Buckingham Sarayı’nda Prens William’ın Earthshot Prize adlı ödülüyle ilgili bilgilendirme toplantısına katıldım.
Earthshot Prize, dünyanın en büyük çevresel zorluklarına yönelik yenilikçi çözümleri aramak amacıyla 2020 yılında Prens William tarafından başlatıldı.
Başkan John F. Kennedy’nin 1962’de bir insanı aya indirmeyi amaçlayan “Moonshot” mücadelesinden ilham alıyor.
“Değişim henüz ihtiyacımız olan ölçekte gerçekleşmiyor. İklim kaygısı yüksek ve siyasi müdahaleler yavaş gerçekleşiyor. Bütün zorluklara rağmen iyimseriz. Gezegenimizi onaracak ve yenileyecek çevresel yenilikleri hızlandırmak için gereken iyimserliği serbest bırakmak istiyoruz.” diye özetliyorlar ödülün çıkış noktasını. Dünyaya meydan okumamız, önde gelen çevre uzmanlarıyla geliştirilen 2030 için basit ama iddialı hedefler olan beş bölümden oluşuyor.
Doğayı Koruyun ve Onarın; Havamızı Temizleyin; Okyanusları canlandırın; Atıksız Bir Dünya İnşa Edin ve İklimimizi
Müzayede evi Sotheby’s Londra’da 25 Ekim’de İslam Eserleri ve Hindistan Sanatları Müzayedesi var. Öncesinde Orta Doğu satışlarının başındaki Benedict Carter’dan müzayedede satışa çıkacak olan Osmanlı eserleri hakkında bilgi alıyorum. Eserler arasında el yazmalarından Kütahya porselenlerine birçok değerli parça var. Ama aralarında en çok dikkat çeken Fatih Sultan Mehmet portresi.
Yağlıboya portrenin 80 bin -120 bin sterlin fiyat aralığında satılması bekleniyor.
“Bu portre, daha önce gördüklerimize göre iki kat daha önemli” diyor Sotheby’s uzmanları.
Peki ama neden?
“Birincisi, Fatih Sultan Mehmet’in hayattan alınan en güçlü tasviriyle, ikincisi ise Rönesans’ın en etkili portre koleksiyonuyla ilgili” diyorlar.
Bu tablo, Osmanlı sarayında padişah tarafından madalyayla ödüllendirilen Costanzo da Ferrara’nın hayatta kalan tek imzalı eseri.
16. yüzyılın üçüncü çeyreğinde prens koleksiyoncular için yapılmış iki Fatih Sultan Mehmet portresiyle yakından ilgili: Biri Tosk
Yıl 2023.
Savaşta hala bir hastane hedef alınabiliyor, hastalar, çocuklar, siviller ölüyor ve dünyanın büyük bir kısmı bu korkunç duruma sessiz kalıyor.
Peki ama kültür-sanat dünyasının önde gelenleri ne yapıyor?
En saygın edebiyat ve yayıncılık fuarı 75. Frankfurt Kitap Fuarı’nda bu hafta yaşananlar şaşkınlık yaratıyor.
Savaşta taraf olmak, Filistin’i cezalandırıp İsrail’i yüceltmek Frankfurt Kitap Fuarı’na mı kaldı?
Her yıl Afrika, Asya, Latin Amerika veya Arap ülkelerinden bir yazara verilen Alman edebiyat ödülü LiBeraturpreis, bu yıl ‘Küçük Bir Ayrıntı’ adlı romanıyla Filistinli yazar Adania Shibli’ye verilecekti.
Adania Shibli’ye verilen ödül için 22 Ekim’e kadar devam edecek olan Frankfurt Kitap Fuarı’nda düzenlenecek tören iptal edildi.
Mehmet Kalyoncu’yla geçen yıl Marka Konferansı’nda tanıştık.
Marka sahnesinde “Tasarımla Dönüşmek ve Sosyoekonomik Fayda Yaratmak” hakkında konuştuk.
Kendisi Kalyon Holding ve İGA Yönetim Kurulu Üyesi, Türkiye Tasarım Vakfı kurucusu, GYODER Başkanı.
Çalışkan, disiplinli ve beste yapacak kadar müzikle ilgili.
Müzik çalışmalarını sosyal medya hesaplarında da zaman zaman paylaşıyor.
Pazar akşamı Mehmet Kalyoncu, Cumhuriyet’in 100. yılı için kendi sözlerini yazdığı ve bestelediği ‘Emanet’ ile Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı sahnesindeydi.
Piyanosuyla ‘Emanet’i seslendiren Kalyoncu’ya şef Kerem Esemen yönetimindeki yaklaşık 70 kişilik İstanbul Film Müzikleri Orkestrası eşlik etti.
20’nci yılını kutlayan sanat fuarı Frieze Londra’nın ön izleme günü nasıldı? Bu akşam sona erecek fuarda bu yıl en çok neler dikkatleri çekti?
Frieze Londra’nın 20’nci Edisyonu için çarşamba günü gerçekleşen ön izleme tıklım tıklımdı. Hiç şüphesiz şimdiye kadar gördüğüm en kalabalık Frieze açılışıydı. Kraliçe Elizabeth’in torunu Prenses Beatrice ve eşi Edoardo Mapelli Mozzi’den Tracey Emin’e, Antony Gormley’den Florence Pugh’a, Stormzy’den Rami Malek’e kimi ararsanız oradaydı. Türkiye’den de birçok koleksiyonerin fuara katıldığını, İngiliz, Amerikalı ve Fransız galericilerden tek tek dinledim. Doğrusu uluslararası galericiler şaşkındı, Türkiye’den Frieze’e bu kadar çok talep olmasına…
Oysa biz zaten biliyorduk. Frieze etkisini, Frieze’den sanat eseri almanın prestij mi yoksa güncel sanatla tanışma aracı mı olduğu konusunu Frieze’in kurucusu Matthew Slotover ile daha önce masaya yatırmıştık. Matthew Slotover, bunu aslında
Sadece büyük bir sanatçı değil, aynı zamanda özel bir ruh olmasıyla kalbimizde ayrı bir yeri vardı Haluk Akakçe’nin.
Evet, çok acı çok erken bir kayıp, ama unutmamak lazım o kısa hayatına birkaç ömür sığdırmayı başardı.
Haluk’u 2010’da ÇYDD yararına yapılan müzayedede kız çocukları için yapılacak yurda destek olmak için Türkan Şoray’ın resmini alması sonrasında yaptığımız röportajdan kendi cümleleriyle anıyoruz bugün.
Onu hep hatırlayacağız.
‘O peruğu takmasam Türkiye beni tanımayacaktı’
* Ben hep böyleydim. Sonra üniversitede unutuyorsun seni diğerlerinden ayıran bir formun ve ışığın olduğunu. Bir anda kalabalıkta kaybolmak istiyorsun. O dönemde herkes gibi olmak benim için cool bir şeydi. İçine girdiğiniz farklı toplumların size sunduğu özgürlük ve medeni yaklaşım kendi benliğinizi ve kişiliğinizi yansıtmanıza yardım ediyor. Ben bir sanatçıyım. Hayal gücümü yansıtmam için kendi doğduğum ve çok iyi bildiğim ortamdan dışarı çıkmam gerekti.
İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) İstanbul Bienali’yle ilgili eleştirileri değerlendirdi ve sonunda 5 Ekim’de bir açıklama yaptı. İstanbul Bienali’nin danışma kurulu ve küratör seçimiyle ilgili aldıkları kararları bir bir sıraladı. Bu elbette olumlu ve sevindirici bir gelişme. İKSV gibi kamuya mal olmuş, Türkiye’nin kültür-sanat hayatına yön veren bir kuruma yakışan da bu zaten. Elbette bu sürecin şeffaflıkla yönetilmesi gerekiyor. Yapılan açıklama da İKSV’nin kamuoyu tepkisini dikkate aldığını gösteriyor. Şimdi umuyoruz, İstanbul Modern’de Levent Çalıkoğlu’yla yolların ayrılması ve yeni bir müze direktörünün göreve getirilmesi süreci de iyi yönetilir.
Iwona Blazwick
‘Nihai karar’ meselesi
Hatırlayacaksınız, 15 Ağustos’ta ‘İKSV’ye yakışmadı’ başlıklı bir yazı yazmış, 17 Ağustos’ta da ‘Birbirimize küsme lüksümüz yok’ başlıklı yazıyla İstanbul Bienali’nden Venedik Bienali’ne uzanan süreçte
“Gabrielle Chanel: Moda Manifestosu” başlıklı sergi, Londra’da Victoria&Albert Müzesi’nde açıldı. Peki, biletlerin önceden tükendiği, müzenin önünde uzun kuyrukların oluştuğu sergide neler dikkatleri çekiyor?
“12 yıl önce modanın sanat müzelerine girmesi konuşulmazdı bile” diyor Metropolitan Müzesi’nin küratörlerinden Harold Koda, New York Times’a. Yıllar önce New York Metropolitan’da, Chanel sponsorluğunda Chanel sergisi açıldığında müze çok ağır eleştiriler almıştı. Oysa şimdi herkes çoktan alıştı, müzeler çoktan kabul etti, moda da artık bir sanat.
Çünkü moda ve kostüm sergileri sayesinde daha çok kişiye ulaşıyorlar.
Londra’da Victoria&Albert Müzesi’ndeki “Gabrielle Chanel: Moda Manifestosu” başlıklı serginin ilk duyurusu aylar önce yapıldığında biletler anında tükendi. Şimdi ise küratörlüğünü Oriole Cullen’ın üstlendiği serginin açılmasıyla müzede uzun kuyruklar oluştu. Sergi,