Hiç rahat durmuyor. Saha içinde bekleneni vermiş değil. En azından bu hayal kırıklığının yanına hüznü ve sessizliği koyup kulübünde ve taraftarlar nezdinde saygıdeğer bir kimlik sergileyebilirdi. Olmadı.
Çok Özel Biri, Fenerbahçe futbol takımını çalıştırmakta, hazırlamakta, oynatmakta adına ve tecrübesine uygun sonuçlar sağlayabilirdi. O da olmadı. Derbilerde de güler yüzlü, sevinç yaratacak başarıyı gösterdi mi? Hayır. Uğradığı yenilgilerden sonra davranış bozuklukları gösterdi.
Jose Mario dos Santos Mourinho Felix... Futbol dünyasında şok yaratan başarılarının sonrasında, günümüzde insanları hayal kırıklığına uğratan, üzen ve kızdıran inanılmaz yanlışlar sergiliyor.
Kariyerinin Türkiye bölümünde Fenerbahçe Teknik Direktörü olarak “tuhaflıklarıyla” hatırlanacak.
Dr. Taner Karaman’ın Gümüşhane Üniversitesi İletişim Fakültesi’ne sunduğu makalesine bakalım: Buruk’un burnunu sıkma: (BBC News 2025)“Galatasaray’ın Fenerbahçe’yi mağlup ettiği derbi sonrası rakip teknik direktöre yaptığı hareket, kimileri için “tahrik sebebi ile şiddet”, kimileri için de “açık bir aşağılama” olarak değerlendirildi. Karaman’ın, Butler’in bilimsel Performativite Kuramı’ndan (1990) yola çıkarak yaptığı yorum da şu: “Mourinho’nun bu hareketi sadece jest değil, kimliksel üstünlük, güç gösterisi ve alay içeren toplumsal bir performans olarak okunabilir. O anda Mourinho yenilgiyi bedensel bir iletişimle sahneliyor. Simgesel Şiddet, doğrudan fiziksel olmayan ama kültürel olarak “aşağılayıcı” bir hareket. Mourinho’nun bu hareketi, kamuoyundaki “soğukkanlı lider” beklentisiyle çelişiyor. Olayda duygusal emeğin sınırları aşılıyor.”
Fenerbahçe Teknik Direktörü, Galatasaray’ın “beşinci yıldız”, 25. Şampiyonluk eğlencelerine de laf atmakta gecikmedi: “Durum 2-0 iken kaleciye penaltı attırmaları bence onların nasıl bir insani boyutta olduklarını göstermeleri için harika bir görüntü oldu!” Tam anlamıyla laf ebesi örneği… Sonradan öğrendik: 2003’de Porto’da görevliyken kaleci Espirito Santo’ya kupa maçında penaltı attırmış, 7-0’lık şenliğe onu da ortak etmiş.
Her neyse… Fenerbahçe’nin bu “trajikomik” macerayı sonlandırması gerekiyor.

Haberin Devamı

En golcü kaleciler

Haberin Devamı

Küçüklüğümde İzmir Bahçelievler’deki evimiz İzmirspor sahasıyla bitişik komşuydu. Antrenmanlarda arka bahçemize düşen topları kaleci Seyfi Abi’ye götürürdüm. Seyfi Talay’ın özelliği İzmirspor maçlarında kazanılan penaltıları gole çevirmesiydi. Süper Lig’de penaltıcı yerli ve yabancı kaleciler gördük.
Mourinho’nun gafı beni dünyadaki golcü kalecilere yöneltti. Onlardan Paraguaylı Jose Luis Chilavert’i seyrettim. Sadece penaltılarda değil, serbest vuruşlarda da attığı gollerle milyonlarca futbolseverin alkışını almıştı.
Penaltıcı kalecilerin başında Brezilyalı efsane Rogerio Ceni var. Penaltı ve serbest vuruşlardan attığı gol sayısı 131… Bu bir rekor. Cilavert ise 67 gol atarak kariyerini tamamladı.
Muslera’ya penaltı attırmak, hem eğlencenin devamı, hem şampiyonluk kutlanması, hem de vedaya hazırlanan Uruguaylı kaleciye gösterilen saygı örneği oldu. Kaldı ki Kayserisporlu rakibi Bilal de gol atarsa kırılmayacağını söylemiş. Hep ellerine sağlık diyecek değiliz ya… Ayağına sağlık Muslera!

Haberin Devamı

Yoldaşımız at

Kudret Emiroğlu ve Ahmet Yüksel’i kutlamalıyım. Ailecek en sevdiğimiz hayvanlar listemizde atlar birinci sırada yer alıyor. At deyip de geçmemek gerekir: Onlar bizim yoldaşımız, silah arkadaşımız, tarladaki üretici ekibimiz, çektikleri arabalarla mesafeleri kat eden, büyük hasretleri ve kavuşmaları gerçekleştiren dostumuz. Hele yarış pistlerindse.. Heyecanımız, neşemiz ve can sıkıntımızın kaynağı atlar. Hayatımızda ve tarihimizde baş rolü alan bu sevimli dostların kitabını yazmış Emiroğlu ve Yüksel. Hem tarihle, hem sporla, hem de öykülerle, bilimsel açıklamalarla “Yoldaşımız At”ı anlatmışlar. 275 sayfalık büyük boy, çok değerli bir eser. Bu eseri yayınlayan ana grubumuz Demirören’in yetkililerine de teşekkür ediyoruz.