Çağdaş Ertuna

Son zamanlarda izlediğim en etkileyici dizilerden biri WeWork'ün hikâyesini özetleyen, Jared Leto ve Anne Hathaway'in başrollerinde oynadığı mini dizi ‘WeCrashed’.

Şirketin yükselişini ve düşüşünü kurucusu çiftin gözünden anlatıyor.

Aslında WeWork paylaşımlı bir ofis alanı yaratma hayaliyle başladı.

Kısa bir sürede 16 milyar dolarlık bir şirket oldu. Tam 12 yıl önce biri 32, diğeri 31 yaşındayken kararlarını veriyorlar bu işi yapmaya.

Daha sonra iş 20 milyar dolar değerine ulaşıyor, ama çok hızlı büyüdükleri için zararları da yüksek oluyor.
Daha sonra Softbank’ten 1 milyar dolarlık bir yatırım kazanıyorlar, daha sonra ise her şey tepetaklak gidiyor.

Unutmamak lazım, söz ettiğimiz bir teknoloji firması değil. Başa saralım, New Yorklu Rebekah Paltrow abisini genç yaşta kanserden kaybedince, yıllarca Hindistan’da Budizm’le ilgileniyor.

Sonra ülkesine dönüyor ve kuzeni Gwyneth Paltrow’un izinde oyunculuğa başlıyor.

Tuhaf günlerden geçiyoruz, popüler kültürde her şey birbirine girmiş durumda. Önce 24 saatliğine Instagram’da hesabı dondurulan Kanye West ile başlıyor, sonra New York’ta açılan “Anna Delvey’ye Özgürlük” sergisiyle devam ediyoruz.

Tüm dünya film izler gibi izliyor Kanye West-Kim Kardashian-Pete Davidson üçlüsünü. Her şey gerçek olamayacak kadar saçma! Evet, Kanye West’in hatırı sayılır bir hayran kitlesi var hiphop’daki başarılarından dolayı. Sonraki ABD Başkan adayı olacağını açıklaması, gospel müziğe yönelmesi ve kendini Tanrı ilan etmesine hiç girmiyoruz bile! Pet Davidson ise genç bir oyuncu, Amerika’nın önemli eğlencesi Saturday Night Live’ın yüzlerinden. Kim Kardashian ise tarihte hiçbir özelliği olmadan dünyaca ünlenen ilk insan.

Aslında bu üçlünün ilk ortak noktası 3 yıl önce Pete Davidson’ın Saturday Night Live’da yaptığı bir skeçle başlıyor. O zaman Kanye West ve Kim Kardashian evli ve mutlu, bildiğimiz

Jodie Harsh Londra’nın en sevilen DJ’lerinin başında geliyor.
Mert Alaş’tan Victoria-David Beckham’a Londra’daki birçok ünlü ismin hem yakın arkadaşı hem de partilerinin vazgeçilmez DJ’i.
Onu ilk defa Mert Alaş’ın İbiza’daki ev partisinde, sonra da Mert’in MNKY HSE’da yaptığı, Kate Moss’un pastadan çıkıp ‘Happy Birthday’ şarkısını söylediği doğum günü partisinde izlemiştim. Daha sonra çaldığı kulüplerde de dinleme fırsatım oldu.
İnanılmaz bir enerjisi olan Jodie önümüzdeki hafta İstanbul’a geliyor, üyelik kulubü Soho House İstanbul’un yedinci doğum günü partisinde bir performans sergilemek üzere... 24 Mart Perşembe akşamı gerçekleşecek partinin diğer şaşırtıcı ismi ise tam bir ‘Oldies but Goldies’ yıldızı: Sister Sledge.
Sister Sledge, 1971’de kurulmuş bir Amerikan müzik grubu. Dört kız kardeş disko çağının zirvesinde uluslararası başarı elde etmiş. Tabii bu başarının arkasında birçok müzisyenin kariyerinde olduğu gibi yine Ertegün

Her sinemacının en büyük hayali Oscarlar.

Yıllardır her Türk yönetmen, yapımcı, oyuncudan bu hayali dinliyoruz.

Şimdi ise bu hayale çok yaklaşan bir Türk sinemacı var gündemde: Levin Menekşe.

Levin Menekşe’nin hikâyesini önce kuzeni, gazeteci Alp Ulagay’dan dinliyorum, Alp Ulagay Levin Menekşe ile ilk röportajı yapmış, Oscar adayları açıklanır açıklanmaz.

Levin Menekşe, yapımcısı ve senaryo yazarı olduğu ‘Please Hold’ (Lütfen Hatta Kalın) ile bu yıl Oscar adayı.

Filmi eşi KD Davila ile birlikte yazmışlar, KD Davila aynı zamanda filmin yönetmeni.

Amerika’da yaşayan biri Türk, biri Meksikalı çift, Oscar adaylarının New York saatiyle sabah 08.00’de açıklandığı anda Los Angeles’ta saat 05.00’te haberi almışlar ve doğrusu adaylar alfabetik sırayla açıklandığı için ilk anda herhalde adaylar arasına giremedik diye de düşünmüşler.

Global sanat dünyası günlerdir aynı şeyi tartışıyor: Rus sanatçılar linç edilmeli mi? Linç kültürünün giderek daha da arttığı günlerde peş peşe haberler geliyor, Ukrayna’yı işgali nedeniyle Rusya’ya uygulanan ambargolara ve yaptırımlara kültür sanat alanının da eklenmesiyle ilgili.
Biliyorsunuz, Bolşoy Balesi’nden Venedik Bienali’ne birçok kültür-sanat etkinliğinde iptaller, işten çıkarmalar ya da zorunlu istifalar gündemde.

Dostoyevski gibi Rus edebiyatının klasiklerinin okutulmaması, Çaykovski gibi bestecilerin eserlerinin çalınmaması, sanatçılarının sergilerinin yasaklanması gibi birçok örnek gördük.

Hatta ünlü Rus orkestra şefi Valery Gergiev’in Münih ve Viyana Filarmoni Orkestrası’ndan uzaklaştırılmasına Fazıl Say “Savaş kararını veren o değil ki” demişti.

Fazıl Say’ın aksini düşünenler ve Gergiev gibi Rus sanatçıların net bir duruş sergilemesini isteyenler de az değil.

En net tavır ise Londra’da Royal Opera House’un yöneticisi Alex

Bu sezon hibrit olarak planlanan Fashion Week Istanbul yarın akşam kick-off partiyle başlıyor, 18 Mart’a kadar Soho House İstanbul’da ve dijital platformlarda devam edecek.

Fashion Week Istanbul yarın başlıyor, Soho House İstanbul’da düzenlenecek kick-off parti ile. Pandemi nedeniyle tamamen dijital gerçekleştirilen üç sezonun ardından Fashion Week Istanbul, bu sezon dijitalle fizikseli bir araya getiren hibrit yapıda kurgulandı. 15-18 Mart tarihlerinde Soho House İstanbul’da ve dijital platformlarda gerçekleşecek. Hedef, moda sektörünü tekrar bir araya getirmek ve sektöre artı değer katmak. Soho House İstanbul’da 20’den fazla tasarımcı ve tasarımcı markaları, hazırladıkları sinema ve moda disiplinlerinin bir nevi görsel kutlaması niteliğindeki moda filmi gösterimleri ve birbirinden farklı, yaratıcı etkinliklerle koleksiyonlarını moda endüstrisinin beğenisine sunacak. Ayrıca bütün koleksiyonların moda filmleri, moda haftasının resmî sitesi fashionweek.istanbul adresinden ve dijital platformlardan takip edilebilecek. Hafta boyunca şehre yayılarak, önemli

Bu hafta İngiliz gazetesi Guardian’da Elif İnce imzalı bir Türkiye haberi vardı. Hayır, politika ya da turizmle ilgili değil.
Konu, çakma çanta ve kıyafetler. 2019’dan 2020’ye sahte kıyafet ve aksesuarlarda Türkiye’den satışın üç kat artması ve Türkiye’nin Çin ve Hong Kong’dan sonra en büyük sahte ürün imalatçısı haline gelmesi.
Haberi okurken gözümün önüne ister istemez yıllar önce Kate Moss’un Bodrum barlar sokağındaki alışveriş görüntüleri geldi.
Evet, Kate Moss sık sık Bodrum’a LifeCo’ya detoksa geliyor, Türkbükü’nde kalırken İpekçe’den bol bol alışveriş de yapıyor.
Zaten alışveriş de olmasa, o kadar saat aç biilaç nasıl geçer belli değil!
Buraya kadar her şey normal...
Ama seyahatlerinden birinde Kate Moss’un barlar sokağında bir çakma çantacıda çekilmiş fotoğrafı yayınlandı gazetelerde.

Çağdaş sanat dünyası uzun bir aradan sonra geçen yıl ilk defa fiziksel bir fuarda bir araya gelmiş, nisan ayında Art Dubai’de buluşmuştu.

Malum, Dubai, Louvre’dan Guggenheim’a birçok değerli müzeyi Ortadoğu’ya getiren Abu Dabi ve Doha’yla yarışıyor.

Art Dubai ile şehre farklı bir kitle çekiliyor, dünyanın dört bir yanından önemli koleksiyonerler güzel havayı da fırsat bilip soluğu Dubai’de alıyor.

Çağdaş sanat sezonuyla Dubai’de sadece kültür-sanata değil, turizme de büyük katkıda bulunuluyor.

Bizim de İstanbul için isteyip de henüz istediğimiz noktaya gelemediğimiz durum.

Art Dubai çağdaş sanat fuarında son yıllarda modern bölümü de yer alıyor.

Art Dubai’yi yıllar önce Contemporary Istanbul ekibiyle birlikte ilk gezdiğimde, fuar genelinde Arap kültürü öne çıkıyor diyemiyorum ama bu gerçekten öyle olmadığı için mi yoksa artık gözümüz çok alıştığı için mi, emin değilim demiştim.

O zaman beni en çok şaşırtan, fuarın halka açılışının i