Beşiktaş’ın sorun yaratma üzerine eline kimse su dökemez! Quaresma, Kartal Yuvası’ndan koptu, Kasımpaşa’ya kanat çırptı ya, sokakta yürüyemez oldum! Sosyal yaşamda taraftarların Quaresma konusundaki sorularını yanıtlamaktan dilimde adeta tüy bitti! Kimin ne düşündüğü beni hiç ilgilendirmiyor, Q7 Kartal adına büyük kayıptır. O’nu çok ararlar çookkkk! Lens’e güvenenler, Quaresma’nın alternatifi gibi görüşlerin, ilerleyen haftalarda yanıldıklarını hep birlikte göreceğiz. Daha oyunun başı gördüğü sarı karta bakın! Hadi onu geçtik, Lens’in adam eksilttiğini, cezalanı içine isabetli ortalar yaptığını gören var mı? Q7’nin adrese teslim ortalarını anımsayın. Efendim Lens’in ilk yarı iki şutu var, çerçeve yerine kaleciye nişanladı, protestolar da birlikte geldi! .Onun tek alternatifi N’Koudou’dur, görünen köy kılavuz istemez. Adam geçmeleri, ortaları müthiş...
***
Evet, Kartal yabancı transferinde rötarlı gidiyor, N’Koudou’dan sonra
Beşiktaş asırlık bir kulüptür. Böylesi köklü kurumlar, ilke ve prensipleriyle ayakta kalırlar.
Elbette tarafsız gazeteci olarak, yönetimlerin işine karışmak gibi bir niyetimiz yok. Ancaak bu demek değildir ki, yönetimsel hataları da görmemezlikten gelelim! Sezon başladı, durup, dururken Quaresma krizi patladı! Madem ki, böyle bir niyetiniz vardı, ki öyle gözüküyor, sezon başlamadan bu sorunu çözseydiniz, niye o kadar beklediniz?
Yöneticilik, hele hele böylesi köklü kulüplerde yapmanın zorluğunu anlatmaya gerek yok, iyi biliriz. Hesaplarınızı günlük değil, geleceğe dönük yapmalısınız. Hele hele transfer konusunda da titiz olacaksınız.
Efendim, Quaresma kişisel penceremden yıldız bir oyuncudur. Beğenir veya beğenmezsiniz, oynadığı futboldan hep keyif almışımdır. Tek sorgulanacak yanı performansıdır. Yeteneğinin yüzde yüzünü verdiği maçlarda, tribünleri ayağa kaldıran Quaresma’nın, “Türkiye’de Beşiktaş’tan başka takımda oynamam” şeklindeki açıklamalarını da unutmayalım. Bu tip yıldızların
Abdullah Avcı’nın oyun felsefesi çok pas, çabuk futbol üzerine kurulu... Gelin görün ki Beşiktaş, Göztepe maçının ilk yarısında bu görüntünün uzağındaydı! Çok pas yapamadı Kartal, ancak baskılı bir oyun ortaya koydu. Topla oynama yüzdesi 68’e, 32... Kaldı ki ofansa çıkarken yapılan top kayıplarını da unutmayalım! Bu faktör üretime yansımadıktan sonra neye yarar! Haa önce Güven ve Oğuzhan’ın uzaktan iki şut denemesi var, ikisi de direkte patladı, hepsi o kadar.
Uzatma dakikalarında gelen kritik gol mü? Evet, Caner soldan sert kesti, Güven’e çarpan top filelere gitti! Olsun, çarpsın ne fark eder, kritik bir gol. Ruiz ve Boyd bu yarıda göze çarpan oyuncular oldu... Hadi diğerlerini geçtik, Ljajic’e ne oldu? Sahada var mı, yok mu, anlayamadık! Pas verme yerine sürekli iki üç kişinin arasına dalıyor, eski günlerini aratıyor! Oğuzhan fena başlamadı, eskiye dönüş sinyalleri verdi. Özellikle Gökhan Gönül, bu yarıda savunmanın açıklarını kapatırken, Caner ise
Süper Lig’in ilk haftasındaki skorlara bakıp, takımları masaya yatırmak ve geleceğe dönük öngörülerde bulunmak asla doğru değildir.
Önce Galatasaray, sonra Beşiktaş sezona mağlubiyetle başladı, Trabzon fırsat kaçırdı. Haftanın en karlı takımı kuşkusuz Gazişehir’i farklı yenen Fenerbahçe oldu. Fenerbahçe’nin farklı galibiyetini hafife almak gibi bir niyetimiz yok, ancak on yabancıyla sahaya çıkan Gazişehir, iki pas yapamaz mı arkadaş?
Skorlara bakıp, diğer büyük takımları yarışta yok mu sayacağız? Elbette hayır... İlerleyen haftalarda taşlar yerine oturacaktır. Ancaak Trabzonspor, oynadığı futbol ve aldığı skorlarla izleyenlere keyif veriyor. Biliyoruz ki, Karadeniz ekibinde yılların şampiyonluk hasreti var. Acaba o sene bu sene mi? Bilmiyoruz. Bildiğimiz, bordo-mavili ekip, yarışta diğer rakipleri kadar iddialı olacaktır.
Bu tip maçlarda yeni transferleri analiz etmek, işin en doğru yanıdır bence... Trabzon’dan başlayalım; Sörloth’un nokta atışı bir transfer olduğunu söyleyebiliriz. Boylu-poslu, güçlü bir fiziğe sahip,
Kamplar, hazırlık maçları uzun lig maratonu için ölçü olur mu? Fotoğrafa bu açıdan bakacak olursak Sivasspor’un özel maçlardaki karnesi çok iyi, hatta pekiyi... Beşiktaş için aynı şeyi söylemek çok zor, galibiyeti yok! Haaa Kartal, bir dizi mazeretlere sığınabilir... Örneğin yeni transferlerin kadroya rötarlı gelişlerini ilk sırada sayabiliriz. Nitekim Abdullah Avcı, onbiri geçtiğimiz sezonun tecrübeli oyuncularından oluşturmak zorunda kaldı. Avcı’yı bu tercihleri nedeniyle eleştirmek, hele de sezonun ilk maçında haksızlık olur.Özellikle Burak Yılmaz’ın olmayışı, Avcı’nın oyun stratejisini olumsuz etkilediğini bu mazeretlerin arasına koyabiliriz. Böylesi uzun solukla lig yarışında başlangıçlar hep zor olur, biliriz. Yenilerin, eskilerle kaynaşması ve de takıma uyum sürecinin de zamana dayalı olduğunu da anımsatmakta yarar var.Bu sadece Beşiktaş için değil, diğer takımlar içinde geçerlidir.
Lafı uzatmadan rotayı maça çevirelim... Rıza Çalımbay’ın 20 yıla yakın tecrübesi var,
“Herkesi bir zaman için aldatabilirsiniz. Bazı kişileri her zaman aldatabilirsiniz. Ama herkesi her zaman aldatmazsınız. Ben kimseyi hayatım boyunca aldatmadım.”
***
“Beşiktaş sevgisi sevgilerin en güzelidir. Zor dönemlerde sadece taraftarın desteği yetmez. Yöneticilerimizin de, fedakar taraftarlarımızın bu desteğine uygun davranışlar içinde olmaları gerekir.”
***
“Beşiktaş için bir şeyler yapmak istiyorsanız kimsenin adamı olmayın.”
***
“İnsanlarla yaşadım, insanı öğrendim. İnsanlarla yaşadım, insanlığı öğrendim. İnsanlarla yaşadım, insanlarda nankörlüğü gördüm. Dostlarım, dostlarım! Ama ben dostlarımdan çok korkarım”
Yeni sezonun başlamasına çok az süre kaldı, doğrusu taraftarlar kadar biz de özledik futbolu. Belki tekrar olacak ama bizler uyarmadan geçmeyeceğiz. Artık kavgadan-gürültüden gına geldi, bilesiniz. Şu olumsuz tabloları artık yaşamak istemiyoruz, o güzelim oyunu farklı kulvarlara çekmeyelim ne dersiniz?
Sadece oyunu tartışalım, tribün ve saha içindeki kavgaları bir kenara bırakalım, fair-play ruhunu öne çıkaralım. Bu anlamda herkese görev düşüyor, öyle kaçmak yok! Sevgili başkanlar, teknik adamlar, futbolumuzdaki gerilimi önlemek sizlerin elinde. Lig öncesi özellikle 4 büyük kulübün başkanı bir araya gelseniz, birbirinize sarılıp, dostluk mesajları verseniz fena mı olur? Gönül ister ki tüm başkanlar kol-kola, omuz-omuza görüntü verseler... Ne de güzel olur. Hatta teknik adamlarımız, sizler de bir araya gelebilir, topluma güzel mesajlar verebilir, dostluk köprülerine büyük bir taş koyabilirsiniz.
Elbette bu oyunun saha içindeki aktörlerinin de bu anlamda sorumlulukları
Süper Lig için geri sayım sürerken, Beşiktaş’ta bir Orhan Ak krizi patladı! Sosyal medyada tepkilere bakıyorum, Kartal’ı yeni sezonda sıkıntılı günler bekliyor!
La Liga ekiplerinden Eibar ile oynanan maçta bir grup taraftar Orhan Ak’ı protesto etti, hadi orada elli kişi, ya Vodafone Park’ta 50 bin kişi olacak... Fotoğrafı görür gibiyim, bu kriz tatlıya bağlanır mı, bağlanmaz mı, çok zor... Gerçi Orhan Ak özür diledi, iyi de yaptı, ancak o tarihi statta bu gözler, bu kulaklar öyle protestolara tanıklık etti ki, hangisini anlatsam!
Hadi filmi biraz başa saralım, Burak Yılmaz’ı anımsatalım sevgili taraftarlara! Burak Yılmaz’ı da istemediniz, sosyal medyadaki tepkileriniz hâlâ hafızalarda kazılı! Artı maçlar sırasında da yüksek sesle protesto ettiniz, ortada imza bile yokken! Sonra mı? Burak Yılmaz geldi, ne oldu? Golleriyle Kartal’ı sırtladı, alkışladınız, bağrınıza bastınız, takımın kaptanı oldu, doğru da yaptınız... Kaldı ki Burak Yılmaz’ın Beşiktaşlı olduğunu da bilenlerdenim... Kulaklarını tepkilere kapadı, işini