Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) tarafından her yıl düzenlenen Uluslararası Çalışma Konferansı’nın 104’üncüsü 1 Haziran’da İsviçre’nin Cenevre kentinde başladı. Toplantıya ILO üyesi 185 ülkeden işçi, işveren ve devlet temsilcilerinden oluşan birer delegasyon katılıyor. Bu yılki katılımcı sayısının yaklaşık 4 bin olduğu tahmin ediliyor.
Tehlikeyi farkedin
ILO’nun toplantı gündemi çerçevesinde son yayınladığı Küresel İstihdam Eğilimleri ve Sosyal Göstergeler Raporu’na bir kez daha atıf yaptığı görülüyor. Rapora göre; küresel ekonomik kriz nedeniyle 30 milyon kişi işsiz kalmış durumda. Bunun yanında, her yıl küresel işgücü piyasasına ilk kez giren yaklaşık 40 milyon kişiye iş yaratma zorunluluğu, mevcut küresel ekonomik yapıya adeta bir meydan okuma anlamına geliyor.
Kayıtdışı ekonomiden kayıtlı ekonomiye geçiş, geçen yılki toplantının da anahtar konularından biriydi. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde istihdam sorunlarının arka planında yeterince yeni işin yaratılamaması var. Bu bağlamda, güçlü bir ekonomik büyüme yaratılan ‘kaliteli’ ve ‘düzgün’ işlerle (decent work) doğrudan ilişkili. Gelişmekte olan ülkelerin işgücü piyasaları açısından kaliteli ve düzgün yeni işlerin yaratılması
Yurtdışında çalışan kişilerin sosyal güvenlik ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla kullanılan iki mekanizma var. Birincisi, ikili sosyal güvenlik sözleşmeleri. Türkiye’nin 27 ülkeyle ikili sosyal güvenlik sözleşmesi bulunmaktadır. İkili sosyal güvenlik sözleşmesi bulunan bir ülkede çalışan kişi emekli olduğunda emekli aylığını Türkiye’den alabilmekte veya bir süre sözleşmeli ülkede çalıştıktan sonra bu çalışmasını Türkiye’de tamamlayabilmektedir.
Yurtdışı borçlanması
Yurtdışında yaşayanlar için diğer mekanizma yurtdışı borçlanması. Bu kapsamda belirli şartlar dahilinde yurtdışında geçirdiği süreleri borçlanan vatandaşlarımız aylık bağlanma hakkını elde edebilirler. İkili sosyal güvenlik sözleşmesi olan ülkelerde çalışan kişiler yurtdışı borçlanması yaparak bir de Türkiye’den aylık alabilmekte, sözleşmesiz ülkelerde çalışan vatandaşlarımız ise yurtdışı borçlanması ile sosyal güvenlik hakkına kavuşmaktadırlar.
Kimler borçlanabilir?
Türk vatandaşları ile doğumla Türk vatandaşı olup da çıkma izni alarak Türk vatandaşlığını kaybedenler, yani mavi kartlılar, yurtdışında 18 yaşını doldurduktan sonra, Türk vatandaşı iken geçen ve belgelendirilen sigortalılık süreleri ve
Soru: Bir alışveriş merkezinde vardiyalı olarak çalışıyorum. Pazar günü oy kullanmak için işverenden izin isteyebilir miyim?
CEVAP: Seçme ve seçilme hakkı ve konuyla ilgili diğer kanunlardaki maddeler çerçevesinde oy kullanmak her Türk vatandaşının siyasi ödevidir. Bu çerçevede işverenler işçilerinin oy kullanmasını engelleyemezler.
Yüksek Seçim Kurulu’nun seçmen listeleri askıdan indikten sonra çalışmak için il değiştirmek durumunda kalan işçilere işveren, oy kullanmak için ikametlerinin bulunduğu ile gitmeleri için izin vermek zorundadır. Bu kapsamda işçiye verilen izin süresince, işverenin izinli olunan her gün için yarım ücret ödeme yükümlülüğü bulunmaktadır. İkametgahını Yüksek Seçim Kurulu’nun seçmen listeleri askıdan inmeden önce çalışmak için geldiği ile alan işçilere yalnızca pazar günü ve oy kullanmalarını mümkün kılacak sürelerde izin verilmesi yeterli olacaktır.
Oy Kullanmaya Giden İşçiye Yarım Ücret
Aynı şekilde vardiyalı çalışmalarda, pazar günü oy kullanma süreleri içerisinde işçilerin oy kullanmasını mümkün kılacak şekilde kendilerine izin verilmesi gerekmektedir. Örneğin 08:00 16:00 vardiyasında çalışan işçilerin oy kullanabilmeleri için bölümler
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) OECD 360 adlı çalışmasını yayımladı. İstihdam, işsizlik, büyüme ve eğitim gibi temel konularda en güncel OECD bulgularının bir araya getirildiği söz konusu çalışmada, Türkiye’nin de aralarında bulunduğu üye ülkelerdeki sosyo-ekonomik ve kişisel refah düzeylerinin genel görünümü ortaya konuluyor.
OECD ekonomisi içinde Türkiye’nin yerini ortaya koymak için raporun kullandığı gösterge gayrisafi yurtiçi hasıla (GSYİH). Toplam GSYİH içinde Türkiye’nin payı yüzde 0.9. Türkiye OECD içinde en yüksek büyümeyi gerçekleştiren, yani GSYİH’nı en çok artıran ülkeler arasında. Kişi başına düşen GSYİH, Türkiye’de 18.809 dolar. Buna karşılık, OECD ortalaması 37.986 dolar.
OECD’de ortalama 400 milyar doların üzerinde olan toplam vergi gelirleri, Türkiye’de 250 milyar dolara yaklaşmış durumda.
İşsizlik sıkıntısı
OECD 360’da Türkiye nüfusunun OECD içindeki payının yüzde 6 olduğu belirtiliyor. OECD ortalaması yüzde 8’in altında kalan işsizlik oranı, Türkiye’de özellikle kadınlarda yüzde 10’un üzerine çıkıyor. Erkekler açısından ise OECD ortalaması ile benzer oranlar söz konusu.
OECD 360 raporunda yer alan verilere göre; “kayıp nesil” olarak adlandırılan
Çalışanların ölümü halinde geride kalanların hangi haklara sahip oldukları çok fazla bilinmiyor. Sürekli değişen yasalar nedeniyle hak takibi zorlaşıyor
Ekim 2008’de yürürlüğe giren sosyal güvenlik yasasıyla, sigortalılar açısından norm ve standart birliği sağlanması amaçlandı ve bu bir ölçüde de başarıldı. Ancak daha önceki sosyal sigorta yasalarında tüm çalışanlar için ortak ve eşit hak ve yükümlülükler bulunmamaktaydı. İşte bu sebepten dolayı, şu anda, dul/yetim kadınların, hangi şartlara tabi olarak aylık alabilecekleri konusunda tereddütler yaşanıyor.
Çünkü ölen sigortalının geride kalanlarına ölüm aylığı bağlanması için aranan koşullar, ölümün gerçekleştiği tarihte yürürlükte bulunan sosyal sigorta kanunu/kanunlarına göre belirleniyor. Çalışılan dönemdeki yasaların geçerliliğini sürdürmesi kafa karıştırıyor.
Sigortalının ölümü halinde belirli koşullar sağlanırsa geride kalanlara aylık bağlanabiliyor. Bu koşullardan ilki, sigortalının sağlığında belirli süre prim ödemesi. Ölen kişinin yeterli primi bulunmaması halinde geride kalanlara ölüm aylığı bağlanmıyor. Bu koşul sağlanmışsa, diğer koşullara bakılıyor.
Aşağıdaki tabloda, çalışanların sağlıklarında ne kadar
Soru: Emekli olduktan sonra işyeri açtım, 3 yıl işlettim, SGK’ya da destek primi ödedim. Şimdi işyerimi kapatıyorum. Bu kesinti ne zaman bitecek?
CEVAP: Emekli olduktan sonra çalışanlar Sosyal Güvenlik Destek Primi adı altında bir primi SGK’ya ödüyorlar. Ödemiş oldukları prim miktarı da emekli aylıklarının yüzde 15’i oranında. Bu oran temmuz ayından itibaren yüzde 10’a düşecek. Aslında birçok emeklimiz bu ayrıntıyı bilmediği için SGK adlarına önemli miktarlarda borç da çıkardı. Neyse ki bu borçların yapılandırılmasıyla beraber, bu durumda olan emeklilerimiz bir nebze olsun rahat nefes aldılar. Diğer yandan, bu prim kesintisinin farkında olan, primini ödeyen emeklilerimiz de ticari faaliyetlerini sonlandırdıklarında söz konusu kesintiden kurtulmuş oluyor. SGK kimin ticari faaliyetini sonlandırdığını anında tespit edemediği için, bu kesintinin sona erdirilmesi için yapması gereken bürokratik işlemler var.
Emeklilerimiz ticari faaliyetlerini sonlandırıp, vergi mükellefiyetlerini kapattıkları tarihten itibaren 15 gün içinde, bulundukları yerdeki sosyal güvenlik il veya merkez müdürlüğüne yazılı olarak müracaat ederek ticari faaliyetlerine son verdiklerini bildirmeli ve bu
Asgari ücret, son dönemde seçim vaatleri kapsamında gündemde olan konulardan biri. Türkiye’de yaklaşık olarak çalışan iki kişiden biri asgari ücretli. Asgari ücretler sadece Türkiye açısından tartışmalı bir sosyal politika aracı değil. Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü’nün (OECD) son raporu, kriz sonrasında ülkeler arasındaki asgari ücret düzeylerini ve asgari ücretler üzerindeki vergi yüklerini inceliyor.
2015 itibariyle 34 OECD üyesi ülke içinde asgari ücretin yasal bir zorunluluk olarak uygulanmadığı 8 ülke var. Bunlar, İskandinav ülkeleri, Avusturya, İtalya ve İsviçre. Ancak bu ülkelerde taban ücretler toplu iş sözleşmeleriyle belirleniyor.
Rapora göre, kriz öncesi dönemde de zaten var olan düşük ücret düzeyleri ve çalışan yoksulluğu gibi sosyal politikanın odaklandığı temel sorun alanları, krizle birlikte daha da kötüleşmiş durumda. Bununla birlikte, pek çok ülkede ekonomik çıktının 2007 yılı seviyesinin altında olduğu, önemli düzeyde istihdam kayıpları yaşandığı ve özellikle dezavantajlı gruplar (kadınlar, gençler, engelliler, uzun dönemli işsizler) açısından ücret farklılıklarının devam ettiği ortaya konuyor.
Ücretler düşük kaldı
Rapordaki ilk önemli husus, brüt asgari
Dünya Ekono-mik Forumu tarafından yayınlanan Beşeri Sermaye Endeksi, ülkelerin beşeri sermayelerini zaman içinde nasıl geliştirdiklerini ortaya koyuyor.
Söz konusu çalışma, eğitim, istihdam, işsizlik, işgücü piyasasına yeni girenler ve aktif olmayan (inaktif) nüfusun nitelik düzeyi gibi göstergeleri kullanarak her ülkenin yetenek stokunu gözler önüne seriyor.
Bir ülkenin beşeri sermaye birikimi, uzun vadeli ekonomik başarı açısından pek çok başka kaynaktan daha büyük bir belirleyicidir. Çünkü söz konusu birikim, hem tek tek bireyler için değerlidir, hem de ekonominin bütünü için üretken kapasitenin artırılması anlamına gelir.
Küresel veriler, dünya çapında 200 milyondan insanın çalışmak istediği halde bir işe sahip olamadığını gösteriyor. Üstelik ne yazık ki, söz konusu işsizlerin büyük bir bölümü gençlerden oluşuyor. Genç işsizliği problemi o kadar yaygın hale gelmiş durumda ki, işsizlik tehdidi altında bir nesilden bahsediliyor.
Finlandiya en önde
Endeks Türkiye’nin de aralarında bulunduğu 124 ülkeyi esas olarak “eğitim” ve “istihdam” arasındaki ilişkiyi temsil eden bileşenler üzerinden sıralıyor. Beşeri sermaye endeksi, eğitim düzeyleri ve eğitimin kalitesine