Bir ekonominin iş yaratması için en önemli gereksinim sermayedir. Sermayesi yeterli olmayan ülkeler, yabancı yatırıma yönelir, borç alır ve bu sorunu aşmaya çalışır. Yatırım olmazsa ekonomi artı değer yaratamaz ve işsizlik artar. Yatırım miktarı istihdamı doğrudan etkilediği gibi üretilen ürünün niteliği de çok önemlidir. Hammaddeyi, ara malı dışarıdan alıp, küçük dokunuşlarla nihai hale getirip yurtdışına satıyorsanız, kâr çok düşük; bunun yerine markalı, lisanslı, patentli bir ürün yaratıp bu ürünü satıyorsanız elde edeceğiniz kâr yüksek olacaktır. Marka olup patent almışsanız ürünü kendiniz üretemeseniz dahi yüksek kâr elde edebileceksiniz demektir.
Markasız kâr olmuyor
Marka konusuna en iyi örnek Apple’dır. Apple markası altında pek çok farklı ülkede çok çeşitli ürünler üretilmekte. Apple’ın marka değeri 120 milyar Dolar. Geçtiğimiz günlerde WhatsApp 16 milyar dolara Facebook’a satıldı. Sadece bilişim ve yazılım alanında yaratılmış bu markalar müthiş bir katma değer yaratabilmekte.
Cari açığı 60 milyar dolar olan Türkiye’de, katma değeri yüksek alanlarda marka olabilmenin önemi daha iyi ortaya çıkar. Ne var ki marka yaratamıyoruz. Katma değer yaratacak ürünlerin teşviki, Ar-Ge istihdam destekleri gibi birçok önlem masaya yatırılmış olsa bile ne yazık ki gelişmeler çok da iç açıcı değil.
Alt sıralardayız
Bir marka yaratılırken en temel konu inovasyon yani yapmış olduğunuz yeni buluşlardır. Türkiye’nin bu bağlamda yeri diğer ülkelerle mukayese edildiğinde hiç de iyi değil. Bloomberg’in çalışması, Türkiye’nin sıralamadaki yerinin hiç de iyi olmadığını ortaya koyuyor. Bloomberg çalışmasında 110 ülke değerlendirmeye alınmış. Ayrıca çalışmada inovasyonu etkileyen 7 faktör ele alınmış ve sözkonusu faktörlere belirli oranlar verilerek endeks türetilmiş. Bu faktörler, Ar Ge harcamaları, katma değerli mal üretimi, verimlilik, yüksek teknolojiye yatırım, yüksek öğrenimin mühendislik ve teknik bölümünden mezun olan kişilerin işgücünde yer alan yüksek öğrenimli kişilere oranı, Ar-Ge alanında çalışan profesyonel kişi ve patent sayısı olarak sıralanmış. Ar-Ge harcamaları, verimlilik, yüksek teknolojiye yatırım, Ar Ge’de çalışan kişi sayıları yüzde 20, katma değerli mal üretimi yüzde 10, yükseköğrenimli kişi ve patent sayısı ise yüzde 5 olarak ağırlandırılmış ve bu şeklide “İnovasyon Endeksi” üretilmiş.
Yunanistan’dan kötü
Endeks’te Türkiye’nin inovasyon sıralamasında Yunanistan’ın altında, Romanya’nın hemen üstünde 36. sırada yer aldığını görebiliyoruz. İnovasyonun bileşenlerine baktığımızda ise Türkiye’nin verimlilikte 48., yüksek teknolojiye yatırımda 41., Ar-Ge harcamasında 38., Ar-Ge departmanında çalışan kişi bakımından 46., patentte ise 33. olduğunu görüyoruz.
Teşvik fayda etmedi
Ar-Ge yatırımlarının artırılması ve teknoloji odaklı sektörlerin üretimde ön plana çıkması gerekliliği kamu otoritesi tarafından da anlaşılmış bir mesele. Bu yönde özel sektör için teşvikler hâlihazırda var. 2013 yılında Ar-Ge yatırım teşviklerinden 1.810 işyeri yararlanmış. Teşvik kapsamında 89 milyon TL bu şirketlere aktarılmış.
Primin yarısı devletten
Bu teşvik kapsamında, Ar-Ge faaliyetlerinde ve projelerinde çalışan Ar-Ge ve destek personelinin ücretleri üzerinden hesaplanan sigorta primi işveren hissesinin yarısı, her bir çalışan için 5 yıl süreyle Hazine tarafından karşılanıyor. Bu sayede Ar-Ge yatırımı yapan şirketlerin bu konuda daha fazla kişiyi istihdam etmesi ve bu konulara daha çok eğilmesi sağlanmaya çalışılıyor. Teşvik kapsamında 2013 yılında toplam 33 bin 836 kişinin sigorta priminin işveren hissesinin yarısı Hazine tarafından karşılanmış.
Ar-Ge olmadan işsizlik çözülmez
Ar-Ge yatırımları bir ülkenin üretim portföyünü çeşitlendirmesi açısından çok önemli. Türkiye sadece tekstil sektörü ve havlu üretimi ile istihdam sorununu çözemez. Aynı şekilde tarım istihdamı çok önemli olmakla birlikte tarım endüstrisi kurulmadan, tarım ürünleri daha kolay satılabilir hale gelmeden, paketleme sektörü geliştirilmeden istihdamı tarımla da çözemeyiz.
Yerli otomobil üretimi, Türk markası yaratma çabalarının arkasında bu nedenler yatıyor. Kendimize ait marka yaratmadan, katma değeri yüksek ürünler üretmeden, sadece montaj sanayi ile hem ekonomik büyüklüğümüzü sınırlı bir şekilde artırabiliriz, hem de istihdam sorununu çözemeyiz. Bu nedenle teşviklerin yeterli gelmediği noktalarda devlet eliyle yatırımların gerçekleştirilmeli, inovasyon ve marka yaratmaya gerekli destek verilmelidir.