Biz gazeteciler halkın arasına karışırız, öyle oturduğumuz yerden ahkam kesmeyiz. Sokaktaki insanlarımızla diyalog kurarız, zaman zaman onların konuşmalarına kulak kabartırız.
Şu sıralarda Gelibolu'da bizim kulvarın gündemi tamamen Fenerbahçe'ye endeksli. Hani derler ya, "Bir söyle, bin ah işit" misali. Abartmıyorum, Fenerbahçe'ye gönül verenler, aynen yukarıdaki atasözümüz gibiler, bir göz yaşı dökmedikleri kalıyor!
Yakın dostlarım, "Mourinho imiş, olsa ne olur, olmasa ne olur. İsmail Kartal gitti de ne değişti Allah aşkına. Onun zamanında daha iyi futbol oynuyorduk. Mourinho, o kadar oyuncu aldı da ne oldu?" diyorlar. Valla, onların bu görüşüne katılmamak mümkün değil.
Mourihno farkınını bir türlü ortaya koyamadı! Galatasaray ile puan farkı beşe çıktı. Kapanır mı, olabilir, ama kayıp, kayıptır! Kaldı ki arkadaş, koca Fenerbahçe, üç puanı korumak için savunmasına yaslanır mı, tehlikelere davetiye çıkar mı, çıkarırmış demek!
Benim gözlemlerim ise şöyle;
Jose Mourinho rakipleri analiz etmekte sıkıntı yaşıyor, maçlarda fazla
Yazılı ve görsel medyada, A Milli Takım Teknik Direktörü Vincenzo Montella’yı eleştirenlerin sayısı az değil, olabilir! Neticede futbol göreceli bir oyundur, herkes farklı pencereden bakabilir, burada sıkıntı yok.
Örneğin forvetsiz oyun anlayışı eleştirilerde başı çekiyor! Ancak, güneşi de balçıkla sıvamayalım, İtalyan hoca başarılı bir grafik çiziyor, bunu pas geçemeyiz! Diyeceksiniz ki, ‘kadronun maşallahı var, müthiş yetenekli kramponları bünyesinde barındırıyor’ doğru... Gelin görün ki bu kadroyu kullanmak da ‘maharet’ ister. Ki Montella ‘sıfır’ forvetle oynasa da kazanıyor, skorlar onu haklı kılıyor.
İzlanda’yı tarihimizde ilk kez sahasında yenme başarısı gösterdik, buna ne diyeceksiniz? Üstelik o zeminde bırakın futbol oynamayı bir kenara ‘buz pateni’ yapılır! Bu tabloda hem zeminle, hem de rakiple mücadele etmek kolay mı sanıyorsunuz! Ay-yılldızlı ekibimiz, Reykjavik’te tarihi bir başarıya imza attı, geriye düştük, asla pes etmediler, son saniyeye kadar müthiş bir mücadele ortaya koydular,
Biraz karamsardım maç öncesinde ama millilerimiz tüm umutlarımızı gerçeğe dönüştürdü. Kim ne derse desin son yılların en yetenekli kadrosuna sahibiz. Kuşkusuz bunda en büyük faktör lejyoner futbolcularımızın sayısal üstünlüğüdür.
Montella bu açıdan çok şanslı. Ne var ki şu forvet işini ne Montella ne de biz çözebildik arkadaş! İzlanda karşısında ileri uçta bu kez Kerem’i gördük. Kerem hem rakipleriyle boğuşacak hem adam eksiltecek, pozisyon yaratacak, hem de goller atacak öyle mi? Onu özgür bırakın, istediği yerde oynasın, kafese kapatmayın, boş geçmez, tıpkı dün olduğu gibi...
Oskarsson’un şok golüne çabuk reaksiyon gösterdik. İzlanda’nın savunma duvarını kısa paslarla aşmaya çalıştık, kaptan Hakan’ın ceza alanı dışından bazukasını izledik, kaleci tokatladı. Arda yakaladığı pozisyonda çerçeveyi bulamadı. Baskıyı elden bırakmadık, ancak rakibin kontra toplarında kalemizde sıkıntılar yaşadık, neyse ki Uğurcan kritik kurtarışlar yaptı.
Ahh zemin ahhh! 54’te VAR
Ülkemize gelen yabancı teknik adamlar konusunda hassasım, ne de olsa yerliciyim, bundan da asla gocunmuyorum. Tabi ki yeni yabancı hocalar için kredim var, beklerim, biraz zamana bırakırım. Öyle dakika bir, budamam, kalemimi sivriltmem!
Benim asıl dikkatimi çeken Beşiktaş'ın hocası Giovanni van Bronckhorst... Özellikle oyuncu hamlelerine akıl, sır ermiyor! Nitekim, Gaziantep maçında bunu bir kez daha gördük İlk 11 tercihleri de bir tuhaf! Örneğin Ndour, boylu poslu, ama ağır ötesi. Onun yerine Salih Uçan sabaha kadar oynar, tekniği yüksek, en azından topu saklar bu birrr! Koca Beşiktaş, zamana oynar mı arkadaş? Eee sen hücumcularını kenara çekersen, rakibin savunması rahatlar, orta sahaya kadar çıkar, bu ikiii!
Muçi'nin takıma bir katkısı var mı, Semih ne güne duruyor, en azından rakip savunmayla boğuşur, bu üççç! Rafa Silva neredeyse her maçta dayak yiyor, en azından iki kişi onu marke ediyor, Kartal'ın golcüsü Immobile çıktıktan sonra rakip neredeyse oyunu tek kaleye çevirdi, etti mi size dörttt! Ne dersin sayın Giovanni
Beşiktaş’ın dış hatlar karnesi malum, zayıf! Ya iç hatlar? Namağlup yarışın içinde, pek de bırakacağa benzemiyor, tabii ki şimdilik!
Bakın, Paulista savunmanın en iyi ismi. Uduokhai ile uyum içinde, iyi bir ikili oluşturdular. Paulista nazara geldi, yerini Emirhan’a bıraktı. Genç futbolcu pek hata yapmadı, ancak Kartal Paulista’yı çok aradı! Özellikle ikinci yarıda rakibin müthiş baskısına direniş göstermek için büyük efor harcadılar... Taaa ki, 90+5’e kadar! Kaleci Mert ne yapsın, arkadaş kurtarmaktan yoruldu, ya o olmasaydı, Kartal’ın namağlup, ünvanını Gaziantep’te bırakması işten bile değildi!
Immobile kariyerinde ender penaltı kaçırdı, olabilir... Ancak Kartal’ın ileri uçta en büyük kozudur İtalyan golcü. Rakip savunmayla boğuşuyor, kritik girişimler yapıyor, Kartal’a penaltı kazandırıyor.
Zorlu deplasmanda 31’de kalabalık savunmanın arasına daldı, kaleci Dioudis çıktı, İtalyan futbolcuyu yere indirdi. VAR devreye girdi, hakem izledi, beyaz noktayı gösterdi. Immobile’nin belli ki bir alışkanlığı var,
Yıllardır, hakemlerin öne çıkmadığı, ağız tadıyla bir maç izlemeye hasret kaldık arkadaş! Kişisel olarak hakemlerle ilgili öyle kronikleşmiş bir takıntım yok. Hani, “Hakem de insan, hata yapar” düşüncesinden hep yola çıktık, çıkmasına da, sabır taşı çatladı, un ufak oldu birader!
Merak ediyorum, MHK o FIFA kokartını takarken hangi kriterleri öne çıkarıyor! Yahuu, adamın kokartı kocaman ama kuralları bilmiyor, bu nasıl iştir? VAR mı? Varlığı bile tartışılır hale geldi! Immobile’nin pozisyonunda neredesiniz, niye hakemi uyarmıyorsunuz? Penaltının ağa babası, ikili mücadele falan değil, adeta güreş, kafa kol, el ense ne varsa var, ama VAR yok!
Kulübedeki kaleci Ersin’in tepkisine sarı gösterdin değil mi, aferin sana! Ersin, kuralları senden daha iyi biliyor, tepkisi bunadır, eyyy Karaoğlan! Beşiktaş İkinci Başkanı Hüseyin Yücel maçtan sonra, “Beşiktaş olarak hem rakibi, hem de hakemi yenmek zorunda mıyız?” dedi. Valla mecbursunuz, başka çaresi yok sanırım!
Rotasyona evet ama omurgayla oynamamalı
Beşiktaş, UEFA Avrupa Ligi’ne iyi
Trabzonspor Fırtınası’nın yerinde ‘yeller’ esiyor!... Yabancı ve yerli tam tamına 13 transfer yapıldı. Bordo-mavili ekibin fotoğrafına bakıyorum, negatif ötesi, gelecek adına S.O.S sinyalleri veriyor!
Şenol Güneş’in bu görevi üstlenmesi müthiş bir özveridir. Başka bir deyişle Güneş, taşın altına elini değil adeta gövdesini koydu! O yuvadan yetişti, ekmeğini yedi, suyunu içti. Ahde vefadır bunun adı.
Güneş hocanın zorlukları aşacak tecrübesi var, var olmasına da, elinin altındaki kadroyla yetinmek zorunda. Ta ki ara transfere kadar!
Bordo-mavili ekip evet üretiyor, ama atamıyor!
Peki kardeşim, Paul Onuachu’yu niye kadroda tutamadınız?
Evet, kiralık idi, tamam. Eee onca yabancıya verdiğiniz bonservis bedelini Onuachu’ya yatırsanız fena mı olurdu? Bitmedi, Alexander Sörloth ve Andreas Cornelius’un Trabzon’la yolları kesişti, müthiş bir performans ortaya koydular, sonra Avrupa’ya kanat çırptılar...
‘Kaçan balık, büyük olur’ derler büyüklerimiz. Trabzonspor’un elinden kaçırdıkları da çok
Bir deyim var, “Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olmak” diye...
Bu deyiş, Beşiktaş’la müthiş örtüşüyor. Niye mi?Sahanda, taraftar desteğiyle üç puana, yani ofansif oynamaya eyvallah... Ancak, savunmayı boşlarsanız, evdeki ‘bulgurdan’ da olursunuz! Yani kontra topları gözden kaçırmayacaksınız.
Rakip de boş durmuyor...
İki sıcak örnek... 12’de Caner Erkin’in uzun pasıyla buluşan Thiam, Uduokhai’yi geçti, vurdu, Mert, iki hamlede durdurdu. Bu birrr...
17’de bu kez Saiz, savunmanın arasında sert vurdu, Mert kornere tokatladı... Etti mi size ikiiii...
Tecrübeli eldiven arkadaşlarına kızdı, yerden göğe kadar haklı... Kritik yerde o pozisyonda vurdurmayacaksınız arkadaş... Mert, o iki pozisyonu kurtarmasaydı, haaa işi bu ancak, evde ne bulgur kalırdı, ne de darı!
Rachica’yi beğenirim. Çabuk ve teknik... Bal yapmayan arı gibiydi düne kadar! Sağ kulvarı müthiş kullandı, kovan balla doldu. 20’de Mario’nun asistini golle taçlandırdı, hem takımı hem de tribünleri rahatlattı.