29 yeniden

14 Nisan 2018

Korunması gereken değerli gece hayatı markalarından biri 29, şehrin simgeleşmiş mekânlarından.

Yıllar önce Marka Konferansı’nda Metin Fadıllıoğlu’nu ilgiyle izlemiştim, ‘29’ kitabını anlatmıştı, “En yakın arkadaşlarım bile ‘En güzel hayat sende, en güzel manzaranın önündesin, en güzel kızlar yanında, en güzel yemekler ve içkiler elinin altında’ deyip duruyorlar. Ben de bu işin gerçekten ne olduğunu anlatmak için bu kitabı yazmaya karar verdim” diye.

Ek iş olarak 33’te DJ’lik yapmaya başlamış, daha sonra İstanbul, Bodrum, Uludağ, Çeşme, Londra’da birçok mekâna imza atmış.

“Eskiden kendi mekânlarımda masada oturup yemek yemezdim, ‘Patrona torpil yapıyorlar, bizim yemekler hâlâ gelmedi’ denilmesin diye. Son yıllarda kendi mekânlarımda oturmaya başladım, hatta bazen ‘En iyi masayı bana ayırın’ bile diyorum artık” demişti o zaman.

Hatalarından da bahsetmişti Metin Fadıllıoğlu.

“Tam 32 yer yaptım, bir kısmında çuvalladım. Bizim işte çalışmayan yerin olunca hemen terk edeceksin, en fazla iki sezon deneyeceksin” demişti.

“Yeni şeyler keşfetmek için kurallara, doğru diye öğretilen şeylere ihanet etmemiz lazım. En çok da kendi uğraştığımız alanın dışına dikkatimizi çevirmemiz gelişmemizi sağlar”

Yazının Devamı

Zuckerberg’e ne sorulmalıydı?

12 Nisan 2018

Önceki gün Mark Zuckerberg’in Senato soruşturmasında
5 saatlik ifadesini soluksuz izledim, film izler gibi.
80 milyar dolarlık Facebook’un kurucusu alıştığımız rahat halinden çok farklıydı bu sefer.
Cevaplarda sık sık duraksadı, ne kadar rahatsız olduğunu açıkça belli etti.
Yine de bu haliyle bile, kriz yönetimi uzmanları tarafından başarılı bulundu.
Zuckerberg’e soru soran Senato üyelerinin bazıları internetten habersiz aile büyüklerinden farksızdı, belli ki konuyla uzaktan yakından ilgileri yoktu.
Bazıları ise “Dün gece hangi otelde kaldığını bizimle paylaşır mısın, geçen hafta kimlerle mesajlaştığını bizimle paylaşır mısın?” diyerek sıkıştırdı Zuckerberg’i.

Yazının Devamı

Kazadan ders almalıyız

10 Nisan 2018

Yıllar önce İstanbul Life dergisinin kapak çekimi için ilk kez Hekimbaşı Salih Efendi Yalısı’na gidişimi unutamam.

İki gün süren çekimlerde yalının ne kadar güzel korunduğuna da şahit olmuştuk, köklü bir ailenin dededen kalan yalıyı yaşatmak için nasıl emek ve mücadele verdiğine de...

Daha sonra yalıyı Binbir Gece dizisinden Ferzan Özpetek’in İstanbul Kırmızısı’na birçok film ve TV dizisinde de izleme şansımız oldu.

Yalıda harika konserler de yapılıyordu, bahçesinde düğünler, davetler de...

Boğaz’ın en güzel yalılarından biriydi.

El değiştirmemiş olması ve Hekimbaşı Salih Efendi ailesi tarafından özenle korunması da yalıyı yeterince özel ve ayrıcalıklı yapıyordu.

İşte o yüzden daha da çok üzüldüm, dehşet verici görüntüleri izlerken.

Yazının Devamı

Nusret artık bir süper kahraman

8 Nisan 2018

Nusret sadece dünya çapında ünlü olmadı. Hiçbir ünlüde böyle bir hayran kitlesi, heyecan fırtınası görmedim. Ne Tarkan gelse, ne Brad Pitt gelse kadın-erkek, çoluk çocuk böyle heyecanlanır; bir fotoğraf uğruna sıraya girip bekler.

Geçen gün tanınmış bir Türk işadamı gururla anlattı, “New York’ta, Miami’de kimlerin beni arayıp Nusret’te rezervasyon yaptırabilir misin dediğine inanamazsın!” İnanırım dedim, aynı şekilde ben de benzer istek telefonları, mesajları alıyorum. Daha geçen hafta dünyanın en büyük otel ve restoran zincirlerinden birinin sahibi “Miami’de çocuklarımı Nusret’e götüreceğim” dediğinde, hiç düşünmeden cevapladım, “Tabii yer bulursanız!”

Şaşırdı, “Ben mi yer bulamayacağım?” dedi. Malum, kendi mekanlarında deli gibi bekleme listeleri oluyor. Evet dedim gülerek. Nitekim tam da böyle oldu, çünkü Nusr-et Miami ve New York tıklım tıklım. Bütün bunların üzerine geçen hafta Dubai’de Nusret’le geleneksel kahvaltımızı yapıyoruz.

O eski arkadaşım, kendisiyle her zaman gurur duydum, şimdi de duyuyorum tabii. Bu kadar başarıya rağmen hiç şımarmadı.

Biliyorsunuz, Miami’den sonra New York’u da fethetti. “NY’ta steakhouse açmam bir Amerikalının Adana’da kebapçı açması gibi” diyor.

Yazının Devamı

Şehirde bahar tatili

7 Nisan 2018

Her şey geçen hafta Hürriyet Cumartesi’nin “Türkiye’nin en iyi doğa otellerini seçiyoruz, jürimizde olur musunuz, hangi otelleri önerirsiniz?” demesiyle başladı.

O gün seçenekleri sıraladığımdan beri Kazdağları’na Manici Kasrı’na gitmek istiyorum.

Kazdağları olmazsa, en azından şehirde doğaya kavuşma hayalim var.

Sonunda hayalim gerçek oluyor, önce Polonezköy’de buluyorum kendimi, MisBahçem’de elma ağaçlarının arasında uzun bir yürüyüş, bahçede güneşin altında çay keyfi ve sonra dükkândan şekersiz reçel, elma sirkesi derken minik bir alışveriş...

Polonezköy’den dönüşte daha ruhum hazır değil, şehrin kalabalığına karışmaya.

Üçüncü köprüden geçip kendimi Kilyos’ta buluyorum.

Demirciköy’de Babylon’un büyük ümitlerle açılan ve ne yazık ki kısa sürede kapanmak durumunda kalan plajındayım.

Babylon’un hedefi burayı sadece yazlık bir plaj değil, organik tarımla ilgilenenden kışın şömine başında kitabını okumak isteyene, yazın müzik festivaline katılmak isteyenlere hitap edecek 12 ay yaşayan bir yer yaratmaktı.

Yazının Devamı

FİGÜRAN DEĞİL, BİLİM İNSANI

5 Nisan 2018

Son birkaç gündür Enerji Bakanlığı’nın kamu spotunu konuşuyoruz, Prof. Dr. Aziz Sancar ve Prof. Dr. Bilge Demizköz’ün yer aldığı.
Nobelli bilim insanı Prof. Dr. Aziz Sancar’ı tanımayan bilmeyen yok, kendisinden bahsederken herkes son derece saygılı, hakkında konuşurken ağzından çıkanı iki kere düşünüyor.
Fakat sıra Prof. Dr. Bilge Demirköz’e gelince aynı hassasiyeti göstermeyen, ona bir figürandan bahseder gibi yaklaşan çok kişiye tanık oldum.İşin acı tarafı, bunu yapan genellikle kadınlar.
Onlar acımasızca eleştiriyor hemcinslerini.
Oysa artık cinsiyetleri aştığımız bir devirdeyiz; bilim adamı, bilim kadını değil, bilim insanını vurguladığımız bir dönemdeyiz.
Kadınların kadınlara acımasızlığı yeni bir şey değil, her ne kadar kadın hareketleriyle artık birbirimizi desteklemeye çalışsak da.
Prof. Dr. Bilge Demirköz’ü herkes yeterince tanımıyor olabilir.

Yazının Devamı

Film Festivali’nden arabesk sürprizi

3 Nisan 2018

Canlı müzik trendinin mahalle aralarına kadar yayılmasıyla, arabesk ve türevleri de yeniden canlandı.

Selami Şahin’den Coşkun Sabah’a birçok isim yeniden popüler oldu, artık gece hayatından farklı jenerasyonlar arabesk dinlemeye koşa koşa gidiyor.

37. İstanbul Film Festivali de Türk sinemasının en tanınmış eserlerinden birinin, Arabesk’in yıl dönümünü kutluyor.

6 Nisan’da başlayacak olan festival, sinemaseverlere usta yönetmenlerin yeni filmlerinden genç ustalara, yaratıcılığın sınırlarını zorlayan filmlerden klasik başyapıtlara zengin bir program sunacak.

Ertem Eğilmez’in repliklerinden şarkılarına hiç unutulmayan son filmi Arabesk, tam 30 yıl sonra, festivalde yeniden beyazperdede izleyicisiyle buluşuyor.

Üstelik film gösteriminin ardından izleyicileri %100 Arabesk bir konser bekliyor.

Festival kapsamında 9 Nisan 19.00’da Beyoğlu Sineması’nda gösterilecek olan film şerefine, Türkiye’de arabesk müziğin en unutulmaz, en çarpıcı isimleri Cahide’de sahneye çıkacak; üstelik sinema dünyasından isimlerle birlikte.

Yazının Devamı

LOKANTACILARIN TÜSİAD’INDAN NOTLAR

1 Nisan 2018

Farklı ülkelerden yeme-içme sektörünü bir araya getiren Global Gastroekonomi Zirvesi nasıl geçti? İşte zirveden notlar…

TURYİD ilk defa böyle bir işe kalkıştı, sektörün her alanından her seviyesinden farklı ismi bir araya getirdi ve gastronominin ekonomiye katkısını örneklerle anlattı. Dünyanın en iyi 51. restoranı seçilen Mikla’nın şefi Mehmet Gürs, “Çorbacıların, lokantacıların TÜSİAD’ı” diye özetledi TURYİD’i. Gerçekten de Turizm ve Restoran Yatırımcıları ve İşletmecileri Derneği üyelerinin hayatımızda en az TÜSİAD üyelerinin şirketleri kadar önemli bir yeri var. Herkesin kafe açmak istediği, restoran sahibi olmak istediği bir dönemdeyiz malum. Üstelik bu dönem çok da uzun süredir devam ediyor. İstanbul’da bir mekan, bir semt hızla parlayıp, hızla yok olurken herkesin içindeki restorancı olma isteğinin bu kadar uzun süre devam etmesi de şaşırtıcı. Yeme-içme sektörü ne kadar zor olsa da dışarıdan eğlenceli görünüyor tabii. Üstelik artık bu alanda markalaşmak da sadece Türkiye’de değil, bütün dünyada havalı kabul ediliyor. Bkz. Nusret.

Gastroekonomi zirvesinde aslında hiçbir şeyin tesadüf olmadığını bir kez daha gördük. San Sebastian gibi dünyanın metrekareye düşen en çok Michelin

Yazının Devamı