İstanbul, UNESCO Yaratıcı Şehirler Ağı’na, tasarım kategorisinde eklenen
8 kentten birisi seçildi.
Bir tasarım şehri olarak UNESCO tarafından tescillendi.
Tam da “İstanbul’un değerini yeterince bilemedik, İstanbul’a ihanet ettik” diye şehirle ve kendi kendimizle yüzleştiğimiz, yeni AKM ile İstanbul’un kalbinde neler olacağını konuştuğumuz bugünlerde.
Tam da İstanbul Design Week (İstanbul Tasarım Haftası) ve birçok tasarım etkinliği son hızla devam ederken. Bu önemli gelişme yine bürokrasi engeline takıldı ve ne yazık ki yeterince duyurulamadı bile.
Peki ama ilk duyduğumuzda tepkimiz ne oldu dersiniz, bu çok geç kalınmış gelişmeye?
Gelişmeleri duyurmalıyız
Uzun zamandır yaşadığımız en coşkulu 10 Kasım’dı dün.
Atatürk’ü sevgi, saygı ve özlemle andık.
Türkiye’nin bütün büyük şirketleri, işadamları, sanatçıları ve devlet büyükleriyle hep birlikte...
Sadece biz değil, bütün dünya...
#ilelebet
10 Kasım Atatürk’ü anma için hazırlanan duygusal reklam filmlerinin sayısı hayli fazlaydı bu yıl.
Beni en çok etkileyen Filli Boya’nın Ardan Özmenoğlu ile yaptığı ‘ilelebet’ mesajlı filmiydi.
İngiliz Vogue’un aralık kapağı dün itibarıyla yayımlandı.
Yeni yayın yönetmeni Edward Enninful’un hazırladığı ilk sayı bu.
İlk bakışta Instagram’dan bir ‘tbt’ sananlar oluyor, 1970’lerden kalma gibi duran retro bir kapak olduğu konuşuluyor.
İngiliz Vogue’un geleneksellikten uzaklaşıp İngiliz bir kadın yayın yönetmeni yerine Gana doğumlu, göçmen, siyahi, gey, moda dünyasının dayattığı zayıflıktan son derece uzak bir yayın yönetmeni seçmesi kapakta da vurgulanmış, Afrikalı model Adwoa Aboah ile.
Evet, kapakta Kendall Jenner ya da Gigi Hadid gibi son zamanlarda her yerde karşımıza çıkan isimlerin olmaması sevindirici.
Tabii ki farklılıklara açığız, farklılıkların toplumları zenginleştirdiğini biliyoruz.
Ama doğrusu İngiliz Vogue’un Steven Meisel imzalı aralık kapağı iyi bir retro moda çekiminden çok Almanların örgü dergisi Burda’yı hatırlatıyor bu eski, tozlu haliyle. Tabii ki sadece kapağıyla bir dergiyi değerlendirmek olmaz, içini görmeden önyargılı olmamak lazım.
Ama kapak da bir derginin kendini en iyi özetlediği, anlattığı yer.
En azından böyle olmasını diliyoruz.
Çünkü ilk defa köprüler, yollar, dev projelerden kolay kolay etkilenmeyen hatta zaman zaman eleştiren bir kesimin de harika diyeceği bir proje hayata geçiriliyor.
Yeni AKM’nin Tabanlıoğlu Mimarlık imzalı çizimlerini dün Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Murat Tabanlıoğlu birlikte açıkladı.
2500 kişilik opera salonu, konser salonu, tiyatro salonu, oda tiyatrosu, kütüphaneler, kafeler ve restoranların da yer alacağı yeni projeyi görüp de etkilenmemek mümkün değil.
Gerçekten dünya standartlarında bir opera binamız olacak.
Tabanlıoğlu Mimarlık imzalı olması da barok mimari olmaması da yeterince sevindirici.
Binada gerçekleşecek etkinlikler dışarıya da yansıtılacak, bu da önemli bir gelişme.
CRR’ye benzememeli
Toplumda yok sayılan evsiz insanları hayata geri kazandırmayı hedefleyen Hayata Sarıl Derneği, Beyoğlu’nda bir lokanta açtı. Hayata Sarıl Lokantası hepimizin desteğini fazlasıyla hak ediyor.
Onun hikayesini ilk önce Yedi konferansı sayesinde dinledim. Gaziantepli, gurbetçi bir ailenin kızı. Aile içi şiddet ve tacize uğradı, yetiştirme yurdunda büyüdü. İlk kocası tarafından geneleve satıldı. Bir müşterisi evlenme teklif edince genelev hayatı bitti. Altı senelik evliliği son bulunca aylarca sokakta yaşadı. Tüm bu zorlukların ardından, sokakta yaşayan kişilere destek olmak için Şefkat-Der gönüllüsü oldu, “Evsizlere Çorba” projesini başlatıp Taksim civarındaki evsizlere her gün çorba dağıttı. Evsizler için farkındalık yaratma amacıyla bir araya gelen gönüllü hareketi Çorbada Tuzun Olsun’un kurucularından, herkesin “Ayşe Abla” dediği Ayşe Tükrükçü...
Ayşe Tükrükçü’nün asıl hayali toplumda yok sayılan insanlar için bir rehabilitasyon merkezi açmak. Bunun ilk adımı olarak da Dilara Moran ile bir araya gelip Hayata Sarıl Derneği’ni kuruyorlar. Hayata Sarıl Derneği’ne fon yaratmak ve bunu yaparken de evsiz insanlara psikolojik destek, mesleki eğitim, iş ve yaşam imkanı sunacak bir lokanta
Kale’nin ‘Tasarım Konuşuyor’ buluşması için Soho House’dayız.
Gökhan Avcıoğlu’ndan Can Yalman’a mimar ve tasarımcıların çoğunlukta olduğu bir izleyici kitlesiyle.
Sahnede endüstriyel tasarımcı Ayşe Birsel, Bee Goddess’ın kurucusu Ece Şirin, Dice Kayek’in ortağı Ayşe Ege, Mudo’nun kurucusu Mustafa Taviloğlu var.
Mimar Melkan Gürsel moderatörlüğünde bütün konuşmacılar tasarımla ilişkilerini anlatıyor.
Ayşe Birsel nasıl tasarımcı olmaya karar verdiğiyle başlıyor, şimdi aynı zamanda ortağı olan eşi Bibi Seck’le nasıl bir otomobil tasarımı sırasında tanıştığından söz ediyor.
Ayşe Ege, Dice Kayek’in Jameel ödülünü nasıl kazandığından bahsediyor.
Ece Şirin, kurumsal hayattan kendi markasını yaratma sürecine nasıl geçtiğini anlatıyor.
Mücevherin maddi değerinden çok tasarımın önemini vurguluyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, dün “İstanbul’da Atatürk Kültür Merkezi’nin olduğu yeri yıkıyoruz. Oraya daha büyüğünü çok çok farklı, modern bir mimariyle yapacağız, inşallah pazartesi günü İstanbul’da lansmanını yapacağım. 2019’un sonuna kadar inşallah orada biz bir opera binasını İstanbul’umuza kazandırmış olacağız” dedi.
Tesadüfen Bebek’te mimar Murat Tabanlıoğlu’yla karşılaşıyorum.
Son günlerde eminim kendisini görüp de AKM meselesini sormayan yok.
Nedeni belli, AKM, sadece İstanbul’un değil, Türkiye’nin en önemli simge yapılarından biri.
Sadece Hayati Tabanlıoğlu imzalı bir yapı olmasıyla değil, aynı zamanda Türkiye’nin kültür-sanata bakışının da bir göstergesi olmasıyla da ayrı bir önem taşıyor.
Nasıl bugünün çocukları TV dizilerinin kahramanlarını ezbere sayabiliyorsa, biz de çocukken İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nin dansçılarını sayabiliyorduk.
AKM sayesinde izlemediğimiz bale, opera, tiyatro, sergi, klasik müzik konseri kalmamıştı.
Baştan söyleyeyim, benim için hafta sonu tek bir bayram vardı, Cumhuriyet Bayramı.
Her geçen gün daha da çok değerini anladığımız ve daha da çok kutlamak istediğimiz bir bayram, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı.
Neyse ki bu yıl daha önceki yıllar gibi olmadı, istemeden de olsa 29 Ekim’i bile herhangi bir uzun hafta sonu tatili kadar sıradanlaştırdığımız yıllardan değildi.
Pazar günü tamamen tesadüfen kendimi Işık Okullarının İstinye Park’taki 29 Ekim kutlamasında buldum ve çocuklar da konser de harikaydı.
Bu yıl şimdiye kadar hiç görmediğimiz harika Mustafa Kemal Atatürk fotoğraflarını da görme şansımız oldu, her zamanki gibi Atatürk’ü özlemle andık.
Tarihler karışmadı