Çocuklarımıza günde 500 test çözdürüyoruz ama hakkı, hukuku, adaletli, demokrasiyi, insan haklarını, çevre ve doğa bilincini pas geçiyoruz.
Ülkeleri ülke yapan yurttaşlarıdır. Onlar ne kadar bilinçli, vicdanlı, sağduyulu, hoşgörülü ise ülkeler de o denli güçlüdür.
Onların ülkelerine karşı duyduğu aidiyet hissi, sürdürülebilir demokrasinin, kalkınmanın, özgürlüklerin ve en önemlisi de geleceğin altın anahtarıdır.
Akademik eğitim elbette önemli ama önce doğru insan, doğru yurttaş yetiştirmeliyiz.
Peki bu doğrular neler?
Doğru insan olmanın evrensel kuralları dünyanın her yerinde aynıdır. Kötülükle değil iyilikle beslenen, huzuru kaçıran değil huzuru koruyan, hurafeleri değil aklı ve bilimi referans alan, doğayı, çevreyi yağmalayan değil onu koruyan, komşuları açken kendisini huzursuz hisseden, kendi özgürlükleri kadar başkalarının özgürlüklerine de saygı duyan, kendisine dayatılanlara değil vicdanın sesine kulak veren, renk, din, dil, ırk, zengin fakir, okumuş okumamış demeden herkese önce insan olarak bakan ve kucaklayan bireyler yetiştirildiğinde eminiz ki, dünya bugünkünden çok daha yaşanılır hale gelecektir.
İyi yurttaş olmak için ise her şeyden önce iyi bir insan, sonrasında da milli ve manevi değerlerle donatılmış, ülkesine ve milletine yönelik aidiyetini her şeyin üzerinde tutan, ülkesi ve milleti için gözünü kırpmadan her türlü fedakârlığa katlanan, bu uğurda mücadele eden, en temel haklarını ve aklını başkalarına ipotek ettirmeyen, alın terinin kutsallığına inanan, “önce vatanım”, “önce milletim” diye haykırmak gerekiyor.
Başta Anayasamız ve Temel Eğitim Kanunu olmak üzere ilgili tüm yasalarda iyi bir insan ve iyi yurttaş olmaya yönelik tüm bu ayrıntılar yer alıyor. Bu ayrıntıların istisnasız herkese kazandırılması gerektiği de ısrarla vurgulanıyor.
Peki yasalardan, haklarımızdan, sorumluluklarımızdan, ülkeleri ülke, milletleri millet yapan ayrıntılardan ne kadar haberdarız? Ne kadarını öğreniyor ne kadarını yaşam biçimi haline getiriyoruz?
Bunu ne siz sorun ne de ben anlatayım! Sınav ve diploma odaklı eğitime kendimizi öylesine kaptırdık ki, en önemli değerlerimizi bile ikinci, üçüncü plana attık!
İstediğimiz bu muydu? Evet demek mümkün değil.
Yapmamız gereken sonuçlarına katlanmak değil, öyle ya da böyle herkesin şikayetçi olduğu konuların kaynağına inmektir. Gidildiğinde görülecek ki, hepimiz aynı şeyleri istiyoruz ama aynı safta değil karşı karşıyayız!..
Zor günler
Her günümüz zaten zordu. Daha da zor günler yaşıyoruz. Görünen o ki bu süreç, daha uzunca bir süre devam edecek. Önemli olan bugün yaşananlar hakkında gelecekte nelerin konuşulacağı!..
Her şey konuşulsun ama saygı sınırları asla aşılmasın?
Herkes yasalar önünde eşit tutulsun ama ileride asla pişmanlıklar yaşanmasın!..
Her kurum, her yasa, her varsayım önemlidir ama bireysel hak ve özgürlükler de bir o kadar önemlidir.
Her şey bir yana büyük hem de çok büyük bir samimiyet sınavından geçiyoruz.
Ağzımızdan çıkan her söze, atacağımız her adıma bu çerçevede bakmalıyız ki Allah utandırmasın, yaptıklarımızla ya da yapmadıklarımızla bizi sınamasın!..
Özgürlüklerimizin sınırının, başkalarının özgürlüklerinin başladığı yerde bittiği ve alınan her kararın ileriye yönelik bir içtihat oluşturduğu da hiç unutulmamalı!
Eğitimin önemi, böylesi zor günlerde her zamankinden çok daha fazla kendisini hissettiriyor.
Doğru insan, doğru yurttaş, demokrasinin, yargının, evrensel insan haklarının önemine inanan bireyler yetiştirildiğinde ne böylesi krizler yaşanır ne de olağanüstü durumlar söz konusu olduğunda kamplara ayrılınır.
Eğitim, akıl, bilim, vicdan, huzur, demokrasi, milli ve manevi değerlerimiz, asla göz ardı edilmemesi gereken ortak değerlerimiz ve referans kaynağımızdır.
Şartlar ne olursa olsun ne olur onlardan vazgeçmeyelim! Bu zor günler de geçecektir.
Çok daha zor günler için yüz yüze geleceğimizi, güç birliği yapmamız gerekebileceğini göz ardı etmemeliyiz. Yakın tarihimizde yaşananlar hepimize ibret olmalıdır…
Özetin özeti: Doğruluk, dürüstlük, ülke ve millet sevdası hiç kimsenin ve hiçbir kurumun tekelinde değildir. Tüm haklar gibi tüm sorumluluklar da eşittir. Devlet ne kadar güçlüyse bireyler, yurttaşlar ne kadar bilinçliyse devletler de o denli güçlüdür. Demokrasinin güzelliği de buradadır. Onu korumak da hepimizin boynunun borcudur!