En karanlık YÜZÜMÜZ!

31 Temmuz 2022

Çocuk dokuz yaşında...

Babayı tanımadı. Anneyle yaşamadı. Nasıl hangi koşullarda büyütüldüğünü bilmiyoruz. Anneyle tek bir kare fotoğrafı yok. 6 yaşına kadar anneannesi baktı. Okula gönderilmedi. Üç yıl önce anneanne ölünce teyze tarafından kaçırıldı. Ve bu çocuk, fırlatılıp bir köşeye atılan değersiz bir eşya gibi, teyzenin çöple doldurduğu evin kilitli olan odasında bulundu...

Bu çocuğun dışkıyla, yiyecek artıklarıyla, çöple dolu bir odada bulunduğu anı gösteren fotoğrafı kanımca ülkenin en ‘kanlı’ fotoğrafı... O fotoğraf akli dengelerini yitirmiş, nefret dolu, hastalanmış bir toplumun duygularının ve kurumsal çürümüşlüğünün de dışa vurumu.

Medya haberi “vicdansız teyze” olarak verdi. Çocuğunu terk edip başka bir şehre yerleşen annenin çocuğunun kaçırıldığı iddialarını yazmakla yetindi, iddiaları araştırmadı, ilgili kurumlara soru sormadı. Dolayısıyla iki kız kardeşin ve çocuğun hikayesini tam olarak bilmiyoruz. Ama şunu biliyoruz, küçücük bir

Yazının Devamı

Medyada 24 Temmuz

24 Temmuz 2022

Haber peşinde koşuşturan meslektaşlarımın kendim de dâhil, zaman zaman umutsuzluğa kapıldığı anlar oldu. Çünkü bir gazeteci için en kötü şey, onca emek verdiği bir haberin sansüre uğramasıdır. Ama bundan daha da kötü olanı gazetecinin kendi haberini kendisinin sansürlemesidir. “Nasıl olsa yayımlamazlar” algısıyla haberi görmemek, yok saymak, araştırmamak, sümen altı etmek hemen her dönemde mesleği kemiren vahim bir soruna dönüştü.

Oysa basın tarihi, en zor koşullarda bile mesleğini hakkıyla yapan, toplumsal hafızamızda yer edinmiş muazzam gazeteciler armağan etti bize. Onlar gerçeklerin peşinden koştuğu için öldürüldü, hapse atıldı, itibarsızlaştırıldı, işten çıkarıldı ama yazmaktan asla vazgeçmeyen gazetecilerdi. Abdi İpekçi, Uğur Mumcu, Hrant Dink başta olmak üzere yüzlerce aydın, yazar, gazetecinin öldürülmesinin acısını yaşadık. Tabii bazen onlara rağmen tarih zamanın koşullarına yenik düşebiliyor. Anlam ve önemini yitiriyor. Türkiye medyasında “24 Temmuz” böyle bir

Yazının Devamı

‘Katliam’ın fotoğrafı

17 Temmuz 2022

 Gazetecilere yönelik bağımsız bir dijital platform olan Journo, ABD’de Harvard Kennedy Okulu’nun yayımladığı Journalists’ Resource’da yer alan “Medya katliam görüntülerini yayımlamalı mı?” sorusuna yanıt arayan bir çalışmaya yer verdi. Bu, özellikle ABD’deki son katliamların ardından medyanın içinde alevlenen tartışma. Bir grup gazeteci ve akademisyen, kanlı görüntülerin toplumu şoke edip harekete geçirdiğini, silah denetimlerinin artırılması için siyasetçilerin harekete geçirilmesi için bu toplumsal şokta kamu yararı olduğunu savunuyor. İkinci gruptakiler ise bu tür görüntülerin toplumu katliamlara karşı hissizleştirdiğini, “akla hayale gelmez bir şiddeti normalleştirdiğini” savunuyor. Bu görüştekilere göre katliam görüntüleri, gelecekte benzer silahlı saldırılara girişebilecek kişileri de tetikleyebilir. Journalists’ Resource’e göre, “Katliam görüntüleri yayımlanmalı mı yayımlanmamalı mı?” sorusuna doğru ve sağlıklı yanıt alabilmek

Yazının Devamı

Dünya burnundan soluyor!

10 Temmuz 2022

Dünyanın hemen her yerinde insanlar; varoluşunu tehdit eden, kendisini yok sayan, eziyet eden, açlığa, eşitsiz, adaletsiz, hukuksuz bir yaşama, dünyanın yok edilişine, her türlü haksızlığa karşı çıkmak ister. Protesto ederek, sesini yükselterek. İnsanlık onuru bunu gerektirdiği için… Fakat içinde bulunduğumuz çağ, bu “haykırışa” izin vermiyor. Her haykırış teknolojinin duvarına çarpıp geri dönüyor, insanı giderek daha fazla yalnızlaştırıyor. Son araştırmalara göre, dünyanın ruhen dibe vurması boşuna değil. Hayatın seyircisi durumuna düşen ya da dışına itilen insanlar artık daha endişeli, daha stresli. Öfke ise her yerde! 

Gallup araştırma şirketinin yayınladığı “Dünya Duygu Haritası” bunu kanıtlar nitelikte. 116 ülkede yaklaşık 160 bin kişinin katıldığı araştırmaya göre, dünya hiç olmadığı kadar mutsuz ve stresli. 

Türkiye’de de durum farklı değil. Her gün bir olay: “Markette tartıştığı ortağını boğazından bıçakladı. Kira artırımı nedeniyle kavga ettiği ev sahibini silahla göğsünden

Yazının Devamı

AİHM ve mülteciler

3 Temmuz 2022

Türkiye’nin kaderine bak! 4 milyon Suriye vatandaşına kapılarını açtığı için iç politikada muhalefetin ağır eleştirilerine hedef olurken, Suriyeli bir mülteciyi “zorla” sınır dışı ettiği gerekçesiyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Türkiye’yi, 12 bin 250 euro tazminat ödemeye mahkûm etti.

Medya kararı sorgulamadı. Bazı yayın organları, söz konusu mahkemenin, “sınır dışı edilen mültecinin kelepçelenerek sözleşmeye aykırı bir muamele riskine maruz bırakıldığı ve Suriye’ye geri gönderilmeye itiraz edememesi nedeniyle etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine” yönelik gerekçeli kararını yazmakla yetindi. Oysa son dönemde mültecilerle ilgili medyada yer alan haberler, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin mültecilerle ilgili kararlarının hukuki zeminden çok siyasi olup olmadığını sorgulamayı da gerekli kılıyor.

Çünkü biliyoruz ki; mülteciler küresel dünyanın trajedisi olduğu halde, AB’nin Türkiye ile yaptığı anlaşma, Avrupa’nın kapılarını mültecilere kapatarak sorumluluğu

Yazının Devamı

Hiç şaşırmadım!

26 Haziran 2022

Çocuklara istismarı normalleştiren, kızına, torununa tecavüz edeni serbest bırakan, karısını, sevgilisini öldürene iyi hal uygulayan bir yargı; genç bir kadını önce boğan, hayattayken bir varile sokup yakan ve üzerine beton döken bir adamı da elbette “haksız tahrik” indirimiyle ödüllendirecekti! Öyle de oldu.

Üniversite öğrencisi Pınar Gültekin’i öldüren Cemal Metin Avcı, önce ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırıldı, sonra cezası “haksız tahrik” uygulanarak 23 yıla indirildi. Yani 14 yıl yatıp çıkacak. Çünkü yargı, kararlarını çoğu kez hukuka göre değil, kadınları aşağılayan mevcut baskın zihniyete göre veriyor. Öyle olmasa bir mahkeme hem tasarlayarak öldürmekten ceza verip hem de haksız tahrik indirimi uygulayabilir mi? Mahkemenin cinayeti itiraf eden bu sanığa neden “haksız tahrik” indirimi uyguladığını bilmiyoruz, ama hukukta haksız tahrikin ne anlama geldiğini biliyoruz. Hukuk, haksız tahrik için, “suçu işleyene karşı mağdurun da aynı türden bir saldırıda

Yazının Devamı

Neydi ne oldu!

19 Haziran 2022

Tarihten gelen kültürel bir mirasın aslına uygun yapılmamasının bir sorumluluğu olmalı. Medya da bu yenileme çalışmalarının
takipçisi olmalı

Yıllardır yazıyoruz ama nafile. Türkiye’de daha kaç tarihi yapı “restorasyon” adı altında deforme edilecek bilemiyorum. Ama istikrarlı bir biçimde tarihi eserlerimiz yok ediliyor. Mermerle kaplanacak yere beton döküyorlar. Tarihi kapıları onarmak yerine otomatik kapı takıyorlar. Tavanları camlarla çeviriyorlar; dörtgen, sekizgen yapıları bozuyorlar. Oymalı sütunları kazıyorlar. Estetik kaygıları da yok. Tamamen kendi kafalarına göre takılıyorlar. Yani aslına uygun olmayan o kadar çok “restorasyon” çalışması var ki, hangisini yazarsanız yazın, sonucu değiştiremiyorsunuz. 

Medyada restorasyon haberleri artık yorum ve araştırmayı da gerekli kılıyor. Tarihten gelen kültürel bir mirasın aslına uygun yapılmamasının gerek ilgili bakanlıklar gerekse restorasyonu gerçekleştiren firmalar bakımından da bir sorumluluğu olmalı. Kınamak ya da eserin ne hale geldiğini yazmak yetmiyor. Tarihi ve kültürel dokuyu

Yazının Devamı

Medya varsa ilkeleriyle var!

12 Haziran 2022

1970’li yıllarda TRT’de haberler başladığında babam ve annem “Ajans başladı” diyerek evde dikkatleri dağıtacak tek bir gürültüye, sese izin vermezdi. Haber spikerlerinin sunumunda, tarafsızlıklarını koruyan ciddi tonlama, haberi kamuoyunda daha da önemli hale getiriyordu. 1980’li yıllarda muhabir olarak işe başladığımda, çeşitli haber kaynaklarının ve kamuoyunun habere bakışı, muhabirlere atfedilen itibarın da önemli bir göstergesi sayılırdı. Muhabirlik doğru bilgiye ulaşmak isteyen kamuoyu için büyük bir önem arz ediyordu, çünkü muhabir haber demekti. Fakat yıllar içinde herkesin köşe yazarlığına soyunduğu bu mecrada muhabirlik geri plana itildi. Muhabirlik bilinçli olarak itibar suikastına uğratıldı. Muhabirlerden beslenen ve siyasete angaje olmuş bazı köşe yazarlarının ücret politikasını belirlemeleri, muhabirlerin haberciliğini sekteye uğrattı. Muhabirler de hak mücadelelerinde meslek örgütleri tarafından yalnız bırakıldı. 

***

Bugün Turgay Olcayto başkanlığındaki Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, mesleğin kaybettiği

Yazının Devamı