İyi insan en iyi haberdir!

13 Kasım 2022

Dünya medyasının önemli bir bölümü haberi “sorun” gibi algılıyor. Öyle ki; savaşlar, çatışmalar, diplomatik krizler, doğal felaketler, siyasal, ekonomik, toplumsal olaylar haber bültenlerinin neredeyse vazgeçilmezi. Medyanın “sorun varsa haber var” yaklaşımı haliyle okurda da endişe, kaygı, stres yaratıyor. Sadece okurda da değil, mevcut haberlere bakınca hepimiz benzer travmaları yaşıyoruz. “Dünya kötüye gidiyor ve yaşamda iyi olan şeyler tek tek yok oluyor” gibi bir ruh haliyle hep beraber karamsarlığa, umutsuzluğa doğru sürükleniyoruz.

***

Peki, iyi haber hiç mi yok? Son bir haftalık haberleri toparladım. Çoğu insanda “uçurumun kenarında” izlenimi yaratan, öfkesi bol, şiddeti tırmanışta, “kan revan” olmuş haberler… Oysa bugün Dünya İyilik Günü… Medyanın sadece sorunların değil, çözümün de bir parçası olabilmesi için bundan daha iyi bir hatırlatma olabilir mi? Ve ne acıdır ki, iyiliği bile hatırlamak ya da hatırlatmak durumunda kaldığımız bir çağda

Yazının Devamı

Budalaca bir eylem

6 Kasım 2022

Meslek hayatım boyunca; toplumsal bilinci yaratmak, hükümetleri, iş dünyasını, bürokrasiyi, güç odaklarını uyarmak amacıyla yapılan çok sayıda eyleme tanıklık ettim. Bazı eylemler; insana ses olduğunda, çığlık olduğunda, sizi kendinizle ve dünyayla yüzleştirdiğinde anlam kazanır. Amerikalı fotoğrafçı Gregg Segal’in küresel kirliliğe dikkat çekmek için “7 Günlük Çöp” adlı projesi bence bu sesi duymamızı, kendimizle yüzleşmemizi sağlamıştı. Farklı sosyal çevrelerden gelen insanları bir haftalık çöpleriyle buluşturması, çevreye verdiğimiz zararı düşünmemiz açısından hayli önemli bir çalışmaydı.

Bir sanatçının eseri ile bir aktivistin eylemi arasında daima düşünsel bir tutarlılık vardır. Fakat son günlerde bazı çevre aktivistlerinin çevre sorunlarına dikkat çekmek için Van Gogh, Monet, Vermeer gibi sanatçıların eserlerini hedef alan saldırgan eylemlerini hiçbir yere oturtamıyorum. Sanki cehalet, altın çağını yaşıyor.

Yazının Devamı

Medeniyete kılıç sallayanlar

30 Ekim 2022

Bazı gelişmiş toplumlara bakıyorsunuz; ellerinde muazzam cihazlar, son derece komplike aletlerle yepyeni buluşlardan söz ediyorlar. İnanılmaz bir teknolojiyle kendi geleceklerini inşa etmenin peşindeler. Biz ne yapıyoruz? Elimizde bir kılıç, sağa sola sallayıp, iki ucunun da ne kadar keskin olduğunu anlatıyoruz. Huzursuzluktan ve kaostan besleniyoruz. Son dönemde kılıca ilginin artması da bundan. Üstelik bu ilgi sanki tarihe, tarihten gelen simgelere duyulan bir merak gibi görünse de bunun zamanla bir güç gösterisine, bir silaha dönüşeceğinin de gayet bilincindeyiz.

***

Hatırlarsanız; genç bir kızın, sokak ortasında hiç tanımadığı bir kişi tarafından samuray kılıcıyla öldürülmesinin üzerinden tam bir yıl geçti. Kimsenin bu olayı unuttuğunu sanmıyorum. Çünkü bu trajik ölüm ülkeyi ayağa kaldırdı. Siyasiler kılıcın kanunen satışı “yasak” dedi. Medya buna rağmen kılıç satışlarındaki artışa dikkati çekti. Makam odalarında, iş yerlerinde, birbirlerine kılıç hediye edenler, kılıçla poz verenler, kılıcı alanlar, satanlar

Yazının Devamı

Hem kusurlu hem ihmalkâr!

23 Ekim 2022

Gökyüzü hep bulanıktı, hep gri. Başında bareti, elinde feneri, kazması ve küreğiyle güne, gün ağarmadan başlayan maden işçilerinin şehrinde büyüdüm. Belki de bu nedenle ne zaman maden ocaklarında bir felaket yaşansa bütün o felaketleri dönüp yeniden hatırlatmak isterim. Zonguldak’ı, Kozlu’yu, Soma’yı, Ermenek’i, Bartın’ı… Bir ülkenin madenciler tarihinin neden her defasında felaketler tarihi gibi tekerrür ettiğini anlayabilmek için belki de.

***

Hem kusurlu hem ihmalkârız. Sorun istemiyoruz. Sorun varsa da yok sayıyoruz. Bu yüzden önlemini almadığımız, yatırım yapmadığımız, çözümsüz bıraktığımız her iş bir felakete dönüşüyor, her felaket de en fazla iki gün konuşabileceğimiz bir mesele haline getiriliyor.

Felaketlere ilişkin bütün zamanların metni, haberi, kurgusu, dili, içeriği hep aynı. Tek yapacağımız şey; Karaelmas’ı silip yerine Yeni Çeltik yazmak. Kozlu’yu sil Ermenek, Ermenek’i sil Soma, Soma’yı sil Amasra… Sonra 1940’lardan

Yazının Devamı

Kötülüğü eğlence sanmak

16 Ekim 2022

Türkiye’nin gündemi sürekli değişiyor. Bir olayla ilgili bir durum tespiti yapmak ya da gelişmeleri değerlendirmek ya da bir çözüm üretmek mümkün değil. Anında başka bir olay patlak veriyor. İşin tuhaf yanı “farklı” gibi görünen hep “aynı” olaylar. Ortak noktaları kötülük! İsimler değişiyor, tarihler değişiyor, mekan değişiyor, olayların nedeni, niçini, nasılı değişiyor ama olayın kendisi değişmiyor.

Birkaç gündür sosyal medyada paylaşılan, zaman zaman yazılı ve görsel basında da yer bulan birkaç dakikalık, 100’e yakın video izledim. Çoğu mobeselere yakalanmış, bıçaklı, sopalı, silahlı çığırından çıkmış insanların sudan sebeplerle yol açtıkları şiddet üzerine. Bir kısmı da insanları aşağılayarak komiklik yaptığını sananları konu alan videolar.

***

Mesela medyada da geniş yer bulan, yoğun bakımda yaşlı bir kadının yüzüne para fırlatarak, onu aşağılayan, dalga geçen sağlık personelinin videosu. İzlediğim şey Mevlana Celaleddin-i Rumi’nin “Bir insanın nasıl

Yazının Devamı

Saklı tarih!

9 Ekim 2022

1960 darbesinden hemen sonra Cumhurbaşkanı Celal Bayar ve Başbakan Adnan Menderes dâhil tüm Demokrat Partililer Yassıada’ya gönderildi ve Türkiye için, 14 Ekim sabahı kendi başbakanını asacak bir süreç başladı.

592 sanık, bin 68 tanık ve 150 bin izleniyle…

62 yıl önce Yassıada’da kurulan mahkeme, suçlamaları 19 ayrı dava dosyasıyla gündemine aldı: Anayasa’yı İhlal Davası, Köpek Davası, Bebek Davası, Zimmet ve İrtikap Suçlamaları, Radyo Suistimali Davası, Örtülü Ödenek Davası, Kayseri Olayları Davası diyerek.

11 ay süren yargılamalar üç idam, onlarca yıllık hapis cezası ve memuriyetten men edilmelerle kapandı. Başbakan Adnan Menderes, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan idam edildi. Cumhurbaşkanı Celal Bayar’a ve partinin diğer ileri gelenlerine ise hapis cezaları verildi.

***

Duruşmalar süresince basın, sadece davayı ve idamları haklı çıkaracak bir propaganda aracına dönüştürüldü. Tutanaklar olmadan haberler yapıldı. İddialar araştırılmadan, gerçekmiş gibi yazıldı. 10

Yazının Devamı

Boş koltuk!

2 Ekim 2022

1950’ler…

Amerika’da siyahilerin aşağılandığı, zulme uğradığı daha da önemlisi yok sayıldığı yıllar… O tarihlerde siyahi Eugene Allen’ın, 34 yıl boyunca Beyaz Saray’da “başkanların hizmetkârı” olarak kalmasındaki “başarısı”nın sırrı nedir bilir misiniz? Allen’a nasıl hizmet edeceği öğretilmişti: “Oda sen varken bile boş olmalı…” denilerek. 1980’li yılların ortasına kadar Allen, sekiz devlet başkanı gördü; O varken bile oda boş olduğu için. Yıllar sonra siyahiler protesto gösterileriyle haklarını tek tek almaya başladığında, Allen da Başkan Ronald Reagan’ın Helmut Kohl onuruna Beyaz Saray’da verdiği davetin artık hizmetkârı değil, “en görünür” konuğu olarak o masaya oturacaktı.

***

Bugün şeriat hükümleriyle yönetilen ülkelerin “zencisi” ise kadınlar… İran, Sudan, Afganistan gibi ülkelere bakın. İslamiyet ile alakası olmayan hükümlerle bu çağa yakışmayan bir rejimi, ülkenin bütün kadınlarını “görünmez” kılarak

Yazının Devamı

Bilgi ekosistemi çözüm planı

25 Eylül 2022

Demokrasinin ve kalıcı barışın ön koşulu olan ifade özgürlüğünü koruma çabalarından dolayı Nobel Barış Ödülü’ne layık görünen gazeteciler Maria Ressa ve Dmitry Muratov, gazeteciliği desteklemek ve dezenformasyonla mücadele etmek için 113 imzacıyla on maddelik bilgi ekosistemi çözüm planı hazırladı. Oslo Nobel Barış Merkezi’nde gerçekleşen İfade Özgürlüğü Konferansı’nda sunulan metin, günümüz teknolojisinin toplumları ileriye taşıma potansiyeli, baskın internet platformlarının iş modelleri ve tasarımlarının sonuçları üzerine. Metin insanlığın ilerlemesi için teknolojinin birkaç kişinin zenginliği ve gücü için değil, herkesin hak ve özgürlüklerini ileriye taşımak için kullanılmasının önemine vurgu yapıyor. Büyük teknoloji şirketlerinin iş modellerinin tahrif ettiği bilgi ekosisteminin karşı karşıya kaldığı varoluşsal tehdide karşı sunulan çözüm önerileri şöyle:

*Teknoloji şirketlerinin, kamuya açıklanması gereken bağımsız

Yazının Devamı