Hamas politikası da mezhep bağından mı?

10 Eylül 2011

Geçen hafta CHP’de Genel Başkan’a yakın bir Alevi ile sohbet ettik. Kılıçdaroğlu’ndan yakındı.
“Mezhepçi görüntü vermemek için o kadar hassas davranıyor ki, onun yüzünden parti içinde Aleviler eski ağırlıklarını kaybetti” dedi.
MYK içinde sadece iki Alevi kaldığını söyledi:
“Eskiden yönetimin asgari yüzde 30’unu Aleviler oluştururdu. Şimdi bu oran yüzde 10’lara düştü. Parti tarihinde MYK içinde bu kadar az Alevi üye olmamıştı” diye dert yandı.
Alevilerin yıllardan beri CHP’ye yakınlıkları bilinir. O yüzden yönetimde sayıları artsa yadırganmazdı. Ama Kılıçdaroğlu, bırakın partide Alevilerin ağırlığını artırmayı, ilk günden beri kamuoyu önünde neredeyse “Kürt”, “Alevi” sözcüklerini ağzına almamaya, bunlarla gündeme gelmemeye özen gösteriyor, bu konudaki soruları da geçiştiriyor.
Utandığından mı?
Değil.

Yazının Devamı

NATO füzelerine susacak mıyız?

6 Eylül 2011

Türkiye, bir gece yarısı açıklamasıyla, NATO’nun füze kalkanına ev sahipliği yapmayı kabul ediverdi.
Üç sene önce Çekoslovakya’ya kurmayı denemişlerdi.
Halk tepki gösterdi; vazgeçtiler.
Sonra Polonya denendi.
Yine kitleler direndi; vazgeçildi.
Allah’tan Türkiye’de kamuoyu tepkisi diye bir dert yok.
Hükümet “Tamam alıyoruz” dedi.

Yazının Devamı

Terk edilme acısı

4 Eylül 2011

Belki de onu hiç tanımasa daha iyiydi. Ondan önce alışkındı yalnızlığa; kendi başının çaresine bakabiliyordu.
Sokaklar it kopuk doluydu; onlara alabildiğine güvensiz, kendine aşırı güvenliydi; hepsine kafa tutuyordu.
Evet, belalıydı hayat, zordu ayakta kalmak, ama uğraşıp alıyordu ekmeği aslanın ağzından, karnını doyuruyordu.
Birbaşınalık güç, ama tanıdıktı; böylesine acı vermiyordu.
* * *
Onu gördüğünde herkese yaptığı gibi uzak durmuş, kuyruğu dik tutmuştu başta...
Mademki diğer yabancılardan farkı yoktu; gardı düşürmenin âlemi de yoktu.

Yazının Devamı

Kılıçdaroğlu ne okur ne izler ne dinler?

2 Eylül 2011





12 saat aralıksız birlikte olunca, yan koltuktaki lideri daha yakından tanıma imkânı buluyor insan. Ecevit, yolculuklarda şiir okurdu. İnönü matematik problemleri çözerdi. Kılıçdaroğlu vakitsizlikten hep ‘rapor’ okuyor. Ama unutamadıkları var tabii


Yazının Devamı

10 liraya bir hayat

1 Eylül 2011

Kenya
Ekvator çizgisi, dünyayı bir karpuz gibi enlemesine keserek zengini yoksuldan ayırıyor. Kenya, tam kesilen yerde duruyor.
Nairobi uçağı 6 saatlik bir uçuşun ardından kurak topraklara doğru alçalırken Kemal Kılıçdaroğlu, Kenya’nın kurucu devlet başkanının ünlü sözünü hatırlatıyor:
“Beyaz adam bu topraklara geldiğinde onların İncil’i bizim topraklarımız vardı. Beyaz adam gözlerimizi kapatıp dua etmemizi istedi. Gözlerimizi açtığımızda bizim incilimiz vardı, onların toprakları...”
Toprak, onlara da kalmamış gerçi... Ama pazarlık masasında cetvelle bölerek üleştikleri bu diyardan gittiklerinde, geride kabile kavgalarının kanıyla sulanmış, yoksul topraklar bırakmışlar.
Kılıçdaroğlu okul yıllarında izlediği “Zulu” filmini hatırlıyor. ”Batılılar gelene kadar Afrika’da kabileler arasında çatışma yokmuş. Beyaz adam kabileleri birbirine düşürerek yönetmiş” diyor.
Afrika sokaklarındaki kesik kollu çocuklar ordusu, geride intikam alacak kollar bırakmak istemeyen bu cinnet savaşının en dehşet görüntüsü...

Yazının Devamı

Şarkıcı böceğin öyküsü

30 Ağustos 2011

Antalya Belek’te tatil yapan 39 yaşındaki bir Alman bilim adamının Almanya’ya yolladığı kargo şüphe çekmiş.
Kutu açılınca içinden deney tüplerinde ağustos böcekleri çıkmış. Gözaltına alınan profesör, “Araştırma yapacaktım” demiş.
Yaz boyu arka bahçede bana ücretsiz konserler veren bir orkestranın çalındığını düşündüm okuyunca...
Ve ağustosa veda ederken, adını ağustostan alan bu tutkulu şarkıcının hikâyesini anlatmak istedim.
* * *
Yazın çalıp söyleyen, kışın karıncadan dilenen bir tembeli niye kaçırsın ki bilim adamı?
Bilen biliyor ya; La Fontaine imzalı bu masalda bir haksızlık var.

Yazının Devamı

Bodrum’da ırkçılık

28 Ağustos 2011

Bu yaz Bodrum Türkbükü’nde yazlık kiralayan bir arkadaşım anlattı. Yazlıkta biraz kaldıktan sonra, işleri çıkınca, küçük çocuklarını bakıcısıyla Bodrum’da bırakıp birkaç gün için şehre dönmüşler.
Gittiklerinin ertesi günü, ev kiraladıkları sosyetik sitenin yöneticisi telefon etmiş:
“-Bakıcı, çocuğunuzla birlikte denize giriyor” demiş.
“-Eee? Ne var bunda” diye sormuş bizimki...
“-Bizim sitede bakıcılara ve ev hizmetlilerine deniz yasağı var.”
Meğer sitenin kuralıymış:
“Hizmetliler ancak sabah saat 10’dan önce ve gece saat 10’dan sonra denize girebilirler”miş.

Yazının Devamı

Haber için anamızı satar mıyız?

27 Ağustos 2011

Ne yalan söyleyeyim; “Ben satarım” diyeni gördüm. Eski Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner’in söylediği gibi “Haberi yakalarsam, babamın bile gözünün yaşına bakmam” fikriyatını iştahla savunuyordu bir tanesi...
Bizim okulun mezunlarındandı. Okulda “medya etiği” dersine pek takılmazdı. Büroda ona “’Meslek etiği’ dediğin, neye mal olursa olsun haberi getirmektir” diye öğretmişlerdi.
İlke milke tanımaz, ayak kaydırmada hızına ulaşılmazdı. Nitekim hızla yükseldi. “Yıldız” sayılıyor şimdi...
Onun gibileri tanımış biri olarak Paşa’yı yalanlayamam.
* * *
Öte yandan, Işık Paşa’ya “Gazetecilere yanaşmayın” talimatının tam tersini tavsiye ederim.
Bütün bunlar, biraz da basından uzak durdukları, yönetimde şeffaflıktan, kamuoyu denetiminden kaçtıkları, dış dünyaya tamamen kapandıkları ve sadece “Emredin komutanım” esas duruşundaki gazetecilerle içli dışlı oldukları için başlarına geldi.

Yazının Devamı