Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Sınav odaklı eğitim sistemimiz hepten tıkandı.

Ustalar çırak, genç takımlar oyuncu, üniversite mezunları iş bulamıyor. Yabancı dille eğitim yapan okul sayısı artıyor ama dil öğrenen azalıyor. Teorik eğitim azalsın, uygulamalı eğitim artırılsın derken tam tersi oldu. Sosyal bilimler yok olma noktasına geldi. Sanat ve spor dersleri başta olmak üzere sınavlarda soru sorulmayan dersleri ciddiye alan kalmadı. Öğretmen, öğrenci ve velilerde moral ve motivasyon dibe vurdu.

Sınav odaklı eğitimin yarattığı negatif etkileri sıralamaya kalksak değil bu köşe, gazetenin tamamı bile yetmez.

Haberin Devamı

Yarım asırdır devam eden sınav odaklı eğitim dayatması yüzünden, eğitimle kazandırılması istenen Anayasal değerlerin pek çoğu ya kazandırılamadı ya da göz ardı edildi. Geldiğimiz noktadan memnun muyuz?

Evet diyeni zor buluruz. Peki o zaman bu sınav odaklı eğitim sevdasından neden vazgeçemiyoruz? Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hem Başbakan hem de Cumhurbaşkanı olarak bu konudaki mesajları çok net ama nedense bunu bir türlü hayata geçiremedik.

O, “Sınavlar azaltılsın çocuklar çocukluğunu yaşasın” dedikçe sınavlar daha da artırıldı, çocuklar ve gençler hayattan daha da kopartıldı…

İstediğimiz bu muydu? Hayır, hayır, hayır…

Yeniden yapılanma!

Kesintisiz 8 yıllık eğitim nedeniyle ciddi sıkıntılar yaşandı, tam ondan kurtulduk derken bu kez de 4+4+4 dayatması ile karşı karşıya kalındı.

Kağıt üzerinde ya da farklı ülkelerde çok güzel görünen bazı uygulamalar, bazen aksi sonuçlar verebiliyor. 4+4+4 de bunun en çarpıcı örneklerinden birisi. İyi niyetle getirilmiş olabilir ama sonuçlar ortada!

MEB bu “dayatma”ya devam edecekse, gerekçelerini bilimsel olarak mutlaka açıklamalı ve inandırmalı ki bu yöndeki olumsuz algı değişsin.

“Ben ne istersem o olur” mantığı ile hareket edildiğinde ne mi olur?

Her şey bir yana proje kalıcı olmaz, negatif algı değişmez bu da atılan doğru adımların da gölgelenmesine neden olur! Tıpkı daha çok üniversite açma konusundaki çabalarımızın alkışlanması gerekirken eleştirildiği gibi.

Yükseköğretimde okullaşma oranlarının artırılması herkesin isteğiydi. Müthiş kaynaklar ayrıldı, ülkemizin dört bir yanı üniversitelerle donatıldı ama insan gücü planlaması, istihdam boyutu ve mesleki eğitim ile akademik eğitimin ayrıştırılması konularına yeterince kafa yorulmadığı için bu büyük proje mutluluğun değil, mutsuzluğun kaynağı oldu. İşte bu yüzden okul öncesinden başlayarak temel eğitimin yeniden ele alınması artık zaruri hale geldi…

Haberin Devamı

Okul öncesi eğitim en az bir ya da iki yıl olmak üzere mutlaka zorunlu hale gelmeli, ülke geneline yayılmalı ve alanında eğitim almış uzman öğretmenlerce verilmelidir. Okul öncesi eğitim, eğitim kademeleri içinde en önemli olandır. Karakter ve davranışlar bu dönemde şekillenir. Dünya genelinde yapılan tüm araştırmalar, okul öncesi eğitim alanların sonraki eğitim kademeleri ve hayatta çok daha başarılı olduklarını açıkça ortaya koyuyor.

İlköğretime gelince, o da en az 5-6 yıl olmalıdır. Asıl önemli olan ise ondan sonrası yani ortaöğretim. Öğrencilerin bir bölümü mesleki ortaokullara yönlendirilirken bir bölümü de akademik ağırlıklı olan Anadolu liseleri ve kolejlerin ortaokullarına kanalize edilmelidir. Türk kolejlerinde ilkokuldan sonra ortaokula geçişte bir sorun yok ama Anadolu liseleri ve yabancı kolejlerde ortaokullar eskiden olduğu gibi yeniden açılmalı ki verdikleri eğitimin bir anlamı olsun.

Haberin Devamı

Bir iki yıllık okul öncesi eğitim ve 5-6 yıllık ilkokul eğitiminden sonra Anadolu liselerine geçişte mutlaka yabancı dil hazırlık okulu olmalı ve bu sadece İngilizce ile sınırlı kalmamalıdır.

Fen ve Sosyal bilimleri ise ortaokuldan sonra öğrenci alarak üniversiteye yönelik bir eğitim vermeliler.

Tüm bu süreçte en önemli ayrıntı, okula başlayan her 100 öğrenciden yüzde kaçının mesleki eğitime, yüzde kaçının ise akademik eğitime yani üniversitelere yönlendirileceği? Bu oran gelişmiş Batılı ülkeler yüzde 30, 35 üniversitelere, yüzde 65, 70 mesleki eğitime yönlendirme şeklinde. Bizdeki gibi tüm öğrencilerin üniversite önüne yığıldığı bir sisteme rastlamak ise mümkün değil…

Umut tacirlerinden vazgeçilerek doğru bir yönlendire ile çocuklarımızın geleceğine yön verdiğimizde hem onlar mutlu ve başarılı olacak hem de ülkemiz geleceğe çok daha emin adımlar ile yürüyecektir…

Özetin özeti: Eğitim de, gençler ve gelecek de dayatmaları asla kabul etmez. Hatada ısrar en büyük yanlıştır. Samimiyetinizin ölçüsü ise onlara verdiğiniz değer, yaşam standardı ve sağladığınız saygınlıktır...