Bilgay Duman - bilgay.duman@gmail.comBugün artık 2021’i geride bırakırken, Irak’ta 10 Ekim’de gerçekleştirilen parlamento seçimlerinin ardından yaşanan siyasi tıkanıklık sürüyor. Aslında Irak’ın 2021’in son çeyreğine kadar, daha önceki yıllara göre sakin ve nispeten tansiyonu düşük bir yıl geçirdiğini söylemek mümkün.
2020'nin 3. gününde İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani ile Haşdi Şaabi Heyeti Başkan Yardımcısı Ebu Mehdi el-Mühendis’in, ABD’nin Bağdat’ta düzenlediği bir suikastte hayatını kaybetmesinin ardından neredeyse tüm yıl gergin bir süreç yaşanmıştı. Buna rağmen, söz konusu gerginliğin 2021’in ilk aylarından itibaren pozitif sürece evrilmesi, Irak için umut verici olmuştu. Ancak ülke, son virajda yeniden hareketlenmiş ve bu hareketlilik 2022’de yeni dinamikler ortaya çıkaracakmış gibi görünüyor.
Kritik meseleler
Zira 2022’ye girilirken, üç temel mesele Irak açısından kritik görünüyor. Birincisi, ülkeyi 4 yıl yönetmesi beklenen hükümetin kim tarafından ve nasıl kurulacağı meselesi... Ülke nüfusunun çoğunluğunu oluşturan Şiiler, ABD’nin işgali sonrasındaki süreçte hükümetin kurucu ve yönetici gücü durumuna geldi. Nitekim yazılı bir kural olmasa da, 2003 sonrası oluşan siyasi teamül gereği Şii grupların üzerinde anlaştığı bir Şii başbakan oldu. Aynı şekilde cumhurbaşkanı Kürtlerden, parlamento başkanı da Sünni Araplardan seçildi.
Bu noktada, ülkede açıkça bir kimlik bazlı siyasi paylaşım ya da kota (Arapça muhasasa) mekanizması uygulandı. Ayrıca kurulan tüm hükümetler, parlamentoya girmeye hak kazanan bütün grupların içerisinde yer aldığı ancak muhalefetin olmadığı, 15-20 partili koalisyonlar oldu, "ulusal birlik hükümetleri" olarak anıldı.
Zorunlu mutabakat bozuldu
Ancak 2021 seçimleriyle birlikte özellikle Şii gruplar arasındaki “zorunlu mutabakat”ın bozulduğu görülüyor. Bu durum, İran'ın ülke üzerinde kurduğu baskının bir sonucu olmakla birlikte, Irak’taki sosyal tabanda yaşanan değişim ve dönüşümün de yansıması.
2019’da yaşanan ve zaman zaman yeniden alevlenen protesto gösterileri düşünüldüğünde, Irak halkının bir değişim istediği açık. Nitekim 2003 sonrasında ilk kez protestolar sonucu istifa etmek zorunda kalan hükümetin yerine yenisinin kurulması amacıyla erken seçimlere gitti. 10 Ekim’de yapılan Irak’ın ilk erken parlamento seçimleri de bu değişim talebinin yansıması. Bu değişimin temelinde de öze dönüş yatıyor. Başka bir ifadeyle, Irak’ın iplerini kendi eline alması. Bu noktada protesto gösterilerindeki sloganlar akıllara geliyor:
"Irak’a özgürlük”, "Egemenlik”, "Yolsuzluğa son”, “İran dışarı”, “ABD dışarı..."
İstenen değişim gelecek mi?
10 Ekim’deki seçimin sonuçları, Irak Federal Yüksek Mahkemesi'nce (IFYM) ancak 26 Aralık’ta onaylanabildi. Bu nedenle 2022, Irak için yeni bir hükümet yılı olacak. Seçim sonrası yaşanan tartışmalar dikkate alındığında, özellikle Şii gruplar arasındaki çekişme, hükümet kurma sürecini önemli ölçüde etkileyecek gibi görünüyor.
Protesto gösterileri sonrası geçici hükümeti kuran Irak eski İstihbarat Başkanı Mustafa el-Kazımi'ye kadar bir şekilde orta yolu bulabilen Şii grupların, 10 Ekim seçimleriyle tam bir ayrışmaya gittiğini söylemek mümkün. Seçimlerin galibi olan ve son dönemde Iraklılık kimliği vurgusuyla ön plana çıkan Mukteda es-Sadr ile Şii milis grupların siyasi kanatlarının öncülüğünde kurulan Fetih Koalisyonu lideri Hadi el-Amiri’nin liderliğindeki İran yanlısı kutup arasında yaşanan görüş ayrılığında makas gittikçe açıldı. Zira IFYM’nin seçim sonuçlarını onaylamasından önce tüm ii gruplar bir araya gelse de bir uzlaşı çıkmamış ve Amiri, seçimlerin iptali için IFYM’ye başvurmuştu. IFYM de seçimin iptal talebini reddederek, seçim sonuçlarını onaylamıştı. Bunun üzerine Sadr, kendi el yazısıyla “ulusal çoğunluk hükümeti” çağrısı yaptığı bir açıklama yayınlamıştı.
İşte bu açıklamayla, Sadr’ın ipleri kopardığı yorumu yapılıyor. Seçim sonuçları da Sadr’ın açıklamada bahsettiği gibi “ulusal çoğunluk hükümetini” kurabileceği bir ortam sunuyor. Irak Parlamentosu'nda 329 milletvekili var.
Hükümetin güvenoyu alabilmesi için yüzde 50+1 çoğunluğa ihtiyaç var. 73 sandalyesi olan Sadr’ın, seçim öncesinde de diyalog içerisinde olduğu 31 sandalye kazanan Mesut Barzani liderliğindeki KDP ve 71 sandalyeye ulaşan Sünni gruplarla ittifak yapması durumunda hükümeti kurmak için gerekenden fazla sandalyeye ulaşacağı görülüyor.
Dış politikada ‘prestij yılı’
Irak eski İstihbarat Başkanı Mustafa el-Kazımi hükümetiyle birlikte, ABD’nin de desteği sayesinde 2021, Irak açısından dış politikada “prestij yenileme” yılı olarak ön plana çıktı. Irak iç politikada yaşadığı sıkıntıları dış politikada attığı adımlarla dengelemeye çalıştı.
ABD ve İran arasında bir denge oluşturmaya çalışırken, tüm komşu ülkelerle iyi bir diyalog yakalamaya çalışan Irak, bölgesel ve küresel işbirliği çabaları da ortaya koydu. Nitekim 28-29 Ağustos tarihlerinde Bağdat’ta “İşbirliği ve Ortaklık Konferansı” yapıldı. Türkiye’nin de katıldığı söz konusu konferansta uzun suredir bir araya gelmeyen Suudi Arabistan, İran, BAE gibi ülkelerin temsilcileri diyalog kurdu.
Ayrıca Irak, Ürdün ve Mısır arasında üçlü zirveler yapıldı. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, “Irak’ın egemenliğini desteklemek” için iki kez Irak’ı ziyaret etti. İlk kez Papa Françesko, tüm pandemi şartlarına rağmen, Hıristiyanların da yaşadığı Irak’a bir ziyaret düzenleyerek, Irak’taki en büyük Şii dini merci Ayetullah Ali es-Sistani ile görüştü. Sünnilik açısından önemli bir otorite olan El-Ezher Şeyhi’nin de Irak’ı ziyaret edeceği açıklandı.
Ancak 2021’in son çeyreği itibariyle ülkede yeniden karamsar bir hava hakim. İç siyasi çekişmelerin yanı sıra DAEŞ’in son dönemde saldırılarını arttırması da ülkeye dair endişeleri körüklüyor.
Bu nedenle Irak’ta yeni hükümet kurulması sürecinde yaşanacak gelişmeler, Irak’ın izlediği bu olumlu süreci sekteye uğratabileceği gibi bölgesel etkiler de ortaya çıkarabilir.
ABD’nin çekilmesinin etkileri
Mukteda es-Sadr’ın elinde ABD’nin destekleyebileceği (İran yanlıları dışarıda kalacağından) bir koz olsa da, 2021’in son günlerinde Irak’tan muharip askerlerini tamamen çeken Washington’un nasıl bir pozisyon alacağı da önemli.
Her ne kadar Irak’ta İran’a karşı net bir tepki oluşmuş olsa da (ki seçim sonuçları da bu anlamıyla önemli bir veri), ABD’nin muharip askerlerini çekmiş olması, İran’a Irak’ta yeni fırsatlar sunabilir. Zira Irak, İran açısından vazgeçilebilecek bir ülke değil. Zira Irak, İran’ın özellikle Suriye’de Esad rejimi, Lübnan’da Hizbullah ve İsrail’e karşı Filistinli gruplara vereceği destek noktasında adeta bir harekât üssü. Bu nedenle İran’ın, kendisine yakın grupların siyasi mekanizmada yer almaması durumunda milis gruplar üzerinden sahadaki gücünü kullanabileceği göz ardı edilemez. Bu durum, Biden yönetiminin de desteklediği Ortadoğu’daki “normalleşme” sürecine olumsuz etki yapabilir.