Hiç rahat durmuyor. Saha içinde bekleneni vermiş değil. En azından bu hayal kırıklığının yanına hüznü ve sessizliği koyup kulübünde ve taraftarlar nezdinde saygıdeğer bir kimlik sergileyebilirdi. Olmadı.
Çok Özel Biri, Fenerbahçe futbol takımını çalıştırmakta, hazırlamakta, oynatmakta adına ve tecrübesine uygun sonuçlar sağlayabilirdi. O da olmadı. Derbilerde de güler yüzlü, sevinç yaratacak başarıyı gösterdi mi? Hayır. Uğradığı yenilgilerden sonra davranış bozuklukları gösterdi.
Jose Mario dos Santos Mourinho Felix... Futbol dünyasında şok yaratan başarılarının sonrasında, günümüzde insanları hayal kırıklığına uğratan, üzen ve kızdıran inanılmaz yanlışlar sergiliyor.
Kariyerinin Türkiye bölümünde Fenerbahçe Teknik Direktörü olarak “tuhaflıklarıyla” hatırlanacak.
Dr. Taner Karaman’ın Gümüşhane Üniversitesi İletişim Fakültesi’ne sunduğu makalesine bakalım: Buruk’un burnunu sıkma: (BBC News 2025)“Galatasaray’ın Fenerbahçe’yi mağlup ettiği derbi
Sezon bitmeden muhteşem maceranın sonunu gördük: Galatasaray 25. kez Süper Lig şampiyonu oldu.
Futbolumuzdaki sürdürülebilir gelişmenin örneği, milyonlarca taraftarın yüreği… Yönetim aklının devreye girdiği, en iyileri bir araya toplayarak en değerli takımı oluşturmayı başardığı bir maceranın “yalnız” kahramanıydı Galatasaray.
Dursun Özbek gibi bir başkanla, şampiyonluğun ne demek olduğunu Galatasaray formasını giyerken öğrenen ve ezberleyen Okan Buruk gibi bir teknik direktör bu şampiyonluğun baş rolündeki kahramanlardır. Futbolcuları da unutmadan, Muslera’dan Barış Alper’e, Yunus’tan Osimhen’e hepsini ayağa kalkarak saygı ile alkışlamalıyız…
Penta ön eki “beş, beşinci” gibi sözcüklerin anlamını ifade ediyor. Galatasaray dünkü kutlamalarda “penta”larla coşkunun zirvesine yükseldi. Beş köşeli beş yıldızı armasına işlerken 25. kez şampiyonluğu yazdı tarih sayfalarına.
Sadece sportif başarı değil bu… En iyi futbolcuları bir araya getirerek ülkenin en değerli takımını oluşturdular. Osimhen gibi bir
Anglosakson medyası hem futbolculuğunda, hem de teknik direktör olarak Manchester United’ın sorumluluğunu taşırken, aldığı çarpıcı sonuçlar nedeniyle O’na, “Bebek Yüzlü Katil” tanımlamasını uygun görmüştü. 1999 Şampiyonlar Ligi finalinde Ole’nin Bayern Münih’e attığı galibiyet golü, United tarihinde parlak bir sayfanın açılmasına neden olmuştu. Sir Alex Ferguson’un üst üste üçüncü şampiyonlukla efsane kahramanı olmasında elbet O’nun da rolü vardı. Bence O, cinayet işleyen katil değil, “Melek Yüzlü Savaşçı” tanımlamasına daha da uygun.
Solskjaer çok iyi bir sporcu... Futbolcu ve yönetici olarak örnek “spor adamı” unvanıyla da gösterilebilir. Beşiktaş’a gelmeden önce bir dönem Arsene Wenger’in yaptığı gibi UEFA’nın kadrolarında “futbol analisti” olarak çalıştı.
Ole Gunnar Solskjaer’i doksanlı yılların başlarında Beşiktaş’la üç kez üst üste şampiyonluk kazanan Gordon Milne’e benzetiyorum. Her
Tam da rekabet tarihimizde anlatılan, son yıllarda özlenen bir “derby” izledik. Evet, Kadıköy’de de Beşiktaş kazandı. Fenerbahçe yaşadığı ve yaşattığı onca hayal kırıklığına bir yenisini ekledi. Portekizli Mourinho, uluslararası şöhretiyle biraz arkada kalan Ole Gunnar Solskjaer’e ikinci kez teslim oldu.
Öncelikle altını çizmemiz gereken bir gerçek var: SüperLig’in ilk yarısındaki maçı da Oxlade Chamberlain’in kalabalık içindeki golüyle Beşiktaş kazanmıştı. Ne var ki o gün oyunun efendisi Fenerbahçe idi. Mert Günok’u, savunmayı ve kötü şanslarını aşamadılar. Dünkü maçın efendisi ise hem oynayan, hem kaçıran, hem de atan Beşiktaş oldu. Solskjaer’in cesur bir kararla geçen haftanın üç gollü kahramanı Ciro İmmobile’yi 87. dakikaya kadar bekletip son anda oyuna alması ise göstermelikti. Bu arada Mourinho’nun ihmal ettiği Cenk Tosun’u da sahaya sürmesi dikkat çekti.
Şu ilk yarıda yaşanan olaylara bakalım: 34’de Talisca sağ eliyle topu tutmaya (!) kalkınca Yasin
Süper Lig, 2024-25 sezonunda rekabet tarihimize yeni derinlikler katıyor. İlk haftalardan itibaren geleneksel şampiyon adaylarından Beşiktaş ve Trabzonspor yarışın 2 adayla devam etmesine neden oldular. Bu durum tartışmaları ve iddiaları başka bir alana çekti. Sahadaki oyun sürerken iki ezeli rakip, asırlık dostluklarını unutarak zaman zaman hiç de hoş olmayan söylemlerle kötü örnekler sergilediler. Umalım ki, şampiyonluk yarışı sona erip sıralamalar kesinleştiğinde birbirlerine saygı göstermeye yeniden başlarlar.
Puan tablosu, milyonda 1 olasılığa karşı şampiyonun ve takipçisinin hangi takımlar olduğunu çoktan beri göstermeye başladı. Galatasaray şampiyon, Fenerbahçe ikinci! Bu tablonun değişeceğini pek sanmıyorum.
Süper Lig’de sonlanan hesapları geride bırakırken, para, finansman, yatırım, kar-zarar ve temettü rakamları, sermaye artırımı gibi etkinliklerle kulüpler milyonlarca Euroluk faiz ödemelerinden yorgun düştüler. O nedenle yaygın çözüm sermaye artırımında görülüyor.
Beşiktaş örneğinden bakarsak: 30 Kasım 2023’de borç
Sporcu ve emekçi olarak hepsine saygım var. Ama kimse kusura bakmasın… Beşiktaş 3,5 kişilik bir futbol kumpanyasına dönüşmüş… Tıpkı eskinin tiyatro grupları gibi.. Gedson Fernandes, Rafa Siva ve dünkü Ciro Immobile…. Üçü de alkışı hak ettiler. Yuvarlanıp giden, geriye düştükleri maçta skor tabelasını hep birlikte değiştirdiler. Sıkıntı ve öfke içindeki taraftarlarına keyifli bir hafta sonu armağan ettiler.
Peki neden 3,5 kişilik dedim… Milot Rashica’nın kendi kıymetine, klasına ve enerjisine yakışan, skora ortak olan oyununu beklerken yarım kişilik payı da ona ayırdım. İnanıyorum ki yakın bir gelecekte Rashica kendi kahramanlığını da sergileyecektir. Şikayetimiz yok, sabırla bekleyebiliriz.
Dünkü maçın kahramanı elbette Ciro Immobile. Rakip savunmacıların sıkı takibi altında oyuna yoklama şutlarıyla başladı. Sonra beklediği “penaltı”lar ve klasına yakın vuruşlar, usta işi goller geldi. Ciro’nun hafta içinde Solskjaer tarafından “odaya” davet edildiği, sıkı uyarılarla sarsıldığı, gönderileceği gibi senaryo haberler
Süper Lig’deki Galatasaray-Fenerbahçe yarışı, oyunla birlikte yaşanan tartışmalar, dedikodular, meydan okumalarla dikkatimizi dağıttı. Oyunun gerçeklerini unuttuk. Söz gelimi, hakemler nasıl bir sezon geçirdi? Bu sorunun yanıtını hiç merak etmiyoruz.
Hakem hocalarıyla konuştum… Yabancı VAR uygulamasının Türk futbol hakemliğine zarar verdiğini, bazı hakemlerin uyumsuzluk sergilememe kaygısı yüzünden otorite kaybına uğradıklarını söylediler.
TFF Hakem Gelişim Direktörü Dr.Vitor Melo Pereira’nın yabancı VAR hakemi uygulamasına kesinlikle “karşı” bir tutum aldığı biliniyor. Pereira’nın şu sözleri çok önemli: “Siz kendi VAR hakemlerinize güvenip görev vermiyor ve yabancı VAR hakemlerini davet ediyorsanız, UEFA sizin hakemlerinize güvenip nasıl görev versin?”
Yılın en çok tartışılması gereken gerçeği, birkaç arkadaş eleştirisinin ötesinde başlı başına bir sorun olarak ele alınan yabancı VAR hakemi uygulaması.
Sezon boyunca Süper Lig’e gelip görev yapan VAR hakemleri arasında Hollandalı Van Bokel,
Beşiktaşlılar sadece “sahada” mutsuz değiller. Futbol takımının aldığı başarısız sonuçlar, Teknik Direktör Ole Gunnard Solskjaer’in hemen hemen kimseyi ikna etmeyen açıklamaları bir yana… Beşiktaş’ın en yüksek, en olgun, en akil ve en sakin organı olan Divan Kurulu da büyük bir üzüntü kaynağı oldu. Bu üzüntünün odağında iki “başkan” var. Birincisi eski Beşiktaş Başkanı Hasan Arat, ikincisi Divan Kurulu Başkanı Tevfik Yamantürk.
Olay, hangi açıdan, kaç köşeden, izlerseniz izleyin, tek sözcükle skandal!
Düşünün… Eleştirileri ve bütçe/borçlar konusundaki merakları gidermek için söz alan eski Başkan Arat, konuşmasında sık sık ara verip, Divan Başkanı Tevfik Yamantürk’e laf atıyor: “Dışarıda da görüşeceğiz. Dışarıda buluşalım ve hesaplaşalım!” Öfkeden kontrolunu kaybetmiş bir spor adamı konuşuyor. Kontrolu kaybeden sadece o değil. Divan Başkanı Yamantürk de tekrarlanan “dışarı” davetleri karşısında mikrofondaki muhatabına karşı