Trabzonspor, Konya’dan elini kolunu sallaya sallaya değil de, elleri boş dönüyorsa; mimarı orta hakem Cihan Aydın, mühendisleri sorumsuz Bakasetas ile topa nasıl vurulması gerektiğini öğrenemeyen Umut Bozok ve nerede durulması gerektiğini bilmeyen Eren Elmalı’dır.
Bakasetas, Umut ve Eren, aynı zamanda takım arkadaşlarını da eleştirilerden kurtarmış oldu. Zira bilhassa bir eksik kaldıktan sonra ne yaptığını bilen oyuncu yoktu sahada. Gerçi bu sezon bir, iki maç hariç çoğu ne oynadığını bilmiyordu ya!...
Hakemle, dolayısıyla karşılaşmanın kırılma anlarıyla ilgili birkaç pozisyona değinmek gerekirse; bordo-mavili takım yediği ilk gol öncesi atağa kalkmışken, Cihan Aydın’ın faul olmayan pozisyonda oyunu kesip Konyaspor leyine faul vermesi tam bir komedi idi. Devamında Trabzonspor golü yedi. O pozisyon maçın kaderini değiştirdi; skorunu belirledi.
Trabzonspor’un yediği ilk gol evlere şenlikti, hasarlı zincirleme trafik kazası gibi, ister ağlayın ister gülün! İkinci gol ülke futbolunun kısa bir özeti; Milli Takımın ve Trabzonspor gibi büyük bir takımın beki
Maçın en büyük kırılma anından, yani 22. Dakikadan başlayalım.
Larsen’in Hakan’a yaptığı hareket penaltı tamam da, pozisyondan önce Hakan’ın Larsen’i dirseği ile dağıttığı nasıl olur da gözlerden kaçabiliyor? Larsen’in rakibi karşılamada pozisyon hatası yaptığı doğrudur, ancak aldığı dirsek darbesiyle darmaduman olduğunu da bir kenara not düşelim.
Onu geçtik Larsen’in gördüğü kırmızı karta ve iki oyuncu yere düştükten sonra Hakan’ın, Danimarkalı oyuncuyu hastanelik ettiği tekmeye ne demeli? Galiba futbol kuralları Avrupa’da başka ülkemizde başka (!) Mesela benzer, hatta daha yumuşak hareketi Gomez, Monaco maçında Camara’ya yapmış, oyundan ihraç edilmişti.
Sivasspor, Trabzonspor maçından bağımsız olarak şunu da söyleyelim, hakemlerimiz ve VAR’da görev yapanlar özellikle bu sezon o kadar çok hata yaptılar, yapıyorlar ki…
Maça 1-0 önde başlayan bordo-mavililer bir eksik kaldıktan sonra adeta kolu kanadı kırıldı, kesme şeker gibi dağıldılar! Zaten kaliteli ayaklarından eksik gittiler
Beşiktaş son haftalarda aldığı iyi sonuçlarla iyi hava yakaladı. Trabzonspor’un geçtiğimiz yıl sezon başından sonuna dek yakalayıp da bırakmadığı havayı...
Trabzonspor’da ise işler yolunda gitmiyor. Oyuncuların mental yorgunluğu, kendine gelememelerinin etkenlerinden... Belki de en büyüklerinden biri... Sakat oyuncuların çok olması da ayrı bir dert!
Her ne kadar Beşiktaş son haftaların havalısı, Trabzonspor sezonun yaralısı olsa da farklı olur derbilerin havası diyerek maça geçelim.
İhsan Derelioğlu’nun böyle bir karşılaşmada Trabzonspor’un sağ tarafını Larsen ile Peres’e teslim etmesini anlayan varsa helal olsun! Amerika’yı yeniden keşfetmenin anlamı yok! Oyuncu değeri 125 milyon euro olan koca Trabzonspor, onca oyuncu arasında Beşiktaş’a karşı sağ açığı olmadan oynuyorsa, daha doğrusu morale ilaç gibi ihtiyacı olduğu haftada sağ kanadı Peres’e teslim ediliyorsa, eyvah eyvah! O anlamda bordo-mavililer ilk yarı tek kanatla oynadı.
Derbi karşılaşması olduğunu ikinci yarı anladık. Zira ilk devre iki takım adına ne futbol vardı ne de kaleyi bulan topları.
Trabzonspor,
Yapılan hataların bedelini o kadar ağır ödediler, ödemeye devam ediyorlar ki ne yazmakla biter ne de anlatmakla…
Şampiyonlar Ligi hayali çok kısa, UEFA Kupası umudu birkaç ay, Konferans Ligi hevesi bir hafta sürdü. Süper Lig ve Ziraat Kupası’nı hatırlatmaya gerek yok; Lige erken havlu atıldı, Ziraat Kupası’ndan eleniş Trabzonsporluların adeta içine oturdu!
Paramparça olan şampiyon yönetim, veda eden şampiyon teknik adam, özgüveni paraşüt gibi inişe geçen şampiyon takımın oyuncuları… Boşa harcanan zaman, uçup giden milyonlar da çabası…
Rakiplere para verseniz, ödül teklif etseniz, aylarca hatta senelerce uğraşsalar bu kadar başarılı olamazlardı. Ne yazık ki Trabzonsporlular bunu başarabiliyor, başardılar da... Boşuna dememişler ‘Trabzonspor’un en büyük rakibi kendi içindedir’
Yıllarca büyüklerine ‘biz ne zaman şampiyon olacağız?’ diye soran çocuklar, gelinen noktada ‘hani şampiyon olduğumuzda devamı gelir diyordunuz’ sitemini etmeye başladılar ki, haksız da değiller. Sahi
Trabzonspor, iki buçuk yıl içerisinde İhsan Derelioğlu’nu ikinci kez göreve çağırdı. Yani bir nevi seferberlik emri! İlki 2020 yılının kasım ayında bir haftalığına Alanya maçı, diğeri Kasımpaşa karşılaşmasıyla bu hafta başladı.
İki yılda neler oldu neler; 3 kupa. Devamı mı? Başa dönelim, macerayı özledik!
Yeri gelmişken; hiç kimse gelecek yeni teknik direktörden kısa sürede mucize beklemesin, o bir defa olur, o da Avcı döneminde futbolun kitabını yazanların beynini yakan sonuçların alınarak yaşandığı! Avcı, devamını getiremedi, o da ayrı bir konu.
Trabzonspor’un 2020-2023 yıllarında yakaladığı havayı, başarıyı tekrar yakalaması, bunu şampiyonlukla taçlandırması o kadar kolay değil. O bir rüya idi, enfes bir film gibiydi; izlendi, yaşandı ve bitti! Rüyadan uyanmalarını, filmin o şekil bitmesini Trabzonsporluların kendisi istedi, rakiplerinin bir şey yaptığı yoktu!
Dememiz o, Trabzonsporlular bir müddet bekleyecek, zira yeniden bir yapılanmaya girecekler ki, kaç yıl süreceğini yine Trabzonsporluların belirleyeceği?
Maça gelince…
Rakipler için
Geçtiğimizin yılın şampiyonu Trabzonspor’un on ayda bu hallere düşmesinde kim ve kimlerin emeği varsa helal olsun(!)
Hiç kimse bu kadarını yapamazdı! İyi olanı bozana ödül verilse; Trabzonspor’u bu duruma düşürenler ödülün kralını alır hem vallahi hem billahi!
Şampiyonluğa koşarken ‘Trabzonspor iyi oynamıyor’ diyenler, yapılan hiçbir şeyi beğenmeyenler, kerameti kendinden bilenler sizler de kına yakabilirsiniz!
Şampiyonlar Ligi hayalinden nerelere? Kısaca şampiyon olan takım nereden nelere…
Doksan dakikada rakip kaleye şut atmadan, arka arkaya 3-5 pas yapmadan, Trabzonsporluların umut bağladığı turnuvada mücadele etmeden, futbolun hakkını teslim etmeden, girdiğin formanın, armanın hakkını vermeden elenmek? Futbolda bunun en iyi, en kibar kelime ile karşılığı rezillikten başka bir şey değildir. Yazıklar olsun!
Şampiyon olan kadroyu ve Trabzonspor’u yönetenleri geçen sene ellerimiz patlayıncaya dek alkışladık, tebrik ettik, helal olsun dedik katkısı olanlara. Yediden yetmişe herkesin bayram ettiği doğrudur.
Amma velakin siz Trabzonspor’u yönetenler, bu sezon bunu
Trabzonspor’da yukarılarda başlayan yaprak dökümünün sezon sonunda aşağılara doğru inip birçok oyuncu ile yolların ayrılacağını tahmin etmek için kâhin olmaya gerek yok. Zira önce başkan, yönetim, sonra teknik adam, daha sonra da Hugo gitti. Şampiyonluk hayalleri aylar evvel veda etmişti zaten!
Ayağınızı yorgana göre uzatmayıp, har vurup harman savurursanız olacağı budur. Bu yıla dair; morali bozulan milyonlar, boşa harcanan zaman, yanlış planlanan koca bir sezon, erken biten hayaller ve uçup giden milyonlar…
Maça gelince…
O orta saha ile iyi oyun ve galibiyet beklemek; olmayacak duaya ‘âmin’ demek gibi bir şeydi!
Trabzonspor bu sezon ilk defa bir maça çift kanatla çıkmasına rağmen orta sahada oyunu yönetecek, yönlendirecek, kanatları hareketlendirecek bir liderinin olmaması ve dakika olmadan topu filelerinde görmesi hakikaten şaka gibi.
Öne geçtikten sonra oynama iştahı artan, moral bulan sarı-kırmızılı oyuncular, sazı ellerine almakla kalmadı, sahanın her bölgesinde tepe tepe oynayıp, atletik özelliklere sahip takım
Kuntz’un teknik adamlığını beğenmeyebilirsiniz, başarılı olduğunu söylemek de mümkün değil, ancak kitabın ortasından konuşmuş:
“Türkiye’de akademiler yok. Futbol eğitim sistemi yok. Yetenek var ama yetenekleri geliştirecek, doğru idmanı yaptıracak, doğru süreci yönetecek insanlara ihtiyaç var. Hırvatistan, Portekiz, Belçika. Nüfusu az ama akademi, eğitim sistemi var.”
Çünkü ülkemizde hoca olmanın kriteri bellidir; büyük takımlarda oynamanız, şöhretinizin olması yeterli. Önemli yerlerde tanıdığınız var ise problem yok, yeme yanında yat! Üç haftada su kabağı yetişmiyor ama, biz üç, beş haftada teknik direktör yetiştirip genç yeteneklerin başına getirebiliyoruz. (Profesyonel birçok takımda da böyledir)
Anlayacağınız, haftalarca, aylarca arayıp tarayıp bulduğumuz yetenekli çocukları, yetenekleri olan hocalara değil, adamı ve şöhreti olan hocalara teslim ediyoruz.
Ahbap çavuş ilişkilerinin tavan yaptığı, hatırı sayılır kişilerin araya girmesiyle yetenekleri olanlar değil, adamı olanların tercih edildiği altyapı