S. Pellegrino&Acqua Panna sponsorluğunda gerçekleşen ‘Dünyanın En İyi 50 Restoranı’ ödülleri 18 Temmuz’da Londra’da gerçekleşecek hibrit bir törenle açıklanacak. Tören öncesinde ise ‘Dünyanın En İyi 50 Restoranı’ ödüllerinin 20’nci yılı şerefine düzenlenen şefler ziyafetini ödüllü şef Heston Blumental ve ekibi hazırlayacak. Geçen yıl olduğu gibi bu yıl da hibrit gerçekleşecek ödül töreninin sosyal medyadan canlı izlemek mümkün olacak. Dünyanın En İyi Restoranları listesinde ilk 100’e girebilmek asıl önemsenen ölçü oldu.
Türkiye’den listeye girmeyi ilk başaran elde ettiği 39’unculukla Changa oldu. Mehmet Gürs ise ilk kez 2015’te Mikla ile ilk 100’e girmeyi başardı, 96’ncı sıradaydı. Tam 1 yıl sonra ise Mikla tam 40 sıra yükselerek listede 56’ncı sırada yer aldı. Üstelik de bunu o kadar sessiz ve derinden giderek yaptı ki, hepimizi şaşırttı. İstanbulluların artık daha çok yabancı turistlere bıraktığı, Yeni Anadolu mutfağı
"Londra’nın Royal Hospital Chelsea’de gerçekleşen önemli sanat, tasarım ve mobilya fuarı Masterpiece, kreatiflerin ve koleksiyonerlerin buluşma noktası. Masterpiece’i farklı kılan, tüm dönemlerden ve kökenlerden sanat ve tasarımı yan yana getirebilmesi.”
Uzun yıllar Wallpaper’ın efsane yayın yönetmeni olan şimdi ise tasarım alanındaki yazıları ve projeleriyle dikkat çeken Tony Chambers böyle özetliyor Masterpiece’i.
Zeynep Fadıllıoğlu’nun Masterpiece’in özel yemek odasını tasarladığını ve Londra’da fuarda olduğunu duyunca hemen mesaj atıyorum kendisine, hem tebrik etmek hem de bir araya gelebilmek için.
Masterpiece’in özel yemek odasını yaratmak çok önemli bir başarı, özellikle de fuarı gezenleri görünce ve o sırada yemek odasında Prenses Alexandra’nın olduğunu öğrenince.
En son Doha’da Zeynep Fadıllıoğlu’nun tasarımı iki camiyi görünce ne kadar gurur duyduğumu anlatamam.
Çünkü hiçbir şey bilmeyen rehberimiz bile bu iki caminin bir Türk kadını tarafından tasarlandığını
Uluslararası başarılara imza atan tasarımcı ve mimarlar dün çok üzücü bir haber aldı, dünyanın en önde gelen mimari ve tasarım internet sitesi Dezeen’in kurucusu ve yöneticisi Marcus Fairs, hayata veda etti.
Marcus Fairs, 54 yaşındaydı ve daha çok kısa bir süre önce İngiliz tasarımcı Thomas Heatherwick’le Hyde Park’taki Serpentine Gallery’de objektiflere gülümsüyordu.
Evinde kanepesinde başlattığı internet sitesinin böyle global bir marka olacağını tahmin edemezdi Marcus Fairs.
Ama Dezeen’i öyle bir global marka hâline getirdi ki sonunda geleneksel medya devlerinin de dikkatini çekti ve yatırımlarını kazandı.
Marcus Fairs, tüm başarısına rağmen alçakgönüllü ve çok sevilen bir isimdi.
Tam dört yıl önce eylül ayında Dezeen ve Soho House İstanbul, İstanbul Tasarım Bienali için bir yemek düzenlemişti.
Dezeen’in kurucusu ve yayın yönetmeni Marcus Fairs ile bu yemekte tanışmış, daha sonra da sık sık görüşmüştüm.
Marcus Fairs, yemek öncesi, bienalin o zamanki küratö
Fransız modaevi Dior’un 2023 erkek yaz koleksiyonunda Gaziantep’in 16’ncı yüzyıldan kalma kutnu kumaşı yer alıyor. Peki, ama kutnu kumaşının hikâyesi ne?
Hatırlayacaksınız, Anadolu’nun miras kumaşlarını tasarım dünyasına taşımayı hedefleyen Türkiye Dokuma Atlası projesi kapsamında Türkiye’nin önde gelen moda tasarımcılarıyla hazırlanan özel koleksiyonu, defilede izleme şansım olmuştu. Türkiye Dokuma Atlası projesi asırlık dokumaları sandıklardan çıkarıp tasarım dünyasına taşımayı ve ekonomik değere dönüştürmeyi amaçlıyor. Türkiye Dokuma Atlası sergisinde, bölgesel rotalar izlenerek, Türkiye’nin çeşitli bölgelerinden bir araya getirilen 151 çeşit dokuma türü izlenime sunulmuştu.
Proje kapsamında, akademik araştırmalar sonucunda, “Osmanlı Saray Kumaşları” ve “Anadolu Yöresel Kumaşları” başlıklarında Türkiye’nin kumaş haritasını oluşturan 397 yöresel kumaş tespit edilerek özellikleri veri tabanına işlendi. Hedef Antep kutnu, Ankara sofu, şal şepik, Rize bezi/feretiko, ehram,
Yıllar önce Kapadokya’ya ilk gidişim bir parti içindi. Bir içki firması İstanbul gece hayatının tanıdık yüzlerini bir uçağa doldurmuştu. Durum böyle olunca, parti daha uçakta başlamıştı. Arada pilotun uyarı anonslarına rağmen uçağın yarısı ayakta, hatta dans ederek inmiştik. Farklı otellere ayrıldıktan sonra gece açık hava müzesinde uzun masalarda yemek yenmiş, sonra da Boy George’un çaldığı parti alanına geçilmişti. Gecenin finali ise sabaha karşı balon gezisiyle yapılmıştı. Katılanların asla unutamadığı bir partiydi bu.
Kalabalığı ya da eğlencesi değil; Kapadokya kadar etkileyici bir yerde olmasıydı partiyi yıllar sonra hâlâ bu kadar unutulmaz yapan.
Şimdi ise Kapadokya yine benzer etkiyi yaratacak bir etkinlikle, Echoes From Agartha ile yeniden gündemde. Beş günlük festival 29 Haziran’da başladı, yarın akşama kadar devam ediyor. Echoes From Agartha’da müzik, kültür-sanat ve gastronomi öne çıkıyor. Bu akşamki programda elektronik müziğin popüler isimleri Baba Avangart Tabldot, Elif, Mind Against, Lee Burridge var.
Peki,
Türk sinemasının efsane isimlerinden biriydi Cüneyt Arkın, 40 küsur yılda 400’e yakın film çekti. Türk sinemasının doğallığına ve samimiyetine duyduğumuz özlem giderek daha da artarken, Cüneyt Arkın’ı kaybettiğimiz haberi geldi. Biliyoruz, Cüneyt Arkın filmleriyle de söyledikleriyle de her zaman hatırlanacak. İşte Cüneyt Arkın ile yıllar önce yaptığım röportajdan küçük bir bölüm. Bakın hâlâ ne kadar güncel, öğreneceğimiz ne kadar çok şey var...
* Amerika için fırsatlar ülkesi derler. Aslında Türkiye daha büyük fırsatlar ülkesi. Ben bir çobanın oğluyum. Ben de koyun güttüm, ben de çobanım. Doktor oldum. Cüneyt Arkın oldum. Nerden nereye… Yoksul yaşadık, ama huzurlu ve mutluyduk. Boğuştuk, dövüştük, bu hâle geldik. Bir karate filmi çekmek için altı sene karate çalıştım. Siyah kuşak oldum. Medrano Sirki’nde çalıştım. Sirkte ne varsa Türk sinemasına getirdim. Sirkteki at numaralarını sinemaya koydum. Dörtnala gidiyordum.
İki önemli alanı, mimariyi ve fotoğrafı titizlikle ve ustalıkla birleştirdiği için çok özel bir yeri var Ahmet Ertuğ’un.
Ahmet Ertuğ çok değerli kitaplarından sonra Los Angeles Film Ödülleri’nde aldığı en iyi belgesel ödülüyle de kendinden söz ettirdi.
Anadolu’nun antik tiyatroları ve anıtlarında bir yolculuğu anlattığı ‘Echoes of Silence’ Tribeca, Sydney, Melbourne gibi önemli başka festivallerde de yarışıyor.
Efes, Bergama, Aspendos gibi Anadolu’nun hazinelerini anlatan belgeseli izlemeyi heyecanla bekliyorum.
Şimdi ise Ahmet Ertuğ’un yeni fotoğraf sergisi ‘Edifice as Artifact’ 14 Temmuz’da New York’ta Bruce Silverstein Gallery’de açılacak.
Sergi, 17 Eylül’e kadar New York’ta devam edecek.
Umuyorum, bu sergiyi İstanbul’da da görme şansımız olur.
Çünkü Ahmet Ertuğ’un gözünden mimari eserlere bakmak farklı bir boyut katıyor.
Ayşegül Dinçkök, 10 yıldır su altı fotoğraf sergileri ve kitaplarıyla karşımızda. Şimdi ise yeni kitabı “Deep Passion: Misunderstood/Rebirth”ü Bodrum Zai’de dün ziyarete açılan kişisel sergisiyle tanıtıyor.
Bu kitabı okuduğunuz her bir dakikada 190 köpek balığı öldürülüyor, 1900 kadın şiddete maruz kalıyor, 15 ton plastik atık denizlere atılıyor ve plastik atıklardan dolayı dakikada 2 deniz kuşu ölüyor.
Önümde Ayşegül Dinçkök’ün yeni kitabı, “Deep Passion: Misunderstood/Rebirth” var. Tam 10 yıl önce Derin Tutku’nun hikâyesini ilk defa Ayşegül Dinçkök’ten dinlemiştim. O zaman dalmaya 2 yıl önce başlamış ve su altı fotoğrafçılığına gönül vermişti. Hiç unutmuyorum, köpekbalıklarından korkmuyor musun sorusuna verdiği cevabı: “Etrafımızda o kadar çok köpekbalığı var ki, her gün onlarla o kadar çok mücadele veriyoruz ki denizdekilerden niye korkayım?”
Tanıdığım en çalışkan ve en üretken insanlardan biri, Ayşegül