Çağdaş Ertuna

“Yoko Ono: Music of the Mind” sergisi bugün Londra’da Tate Modern müzesinde açılıyor.

Sergiyi ön izleme gününde gezme şansım oldu.

İngilizlerin ve müzikseverlerin Yoko Ono’yla çelişkili bir ilişkisi var.

Bir yandan yaptıklarına saygı duyuyorlar, bir yandan da hala onu Beatles’ı ayıran kadın olarak görüyorlar.

Yine de bu sergiye açılmadan bile olağanüstü ilgi olmasından görüyorum, Yoko Ono’nun sanatçı kimliği ayrı tutuluyor, Beatles’da yaşananlardan.

Ve işte aslında bu sergi de 90 yaşındaki Yoko Ono’nun şimdiye kadar yapılmış en geniş çaplı kişisel sergisi, retrospektifi ve tam da bunun altını çiziyor.

Tabii bu serginin İngiltere’de olması da ayrıca anlamlı.

İçeri girdiğinizde bir telefon kaydıyla karşılanıyorsunuz.

Çağdaş sanat dünyası geçen hafta Marakeş’teydi, 1-54 sanat fuarı için.

1-54, 1 kıta ve 54 Afrika ülkesini temsil ediyor.

1-54 Afrika Çağdaş Sanat Fuarı, geçen hafta sonu Marakeş’teki La Mamounia ve DaDa’da gerçekleşti.

Bu yıl ilk defa fuara ikinci bir mekân olarak DaDa eklendi.

Bu, Marakeş’in dinamik sanat sahnesindeki yeni yerini güçlendirme konusundaki kararlılığının da altını çiziyor.

Afrikalı çağdaş sanatçıların işlerini tanıtan fuar sırasında Marakeş’teki çağdaş sanat müzesi MACAAL’da da sergiler, açılışlar, partiler yapılıyor.

1.54’un VIP açılışı ise Marakeş’in en çok Instagramlanan ışıltılı havuzunun bulunduğu meşhur oteli La Mamounia’da yapılıyor.

Mimar-fotoğraf sanatçısı Ahmet Ertuğ’un yeni kişisel sergisi “Taşlara ve Işığa Yolculuk”, Paris’te Centre des Monuments Nationalaux bünyesindeki Conciergerie’de Fransa Kültür Bakanı Rachida Dati ev sahipliğinde bu hafta açıldı. Sergi 20 Mayıs’a kadar devam ediyor

Paris’te Centre des Monuments Nationalaux (Ulusal Anıtlar Merkezi) bünyesindeki Conciergerie’de bu hafta çok değerli bir serginin açılışı vardı. Ahmet Ertuğ’un “Taşlara ve Işığa Yolculuk” başlıklı kişisel fotoğraf sergisi. Fransa Kültür Bakanı Rachida Dati, Fransa Ulusal Anıtlar Merkezi Başkanı Marie Lavandier ve Conciergerie yöneticisi Cecile Rives ev sahipliğinde açılan sergi, aslında Ahmet Ertuğ’un Paris’te Conciergerie’deki ilk sergisi değil. Daha önce aynı müzede Bizans ve Osmanlı dönemlerine ait mimari fotoğraflarını sergilemişti. 

“Belirli yerlerde sergilemenin benim için heyecan verici ve her zaman korkutucu bir tarafı var, tarihi. Özellikle Conciergerie’de, Sainte-Chapelle’den birkaç metre uzakta, Gotik

Global çağdaş sanat takviminde Avrupa ve ABD’den sonra Asya da öne çıkmaya başlamıştı.

Şimdi ise önümüzde TEFAF Maastricht’ten Frieze Los Angeles’a birçok etkinlik olmasına rağmen, gözler Ortadoğu’ya çevrilmiş durumda.

Çünkü Arap ülkeleri son yıllarda sanat ve tasarımla öne çıkmak için birbirleriyle yarışıyor.

İşte önümüzdeki günlerde Ortadoğu’da gerçekleşecek uluslararası kültür-sanat etkinlikleri…

1. Design Doha

Doha Forum’a gittiğimde haberdar olmuştum, bu yıl Design Doha bienalinin ilk edisyonunun gerçekleşeceğinden. Katar Müzeleri’nin global sanat dünyasında ne kadar aktif olduğunu biliyoruz. Şeyha Al-Mayassa öncülüğündeki Katar Müzeleri sanatçılarla ve mimarlarla yaptıkları işbirlikleriyle her zaman kendinden söz ettiriyor. Hatta en son Şeyha Al-Mayassa’nın dünyaca ünlü mimar ve sanatçıları ağırladığı podcast serisi de büyük ilgi çekiyor. Şimdi ise Design Doha bienaliyle tasarım alanında da öncü

- Önceki akşam gerçekleşen 66. Grammy Ödülleri’ne, Taylor Swift, Miley Cyrus, Billie Eilish, SZA, Lainey Wilson, Kolombiyalı pop yıldızı Karol G ve grup boygenius, kazandıkları ödüllerle damga vurdu. Bu yıl büyük ödüllerde kadınların hâkimiyeti öne çıktı.

Bu, sadece kadınların pop müzikte olağanüstü başarılı olduğu bir yıl demek değil elbette.

Aynı zamanda, daha beş yıl öncesine kadar programda kadın sanatçıları göz ardı ettiği için sık sık eleştirilen Grammy ödülleri için bir değişimin de söz konusu olduğu anlamına geliyor. *Taylor Swift en iyi albüm ödülünü dördüncü kez kazanarak, daha önce bu ödülü üç kez kazanan Frank Sinatra, Stevie Wonder ve Paul Simon’ı geride bırakarak şimdiye kadar en çok en iyi albüm Grammy’si alan şarkıcı oldu. Taylor Swift törende yeni albümü “The Tortured Poets Department”ın 19 Nisan’da çıkacağını açıklayarak hayranlarını sevindirdi. Hatta bu açıklamanın ardından

ABD’de gerçekleşen bir sanat dolandırıcılığı davasında müzayede evi Sotheby’s aklandı. Peki, ama suçlamayı yapan koleksiyoner, suçlanan sanat danışmanı ve müzayede evi hepsi masum mu aslında?

New York’ta gerçekleşen bir sanat dolandırıcılığı davasına kilitlendi sanat dünyası. Rus bir iş adamının ünlü müzayede evi Sotheby’s’i de dolandırıcılıkla suçladığı dava sonuçlandı. Sotheby’s dolandırıcılık suçlamalarından aklandı. Ama hemen sonrasında yeni şeffaflaşma politikasını açıkladı. Peki, ama bu bir tesadüf olabilir mi? Tabii ki değil! 

Sotheby’s’in revize edilen ücret yapısı için alıcı primi düşürüldü ve komisyon oranları standartlaştırıldı. Peki, ama bunlar hemen geçerli mi? Hayır, nisandan sonra başlayacak. Sotheby’s CEO’su Charles Stewart, “Bu değişiklikler uzun zamandır üzerinde düşündüğümüz bir şey. Sanat piyasasında adil ve net bir dizi terime sahip olmanın iyi bir şey olduğunu düşünüyorum. Bu bir nevi büyüme anıdır. Bu, sanat

Hatırlayacaksınız, Frieze Sculpture (Heykel) 2023’ün küratörü Fatoş Üstek’ti.

Frieze yönetimi Fatoş Üstek’i “Kamusal alanda sanat için yeni bir vizyonun habercisi” diye duyurmuştu.

O zamandan beri biliyoruz, Fatoş Üstek’in sanat kurumları üzerine bir kitap yazdığını.

Önceki gün Fatoş Üstek açıkladı, ‘The Art Institution of Tomorrow: Reinventing the Model’, Hot Topics in the Art World serisi ile Lund Humphries Art Books ve Sotheby’s Instutute işbirliğiyle yayımlanıyor.

Yarının sanat enstitülerini anlatan kitap, Nisan’da piyasada olacak, ancak şimdiden ön sipariş vermek mümkün.

Peki ama kitabı sanat dünyası nasıl tanımlıyor?

“Dünya çapında kurumsal uygulamaların standardını yükseltmeye yönelik eşsiz bir manifesto. Mevcut sanat kurumlarının, yaşadığımız radikal sosyal, ekonomik ve çevresel değişimle baş edecek ve sanatta ilerleme sağlayacak donanıma sahip olmadıklarını, asıl amaçlarına yeniden odaklanmadıkları ve organizasyonel yapılarını temelden değiştirmedikleri ve kurumsal yapılarını

‘The Crown’ dizisini izleyenler bilir, Kraliçe II. Elizabeth, iletişim gurularını cebinden çıkaracak kadar başarılıydı. Tahtta bu kadar uzun kalmasına rağmen zamanın ruhuna her zaman hakimdi.

Zamanın gerisinde kalmamak için kim olursanız olun, İngiliz Kraliyet Ailesi de olsanız, çağın gereklerine göre tüm kuralları esnetmek gerekiyor.

Kraliçe II. Elizabeth, 64 yıl boyunca tahtta kalan Kraliçe Victoria’yı geride bırakarak en uzun süre tahtta kalan İngiliz hükümdarı oldu.

Tahtta bulunduğu 70 yıl boyunca Kraliçe II. Elizabeth’e 15 başbakan hizmet etti.

Winston Churchill’den ‘Demir Leydi’ lakaplı Margaret Thatcher’a kadar farklı başbakanlarla farklı zorlu ilişkileri başarıyla yönetti.

The Crown’da da gördüğümüz gibi Kraliyet Ailesi duygularını her zaman saklamayı başarıyor, ama belki de ilk defa Kraliçe II. Elizabeth’in 73 yıllık eşini uğurlarken gözlerinden yaş süzüldüğüne şahit olduk.

Sadece yabancılar değil, İngilizler de ‘The Crown’dan birçok şey öğrendiklerini söylü