Seyahati sevenlerin tavsiyelerine kulak verdiği Financial Times seyahat editörü Tom Robbins, “Çok az ülke Türkiye gibi manzara ve kültürel olanaklara sahip” diyor.
Son 12 yıldır Financial Times okuyucuları için en ilgi çekici yeni destinasyonlarla seyahat trendlerini şekillendiren Tom Robbins ile Marka Konferansı’nda pandemi sonrası seyahat endüstrisindeki kritik dönemeçi konuştuk.
*Pandemi neyse ki geriliyor; seyahat endüstrisi için her şey normale mi döndü?
Küresel olarak turist sayısı hâlâ düşük ve belli ki bazı ülkeler -özellikle Çin- kapalı kalmaya devam ediyor, ancak Dünya Seyahat ve Turizm Konseyi’nin tahminlerine göre, gezgin sayısı 2023’ün sonunda 2019 seviyelerine dönecek. Krizin geçtiğini ve hepimizin normale dönebileceğini düşünebilirsiniz, ama benim savım, pandemiden önce bile turizmin, krizde değilse bile, en azından bir tür kritik dönemece ulaştığı yönünde olurdu.
*Neden, sorun neydi?
Birincisi, insanlar turistleri pek sevmezler. Getirdikleri
Marka 2022, ‘Remastered’ temasıyla bugün ve yarın Tersane İstanbul’da gerçekleşecek.
Ayşegül Yürekli Şengör’ün düzenlediği Marka Konferansı bu yıl 21. yılını kutluyor.
Konferansta yarın iki konuğum olacak.
Kalyon Holding ve İGA Yönetim Kurulu Üyesi, Türkiye Tasarım Vakfı kurucusu, GYODER Başkanı Mehmet Kalyoncu ile “Tasarımla dönüşmek ve sosyoekonomik fayda yaratmak” üzerine konuşacağız.
Financial Times’ın ödüllü seyahat editörü Tom Robbins’le ise “Bir devrilme noktasında seyahat: Küresel seyahat endüstrisi pandemi sonrası nasıl ilerliyor” konusunu ve turizmin geleceğini konuşacağız.
Wallpaper dergisini bugünkü konumuna getiren efsane yayın yönetmeni, tasarım danışmanı Tony Chambers da tasarım temalı bir konuşma yapacak ve sahnede Jovan Jelovac’ı ağırlayacak.
Bu yıl Marka Konferansı’na Halil Altındere ve Taner Ceylan gibi çok değerli çağdaş sanatçılarımız da konuşmacı olarak katılacak.
Son zamanların en değerli koleksiyonlarından biri Christie’s’de açık artırmaya çıkıyor.
Peki ama 1 milyar dolardan fazla gelir elde edilmesi beklenen müzayedede satışa çıkacak koleksiyon kime ait?
Paul Allen’a.
Paul Allen, Microsoft’un kurucu ortaklarından biriydi ama kendisi Bill Gates kadar ön planda olmayı tercih etmedi.
1990’ların sonlarında, koleksiyonundaki eserleri dünyadaki müzelere genellikle isimsiz ödünç vererek halkla paylaşmaya başladı.
2018’de öldüğü zaman, dünyanın en zengin 27. insanıydı.
Ölümünün ardından mirasının yönetimi kız kardeşi Jody Allen’a geçti.
Alaçatı’daki Barbun, Alancha ve Yek ile tanıdığımız şef Kemal Demirasal Londra’ya taşındı, pandemide eve sipariş platformu Yek London’u kurdu, şimdi ise Notting Hill’de açtığı ocakbaşı restoran The Counter ile gündemde
Londra’nın filmlere fon olan mahallesi Notting Hill’de Golborne Road’dayız. Sevdiğimiz şef Kemal Demirasal’ın The Counter adlı yeni ocakbaşı restoranında. Kemal Demirasal’ı Alaçatı’da Barbun’la tanımıştım ilk, daha sonra Alancha’yı açtı. Tam 6 yıl önce The World’s 50 Best Restaurants’ın “Ortadoğu’nun keşfedilecek altı restoranı” listesine de girdi Alancha ile. “Anadolu ve Türk mutfağının çağdaş yorumları” diye özetlemişti Laura Price yazısında restoranın sırrını.
Alaçatı’daki Alancha’yı özgün kılan şeyin “Anadolu mutfağını misyon edinen şef Kemal Demirasal” olduğunu da eklemişti.
Fıstıklı kebap, balık ekmek ve baklava gibi lezzetleri ön plana çıkarıyor da demişti. Hatırlayacaksınız o yaz ilk defa New York Times, “Gastronominin öne
Bugün Boğaz’ın en güzel günlerinden biri olacak. Peki ama neden? Çünkü Boğaz’da yelkenler yarışacak, Bosphorus Cup’ı kazanabilmek için. Aslında her şey 21 yıl önce başladı. Kendisi de bir yelkenci olan Orhan Gorbon Bosphorus Cup’ı kurdu. Bosphorus Cup, Boğaz’da düzenlenen ilk yelken yarışıydı, İstanbullulara yelkeni kısa sürede sevdirdi. Orhan Gorbon, “Bosphorus Cup markamıza çok değer veriyoruz. Bosphorus Cup’ı bugün bulunduğu noktaya getirebilmek için çok emek verdik ve bunu başardık. Bosphorus Cup, Türkiye’nin markasıdır. Yurt dışındaki tüm yelkenciler de bu markayı tanıyor, biliyor. ‘Türkiye’nin spor neden bir markası yok?’ diyenlere yelkende bir marka verdik. Bu konuda büyük gurur duyuyorum” diyor.
Tamamen Türk yapımı
Bosphorus Cup’ın tamamen Türk yapımı bir etkinlik olması nedeniyle gururlu Orhan Gorbon. “Türkiye’de her zaman yurt dışındaki organizasyonları getirme hedefi var. Formula 1 örneği gibi yabancılar, Türkiye’ye etkinlik satıyorlar, daha sonra
Yoğun bir kültür-sanat haftasından sonra şimdi de sırada önümüzdeki hafta gerçekleşmesi planlanan BASE var.
Hatırlayacaksınız, BASE, altı yıl önce genç sanatçılar için yeni bir fırsat olarak ortaya çıktı.
Yeni mezun sanatçıların işlerini sergilemeleri için yeni bir platform oldu.
Daha ilk yılında beş günde 10 bin kişi tarafından ziyaret edildi.
20 şehirde 31 üniversiteden 108 sanatçıya ait 116 yapıta ev sahipliği yaptı.
Aslında BASE, bir fuardan çok bir sanat buluşması.
Tüm Türkiye’nin yeni mezun olan sanatçılarını ilk kez İstanbul’da Galata Rum Okulu’nda, daha sonra ise Akaretler Sıraevler’de aynı çatı altında bir sergide buluşturdu, sonra farklı mekânlara taşındı.
Her yıl Mardin’den Antalya’ya, Batman’dan Kayseri’ye 20 şehirden, 30 üniversiteden, 100 sanatçıya ait yüzlerce yapıta ev sahipliği yaptı.
İstanbul kültür-sanat hayatının içinde olanlar için çok yorucu bir haftaydı.
İstanbul Bienali’nin açılışı, sergileri, partileri, Contemporary Istanbul’un açılışı, Lucca’dan Sail Loft’a açık hava mekânlarında sosyalleşme ve gündüzleri şehrin dört bir yanına yayılan sergileri gezip geceleri daha birçok ev partisine yetişmekten herkes yorgun düştü.
Her ne kadar her yıl aynı şeyleri söylesek de, bu koşturmaya alışık olsak da bu yıl sanki bir tık daha fazlaydı bu kadar çok etkinliğin aynı zamana denk getirilmesi.
Bu yılın en sevindirici yanı şehirde daha fazla yabancının olmasıydı.
Tüm bu koşturma arasında beni en çok etkileyen BMW Türkiye ve Borusan Otomotiv’in davetiyle İstanbul’a gelen ve kendi imzasını attığı otomobili Contemporary Istanbul’da sergileyen Jeff Koons oldu.
Hayır, Jeff Koons’un sanatı değil, tevazusuydu beni asıl etkileyen.
Mandarin Oriental’de Jeff Koons’un ağzından kariyerini ve iş birliklerini dinledikten sonra kendisi ve eşiyle birlikte tekneyle Contemporary Istanbul’un
Biliyorum, İstanbul trafiğinde kolay olmayacak. Ama bu yoğun kültür-sanat haftasında, şehre dönüşümüzün hakkını verebilmek için bunu göze almalıyız. Hepsine yetişebilmek için üstün bir performans sergilemeliyiz. İşte bu hafta sonunu güzelleştirecek mini bir liste.
İstanbul Bienali: Küratörlüğünü Ute Meta Bauer, Amar Kanwar ve David Teh’in üstlendiği bienal bu yıl birçok farklı mekanda gerçekleşiyor. Özellikle de The Çinili Hamam ve Küçük Mustafa Paşa Hamamı’ndaki sergiler görülmeli. Hatırlatalım, bienal 20 Kasım’a kadar devam ediyor.
Taner Ceylan sergisi: En son Londra’daki sergisine gitme şansım olmuştu. Zaten İstanbul’da uzun zamandır sergi yapmıyordu Taner Ceylan. Yeni eserleri de eserleri sergilemeyi tercih ettiği mekan da etkileyici. Ceylan’ın ‘Aheste Çek Kürekleri Mehtab Uyanmasın’ başlıklı sergisi Kanlıca’daki Sipahiler Ağası Mehmet Emin Ağa Yalısı’nda 15 Ekim’e kadar devam edecek.
Contemporary Istanbul: Tersane İstanbul’daki çağdaş sanat