İstanbul eski enerjisine kavuştu, bu hafta sosyal hayat büyük bir koşturmacayla geçti.
Önce Gül Ağış’ın Pera Palas’taki Lug Von Siga defilesine gidip moda dünyasıyla kucaklaştım.
Defile sonrası Vogue dergisi yayın yönetmeni Seda Domaniç’ten Mudo’nun kurucusu Mustafa Taviloğlu’na renkli bir kalabalık soluğu hemen yandaki Soho House’da aldı.
Pera Palas’ın ve Soho House’un tarihi binaları İstanbul’da olduğumuz için mutlu olmamızı sağladı bir kez daha.
Ertesi gün Mehtap Elaidi’nin annesi Sevim Elaidi’ye ithaf ettiği koleksiyonunu Zorlu Performans Sanatları Merkezi’nde izledim, büyük bir kalabalıkla birlikte.
Hemen arkasından Brand Who defilesi ve daha sonra Lucca’da partisi vardı.
Lucca’da her zamankinden daha genç ve farklı bir kitle dikkat çekiyordu.
Aynı saatlerde Etiler Hillside’da ise Tolga Karaçelik’in Sundance Film Festivali ödüllü ‘Kelebekler’ filminin özel gösterimi vardı.
S. Pellegrino ve Acqua Panna sponsorluğunda seçilen Dünyanın En İyi 100 Restoranı listesi, gastronomi dünyasında Michelin yıldızlarını söndürdü.
Peki ama her şey nasıl başladı?
Aslında 2002’de Londra’da bir sektör dergisinin ödülleri olarak başladı, geçen yıl ise Avustralya Turizm Bakanlığı’nın desteğiyle tören Londra dışına çıktı ve Melbourne’da yapıldı, Avustralya Restoran Tanıtım Kampanyası çerçevesinde.
Avustralya Restoran Tanıtım Kampanyası sayesinde, şimdiye kadar Hobart’taki Mona’da “Invite the World to Dinner” etkinliği düzenlendi.
Sidney’de Noma 10 hafta devam eden bir pop up restoran açtı.
60 saniyede sanal dünyada neler oluyor?
Google’da 2 milyon 315 bin arama yapılıyor.
Whatsapp’ta 44 milyon mesaj gönderiliyor.
Instagram’da 56 bin fotoğraf paylaşılıyor.
Facebook’ta 3 milyon 125 bin like alınıyor.
150 milyon e-posta gönderiliyor.
430 bin tweet atılıyor.
Bütün bu bilgi akışını izleyebilmek 7 gün 24 saatlik bir maraton.
Eczacıbaşı Grubu’na ait VitrA’ya yaptığı tasarımla Elle Décor Türkiye’den ‘En iyi banyo tasarımı’ ödülünü alan Sebastian Conran’la atölyesinde buluştuk, üzerinde çalıştığı tasarımları ve daha fazlasını konuştuk.
Sebastian Conran, Londra’da punk akımının yükseldiği dönemde üniversite eğitimini tamamlamış, The Clash’in afişlerini de tasarlamış, Sex Pistols’ın ilk konser programını da yapmış. “O zaman tasarım eğitimi değil, rock’n roll öğrenerek mezun oldum üniversiteden” diyor. Zaten tasarım onun DNA’sında var, babası Terence Conran Sebastian 7 yaşındayken onu marangozluk tezgahının başına oturtmuş, amcası ise daha da küçükken çalar saatler verip “Bütün parçalarını sök, sonra tekrar birleştir ama bozulmasın” diye tembihledikçe gerçek saatlerle yap-boz oynamış. Şimdi ise zamanın ruhuyla birlikte, onun rock’n roll’u da değişmiş. “Artık yaşlılık rock’n roll” diyor.
Onun için yaşlılığa uygun tasarımlar yapıyor. Şimdiye kadar kimsenin yapamadığı bir tekerlekli sandalye üzerinde çalışıyor. İlk prototipinden şimdi geldiği noktaya kadar hepsini birlikte test ediyoruz. Bildiğimiz tekerlekli sandalyelerin aksine sağa sola çapraz gidiyor, yükselip alçalıyor, nereye çarpıp çarpmayacağını bildiği
Londra’da bir tasarım ödülleri davetinde tanıştım Sebastian Conran ile.
Yaşam boyu başarı ödülü almak için sahneye çıktığında “Bu ödülü doğru Conran’a verdiğinize emin misiniz?” diyerek herkesi güldürmüştü.
Çünkü sadece İngiltere’de değil, dünyada tasarım denince akla ilk gelen birkaç isimden olan ve Habitat, Conran Shop gibi mağazaların yaratıcısı Terence Conran’ın büyük oğlu kendisi.
Kardeşi Jasper Conran da Sophie Conran da kendisi gibi birer tasarımcı.
Sebastian Conran’ı ailenin diğer fertlerinden ayıran en büyük farkı tüm aile fertleriyle iyi ilişkilerinin olması ve tabii belki de bunu sağlamasına neden olan, kendi ismini taşıyan stüdyosu Sebastian Conran Design.
Hatırlayacaksınız, bir süre önce Elle Décor Türkiye tarafından Eczacıbaşı Grubu’na ait VitrA için yaptığı Eternity koleksiyonu ile ‘En iyi banyo tasarımı’ ödülünü de aldı.
Sebastian Conran’ın Hammersmith’deki eski otomobil garajından bozma atölyesine gittiğimde Elle Décor Türkiye’nin ödülü başköşede duruyor, hemen arkasında Kraliçe Elizabeth’den bir teşekkür mektubu var, onun yanında ise John Sorrell’den bir not...
İstanbul Moda Haftası, resmi adıyla Mercedes Benz Fashion Week Istanbul sektör için çok önemli bir etkinlik.
Moda haftaları dünyanın hiçbir yerinde eğlence olarak görülmüyor.
Aksine, büyük bir sektör organizasyonu olarak görülüyor, tamamen moda basını, blogger’ları ve satın almacılara yönelik yapılıyor.
Ön sırada ünlü davetliler de oluyor, daha fazla dikkat çekebilmek, daha fazla haber değeri sağlamak için.
Ama onun dışında sektörle ilgisiz kimse süslenip püslenip boy göstermeye gelmiyor.
İşte biraz da bu yüzden New York, Londra, Milano, Paris moda haftaları ne olursa olsun ertelenmiyor, iptal edilmiyor.
Çünkü herkes sektörün eğlenceden çok daha öte olduğunu kabul etmiş durumda.
Dubai, Louvre’dan Guggenheim’a birçok değerli müzeyi Ortadoğu’ya getiren Abu Dabi ve Doha’yla yarışıyor.
Art Dubai ile şehre farklı bir kitle çekiliyor, dünyanın dört bir yanından önemli koleksiyonerler güzel havayı da fırsat bilip soluğu Dubai’de alıyor.
Çağdaş sanat sezonuyla Dubai’de sadece kültür-sanata değil, turizme de büyük katkıda bulunuluyor.
Malum, bizim de İstanbul için isteyip de henüz istediğimiz noktaya gelemediğimiz durum.
Kadınlar matinesi şaşırtıyor
Art Dubai çağdaş sanat fuarında son dört yıldır modern bölümü de yer alıyor.
Tam dört yıl önce Art Dubai’yi Contemporary Istanbul ekibiyle birlikte ilk gezdiğimde, fuar genelinde Arap zevki öne çıkıyor diyemiyorum, ama bu gerçekten öyle olmadığı için mi yoksa artık gözümüz çok alıştığı için mi, emin değilim demiştim.
Bakalım bu yıl da aynı hisler içinde mi olacağım?
Karaköy, Arnavutköy gibi yükselen semtlerin izinde ilerlerken Beyoğlu’nu çok ihmal ettik. Şimdi ise İstanbul Modern’den Galeri Nev İstanbul’a birçok kültür-sanat merkezinin de semte taşınmasıyla Beyoğlu eski güzel günlerine geri dönüyor.
Maymun iştahlıyız, çok sevdiğimiz bir semtten bile anında vazgeçebiliyoruz. Yeni bir semti yüceltirken, başka bir semti tamamen hayatımızdan çıkaracak noktaya kadar gelebiliyoruz. Önce Karaköy’ü parlattık, sonra Arnavutköy’ü. Yetmedi, önce ayağımızı Karaköy’den çektik, sonra Arnavutköy yerine Bebek’e geri döndük. Şimdi ise şehrin kalbine Beyoğlu’na geri dönüyoruz.
Beyoğlu bitti diyenlere cevap
Tabii bu kararlarda sadece yeni açılan mekanlar etkili olmuyor, her ne kadar onlar da çok etkili olsa da. Belediyeler tarafından yapılan düzenlemeler de kararlarımızda önemli rol oynuyor. Şimdi İstiklal Caddesi düzenlemesinin tamamlanmasıyla, tramvayın yeniden hayatımıza girmesiyle, Yapı Kredi Kültür Sanat binasının açılmasıyla başlayan süreç hızla devam ediyor. Önce bugün Karaköy Antrepo’da son gününü geçiren İstanbul Modern açıkladı, geçici olarak Beyoğlu’na taşınacağını, sonra ise Galeri Nev İstanbul’dan haber geldi. Haldun Dostoğlu, Galeri Nev İstanbul’u,