Çağdaş sanat dünyası geçen hafta Frieze Los Angeles’taydı, bu hafta ise buluşma noktası Madrid.
Yarın itibarıyla ARCO Madrid başlıyor, 27 Şubat’a kadar devam edecek.
Dün ise Madrid merkezli Callia Vakfı tarafından düzenlenen uluslararası konferans programı gündemdeydi.
“Sanatçıları dünyaya açmak: İşleyen modeller” başlıklı, Ricardo Marti Fluxa’nın moderatörlüğündeki panelde Royal Academy of Arts’ın direktörü Axel Ruger ile konuşanlar arasında Türkiye’den de önemli bir isim dikkat çekiyordu: Füsun Eczacıbaşı.
‘Emily in Paris’ gibi popüler kültür dizilerine bile konuk olan ünlü müzayedeci Simon de Pury ise bir gece öncesinde iklim krizine dikkat çekerek sanata destek olan TBA 21’in kurucusu Francesca Thysssen-Bornemisza’yla SAHA’nın kurucusu Füsun Eczacıbaşı’nın fotoğraflarını paylaşıyordu.
Bugün ise Füsun Eczacıbaşı, Callia Vakfı tarafından “Uluslararası Sanata Destek” ödülünü İspanya Kraliçesi Sofia’nın elinden
“Bodrum sezonu uzamalı” diye yıllardır konuşuyoruz. Önce pandeminin de etkisiyle kışı Bodrum’da geçirenler çoğaldı, şimdi ise Maça Kızı’nın kışlık versiyonu ve sürprizli programlarının da eklenmesiyle önemli bir adım atıldı.
Her şehir insanının zaman zaman isteğiydi, hayatının bir döneminde bir sahil kasabasına yerleşmek. Bazıları için sadece ütopik bir hayal, bazıları içinse gerçekten yapılabilecek bir şeydi. Pandemi nedeniyle düşündüğümüzden çok daha fazla kişi kışın İstanbul’dan kaçtı, kışı Bodrum’da geçirenlerin sayısı bir anda çok arttı. Maça Kızı’nın yaratıcısı Sahir Erozan da ilk defa tüm kışı Bodrum’da geçirdi ve Bodrum’un aslında kışın da ne kadar güzel olduğunu bizzat yaşayınca bunu değerlendirmeye karar verdi. Maça Kızı’nda yaşanan; başrolünde kadın şefler, sanatçılar ve DJ’lerin yer aldığı sürpriz hafta sonu da bunun başlangıcı oldu. Türkiye’nin önde gelen kadın şefleri Maça Kızı’nda buluştu, birlikte
Tyler Brûlé’nin yarattığı, Andrew Tuck’ın editörlüğünü üstlendiği Monocle dergisi bu hafta sonu özel mart sayısıyla tam 15. yılını kutluyor. Brûlé bir dergi markasının dergicilikten ne kadar öteye gidebildiğini ve nasıl bir basın devi yaratılabileceğini gösterdi. Bunu tamamen bağımsız yaptığı için, derginin büyük bir kısmını advertorial’lara ayırdı; seçtiği şehri, markayı popüler hale getirmeyi başardı. Ajansının müşterilerini zaman zaman kayırdı, buna rağmen dergiyi ve düzenledikleri etkinlikleri o kadar güzel sundu ki Monocle Cafe’den Monocle 24 Radio’ya, hatta dergiyi okumaktan çok elinde Monocle çantasıyla dolaşmaktan hoşlanan bir kitleye de hitap etmeyi başardı.
Müthiş bir pazarlama zekası var ve bunu yaparken de son derece rafine duruyor. Tyler Brûlé ve Monocle biraz da bu yüzden dijital çağa ayak uydurmak yerine, geri planda kalmayı tercih etti. Dergilerden arzu nesnesi yaratmayı bilen biri Instagram’da da harikalar yaratabilirdi, ama istemedi. Hatta 10 yıldır köşe yazarlığı yaptığı
Dünyanın en önemli çağdaş sanat fuarlarından biri Frieze.
Geçen yıl 30. yaşını kutladı.
Aslında Londra’da bir kültür-sanat dergisi olarak başladı.
Kısa süre sonra her yıl farklı zamanlarda Londra ve New York’ta düzenlenen çok önemli bir çağdaş sanat fuarı hâline geldi.
Birkaç yıl önce fuarı Los Angeles’a da taşıdılar, bu yıl ise Güney Kore’nin başkenti Seul’de bir edisyonla Asya’ya açılıyorlar.
Bugün ise Frieze Los Angeles pandemi nedeniyle 2 yıllık aradan sonra ilk defa açıldı, 20 Şubat Pazar gününe kadar devam edecek.
Frieze ekibi pandemi sürecinde fuarın çevrimiçi edisyonu Frieze Viewing Room ile de karşımıza çıktı.
Yüzlerce galerinin stantlarını böylece gezebildik.
"Burada büyük bir kalabalık var, performans sanatına ilk başladığımda sadece birkaç izleyicim vardı, bu noktaya gelmem tam 50 yılı aldı" demişti performans sanatçısı Marina Abramovic, Sakıp Sabancı Müzesi’ndeki sergisinin açılışında.
Artık müzelerin de sabit koleksiyonlar yerine sürekli değişen performans sanatına kapılarını açmalarının değişen dünyaya adaptasyon olduğunu özetlemişti.
Sonra ise WeTransfer ile yaptığı bir yıllık iş birliğiyle gündeme geldi.
Björk, Solange Knowles ve Tyler Mitchell’dan sonra Abramovic de WeTransfer ile iş birliği yapan sanatçılar arasına katıldı.
Dosyalarını yüklerken bilgisayarlarının başında bekleyenlere kendi ‘mindfullnes’ metodunu öğretiyordu.
Ayrıca, dosya paylaşma sitesi Abramovic’in kendi seçtiği, gelecek vaat eden beş genç sanatçının işlerini de ayda 190 ülkeden 4 milyon okuyucuya ulaşan WePresent adını verdikleri içerik bölümünde sergiliyordu.
Daha sonra ise Marina Abramovic, Londra’da bir pop-up sergiyle karşımıza çıktı.
Kristaller, Mars taşı ve Abramovic’in kendi
10 milyon dolarlık “Tinder Avcısı”ndan 4.5 milyar dolarlık kripto para aklamasıyla suçlanan çifte, gündemde olan yeni nesil dolandırıcılar, tutuklansa da hapis cezası alsa da sonuç aynı: Daha çok takipçi kazanıyor ve yıldız oluyorlar.
Birçok ülkede son günlerde en çok izlenen belgesel: “Tinder Avcısı”. Evet, gündüz kuşağı programlarında benzer konulara denk gelmek mümkün, ama tabii bu boyutta değil. Belgesele konu olan ve kendisini zengin bir elmas tüccarının oğlu olarak tanıtan Simon Leviev, tam 10 milyon dolarlık bir dolandırıcılıkla gündemde. Kurbanlarıyla önce sevgili oluyor, sonra hayatının tehlikede olduğunu söyleyerek onlardan para istemeye başlıyor. Üstelik bunu farklı ülkelerde, özel uçaklarla farklı şehirlere uçup partileyerek yapıyor. Kısaca birinden aldığı parayı diğeriyle harcıyor ve böylece işler daha da büyüyor.
Belgeseli izlemeden önce önyargıyla, “Nasıl bu kadar çok para vermiş bu kadınlar” diyorsunuz, ama izledikten sonra önyargınız gidiyor, kadınları çok
Biliyorsunuz, müzik platformu Spotify’ın bir numaralı podcastiyle başı büyük dertte.
‘The Joe Rogan Experience’ adlı podcast, her zaman tartışmalı içeriğiyle biliniyor, her bölüm 11 milyondan fazla dinleniyor.
Hatta Spotify, Joe Rogan’ı transfer edebilmek için 2020’de 100 milyon dolarlık bir anlaşma yaptı.
Sonuç, Beyaz Saray Sözcüsü Jen Psaki’den Meghan ve Harry’ye birçok isim müzik platformunu kamuoyunda uyarmak zorunda kaldı.
Joe Rogan’ın podcastlerinde konuk aldığı ‘uzman’ görüşü veren doktor ve bilim adamlarının ısrarla aşı karşıtı olması ve kamuoyunu devletlerin aldığı önlemlere karşı gelmeye ve aşı karşıtlığına yönlendirmesi nedeniyle. Aslında her şey 270 bilim insanının Spotify’ın Kovid-19 ile ilgili yanlış bilgilendirme yapan yayınları yasaklamasını isteyen bir dilekçenin altına imza atmasıyla başladı.
Ama asıl ses getiren Neil Young’ın tüm şarkılarını platformdan çekmesi oldu; işte o anda Spotify hisseleri de bir anda yüzde 10’dan fazla düşüşe geçti.
Bu arada
Önceki akşam yapılan İngiliz Müzik Ödülleri Brits’in en çok konuşulan ismi Adele oldu.
Peki ama neden?
Başarılarıyla, müziğiyle, stiliyle değil, yaptığı konuşmayla ve tabii çok yakın bir zamanda Las Vegas’taki şovunu iptal edip İngiliz Müzik Ödülleri’nde sahneye çıkmasıyla.
Her şeyden önce binlerce dolar ödeyerek uçağını, otelini organize edip Las Vegas’a onu sahnede canlı izlemeye giden hayranlarını hayal kırıklığına uğrattı, Las Vegas’ta sahneye çıkmasından sadece bir gün önce yaptığı açıklamalarla.
Adele yıllar önde “İlk albümümü çıkardığımda sosyal medya bu kadar güçlü değildi, Twitter’ın bu kadar etkisi yoktu, Instagram daha hayatımızda yoktu” diye konuşuyordu, geçen hafta ise Las Vegas programını iptal ederken sosyal medya hesabından gözü yaşlı kameraya konuşan bir mesaj yayınladı.
Kovid-19’u bahane etti, şovuna hazırlanamadığını söyledi, bu arada Las Vegas’taki ekipten de şikâyetler geldi provalarda sürekli erkek arkadaşıyla telefonda