Belma Akçura

Belma Akçura

bakcura@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Kırk yıl… Dört kuşak… 

Binlerce insan kaybı, milyonlarca travma… 

Kuşaktan kuşağa aktarılan acılar, kayıplar yarım kalmış hayatlar… 

Türkiye Cumhuriyeti tarihinde hiçbir mesele bu kadar uzun süre hem devleti hem toplumu bu denli derinden yıpratmadı. 

Ve şimdi, bu savaşın sona ermesi yönünde bir süredir dikkat çekici adımlar atılıyor. 

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin başlattığı, Öcalan’ın “silah bırak ve kendini feshet” çağrısı sonrası beklenen PKK kongresi gerçekleşti. 

Süreç yeterince şeffaf olmayabilir, güven vermeyebilir. Ama umut? O hep var. 

Haberin Devamı

Kongrede nasıl bir yol haritası belirlendiğini henüz tüm ayrıntılarıyla bilmiyoruz ama bu Türkiye siyasal tarihinin kırılma anları açısından da not edilmeli. 

***

“Süreci Bahçeli’nin başlatmış olması, yalnızca bir partinin ideolojik dönüşümünü değil, aynı zamanda milliyetçilik algısındaki değişimi de gösterebilir mi?” 

1990’lı yıllarda MHP, diğer partilerin “Kürt sorununu nasıl çözeriz?” diye rapor hazırladığı bir dönemde, “Kürtler MHP hakkında ne düşünüyor?” diye kendi içinde sorgulayan bir yapıydı. 

Bugün ise, aynı siyasi yapı, silahların bırakılması yönünde ilk kez bu kadar net bir tutum sergiliyor. 

Dolayısıyla Bahçeli’nin çıkışının iki yönü var: 

İlki; örgüte doğrudan bir çağrı yapılması. Bu, çözüm süreci döneminde bile sınırlı kullanılan bir dildi. 

İkincisi; bu çağrının milliyetçi bir aktör eliyle yapılması. 

Dolayısıyla Bahçeli’nin çağrısı milliyetçi seçmene bir şeyin değiştiğini göstermek değil, değişimin ‘kontrol altında’ olduğunu anlatmak içindir. 

Elbette bu değişimin nedenleri sorgulanabilir, hatta kuşkuyla karşılanabilir. Ama bu sorgu barışın önüne geçmemeli. Bu topraklarda artık ölüm değil, söz kazanmalı. 

***

Elbette zorlu bir süreç. 

Kongreden doğrudan bir “fesih” kararı çıkması beklenmemeli. Ancak örgütün yeni bir pozisyon arayışına girdiği de bir gerçek. 

IRA örneğinde olduğu gibi barış kolay gelmez, ama mümkündür 

Britanya ile IRA arasında yıllar süren çatışmalar, acılar ve yıkımların ardından 1998’de bir anlaşmayla bir dönemi kapattı. 

Haberin Devamı

Bu süreçte İngiltere devlet aklı, bastırmakla yetinmeyip siyasi çözüm yollarını da açık tuttu. 

IRA da silahlı mücadeleden siyasi mücadeleye geçişi kabul etti. 

Silahlar, uluslararası heyetlerce gözetilerek imha edildi. 

Bugün Kuzey İrlanda hâlâ sancılı ama barış sürdürülebilir. 

***

Türkiye’de benzer bir yol mümkün mü? 

PKK’nın silahları tamamen bırakması, feshi, Suriye’deki uzantılarından vazgeçmesi gibi taleplerin karşılık bulması yalnızca örgütsel değil, jeopolitik meselelere dayanıyor. 

Ancak süreç bir kez başladıysa, toplumun her kesimi bu kapının kapatılmaması için sorumluluk almalı. 

Barış, kusursuz bir mutabakat değil; eksik, tartışmalı ama sürdürülebilir bir uzlaşmadır. 

Milliyetçilik ise, “öteki”yle birlikte yaşama iradesi geliştikçe dönüşür. 

Aksi halde bu topraklar, aynı acıyı, aynı kör inadın içinde yeniden ve yeniden üretir. 

*** 

Bugün milliyetçi kimlikler, barışın taşıyıcısı olabilir mi? 

Neden olmasın. Dönüşüm, ancak kendi sabitlerini sorgulayabilen ideolojilerde gerçekleşir. 

Haberin Devamı

Milliyetçiliğin, kapsayıcı ve barışçıl bir zemine oturması, birlikte yaşama iradesini güçlendirebilir. 

Eski hikayedir: Baba oğluna ‘oyalanması’ için paramparça bir dünya haritası verir, “Bunu eski haline getir” der. Çocuk çok kısa sürede tamamlar. Baba şaşkın “Nasıl başardın?” diye sorar. Çocuk, “Arkasında insan resmi vardı,” der. “İnsanı birleştirince dünya da düzeldi.” 

Elbette güvenmek zor, elbette kuşkular haklı. 

Ama tarih bazen, zorunlulukların yarattığı ihtimallerden de barış çıkarır. 

Belki de bugün, ilk kez, “insanı birleştirerek” bu hikâyeyi birlikte yeniden yazma şansına yakınız.