17.12.2010 - 11:18 | Son Güncellenme:
Ekrana yansıdığı ilk günden beri süregelen başarısı ve pandomim bir karakter olması onu eşsiz kılar. Altmışları temsil halinde, her şeye karşı soğuk tavrını muhafaza eder. Sofistike, kurnaz ve yaramaz.. Çizeri David De Patie’ye göre tavrı ve etkisiyle o anime bir James Dean..
Pembe Panter, film endüstrisinin en uyanık çizgi yıldızıdır. Kaliteli tarzı, akıllı mizahı ve renkli maceraları ile bu pembe mürekkep silueti her yaştan izleyiciye hitap eder. Friz Freleng tarafından Blake Edwards’ın filmi için yaratılan kedi, ‘filmin kendisi kadar iyi mi, yoksa daha mı iyi’ şeklinde tartışmalara yol açmıştı. Yeni yıldız açıkça hedefine pençelerini geçirmişti.
Friz Freleng bu iş için biçilmiş kaftandı Walt Disney için animasyon yaptığı Kansas City’deki küçük stüdyoda başladığı kariyerini, 1920’lerin sonlarında taşındığı Kaliforniya’da sürdürür. Kaliforniya’nın ortamı Kansas City’e nispetle daha sıcak olduğu için Freleng’in yaratıcılığı da hararet yapar. Çok geçmeden, Warner Biraderler için Looney Tunes serisini hazırlamaya başlayan Kansas City’li arkadaşları Hugh Harman ve Rudolf Ising’e yardım etmeye başlar.
Muhabbetli Kaliforniya ortamı ürüne ürün katar olmuştur artık. 1930’ların ortasındaki MGM ile geçirdiği bir sene dışında Freleng, bir Warner Brothers üyesi idi; Bugs Bunny, Duffy Duck ve Tweety gibi klasikleşen çizgi filmleri 30 yıl kıdemli direktör olarak denetledi. Çizgi filmin denetlenmesi işi nasıl olur o da muamma. Sınırsızlığın hüküm sürdüğü bir hayaller ülkesi, buraya zabit dikemezsin ki! ‘Hatalı plan mevcut mu, boya konturdan dışarı taşmış mı’ gibi durumlar için herhal..
Freleng ayrıca Sylvester, Porky Pig ve Yosemite Sam’in rol aldığı ve stüdyoya dört Akademi Ödülü kazandıran ilk çizgi filmleri de yönetti. 1962’de Warner Brother’s animasyon departmanını kapatınca, Freleng, anime reklamlar ve endüstriyel filmler yapmak için çizgi film yapımcısı David De Patie ile bir araya geldi.
Aynı dönemde, ünlü yönetmen Blake Edwards –ki kendisi klasik Warner B. Çizgi film ve komedilerinin dahisidir- ‘The Pink Panter’ adlı yeni bir komedi üzerinde çalışıyordu. DePatie ile tanışıklığı Warner B.’dan geliyordu.
Bir gün Edwards, DePatie’yi aradı. Buluştuklarında bahsi geçen filmin senaryosunu eline tutuşturdu ve bir an önce okuyup, kendisini aramasını istedi. Tekrar konuştuklarında Blake, filmin çalışmalarına başlamak için Roma’dan ayrılmak üzereydi. Ve tek bildiği bu filme bir şekilde anime bir karakter eklemek istediği idi: ‘Onunla ne yapacağım hakkında en ufak bir fikrim yok, ama böyle bir karakter istiyorum’
Böylece De Patie stüdyoya döndü ve mevzuyu Freeleng’e açtı. Freeleng de piyangoyu şık bir omuz darbesiyle sahiplenerek projeye dahil oldu. İki kafadar en yaratıcı adamlarından oluşturdukları bir grup ile çalışmaya başladı.
Ortaya yüze yakın farklı taslak çıktı. Yeri gelmişken söyleyelim; Freeleng’in de Pembe Panter üzerinde emeği büyüktür. De Patie işi bağlamış olmanın rahatlığıyla, Freeleng’i bir tür ‘Hadi bakalım arkadaş, işin hamallığı da senin’ pozisyonuna almıştır. İki dost çalışmalrı tamamladıktan sonra, bir Pazar günü Edwards’ın evine gidip, tüm oturma odasının parke zeminine bu taslakları yaydılar. Edwards, kağıt yığınının arasında bir süre dolaştıktan sonra, durdu, birini eline aldı ve hiç tereddütsüz ‘Bu o!’ dedi.
Karakterin çizgileri belirlendikten birkaç ay sonra, film post-prodüksiyondayken Edwards, De Patie’yi aradı ve ‘Ne yapmak istediğimi biliyorum! Sizin bu karakteri alıp film için onunla bir jenerik hazırlamak istiyorum’ dedi. İstedikleri kadar uzun tutabileceklerini ve bu karakterin tanıtım yazıları ve isimlerin hepsiyle interaktif olmasını istediğini de ekledi.
Film vizyona girmeden önce seyirciye tanıtımında, hazırladıkları bu jenerik sonunda projektörü durdurmak zorunda kaldılar çünkü izleyiciden büyük bir tepki almışlardır. İnsanlar gülmeye, hatta bağırmaya başlamışlardı. Bir süre sonra anladılar ki izleyicilerin bu tepkisi müspet yönde, herkes jeneriği tekrar görmek istiyor! Hal böyleyken görevliler iki kez ardı ardına Pembe Panter’in şovundan müteşekkil görüntüleri bastılar..
Basında yapılan kritikler de farklı değildi. Eleştirmenler bu minik sürprize bayılmış, Edwards’ın bir devrim yarattığı konusunda hemfikir olmuşlardı. Freleng bu ilgiyi bağımsızlaştırma temayülündeki arkadaşı DePatie ilr birlikte Pembe Panter’i temsili bir çizgi dfilm serisi yapmak istedi ve bu fikri United Artists’e götürdüler. Karşılığında daha önce görülmemiş bir teklif aldılar; 156 bölüm hemen sipariş edildi.
Herkesin bu karaktere inancı büyüktü. Çizim ve grafiklerin cool stili, Henry Mancini’nin ayırt edilen tema müziği ve pandomim komedisi ile rakipleri tarafından üretilen ucuza mal edilmiş temsili çizgi filmlerden ayrılıyordu.
İlk panter filmi, The Pink Phink, bir Akademi Ödülü ile onurlandırıldı. Freleng’e göre zaten hiçbir zaman çocuklara hitap etmemişlerdi. Pembe Panter biraz daha karmaşıktı ve gerçek hayranları erişkinlerdi.
Freleng ve DePatie, Panter’i pek çok olağan dışı pozisyona soktular; Pinkfinger’da gizli ajanlar, Psychedelic Pink’te ise 60’ların akımları ile dalga geçtiler; Pink, Plunk, Plik ile müzikal temaları keşfedip, Pink Punch ile sürrealizmin içine girdiler. Dial ‘P’ For Pink’deki ‘küçük adam’ ve Pink Pajamas’daki sarhoş da eğlenceli karakterlerdi.
Daha sonra Edwards, bir Inspector Clouseasu filmi yönettiğinde de benzer bir durum oluştu. A Shot In The Dark (1964)’ın açılışını da hazırlayan ikili başka temsili seri için talep aldı.
Nükteli ve ayırt edilen çizgi filmlerin yaratıcıları, bu kez The Inspector adındaki ünlü komedyen Pat Harrington’ın ses verdiği iki karakteri parlattı; çok zeki olmayan bir dedektif ve onun sağ kolu, asistanı Deaux-Deaux. Pembe Panter’in aksiyon filmleri 70, 80 ve 90’larda devam etti, hepsi bol animasyonlu jenerikler ile…
pembe pati izleri