İstanbul Bilgi Üniversitesi Matematik Bölüm Başkan Vekili Prof. Dr. Ali Nesin, matematik bilimine olağanüstü katkılarda bulunan bilim insanlarına verilen, matematik eğitiminin Nobel’i Leelavati Ödülü’ne layık görüldü.
Türkiye’de matematik alanında farkındalığın artmasına olan katkıları ile Şirince’de kurduğu, 7’den 70’e herkesin matematik eğitimi alıp bu alanda araştırma ve çalışmalar yapabileceği “Nesin Matematik Köyü”nü kurması nedeniyle.
Ödülünü 9 Ağustos’ta Rio de Janeiro’da yapılacak törenle alacak.
Son zamanlarda aldığımız en sevindirici haberlerden biri bu.
‘Matematik Köyü’nün Delisi’ni okumalısınız
Ali Nesin’in özgeçmişini şimdi her yerde okuyacaksınız, ama kendisini daha yakından tanımak istiyorsanız, yaptıklarını, verdiği mücadeleleri daha yakından öğrenmek istiyorsanız size bir kitap önereceğim.
Aslıhan Lodi’nin kaleminden ‘Matematik Köyü’nün Delisi’.
“Bir adanmışlık hikayesi, tüm hayata yayılan bir mücadele.
Konumuz Bodrum Müzik Festivali, eski adıyla D Marin Turgutreis Uluslararası Klasik Müzik Festivali.
Doğuş Grubu’nun desteğiyle gerçekleşen festivalde 4 yıl önce önemli bir değişim yaşandı, festivali Doğuş Grubu’nun bünyesine katılan Pozitif düzenlemeye başladı.
Amaç festivali bir destinasyon festivali haline getirmekti, bunun için de önce adını Bodrum Müzik Festivali olarak değiştirdiler.
Tabii bu olumlu bir adım.
Keşke Bodrum’da gerçekleşen diğer festival Gümüşlük Klasik Müzik Festivali’yle de güçlerini birleştirebilseler demiştik geçen yıl.
Bu yıl için sevindirici bir haber verelim, tüm bilet gelirleri Tohum Otizm Vakfı ve Bodrum Sağlık Vakfı’na bağışlanan festivalde Gülsin Onay’ın vereceği konserin bilet gelirleri Uluslararası Gümüşlük Klasik Müzik Festivali’ne aktarılacak.
Güzel bir dayanışma örneği.
Topshop’un sahibi Philip Green ve ailesinden sinema dünyasının merakla takip edilen çifti Sam Taylor-Aaron Johnson ve çocuklarına dünyaca ünlü birçok ismin Türkiye tatili fotoğrafları vardı dün gazetelerde.
Özlediğimiz karelerdi bunlar, dünyaca ünlü isimlerin yaz tatillerini Türkiye’de geçirmeleri sevindirici.
Demek ki Joan Baez’in Türkiye’yi ‘tehlikeli’ ilan ettiği günlerden sonra ilerleme kaydettik.
Kanseri yendi, sinemaya atıldı
Sam Taylor Johnson ile geçen yıl tam da bu zamanlarda bir röportaj yapmıştım. Netflix için ilk iki bölümünü çektiği, başrolünde Naomi Watts’ın oynadığı ‘Gypsy’ dizisi vesilesiyle.
Hayat hikâyesini Vanity Fair’de ilk okuduğumdan beri kalbimde ayrı bir yeri var Sam Taylor Johnson’ın.
Önce bir çağdaş sanatçı olarak tanınıyor, hatta fotoğraf çalışmalarıyla genç İngiliz sanatçı akımının öncülerinden.
White Cube sanat galerisinin sahibi Jay Jopling’le evleniyor, iki kızı oluyor.
Dünyanın en önemli sanat ve mimarlık okullarından Royal Academy of Arts’ın 250. yılını kutlayan yaz sergisinde eserler kadar dikkatimi çeken ne?
Londra’nın en önemli sanat ve mimarlık okullarından Royal Academy of Arts’ın “Everything Must Go” başlıklı 250. Yaz Sergisi’ni geziyorum önceki gün. Dile kolay, 250 yıllık bir geçmişi var serginin. Kabul etmek lazım, sanat eserlerinden çok mimari projeler ilgimi çekiyor. Tabii bunda yanımda Frank Gehry’den Zaha Hadid’e çok değerli mimarların büyük projelerine imza atmış mimar Saffet Kaya Bekiroğlu’nun olmasının etkisi de çok.
Her projeyi dikkatle inceliyoruz, benim en çok beğendiğim yakın zamanda tanıştığım Thomas Heatherwick’in Google projesi oluyor. Sanat eserleri içinde ise çok farklı malzemeler kullanılmış, yumurta kabuklarından, kırık seramik fincanlarından yapılan heykellere kadar birçok şaşırtıcı ama pek de etkileyici olmayan malzeme var. Aydınger kağıdından yapılan bir eseri beğeniyorum. Eserlerin çoğu satılmış, çok edisyonu olanların yanındaki minik kırmızı noktaları saymak bile mümkün değil.
Mimari alanındaki ödüle adını vermiş
Sergiyi gezerken üç yıl önceyi hatırlıyorum. Royal Academy of Arts’ın tarihi binasının önünde bir köşeye
BBC haberlerine takılıyor gözüm, konular dünyanın her yerinde hemen hemen aynı.
Küresel ısınmadan havaalanlarındaki yoğunluğa, pistlerin yetmemesine geliyor.
Diyorlar ki: “İngiltere, havaların en sıcak olduğu yazını yaşıyor, yine de tatile giden çok.
Eskiden en çok İspanya’ya tatile gidilirdi, bu yıl ise en çok Türkiye’ye gidiliyor.”
Televizyonun sesini biraz daha açıyorum.
Evet, Easyjet’in Bodrum, Dalaman uçakları da THY kadar dolu.
Ama buna rağmen ne oteller, ne restoranlar yeterince dolu.
Yasak olmasına rağmen birçok yerde inşaat çalışmaları devam ediyor.
“Kazandığımızda Alman’ım, ama kaybettiğimizde bir göçmenim.”
Mesut Özil, bir cümleyle özetledi durumu.
Hem Alman Milli Takımı’ndan ayrılmasına neden olan kabul edilemez davranışları hem de bu vesileyle tüm dünyada göçmenlerin daima yaşadığı sıkıntıları dile getirdi.
Çinli aktivist sanatçı Ai Weiwei’den Brezilyalı yazar Paulo Coelho’ya birçok isim Mesut Özil’in yanında yer aldı, Mesut’a destek oldu.
Ama tabii Ai Weiwei’den Paulo Coelho’ya bu değerli isimlerin takipçileri arasında Mesut’u acımasızca eleştirenler de oldu.
Dev Bodrum uçakları her saatte tıklım tıklım, havaalanından çıkışta ise herkes ayrı bir koya dağılıyor. Oteller hâlâ memnun değil, fiyatlar hâlâ çok yüksek.
Yine de çok büyük yatırımlar yapılıyor Bodrum’a, bu da hem istihdam yaratmaları açısından hem de turizme katkıda bulunmaları açısından çok değerli.
Hafta sonu Bodrum yakınlarındaki Kaplankaya Six Senses’a gitme şansım oldu.
Kaplankaya Canyon Ranch ile başlamıştı, daha sonra Canyon Ranch’in katı kuralları ve Türkiye’ye adapte olamaması nedeniyle yollar ayrıldı.
Şimdi Taylandlı Six Senses var Kaplankaya’da, sağlıklı yaşam ve spa konusunda iddialılar. Malum, dünyanın en iyi wellness ve spa otel zincirlerinden biri Six Senses.
Kaplankaya’nın özelliği ise müthiş doğası. Gösterişten uzak, doğayla iç içe.
Çevre ve sürdürülebilirlik konularında da çok hassaslar, oda anahtarları bile plastik kart değil, tahta.
Six Senses’ın içinde bulunduğu arazinin tam 7 koyu var. Bodrum’a 2 saatlik araba mesafesinde.
Kanallarda tekne turu yapmaktan, şehirde bisikletle gezintiye çıkmaktan ve tabii sonsuz yeme-içme seçeneğinden vakit bulabilirseniz, Amsterdam’a kadar gidip de kaçırmamanız gereken ne var?
Amsterdam’a kadar gelmişken mutlaka gidilmesi gereken
3 müze var: Van Gogh Müzesi, Rijksmuseum ve Stedelijk Müzesi.
Van Gogh hayranları için Van Gogh Müzesi, klasiklere düşkünler için Rijkmuseum, modern sanat ve tasarım meraklıları içinse Stedelijk Müzesi doğru adres.
Tabii bunların yanısıra Banksy eserlerinin yer aldığı Moca Müzesi de görülebilir.
Hemen yanında pırlanta müzesi ve daha ileride çanta ve cüzdan müzesi bile var.
Şaşırıyor muyuz?
Hayır.