Dr. Demet Erciyes

İnsan ruh ve beden olarak bir bütünden ibarettir. Sağlık da aynı şekilde bütünsel ele alınmalı, sağlıklı yaşama yaklaşım çok yönlü olmalıdır

Sağlıklı yaşamın formülü kolay gibi görülse de nedense iş uygulamaya geldiğinde çoğu zaman aksaklıklar olur. Kimi zaman kişi ne yapması gerektiğini çok iyi bildiği halde yapamaz ya da yapmaz. Örneğin, herkes sigaranın sağlık için zararlı olduğunu bilir. Bu inkar edilemez bir gerçek olduğu halde, bazı tiryakiler hiçbir zaman bırakmayı istemez, bazıları da bırakmak istemesine rağmen bağımlılık yaptığı için bırakamaz. Bazı kişiler sağlıklı bir şekilde yaşamayı istediği halde dürüst ve doğru bir şekilde onu yönlendirebilecek sağlık danışmanına ulaşamaz, bazıları da yanlış kişiye veya yola doğru zannederek başvurur.

Doğru yönlendirilme önemli

Sağlık söz konusu ise olay her zaman ciddiye alınmalıdır. Sağlıklı yaşam tarzı moda gibi değişmez ancak bilimdeki ilerlemeler ve çalışmalar sayesinde değişir, gelişir. Bu konuda yol göstermek, hangi renk ya da hangi tarz kıyafet giyileceğini tarif etmeye veya hangi film ya da restorana gidilmesi gerektiğini önermeye benzemez. Yeri geldiğinde insan hayatını tehdit edebilecek boyutlara ulaşabilen yanlış

Bağışıklık sistemini güçlendiren yiyecekler tam da kilo vermek adına yapılması gereken diyette bulunan sağlıklı besinlerdir. Unlu, şekerli, kötü yağlı gıdalar, metabolizmayı ve bağışıklığı da bozan gıdalardır.

Yaz yaklaşıyor. Çoğumuzu bir zayıflama telaşı aldı bile. Mutlaka bugüne kadar değişik zayıflama yöntemlerini denemişizdir. En hızlı zayıflatanı en etkili ve en iyidir gibi zannederiz hep. Çabuk netice alamıyorsak hevesimiz kırılır hemen, terk ederiz. Detoks yapmayı bir zayıflama yöntemi gibi düşünür, hızlı sonuç almak adına her çeşidini deneriz. Bu yaklaşımla da daha yaz başlar başlamaz diyeti bıraktığımızda verdiğimiz kiloları fazlasıyla geri alırız, sonra da pişman olup bu sefer bütün tatili vicdan azabı ve moral bozukluğuyla veya sıkı diyete aynı şekilde devam ederek bir çeşit işkence ile geçiririz.

Bilinçsiz diyet hasta ediyor

Bahar ayları mevsim dönümü olduğu için üşümeye bağlı hastalıkların çok kolay ortaya çıktığı bir dönemdir. Bir gün sıcak iken kışlık kıyafet ile terlediğimiz hava diğer gün soğuk olabilir. Yanılıp da ince kıyafetle yakalanmışsak, soğuk algınlığına da davetiye sunmuş oluruz. Özellikle de çeşitli sebeplerle bağışıklığımız düşükse bir anda kendimizi

Bağışıklık sisteminin iyi çalışması için vitaminlere ihtiyaç vardır ancak her şeyde olduğu gibi gereğinden fazlası zararlı olabilir.

Her zaman vitaminlerin faydalarından bahsedilir. Yediğimiz içtiğimiz gıdalar içerdiği vitamin oranına göre bizim için değer taşır. Buna dikkat ederek besleniriz. Bu da yetmez, zaman zaman ilaç haline gelmiş şekliyle takviye yaparız. Bağışıklığımızı yüksek tutmaya yardımcı olan, bizi hastalıklardan koruyan, eksikliğinde bazı hastalıkların ortaya çıktığı vitaminler gereğinden fazla miktarda alındığında vücut için zararlı hale gelebilir. Vitaminler içerdiği kimyasal özelliğe göre yağda eriyenler ve suda eriyenler olarak ikiye ayrılır. Suda eriyen B ve C vitaminleri vücutta birikmez. B ve C vitaminleri suda eriyen vitaminlerdir. Fazla alınsa da vücutta birikmez böbrek yoluyla atılırlar. Ancak bunlar da gereğinin üzerinde çok yüksek dozda alınırsa bir takım zararları ortaya çıkabilir.

C vitamini fazlalığı

Normalde yiyeceklerle yeterince vücuda alınabilen C vitamini günde 2 gramdan fazla alındığında karın ağrısı, bulantı ve kusmaya sebep olabilir. Uzun süreli ve yüksek doz kullanımıyla böbrek taşı oluşabilir. Demir preparatı kullanan hastalarda emilimini

24-30 Nisan arasındaki tarihler Dünya aşı haftası olarak kabul edilmekte. Bugünlerde aşılanmanın önemine dikkat çekmek, insanları bilgilendirmek ve uyarmak için çok sayıda çalışma yapılıyor.

Aşı canlılarda hastalık nedeni olabilecek mikropların özel işlemlerden geçirilmesi sonucu, hastalık yapıcı etkileri yok edilmiş ancak vücudun savunma sistemini uyararak bağışıklık kazandıran koruyucu bir tıbbi üründür. Sağlıklı kimselere ve özellikle risk altındaki kişilere hastalıktan korumak amaçlı uygulanır.

Aşı hayat kurtarır

Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre aşı ile korunma sayesinde her yıl milyonlarca kişinin ölümüne sebep olacak hastalıklar engellenebilmektedir. Bugün aşı yaptırmamak için çeşitli sebepler yüzünden bahane bulan kişiler ne mutlu ki, uzun yıllar önce imparatorlukları çökerten, en kuvvetli orduları mahveden, ekonomik, siyasal ve demografik sonuçlarıyla dünya haritasını değiştiren salgın hastalıkların olduğu çağda yaşamamış kimselerdir.

Düzenli yapılan aşılar sayesinde kızamık, kızamıkçık, kabakulak, çocuk felci, boğmaca, tetanoz, suçiçeği, difteri, dizanteri, tifo, tifüs, veba, verem, kuduz, cüzzam, kolera, menenjit, sıtma gibi hastalıklar günümüzde artık tarihe

Çağımızın önde gelen sorunlarından olan obezite, şişmanlıkla yeterince mücadele edilmediği sürece karşımıza çıkmaya devam edecek.

Obezite aslında önlenebilir bir sorun. Birçok hastalığın ilerlemesine sebep olan ve çağımızın önde gelen sorunlarından biri olan obezite, şişmanlıkla mücadele yeterince yapılmadığı sürece hep karşımıza çıkmaya devam edecek.

Çocuklardaki obezitenin en önemli sebebi yanlış beslenme alışkanlığıdır. Çikolata, gofret, cips, pasta, hamburger gibi yiyecekler, meyve suları, gazoz gibi tatlı içeceklerle erken yaşta karşılaşınca çocuğun damak tadı da bu yönde gelişmeye başlar. Hayatının ilerleyen döneminde obezitenin sebebi olan bu yiyeceklerden vazgeçmesi zorlaşır. Bir çocuk tatlı tadı veren yiyeceklerle ne kadar geç tanışırsa, tatlı yeme isteme isteği de o kadar az olur.

Ödül olarak şeker vermeyin

Çocuklara şeker, çikolata yerine oyuncak veya kitap hediye edin. Çocuk bu tadı ödül ve kavuşma hissi ile beraber yaşayınca aynı şekilde mutlu olmak için kendi kendini de bu tatla ödüllendireceğini düşünerek devam eder. Çocukların öğrenme çabalarının zirvede olduğu yaşlarda, hayal güçlerinin denizinde, yaratıcılığın en yüksek olduğu dönemlerinden birindeyken verilecek en

Kalp sağlığına dikkat etmek hayatımızın bir parçası olmalıdır. Hareketi artırmak en basit şekliyle yürüyüş yapmak olarak yorumlanabilir.

Her yıl nisan ayının ikinci haftası dünyada ve ülkemizde kalp sağlığı haftası olarak kutlanır. Kalp damar hastalıkları başta olmak üzere kalbi ilgilendiren tüm patolojiler hayatı ciddi yönde tehdit ettiğinden konu hepimizi yakından ilgilendirir. Ne haftası ne de mevsimi vardır. Kalp sağlığına dikkat etmek hayatımızın bir parçası olmalıdır. Daha önceki yazılarımda kalp damar sağlığına ait risk faktörlerine dikkat çekmiştim. Sağlıklı yaşamın da vazgeçilmezi olan bu yaklaşım hepimizde bir yaşam tarzı haline gelmelidir.

Bu hafta kalp sağlığı için hareketin önemine dikkat çekmek istiyorum. Hareket etmek denince aklımıza spor yapmak geliyor. Çoğumuz buna vakit ayıramadığımızdan ya da imkanımızın olmadığından bahsedip kendimize mazeret yaratıyoruz. Oysa hareketi artırmak en basit şekliyle yürüyüş yapmak olarak yorumlanabilir. Buna da imkan yaratmak çok kolaydır. Bu yürüyüşü normal bir tempoda ve yoruluncaya kadar kolayca yapabiliriz.

Yürüyüşün kolesterole faydası

Yürüyüş sayesinde kolesterolün düştüğünü biliyor muydunuz? Ayrıca Trigliserid de düşer ve

Tıptaki ilerlemeler çağımızın kabusu kanser hastalığını yenmek için hız kesmeden devam ediyor. Kanserle savaşın hem tıbbi ekip hem de aile ve sevdiklerimizle beraber, onların moral desteğiyle yürüyeceğini unutmamalıyız.

1-7 Nisan Kanserle Savaş Haftasıydı. Bu şekilde belirlenen gün ve haftalar konuya dikkati çekmek ve farkındalık yaratmak içindir. Aslında bu korkulan hastalık hepimizin ailesinde bir bireyin ya da arkadaşının, komşusunun başına gelmiştir. Herkes bu hastalığın öneminin hep farkındadır, bir vesile ile tanımıştır.

Kanser hastalığı, teşhis konulduğu andan itibaren önce kişinin kendisini ve tabii beraberinde ailesini sevdiklerini etkiler. Türü, seviyesi ne olursa olsun başlangıçta yaşanan şok ve üzüntü bazen insanları inkar ve unutmaya çalışmaya itebilir.

Psikolojik etkisi

Gelecek için yaptığı planlar varsa değiştirmek zorunda kalabilir. Ezber bozan hareketler yapabilir. Tüm bu psikolojik etki sebebiyle bir uzmanın yardımını almak yerinde bir karardır. Kanser tedavi ve takibinde izlenen yolda bir psikiyatri uzmanı ile görüşerek ilaç tedavisine başlanması gerekebilir. Bu ilaçlar hem antidepresan, anksiyolitik yani kişinin duygu durumunu düzelten ilaçlardır. Aynı zamanda

Sağlık okuryazarlığı hastaya tıbbi bir bilgi vermek istendiğinde, bireyin bunu anlayıp yorumlaması ve uygun davranış göstermesi olarak tanımlanabilir. Burada en önemli görev biz doktorlara düşer.

Bilgiye ulaşmada okuryazar olmanın önemi malumdur. Okuma yazmayı bilmeyen kişiler duydukları, dinledikleri ve gördükleriyle bilgiye ulaşırlar. Burada asıl önemli olan doğru bilgiye ulaşmaktır. Bunun için çoğu zaman araştırmak, farklı kaynaklara ulaşmak, birbiriyle karşılaştırmak gerekir. Her şeyi bildiğine inanan ancak yanlış bilgiye sahip insanlar en cahil olanlardan bile daha tehlikeli şekilde kendine ve çevresine zarar verebilirler. Bu politika alanındaysa yanlış kararlara, ekonomi alanındaysa parasal kayıplara sebep olabilir; ama sağlık alanındaysa çok daha tehlikelidir. Zira söz konusu olan insan hayatıdır. İnsan sağlığıyla ilgili yapılan yanlışlar geri dönüşü mümkün olmayan sonuçlar doğurabilir.

Önemi son yıllarda arttı

Sağlık okuryazarlığı tanımı, ilk kez 1974 yılında Simonds tarafından yapılmış. 1993 yılında Nutbeam ve Wise tarafından “Bireyin sağlığı için sağlık bilgisine ulaşması, anlaması ve bu bilgiye uygun davranış geliştirmesi” olarak yapılan tanım, 1998 yılında Nutbeam’in