Hadi burdan buyurun bakalım! Beşiktaş lige iyi başlamadı, Kartal, bir bilinmeze doğru kanat çırpıyor! Bu olumsuz tabloya Başkan Fikret Orman’ın istifa kararını alması, yangını daha da büyüttü, söndürülmesi haftalar alır.
Arkadaşlar, eyyy Beşiktaş’a gönül verenler, taraftarlar... Demokratik ortamda, eleştiri hakkınızı kullanabilirsiniz, buna gıkımız çıkmaz. Ancaaak, eleştirinin dozunu kaçırıp, hakarete dönüştürmek demokratik hak değildir. Yani, yönetimi beğenmezsiniz, başarısız bulursunuz, ‘istifaya’ çağırabilirsiniz...Hakaret ne demek? Başkan Fikret Orman’ın avukatı değilim, ancak tribünlerden çıkan çatlak sözlere isyan ediyorum. Hele bir sosyal medya var ki, hakaretin bini bir para! Bu mudur demokratik hak?
7.5 yıllık süreçte başkan Orman’ın iki şampiyonluğu var. Yeterli mi, değil mi, tartışılır. Bu sürece bir de stadı eklemekte yarar var. O stada kazmayı vurmak bile o ortamda mangal gibi yürek isterdi, başkan Orman bunu gerçekleştirdi.
Haaa işin bir de ekonomik boyutu var, o kasayı denk duruma getirmek,
Süper Lig’in daha beşincisi haftası, yani sezon başı... Bir takım düşünün ki, sakatlıklarla, kırmızı kart ve bireysel hatalarla boğuşuyor! Bir kaleci düşünün ki, dünyaca ünlü, yediği hatalı goller tribünleri çıldırtıyor! Geldiğinden bu yana yediği garip gollerin haddi hesabı yok! Bir de formsuzluklar ve de sorumsuzluklar var, unutmayalım! Beşiktaş teknik direktörü Abdullah Avcı ne yapsın? Hele şu ferdi hatalar ve kırmızı kartlar yok mu, hiç bir teknik adam kenardan bunlara set çekemezzzzz!
***
Avcı, yokların yerini elindeki olanaklarla kapatmaya çalıştı. Gökhan Gönül’den stoper olur mu, elbette olur, bunu dün gördük. O yaşına karşın, maç süresince ortaya koyduğu futbolla Kartal’ın iyisiydi, helal olsun. Kral Burak Yılmaz döndü, ne var ki, ilk yarıda pozisyona giremedi, savunmanın arasında kayboldu! Beşiktaş eksik, Başakşehir neredeyse tam kadro. Konuk takım daha derli-toplu, ne var ki, bu özelliğini pozisyon üretimine yansıtmayı beceremedi. Beşiktaş, onca handikapına bir de top kayıplarını ekledi, vasatın
Devler Ligi’nde Galatasaray, UEFA’da Beşiktaş, Başakşehir ve Trabzon’un o kulvarda olmaları kişisel olarak beni gururlandırıyor. Sosyal medyada taraftarların paylaşımlarını da irkilerek izliyorum! Arkadaşlar, onlar bizim ülkemizin takımları... Öyle renk ayırımı yapmak bize yakışmaz! İç hatlardaki rekabete lafımız olmaz, ancak iş Avrupa’ya gelince orada duracaksınız! Bu dört takım bizim ülkemizi temsil ediyor, öyle taraf-maraf tutmak olmaz! Alınacak her galibiyet, her puan ya da puanların ülkemiz futboluna pozitif olarak döneceğini hatırlatmaya gerek yok. UEFA’ya maalesef üç takımız da kötü başlangıç yaptı, dileriz bu olumsuz görüntüyü, telafi ederler!
***
Başakşehir’in grubunda Roma, Mönchengladbach, ve Wolfsberger takımları var. Roma’nın gücünü ve tecrübesini biliyoruz, gurubun favorisi dersek abartmış olmayız. Ne var ki, bu tip maçların havası-suyu başka olur.
Başakşehir, ilk yarıda güçlü rakibi karşısında hiç de savunmasına kapanmadı, ofansif oynadı, pozisyon kovaladı, ama bu özelliğini
Gazişehir-Beşiktaş maçı sonrası yazdığım kritiğin başlığı, “Avcı ne yapsın” şeklindeydi... Vay sen misin, o başlığı atan! Sosyal medyadan çok tepki aldım.
Bu oyun görecili bir oyundur. Yani size göre, bana göre... Teknik adamlar, rakibi analiz eder, oyun sistemini belirler, taşları yerine koyarlar... Düdük çaldıktan sonra ise tüm sorumluluk saha içindeki aktörlerindir. Vida 6. dakikada kızarıyorsa, Avcı ne yapacak, kenardan kement mi atacak? Elneny dirsek yedikten sonra çenesi tutsa, Kayode atılacak, ama sinirlendi, rakibin kaval kemiğine tekmeyi bastı, o kızardı! İkisi de özür dilemiş, dileseler ne olur, giden üç puan var arkadaş!
Boyacı küpü mü?
Gelelim asıl konumuza; Beşiktaşlı arkadaşlar üzgün, gelecek adına umutsuzlar! Bakın, daha ligin 4. haftası, öyle karalar bağlamanın anlamı yok! Galatasaray transferde dünyayı harcadı, keza Fenerbahçe de öyle, aradaki puan farkı ise üç! İki takımın oynadıkları futbol da ortada! Geçtiğimiz sezon Beşiktaş 8 puan gerideydi, geldi, puan farkını kapadı, şampiyonluk yarışına ortak
Bu oyunun değişmez bir kuralı var, şartlar ne olursa olsun, sahada kalacaksın, arkadaşlarını yalnızlığa mahkum etmeyeceksiniz! Bu sözümüz elbette Vida’nın yanısıra Elneny’e! Vida’nın uluslararası tecrübesi var, oynadığı alan kritik, gelin görün ki, 6. dakikada Beşiktaş’ı kritik bir maçta yalnız bıraktı! Topu kontrol edemedi, olabilir... Kayode, Krauis ile karşı karşıya, Vida yanlışını kapatmak için rakibini bozuyor, buz gibi penaltı! Bırak kardeşim, bıraaak, gitsin gol olsun, takımını niye eksik bırakıyorsun?
Üstelik Avcı’nın onbir tercihi bence çok iyiyken, niye pişmiş aşa su katıyorsun Vida efendi! Bu sözlerim Elneny için de geçerlidir! Kartal’ın eksik kalması oyun düzenini alt-üst ederken, ilk yarıda bırakın pozisyon üretmeyi kalesinde müthiş tehlikeler yaşadı, Gazişehir’in iştahını kabarttı! Krauis çıkardıkları bir kenara, Gazişehir’in iki topu direkten döndü. Dememiz o ki, ilk yarıda fark bir değil, üç-dört olurdu. Yani, Gazişehir ilk yarıda maçı koparabilirdi, olmadı, bu da Kartal’ın en
Moldova maçından sonra soyunma odalarında çekilen o toplu fotoğrafa bakın, A Milli Takımımızın bugünkü başarısının en büyük belgesidir. Bu oyunda başarının temel taşı birlikteliktir, takımdaşlıktır. Fotoğraflara katılım, her geçen gün çığ gibi büyüyor.
Güneş duygusaldır
Efendim, Şenol Güneş hocamızın gerginliğinden dem vuruluyor. Şenol Hoca’yı yakinen tanırım, gerginliğinin temelinde hangi faktörlerin yattığını bilirim. O futbolcularına evlat gözüyle bakar. Elinin altında birbirinden değerli 26 oyuncu var. Hatta neredeyse aynı ayarda... Ne var ki sahaya çıkacak 11, üç de hamle şansın var.
Bakmayın Şenol hocanın gergin ifadesine... Yanılırsınız. Müthiş duygusal bir yapıya sahiptir. Duygusallığını asla dışarıya yansıtmaz, o gerginliğinin altında farklı şeyler aramayalım. Oynayamayan oyuncular için de üzüldüğünü adım gibi biliyorum, gerginliği de bundandır arkadaşlar.
Orada olmak isterdim
Fenerbahçe-Trabzonspor maçını anımsayın. Zorluk derecesi ve tansiyonu yüksek bir mücadeleye tanıklık ettik. Goller, kaçan fırsatlar beni zerre kadar ilgilendirmiyor. Ama maç bitiminde bir tabloya tanıklık ettim, “İşte bu” diye ayağa fırladım.
Arkadaşlarım şaşkın bakışlarla, “Ne oluyor abi, çıldırdın mı, niye bağırıyorsun?” dediler. Haklılar... Maç bitmiş, ben ayağa fırlıyorum!
Döndüm onlara, “Fırlarım arkadaş, fırlarım... Tabloyu görmüyor musunuz?” diye tepkimi dile getirdim. Ne var ki, bu cümlem onları tatmin etmedi, soru işareti dolu gözlerle beni izlemeye devam ettiler. “Yahu farkında değil misiniz, Emre Belözoğlu maç bitiminde Trabzonspor Kaptanı Sosa ile sarmaş dolaş... Bitmedi, yine kaptan Emre, teknik direktör Ünal Karaman’la birbirlerine sarıldılar” dedim. Hemen bir arkadaşım, üstelik Fenerbahçeli, “Eee ne olmuş, sarıldıysa?” şeklindeki sorusunda ses tonumu biraz daha yükselttim.
‘Hasret kaldık’
“Ne demek ne olmuş... 35 yıldır bu tip tablolara ülke olarak hasret
Beşiktaş’ın sorun yaratma üzerine eline kimse su dökemez! Quaresma, Kartal Yuvası’ndan koptu, Kasımpaşa’ya kanat çırptı ya, sokakta yürüyemez oldum! Sosyal yaşamda taraftarların Quaresma konusundaki sorularını yanıtlamaktan dilimde adeta tüy bitti! Kimin ne düşündüğü beni hiç ilgilendirmiyor, Q7 Kartal adına büyük kayıptır. O’nu çok ararlar çookkkk! Lens’e güvenenler, Quaresma’nın alternatifi gibi görüşlerin, ilerleyen haftalarda yanıldıklarını hep birlikte göreceğiz. Daha oyunun başı gördüğü sarı karta bakın! Hadi onu geçtik, Lens’in adam eksilttiğini, cezalanı içine isabetli ortalar yaptığını gören var mı? Q7’nin adrese teslim ortalarını anımsayın. Efendim Lens’in ilk yarı iki şutu var, çerçeve yerine kaleciye nişanladı, protestolar da birlikte geldi! .Onun tek alternatifi N’Koudou’dur, görünen köy kılavuz istemez. Adam geçmeleri, ortaları müthiş...
***
Evet, Kartal yabancı transferinde rötarlı gidiyor, N’Koudou’dan sonra