Gündem'Yenidoğan Çetesi' davasında mahkemede yeni itiraflar: Çaktırmadan delil toplayıp polise verdim

SON DAKİKA 'Yenidoğan Çetesi' davasında mahkemede yeni itiraflar: Çaktırmadan delil toplayıp polise verdim

27.11.2024 - 19:09 | Son Güncellenme:

İstanbul’da bebek acil hastalarını daha önce anlaştıkları özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk edip, ölümlerine neden olan “Yenidoğan Çetesi” nin yargılanmasına bugün de devam edildi. Tutuklu sanıkların savunmalarının tamamlanmasının ardından tutuksuz sanıkların savunmaları alındı. Duruşma yarına ertelendi.

İstanbul'da bebekleri kendilerinin anlaşmalı olduğu hastanelere sevk ederek haksız kazanç sağlayan ve ihmali davranışlarda bulunarak ölmelerine neden olan Yenidoğan Çetesi yöneticisi ve üyesi 22'si tutuklu toplam 47 sanığın yargılandığı dava 8'inci gününde devam etti.

megaphone

İşte yaşanan tüm gelişmeler

YARINA ERTELENDİ

Yenidoğan Çetesi’nin yöneticileri ve üyelerinin yargılandığı dava, yarın saat 09.30'a ertelendi. Duruşma, tutuksuz sanıkların savunmaları ile devam edecek.

“YENİDOĞANA İŞLETME DİYORLARDI”

Şehmus Çelik’in ardından savunma yapan tutuksuz sanık sekreter Gözde Kul Yadigar, samimi bir şekilde ifade vereceğini söyledi. Asistan olarak başka bir bölümde işe başladığını anlatan Yadigar, “Emine Avcı tarafından mobbing gördüm. Beni yenidoğan bölümüne aldılar. Eski sekreter bana sadece 2 gün işi öğretti. Yenidoğana geçmeden önce oranın işletme olduğunu bilmiyordum. Yenidoğana işletme diyorlardı. Hiçbir epikrizi Şehmus bey yazmıyordu. Hepsini Cansu hanım yazıyordu benim de sisteme atmamı istiyordu” dedi.

Hasan Basri Gök’ün yenidoğanda sürekli kaos çıkardığını söyleyen Yadigar, “Kızları birbirine düşürmeye çalışıyordu. Fırat Sarı da bu işin onunla olmayacağını düşünerek yerine Hakan Doğukan Taşçı’yı getirdi” dedi.

“ONLARA ÇAKTIRMADAN DELİL TOPLAYIP POLİSE VERDİM”

O dönemde SGK’nın denetimleri arttırdığını söyleyen sanık, “Her gün denetim oluyordu. Doğukan kızlarla konuşma yaparak ne yapmaları gerektiğini anlattı. Süreç içinde bazı şeylerin değiştirilmeye çalışıldığını anladım. Hastanenin bir odası ayarlanmış ve burada evrakların yapılacağı söylendi. Ekip kuruldu ve epikrizlerin düzenleneceği söylendi. Şüphelenmiştim. Başıma bir şey gelmesin diye delil toplamak istedim. Odaya gidip baktım. Kızlar oturmuş epikriz yazıyordu. Eski epikrizler yerlerdeydi. Delil toplama aşamasına geçtim. Onlara çaktırmadan delillerimi topladım ve polise sundum” dedi.

“ASLA SUSMAYACAĞIM”

“Ben asgari ücret altında bu kadar mobbing görürken asla susmayacağımı söylemek istiyorum. Benim kapıma polis geldi, çocuklarım gece uykularından uyandı karşılarında polis gördü. Ben ilahi adaletin işleyeceğine eminim. Burada neden olduğumu bilmiyorum” dedi.

“YALAN SÖYLEMEYİ BİLE BECEREMEDİ”

Şeyhmus Çelik’in epikriz yazdığını görmediğini ifade eden sanık, “Haberim yoktu demesi çok saçma. Yalan söylemeyi bile beceremedi burada” dedi.

'BENİM TALİMATIMI DİNLEMEYİP SORUMSUZ DAVRANDI'

Tutuksuz sanık çocuk doktoru Şehmus Çelik yaptığı savunmasında, “Bu olayın ortaya çıkması için çalışan sayın savcı, emniyet mensupları ve emeği geçen herkesten Allah razı olsun. Ben üzerime atılı suçlamaları kabul etmiyorum” dedi.

Hemşire Hakan Doğukan Taşçı ile ilgili konuşan Çelik, “Benim talimatlarımı dinlememiştir ve sorumsuz davranmıştır. Zaten tapelerden de beni sevmediği, arkamdan konuştuğu bellidir. Bazı tapelerde benim haberim olmadan kaşemi kullandığını beyan etmiştir” dedi.

“FIRAT SARI’DAN ONU İŞTEN ÇIKARMASINI İSTEDİM”

Fırat Sarı’dan düzenli ödeme almadığını söyleyen sanık, “Duygu Hastanesi’nden ayrıldığımda alamadığım maaşımı vermiştir. Hastaneler ayrıldığınız ayın maaşını vermezler” dedi. Hemşire Hakan Doğukan Taşçı’yı Fırat Sarı’ya şikayet ettiğini ve işten çıkarılmasını istediğini söyleyen sanık, “Emirlerimi dinlemeden hastaların takibini düzenli bir şekilde yapmayarak bilerek görevini aksatmıştır. İşe geç gelmiş bazense hiç gelmemiştir. Saat 08.00’de görevi başında olması gerekirken, saat 12.00’da Tekirdağ’da baz verdiği iddianamede yer almıştır” dedi.

“EL AMELİYATI OLDUĞUM İÇİN EPİKRİZİ HEMŞİRE YAZDI”

Hiçbir hastanın ailesinden çıkar sağlamadığını söyleyen sanık, “Hiçbir örgüte üye olmadım. Hiçbir örgütün talimatına uymadım” dedi. İhmali davranışla ölüme neden olma suçlamasıyla ilgili konuşan Çelik, “Bilgisayarla aram iyi olmadığından ve el bilek ameliyatı olduğumdan, epikrizleri sorumlu hemşirem tarafından bilgisayardan yazılır benim onayımda biterdi. Hiçbir hastamı ihmal etmedim” dedi.

Ailenin parası olmadığı için ameliyat için 112’ye haber verdiklerini ancak hiçbir yerden geri dönüş olmadığını anlatan sanık, “Aile de alıp götüremiyor. Zaten nereye götürecek çocuğun sürekli damardan ilaç alması lazım” dedi.

“KAYA BEBEĞİ BİLMEM”

Kaya bebeğin hayatını kaybettiği Güney Hastanesi’nden bir gün önce istifa ettiğini anlatan Çelik, “Güney Hastanesi başka bir doktor ile anlaştıklarını ve istifa etmemi istediler. Ben de aynı gün istifamı verdim. 1 gün sonra Kaya bebek ex oldu. Bebek zaten 500 gram ve kötü bir bebekti. Bebek Kaya’nın ne gelişini ne takibini ne de ex oluşunu bilmem” dedi.

“BUNLARDA VİCDAN YOKMUŞ MAALESEF”

Bebek Serdarova’nın da mesai saati dışında sanık Gıyasettin Mert Özdemir tarafından hastaneye getirildiğini anlatan sanık, “Hastanede çocuk kardiyolojisi olmadığını bildikleri halde hastaneye getirmişler. Bakıyoruz ki çocuğun sigortası yok, ailenin parası yok, ameliyat edilecek para yok. Ama duyuyoruz ki Hasan Basri Gök ve Hakan Doğukan Taşçı aileden para almış. Vicdan böyle bir şey bunlarda vicdan yokmuş maalesef” dedi.

Ailenin parası olmadığı için ameliyat için 112’ye haber verdiklerini ancak hiçbir yerden geri dönüş olmadığını anlatan sanık, “Aile de alıp götüremiyor. Zaten nereye götürecek çocuğun sürekli damardan ilaç alması lazım” dedi.

“YALAN SÖYLÜYORLAR”

Hemşirelerin kendisi için, “Hastaneye çok gelmezdi” dediği hatırlatılan sanık, “Ben görevime çok dikkat ederim. Arabamla hastaneye gidip gelirim otopark kayıtlarına bakılabilir. Hemşireler ağız birliği yapmış bir şekilde yalan söylüyorlar” dedi.

Haberin Devamı
“ÇOK ŞÜKÜR BEBEKLERİN ÖLÜMÜNDEN SUÇLANMIYORUM”

Kırım’ın ardından sanık Beylikdüzü Medilife Hastanesi’nin Başhekimi Ahmet Atilla Yılmaz savunmasını yaptı. “Suçlamaları kabul etmem mümkün değil” diyen Yılmaz, “Neredeyse 20 yıl devlette cerrah olarak çalışmış bir insanın SGK’yı dolandırması mümkün değildir. Çok şükür bebeklerin ölümden suçlanmıyorum. 4 kız çocuğu babası olarak iyi ki böyle bir suçlama yok” dedi.

Başhekiminin görev tanımı içinde ciro artışı olmadığını söyleyen Yılmaz, “Hastanemiz kapandı ve 675 kişi işsiz kaldı” dedi. Fırat Sarı’nın motivasyon için verdiği paralar sorulan başhekim Ahmet Atilla Yılmaz, “Maaşlar hastane tarafından verilir. Eğer mesai durumu olursa o da mutlaka hastanemiz tarafından verilir” dedi.

SANIKTAN AVUKATLARA TEŞEKKÜR

Savunmasının sonunda teşekkür etmek istediğini söyleyen sanık, “Biz bu süreçte avukat bulmakta çok zorlandık. Davanın adı yüzünden kimse bizim avukatlığımızı yapmak istemedi. Huzurlarınızda sanık avukatlarına çok teşekkür ederim. 25 yıllık cerrahım, ben de hiçbir hastamın ameliyatını korktuğum için reddetmedim” dedi.

“YENİDOĞAN KAPALI BİR KUTU”

Savcı sanık Ahmet Atilla Yılmaz’a, “Yenidoğan kapalı bir kutu. Aileleri de içeri sokmuyorsunuz. Bu yüzden buraların daha sıkı denetlenmesini düşünüyorum. Buradaki denetimi ne şekilde yapıyorsunuz?” şeklinde soru yöneltti.

Yılmaz bu soruya, “Denetimler çok ciddi ve sıkı yapılır. Kendi yaptığımız denetimlerde de eksikleri tespit ederiz. Hemşirelik hizmetlerimizle ilgili kimin ne eğitim aldığı gibi konularda çok hassas davranırız. Biz tecrübesine eğitimine güvendiğimiz kişileri çalıştırırız. Biz hastanın iyiliğini düşünerek gerekli riskleri alırız. Yenidoğanın teçhizatları aleti edevatları bir çocuk yoğun bakımı gibi değildir, daha farklıdır.” diye cevap verdi.

“DOĞUKAN BEBEĞİ BIRAKIN DEDİ AMA BIRAKMADIK”

Hayatını kaybeden Opera bebekle ilgili konuşan sanık, “Bebek kötüleştiğinde Tuğçe Toptemel’e haber verdim. O da Hakan Doğukan Taşçı’yı aradı. Ben bir silsile olduğunu düşünüyordum. Yani ben sorumlu hemşiremi aradım o da kendi sorumlusunu aradı. Hakan Doğukan Taşçı, ‘bırakın’ dedi ama Tuğçe Toptemel müdahale etmeye devam etti” dedi.

“ELİMİZDEN GELENİ YAPTIK”

Bu olaya kadar Fırat Sarı’yı hiç görmediğini söyleyen sanık, “Fırat Sarı bir gün sonra hastaneye geldi. Tuğçe Toptemel Fırat Sarı’ya bebekle bilgi verdi. Ben bu olay olduğunda daha 5 aylık hemşireydim. Tuğçe’nin gözetimindeydim. Ben ve Tuğçe Toptemel bebek ile ilgili elimizden geleni yaptık. Sabah 09.30’a kadar hastane kapısında bekledik ne olur ne olmaz diye” dedi.

Hiçbir suçu olmadığını söyleyen sanık, “Bu mesleği öğrenmek için girdiğim ve ilk kez çalıştığım yerde başıma bu geldiği için çok üzgünüm” dedi.

“DOKTORUN BEBEKLERLE ÇOK İLGİLENDİĞİNİ DE GÖRMEDİM”

Yoğun bakımda bir bebek kötüleştiğinde ilk olarak herkesin Hakan Doğukan Taşçı’yı aradığını anlatan sanık, “Ben onun da doktoru aradığını düşünüyordum ama aramıyormuş. Ben çalıştığım süre boyunca gece hastanede çocuk doktoru görmedim” dedi. Tutuklu sanıklardan doktor Şehmus Çelik’in gündüzleri arada hastaneye geldiğini söyleyen sanık, “Bebeklerle çok ilgilendiğini de görmedim, gece hiç geldiğini görmedim” dedi.

MAHKEME BAŞKANINDAN TEPKİ:
“DOKTORA SORUYORUZ O DA DÜNYADAN BİHABER”

Mahkeme başkanı sanığa, “Bebek geldiğinde doktor kabulü gerekmiyor mu nasıl kabul ediyorlardı?” diye sordu. Sanık ise, “Gözümle görmedim yalan söylemek istemiyorum ama Şehmus Çelik’in kaşesinin kullanıldığını duydum” dedi. Bunun üzerine mahkeme başkanı, “Nasıl kabul ediliyordu o zaman hastalar?” diye sorunca sanık, “Bilmiyorum” dedi. Sanığın cevabına sinirlenen mahkeme başkanı, “Kimse bilmiyor. Doktora soruyoruz o da dünyadan bihaber. Anlamıyorum bu işler nasıl oluyor? Doktor 'hemşireye sorun' diyor, hemşire 'doktor sorumlu' diyor. Hastanede neler oluyor kimsenin haberi yok mu?” dedi.

“ÇOK DENETİM GÖRDÜM BU FARKLIYDI”

Bugün ilk olarak tutuksuz sanık hemşire Ceren Hatice Kırım savunma yaptı. 12 senedir yenidoğan hemşiresi olduğunu söyleyen sanık, “Olaylar medyaya yansıyınca işten çıkarıldım” dedi. Hastaların basamak belirlemeleri ilgili yaptığı konuşma sorulan sanık, “Bir yerden duymuşumdur. Benim görev alanımda değil” dedi.

Bir telefon konuşmasında yapılan denetimle ilgili, “Bize çomak soktular” dediği hatırlatılan sanığa ne demek istediği soruldu. Telefonda konuştuğu kişinin o dönemki erkek arkadaşı olduğunu söyleyen Ceren Hatice Kırım, “Kendisinin sağlıkla alakası yok. Hastanem zarar görecek diye bu tarz cümleler kurmuşum. Çok uzun zamandır yenidoğan hemşiresi olduğum için çok denetim gördüm. Bu kez yapılan denetim çok detay ve farklıydı” dedi.

“DAĞITTIĞIM YÜKSEK MEBLAĞLARIN KAYDINI SUNACAĞIM”

Sorumlu hemşire olduğu için Fırat Sarı’nın paraları kendisine gönderdiğini anlatan sanık, “Parayı bana gönderiyordu. Ben de dağıtıyordum. Hepsinin kaydı var ben de hepsini size sunacağım. Yüksek meblağları sunacağım. Gelen her paranın çıkışı da var. Maddi bir kazancım olmadı” dedi. Mahkeme başkanının sorusu üzerine kendi adına olan telefon numarasını Fırat Sarı’ya verdiğini anlatan Kırım, “Kendi adıma kayıtlı bir telefon numarası çıkartmıştım Fırat Sarı’ya verdim. Kullandı mı kullanmadı mı bilmiyorum. Daha sonra iptal ettirdim” dedi.

“SORGULAMADIN MI?”

Duruşma savcısı da bu ifadenin üzerine, “Fırat Sarı ile bir samimiyetin olmadığını söylüyorsun ama kendi adına telefon hattı çıkarıp neden veriyorsun? Hiç sorgulamadın mı?” diye sordu. Sanık ise, “Mecburiyetinden kaynaklı olduğunu söyledi ben de çıkardım verdim” dedi.

İDDİANAMEDEN

Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede 47 sanığa ve 19 sağlık kuruluşuna yer verilirken 10 bebeğin ise hayatını kaybettiği belirtildi. İddianamede Fırat Sarı liderliğindeki ve yöneticiliğini İlker Gönen ile Gıyasettin Mert Özdemir'in yaptığı suç örgütünün esas amacının, işletmesini devraldıkları yeni doğan yoğun bakım ünitelerinin 112 sevk sistemini bertaraf ederek doluluğunu sağlamak, hastaların basamakları ile oynama yaparak SGK'dan üst sınırdan ödeme almak olduğu açıklandı.

İddianamede çetenin hastaların mevcut durumlarını, evrak işlemlerine farklı yansıtarak (entübe olanı entübe olmayan, entübe olmayanı entübe olan, kullanılmayan ilaçları kullanılmış şekilde) gibi yöntemlerle evrak sahteciliği yapıp SGK'ya fatura ettiği, hastaların mevcut durumlarını olduğundan daha ağır göstererek daha uzun süre yatış sağlayıp SGK'dan yüksek ücret tahsil ettiği ve bazı hasta yakınlarından fazladan ücret adı altında para almak gibi işlemlerle maddi çıkar elde ettiği de aktarıldı.

Hazırlanan iddianamede yer alan şüphelilerin çoğunun sağlık çalışanı olduğu ve kazanılan kardan bu çalışanların da aldığı belirtildi. İddianamede 112 sevk sistemi bertaraf edildiği için bebek hastaların uygun sağlık hizmeti almasını sağlayacak hastanelere sevki yerine şüphelilerin seçtiği örgüt adına karlı gördüğü hastanelere yatışının yapıldığı, bu noktada amacın bebeklerin sağlık durumunun iyileştirilmesi değil maddi olarak en fazla kazanç elde edilmesi olduğu belirtildi. Bebeklerin her türlü enfeksiyona açık olan yeni doğan yoğun bakım ünitelerinde yatırılmasının kimi bebeklerde enfeksiyon kapma gibi rahatsızlıklara kimi bebeklerde ise ölüme dahi sebep olduğu da iddianamede kaydedildi.

Şüphelilerin usulsüz şekilde düşümünü yaptıkları currosurf, infasurf gibi ilaçları hastaneden çıkartarak satıp maddi kazanç elde ettikleri, Özel Hastaneler Yönetmeliği'ne aykırı şekilde işletme devri yapılarak danışmanlık hizmeti adı altında Fırat Sarı liderliğindeki Yenidoğan Suç Örgütü'nün çok sayıda hastaneye az sayıda doktorla hizmet vermeye çalışması nedeni ile aslında sağlık hizmetinin doğrudan hemşire ve hatta hemşire yardımcıları ile verildiği bu nedenle bebek ölüm sayılarının arttığı da iddianamede kaydedildi.

İddianamede hemşirelerin kendisini doktor olarak tanıttığı, bir kısım örgüt mensuplarının yenidoğan yoğun bakımlarını kapasitenin üzerinde doldurduğu, hemşireler eli ile usule aykırı gerçek olmayan epikriz raporları yazıldığı da açıklandı. Soruşturma kapsamında incelenen dijital materyallerde ise şüphelilerin "kötü hasta değerleri, iyi hasta değerleri" gibi şablon hasta değerlerinin yer aldığı ve çoğu zaman hastaların kan gazı, kan değerleri, enfeksiyon olup olmadığı gibi konularda gerçekte bir tetkik veya tahlil yapmadan kendi gözlemlerine göre bebeği iyi veya kötü olarak kategorize edip raporlarını şablon olarak tek elden, merkezden, hastane dışından yazdıkları iddianamede kaydedildi.

Bu nedenle hangi bebeğe hangi tedavinin uygulanacağı yönünde tereddütler yaşandığı ve bebeklerin hayatını kaybetmesine kadar varan telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğduğu iddianamede kaydedildi. Sağlık Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı tarafından ilgili hastaneler ve suç örgütünün faaliyetlerini incelemek ve raporlamak için görevlendirilen müfettişlerin bebek ölümleri ile ilgili olarak alanında uzman neotologlardan oluşan uzman heyetten aldığı görüşe göre hastanelerde tıbbi imkansızlıklar, erken teşhis ve tedavi olmaması, birebir yakın hekim kontrolü olmaması, gerekli tetkik ve tahlillerin yapılmaması, hayati öneme sahip ilaçların kesilmesi, 3. Düzey olmamasına rağmen 3. Düzey hasta kabulü yapılması, doktorların hastaların klinik takip ve tedavisini üstlenmedikleri, ölüm sebeplerinin doktorlar tarafından örtbas edilmesi, TPN sıvısı içerisine lipit multivitamin, fosfor ve magnezyum destekleri verilmemesi sonucu yeterli enerji protein desteği alamadığı için hastaların beslenme bozukluğuna sebep olunduğu, bebeğin kalbi düşmesine rağmen adrenalin kullanılmaması, hastaların uzun süre yatışı yapılıp uygun merkezlere sevk edilmemesi, ilaç hazırlanması ve saklanmasında ihmal gösterilmesi, hastalara protein ve lipit desteği yapılmaması, gerekli ilaçların uygun şekilde verilmemesi, uygun şekil ve süre canlandırma desteği uygulanmaması, sahte hasta dosyası düzenlenmesi, hastaya pasif ötenazi uygulanması nedeniyle bebeklerin hayat haklarının ellerinden alındığı şeklinde tespitler olduğu aktarıldı.

İddianamede bazı bebeklerin yoğun bakıma girdikten sonra kilo alması gerekirken aksine ciddi kilo kaybı yaşadığı da aktarılırken, Yenidoğan Suç Örgütü'nün ve örgüte yardım eden hastane yönetimlerinin sırf giderleri azaltmak ve maddi menfaat temin etmek adına bebeklere yeterli besin verme işlemini yerine getirmedikleri, tapelerde "TPN tüketimini azaltın" şeklinde talimatların yer aldığı da açıklandı. İddianame kapsamında sanıklar Fırat Sarı ve İlker Gönen'in 10 kez ‘kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi', ‘nitelikli dolandırıcılık', ‘suç işlemek amacıyla örgüt kurma' ve 11 kez ‘resmi belgede sahtecilik' suçlarından toplamda 177 yıl 6 aydan 582 yıl 9'ar aya kadar hapisle cezalandırılmaları talep edildi.

Sanık Gıyasettin Mert Özdemir'in ise ‘kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi', ‘kişisel verilerin hukuka aykırı ele geçirilmesi', ‘kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık', ‘suç işlemek amacıyla örgüt kurma' ve ‘resmi belgede sahtecilik' suçlarından 180 yıldan 589 yıl 9 aya kadar hapis istendi. İddianamede diğer sanıklar hakkında benzer suçlardan değişen oranlarda hapis cezası talep edildi.

Haberin Devamı