Belma Akçura

Belma Akçura

bakcura@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Albert Camus ‘’Bir ülkeyi tanımak istiyorsanız, o ülkede insanların nasıl öldüğüne bakın.” der. Bu sözü şöyle de söylemek mümkün mü bilmiyorum, ama belki de bir ülkeyi tanımak için o ülkede öncelikle çocuklara neler yapıldığına bakmak gerekir diye düşünüyorum. Bu ülkede her türlü şiddete maruz kalan çocuklar büyümüyor; Bu çocukları ‘elbirliği’ ile ya öldürüyoruz ya da ömür boyu ‘sakat’ bırakıyoruz...

Terör kurbanı çocuklar

Doğu ve Güneydoğu’da çözüm sürecinin bitmesiyle başlayan çatışmalı ortamdan en çok çocukların etkilendiğini; 58 çocuğun hayatını kaybettiğini, 56’yı aşkın çocuğun sakat kaldığını, binlerce çocuğun da okula gidemez hale gelmesine neden olunduğunu biliyor muydunuz?

Haberin Devamı

Oysa devlet, şiddet ve silâhlı çatışma koşullarında uluslararası hukukun insanî kurallarına uymak ve uyulmasını sağlamak zorunda. Çocukların yaşama ve korunma hakları başta olmak üzere tüm haklarını ve güvenliklerini güvence altına almak, zarar gören bütün çocukların beden ve ruh sağlığını korumak ve bundan sonraki yaşamlarında bu sürecin olumsuz etkilerini en aza indirmek için önlem almak görevi bulunmaktadır.

Türkiye’de Kadın, Engelli ve Çocuk Ombudsmanı Serpil Çakın ’ın bu konudaki çalışmalarının medyaya yeterince yansımaması düşündürücüdür. Üstelik Çakın özellikle çocukların uğradıkları haksızlıklar karşısında onların sesi olma görevini bu kadar başarıyla yürütürken. Medya ise bu konuda ‘tasını tarağını toplamış emekliler’ gibi davranıyor. Eğer bugün bu çocukları koruyacak mekanizmaları harekete geçirip barışa hizmet eden toplumsal algıyı yaratamazsak, bu çocuklar çatışma ortamlarından çekilip çıkartılmazsa yarın terörün nedenlerini yeniden masaya yatırmak zorunda kalacağız.

Çocuklar ‘aile’ kurbanı

Çocukların dramı bununla da bitmiyor. Aile içi tacizlerin ve şiddetin de en çok zarar göreni yine çocuklar oluyor.

Bundan iki yıl önce taciz ve tecavüze uğrayan ve adli mercilere yansıyan çocuk sayısının 70 bini bulması gibi...

Bu aynı zaman da ruh sağlığını yitirmiş bir toplumla karşı karşıya kaldığımızın da bir göstergesidir.

Haberin Devamı

Medyaya yansıyanlara bakalım: Çocuklarını taciz eden, öldüren babalar, bu tacizleri kameraya çeken, oğlunu kulakları çirkin diye öldüren, çocuklarını delirmiş gibi döven anneler.. .

Okurumuz Sema Denizli şöyle diyor: Bir annenin çocuklarına uyguladığı şiddeti internet sitesinde “İzlemek için tıklayın” başlığıyla görünce şok oldum. Biz bu şiddeti izleyince ne olacak? Çocuklara yapılan bir zulmü izletmenin mantığı nedir? Milliyet de haberi verirken “Tüyler ürperten öz anne dehşeti” başlığını atmış. Yani üvey anne yapsa anlarız ama öz anne nasıl yapar demeye mi getiriliyor. Bir eğitim bilimci olarak size sadece şunu sorabilirim: Sağlıksız ruh hastası bu kadınların çocuklarına uyguladığı şiddeti “öz anne” “üvey anne” ifadeleriyle vermek sorunu normalleştirmek, anne algısını ayrıştırmaktır. Normal bir insan çocuğa şiddet uygular mı? Sizler olaylar karşısında ürperirken, biz de ‘tıklayın izleyin’ diye bu tür haberleri veriş biçiminizden ürperiyoruz.

Avrupa çözüm üretiyor

Haberin Devamı

Avrupa’da da sorun farklı değil. Ama mağdur edilen çocuklarla ilgili sorunu ele alış, haberi sunuş biçimleri kesinlikle farklı. Örneğin geçtiğimiz yıl Avrupa’da her 10 çocuktan birisinin, aile içi şiddette maruz kaldığı ortaya çıkınca 33 ülkeden 41 Ombudsman, artan çocuk istismarını ele almak için bir araya geldi. Avrupa basını bu çocukları teşhir etmiyor ama bu tür toplantılarda alınan kararları ayrıntılarıyla kamuoyuyla paylaşıyor: çocuk kurbanların sayısının yüzde 25 oranında nasıl azaltılabileceği, gelecek 10 yılda çocuk istismarının azaltılmasına dönük önlemlerin neler olabileceği üzerinde duruyor.

Avrupa basınına göre; çocuk hakları ihlali sadece büyüklüğü ile değil, etkisiyle de önemli bir sorun. Biz ise sorunu hala istatistiklerle anlatmayı seviyoruz... 7 bin çocuk tecavüze uğradı, son 10 yılda cinsel istismara uğrayan çocuk sayısı 250 bin...” diyerek

Sonuç; çocukları şiddetten koruyacak önlemleri, çözüm önerilerini yazmadığımız sürece “Çocuk şiddeti ve istismarı bu yıl da şu kadar arttı...” deme ihtimalimiz yüksek olacak...