüzlülüğü bırakması gerekiyor. Geçtiğimiz Cuma İstanbul’da Ukrayna ve Rusya yetkilileri arasında gerçekleştirilen toplantıda maalesef somut bir sonuç elde edilemedi.
Önce Putin İstanbul’da buluşmayı ortaya attı, Zelenski kabul etti, Trump ben de gelirim dedi. Sonra Putin fikrini değiştirdi, aslında ateşkes ilan etmemek ama aynı zamanda savaşçı gözükmemek için bir danstı bu. Diplomatik plakalı araçların oluşturduğu konvoylar İstanbul sokaklarında heyecan yarattılar, şehrin en güzel yerlerinden birinde Avrupa ile Asya’yı birleştiren denizin kenarında yıllar sonra Batı ile Doğu tekrar birleşme umuduyla oturdular. Sahne, ışık, gösteri, muazzam bir ev sahibi mevcuttu ancak yine aynı Eurovision gibi adil bir sonuç çıkmadı. Sadece zaten dönem dönem yapılan esir değişimi ve ileride barış arayışının devam edeceği yönünde niyet ifade edilmesi neticesi elde edildi. Yıllar sonra Rusya ile Ukrayna’yı masaya getirip ev sahipliği yapan Türkiye yine “dix points” yani 10 puanı aldı ama Batı’nın çifte standardı devam ettikçe puansız kalmaya devam edecek.
Jose Mujica anısına
Dünyada savaş, insan hakları ihlalleri, yoksulluk, yasaklar, kısacası kötülükler bu denli artmışken insan ister istemez bazen karamsarlığa kapılabiliyor. İnternetin, cep telefonunun olmadığı, tek derdimizin okulda taso kazanmak, sanal bebeğimizi beslemek olduğu yılların nostaljisi ruhumuzu sarabiliyor. Ama bazı kişiler var ki onların da dünyada var olup liderlik edebilmiş olması da insana umut veriyor. Uruguay eski devlet başkanı Jose Mujica geçtiğimiz Salı günü hayatını kaybetti. Lakabı “dünyanın en yoksul başkanı” idi ama hayat hikayesi gerçek zenginliğin ne olduğunu anlatır nitelikteydi.
Özay Şendir
Netanyahu için sonun başlangıcı…
18 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
Eğitim vezir de eder rezil de!..
18 Mayıs 2025
Zeynep Aktaş
Toparlanmanın devamı gelir mi?
18 Mayıs 2025
Ali Eyüboğlu
Hande Subaşı: Modellikten geliyorum, ama modayı hiç takip etmiyorum
18 Mayıs 2025
Güldener Sonumut
Yunanistan’ı anlamama sendromu
18 Mayıs 2025