Osmanlı Ordusu,1529 ve 1683 olmak üzere Viyana kapılarına iki kere dayandı, seferler başarılı olamadı.
2025’te, Viyana’dan çok daha Batı’da olan Brüksel, kapılarını Türk Ordusu’na açma hazırlığı yapıyor.
Umut tacirliğini sevmem, Avrupa Birliği “Hadi sizi hemen tam üye yapalım” demeyecek, az vererek, çok almak için elinden geleni yapacak ama her şart altında Türkiye-AB ilişkilerinde yeni bir iş birliği, canlanma dönemi başlamış olacak.
Son iki haftadır bu konuda gelen sinyalleri zaten yazmıştım, Avrupa’nın savunmasında Türkiye ihtiyacı fikrini kuvvetlendiren olgu sadece asker ya da tank ya da uçak sayısıyla alakalı değil.
İsrail Ordusu’nun 7 Ekim Raporu, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin neden diğer ordulardan ayrıştığını net olarak gösteriyor.
***
Açıklanan 7 Ekim Raporu’nda İsrail’in en önemli savunma üssü Nahal Oz’a dair çok çarpıcı bilgiler yer alıyor.
Mesela İsrail Ordusu’nun Nahal Oz üssü ve çevresinde bulunan 162 askerinden sadece 81’i askeri eğitim almış.
162 askeri personel olmasına karşın bunlardan sadece 90’ı silah taşıyormuş.
Çitlerdeki ilk kesilme 6:31’de tespit edilmesine rağmen, üs dışında olan komutanlarından birisinin haberleşme donanımını yanına almaması sebebiyle havan topları zamanında ateşlenememiş.
Üs bölgesindeki tanklardan birisi dışarıdaymış ve zamanında dönmemiş diğer tank personeli üssün içine sızıldığını fark etmemiş.
Baskına dair haber tümen karargahına ve güney komutanlığına iletilmemiş.
Üssün yakınındaki çok sayıda kuvvet yardıma gitmek yerine geri çekilmiş.
Raporda başka tespitler de var:
Üssün mimari yapısının hava saldırılarına göre dizayn edildiği, karadan birden çok noktadan sızma girişiminin hiç akla getirilmediği yazıyor.
Bir başka tespit, üstte askerlerin sosyal medyada yaptıkları paylaşımlar nedeniyle herhangi bir casusluk faaliyetine gerek bırakmamış oldukları.
***
İsrail Ordusu, paslanmış Avrupa ordularından farklı olarak faal bir ordu ama rapor gösteriyor ki faal olmak yeterli değil.
Türk Silahlı Kuvvetleri terörle mücadele ettiği dönemlerin başında çok sayıda sorun yaşadı.
Kaçakçı yollarını kesmek için vadi diplerine yapılan ve tepelerden gelen saldırıya açık karakollar en büyük sorundu, şimdi tepelerde kalekollar var.
Haberleşmede sorun çoktu, terör örgütü zaman zaman telsiz iletişimini kesebiliyordu, bugün bırakın kesmeyi kriptolar sayesinde dinleyemiyor bile.
Irak’ın kuzeyinden gelen gruplardan biri hedef karakola baskın düzenlerken diğeri takviye gelecek yola pusu atıyordu.
O günün koşulları içerisinde havadan destek sağlanamıyordu.
Bu tablo Türk Silahlı Kuvvetleri’nin her çatışmadan ders çıkarması, savunma sanayiindeki yatırımlar, eğitimi ve donanımı tam profesyonel orduya geçişle beraber bambaşka bir noktaya geldi ve terör fiilen bu şekilde bitirildi.
Son 10 yıldır orduların en fazla eğitim verdiği alanlardan birisi şehir savaşları, Türk Silahlı Kuvvetleri, 1990’larda terör örgütünün ilçe basma çabalarından başlayarak müthiş bir tecrübe kazandı. Hendek kalkışmasında bu tecrübe sayesinde sivillere zarar vermeden sadece terör unsurları temizlendi.
Brüksel’in kapılarını Türkiye’ye ve Türk Silahlı Kuvvetleri’ne açma niyetinin altında yatan ana motivasyon parayla satın alınamayacak tecrübe, yukarıda alıntı yaptığım raporda yer alan disiplinsizlik ya da gereksiz özgüven örnekleri.
***
Dünyada her sene orduların güç durumu hesaplanır ve yayınlanır.
Tank, uçak, asker sayısına göre yapılan bu hesaplamalar çatışma anındaki insan unsurunu hesaba katmadığı için bir yanıyla eksiktir.
Saha tecrübesini hesaba katmadığı için de eksiktir.
Mesela Irak’ın kuzeyindeki tüm üs bölgelerindeki obüsler birbirlerini destekleyecek şekilde konuşlandırılmıştır.
Kara havacılık pilotları yerden gelecek her türlü atışa göre eğitimden geçer, gelişmiş teknoloji sayesinde saha 3 ayrı yöntemle izlenir, dron saldırılarına karşı üslerde elektronik harp unsurları bulunur, terör örgütünün geçmişte kullandığı tüm noktalar ve geçiş yolları havadan-karadan 7 gün 24 saat izlenir. ABD’nin desteğini çektiği bir Avrupa orduları, kıtayı savunamazlar.
Parayla silah alsalar, askerleri yok, askerliği mecbur hale getirseler, tecrübe ve en önemlisi vatan bilinçleri yok.
Popülizm yapmıyorum, anket ortada, AB içerisinde saldırıya uğraması durumunda ülkesini savunacağını söyleyenlerin oranı yüzde 31.
AB üyesi olmayan İngiltere de Brüksel’in kıtayı savunma ihtiyacını karşılayamaz.
***
Avrupa’da aşırı sağ yükselirken mevcut iktidarlar “Türkiye’yi AB üyesi yapalım” demezler, oy kaybetmekten korkarlar.
Masaya ilk koyacakları taviz Gümrük Birliği’nin güncellenmesi ve en sonda vizesiz seyahat olacaktır.
Bu iki madde zaten Avrupa Birliği’nin yapması gerekenler listesinde yer alıyor, bunlar karşılığında Türkiye haklı olarak kılını kıpırdatmaz.
AB liderlerinin üzerinde düşünmesi gereken nokta Türkiye’nin kıtayı savunup savunmamasından önce, NATO çöktüğünde Türkiye’nin nerede durmayı tercih edeceği.
Brüksel, Türkiye’nin gücünü yanına nasıl alacağına karar vermeden önce, Türkiye’nin başka cephede olma ihtimalini değerlendirmeli.
Bugün AB’nin sadece güvenlik değil müthiş bir işgücü açığı var. Bilimde ve teknolojide ileri oldukları noktalar var ama SİHA üretiminde Türkiye dünya lideri ve Bayraktar, İtalya’nın önde gelen markalarından birini satın aldı.
Batı’nın İslam korkusu ortada ama Türkiye Cumhuriyeti, nüfusu Müslüman olan bir ülkenin demokrasi içerisinde yaşayabileceğinin örneği ve coğrafyası için rol model durumunda.
Çetin pazarlıklar ve havuç uzatmalarla geçecek bir döneme girdiğimiz kesin ama AB’nin aldatma kapasitesi konusunda da tecrübemiz çok.
Sonuçta açılan kapıdan geçip geçmemeye biz karar vereceğiz...