22.10.2024 - 06:51 | Son Güncellenme:
ANKARA Milliyet
CIA’in sadece Türkiye’de değil, dünyanın pek çok ülkesinde çıkarları doğrultusunda kullandığı raporlarla kanıtlanan FETÖ’nün elebaşı Fetullah Gülen (83), kaçtığı ABD’de öldü. Terör örgütü lideri, 251 vatandaşımızın şehit düştüğü 15 Temmuz darbe girişimi başta olmak üzere 45 davada bir numaralı sanık durumundaydı. 1999’da ABD’ye kaçan ve 7 defa iadesi istenen Gülen, terörden arananlar listesinde “kırmızı kategoride” bulunuyordu.
FETÖ elebaşı Gülen’in ölüm haberi ilk olarak örgütün yayın organı “Herkülnağme” tarafından duyuruldu. Ardından da itiraflarıyla son dönemde gündem olan yeğeni Ebuseleme Gülen, ölümü doğrulayan bir mesaj paylaştı.
Gülen’in ölümüyle ilgili Türkiye’den ilk resmi açıklama ise Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’dan geldi. Fidan, Ankara’da Ukraynalı mevkidaşı ile görüşmesi sonrası düzenlediği basın toplantısında, “FETÖ örgütü elebaşının (Fetullah Gülen) ölümünü istihbarat kaynaklarımız da doğruluyor” dedi.
KAÇIRMIŞLARDI
Gülen’in sağlık durumunun ağır seyrettiği, akıl sağlığının yerinde olmadığı biliniyordu. “Uzun Cevdet” lakaplı kara kutusu olan Cevdet Türkyolu’nun, örgüte para yardımlarının kesilmemesi için Gülen’e sağlıklı gibi görünmesi adına ilaç verdiği, örgütteki dağılmayı engellemek adına daha önce çekilen videoları yeniymiş gibi yayınlandığı ortaya çıkmıştı. Türkyolu, hem Gülen’i hem de örgütün parasını yönetebilmek için FETÖ elebaşını bir süre önce yıllarca kaldığı Pensilvanya’daki çiftlikten kaçırıp, damadının evine götürmüştü.
ÖRGÜTTE PANİK
Güvenlik kaynaklarından edinilen bilgiye göre, Gülen’in 20 Ekim’de ölümü örgüt yönetiminde paniğe neden oldu. İlk etapta öldüğünün duyurulup duyurulmaması konusunda büyük tartışma yaşandı. Ancak sonuçta ölüm haberinin saklanılamayacağına karar verildi. Ölüm haberi duyurulurken, Gülen’in nereye gömüleceği, namazı kimin kıldıracağı ve cenazeye kimlerin katılacağı da ayrı bir tartışma konusu oldu. Cenazenin Türkyolu’nun damadının evinin arazisi içindeki ormanlık alanda defnedilmesi planlandığı belirtilirken, mezarının Said Nursi’ninki gibi bilinmemesi için cenazenin daha sonra başka yere taşınabileceği ifade ediliyor.
GÜÇ KAVGASI SERTLEŞECEK
15 Temmuz darbe girişiminin başarısız olması ve Gülen’in sağlık durumunun kötüleşmesi örgüt içinde kopmaların hızlanmasına yol açmış, Gülen’den sonra kimin yerine geçeceği ile ilgili bölünmeler yaşanmış ve özellikle finansal kaynakların yönetimindeki güç mücadelesi su yüzüne çıkmıştı. Örgütün Avrupa ayağını yöneten Abdullah Aymaz’ın, ABD ayağını yöneten Türkyolu ve birlikte hareket ettiği Mustafa Özcan’ın etkisini kırmak için yoğun çaba harcadığı, Aymaz’ın bunun için “Avrupa ayağı olarak örgütten ayrılma” tehdidinde bulunduğu belirtiliyor. Güvenlik kaynakları “Örgüt içinde gücü elinde tutmak isteyenler arasında suikastlara kadar varacak sert kavgalar yaşanabileceğini” değerlendiriyor.
‘ERGENEKON’ TESADÜFÜ
FETÖ elebaşı Gülen’in ölüm tarihi, Ergenekon kumpas davalarında ilk duruşmanın görüldüğü tarihe denk geldi. Ergenekon kumpasında ilk duruşma 20 Ekim 2008’de Silivri Cezaevi’nde görülmüştü.
FETÖ’NÜN KİRLİ TARİHİ
Resmi kayıtlara göre, 1941 Erzurum Pasinler doğumlu olan Fetullah Gülen, Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünden sonra dini hayatı irşad edecek kurtarıcı olduğu iddiasıyla doğum gününü “11 Kasım 1938” olarak ifade ediyordu. Gülen’in direktifleri ile bir araya gelen, düşünce ve hayata bakış açıları “biçimlendirilmiş/formatlanmış” insanların oluşturduğu silahlı bir terör örgütü olan FETÖ, uzun yıllar boyunca, dar gelirli ailelerin çocuklarına eğitim desteği veren bir görüntünün ardına saklandı.
BEYİN YIKAMA MERKEZİ
FETÖ’nün asıl amacının, on yıllar boyunca, küçük yaşlarda beyinlerini yıkayıp devlet içine sızdırdığı, aidiyeti tamamen FETÖ liderine ait olan kadrolarla önce ülkeyi ve daha sonra etkin oldukları diğer devletlerin yönetimini teslim almaktı. Bu amaçla FETÖ’nün temellerini 70’li yıllarda vaiz olarak görev yaptığı İzmir’de attı. 1972’de Akyazılı Vakfı’nı kurdu, cemaatten topladığı paralarla, beyin yıkama merkezi gibi çalışan ışık evleri, yurt ve okullar açtı.
ORDUYA SIZDI
FETÖ çatı davası iddianamesinde, örgütün 1974 yılından itibaren beynini yıkadığı gençleri askeri lise ve astsubay hazırlama okullarına sokmaya başladığı tespiti yer alıyor. FETÖ lideri de 1976’da örgütün yetiştirdiği elemanlar için “altın nesil” tanımlamasını kullanmaya başladı. FETÖ yapılanması propaganda gücünü arttırmak için 1979 yılında Sızıntı Dergisi’ni çıkardı. Ekim 1980’de Gülen imzasıyla 12 Eylül askeri yönetimine destek veren bir yazı yayımlandı. Darbenin ardından FETÖ’nün başta askeri okullar olmak üzere devlet kurumlarına sızma faaliyetleri arttı. Bu yoğun sızma faaliyeti dikkat çekti ve 1986 yılında NOKTA Dergisi’ne kapak haberi de oldu ama sonuç değişmedi.
O yıllarda askeri okullara sızan FETÖ üyeleri, 15 Temmuz darbe girişimi sırasında halkın üzerine ateş açılması emrini veren subay üniformalı hainler olarak karşımıza çıktılar. 1985 yılında FETÖ’ye bağlı ilk dershane olan FEM kuruldu. Medyada gücünü arttırmak isteyen FETÖ, 1987 yılında Zaman Gazetesi’nin yönetimini ele geçirdi. 1989’da da Körfez Dershaneleri’ni açtı.
BANKA KURDU
Gülen yurt içi ve dışında, banka, holding, dershane, televizyon, gazete, haber ajansı, özel okul gibi ekonomik alanda çok sayıda kendisine yakın şirketler kurdu. 1992’de ABD’ye gitti. 55 günlük bu geziden sonra FETÖ büyümeye başladı. 1993’te Samanyolu TV’yi, 1994’te Gazeteciler ve Yazar Vakfı’nı 1996’da da Bank Asya’yı kurdu. 1997’de New York’ta önemli Hristiyan din adamlarıyla görüşen Gülen, 1998’de de Vatikan’da Papa’yla görüştü.
ABD’YE KAÇTI
1997’de post modern 28 Şubat darbesine açık destek verdi. Ancak 28 Şubat sürecinde dönemin Ankara Emniyet Müdürlüğü’nce hazırlanan raporda, Gülen’in liderlik ettiği örgüt mensuplarının güvenlik birimlerine sızdığı tespitine yer verilip, ardından “devleti ele geçirirken sessiz olacaksınız” kasedi patlayınca, 21 Mart 1999’da sağlık problemlerini sebep göstererek ABD’ye kaçtı.
Ancak örgüt devlet içerisinde tüm stratejik birimlere yerleşmeye devam etti. TSK ve Emniyet’ten sonra 1990’larda devlete sızan kadroların yükselişiyle beraber, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, ÖSYM; GATA, TÜBİTAK, ASELSAN, Türkiye İletişim Başkanlığı, TÜRKSAT gibi kurumlarda da FETÖ’nün etkinliği arttı. Her dönemde iktidarlara yakın bir görüntü veren FETÖ yapılanması, 2010 yılına kadar tercihini demokrasiden yana kullanmış bir görüntü verdi.
KUMPASLAR
Türkiye’deki darbe heveslilerinin varlığını bir avantaja çeviren örgüt, bu dönemde Türkçe Olimpiyatları gibi etkinliklerle kamuoyu diplomasisini de sürdürdü. Siyaseti dizayn ve ülkeyi ele geçirme planı için 1980’lerden itibaren oluşturduğu 3 haber ajansı, 16 televizyon, 23 radyo, 45 gazete, 15 dergi ile 29 yayınevi ve yüzlerce internet sitesinden oluşan dev medya ağını bu uğurda kullandı.
Başta Ergenekon ve Balyoz olmak üzere birçok soruşturmayı manipüle eden ve kendi çıkarlarına ters düşen hemen herkesi yargı ile sindirmeye çalışan FETÖ; 2012 yılında devleti ele geçirme planını tam olarak yürürlüğe soktu.
7 Şubat 2012’de MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve onun üzerinden dönemin Başbakanı Erdoğan’ı yargılamaya çalışan FETÖ’nün planları bozuldu. Siyasi iradenin Kasım 2013’te FETÖ’nün en büyük insan kaynağı durumundaki dershaneleri kapatma kararının ardından FETÖ yargı darbesi için düğmeye bastı.
17-25 Aralık operasyonlarını düzenleyen örgüte bağlı savcıların hazırladıkları resmî belgelerde görevde olan Başbakan Erdoğan için “Dönemin Başbakanı” ifadesini kullandıkları anlaşıldı. O tarihten sonra verilen mücadele neticesinde, devlet içine on yıllarca uğraşarak sızdırdığı kadrolarını kaybedeceğini anlayan FETÖ, 1 Kasım 2015’te yapılan seçimlerden AK Parti’nin zaferle çıkması üzerine, darbe yapma kararı aldı.
251 NUMARALI ODA BOŞALTILDI
FETÖ elebaşı Gülen’in cesedi Pensilvanya’da St. Luke’s Hastanesi’nde tutuluyor. AA muhabirinin hastane görevlisinden aldığı bilgiye göre, FETÖ elebaşı Gülen’in ismi hastanede ölen kişiler arasında bulunuyor. Fetullah Gülen’in ölmeden hemen önce 251 numaralı odada kaldığı belirtildi. AA’nın görüntülediği 251 numaralı odanın ise bir süre önce boşaltılıp temizlendiği görüldü.
FETÖ TAKTİKLERİ
* Yasa dışı dinlemeler: Telefon dinlemeleri ve diğer usulsüz işlemler Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi Başkanlığı tarafından FETÖ denetiminde gerçekleştiriliyordu.
* Reklendirme: FETÖ elemanları sızmak istedikleri grubun değer yargılarını ve fikirlerini benimsemiş ya da sempati besleyen birer kişi gibi davranarak bir nevi kılık değiştiriyorlardı. Örneğin TSK’ya sızan üyelerin eşlerinin başörtüsü takması yasaklanıyor, FETÖ’cü olduklarının anlaşılmaması için alkol tüketilmeleri öğütleniyordu.
* Komplo, kumpas ve ihbar mektupları: FETÖ sızmayı gerçekleştirdiği bir grupta eğer kendisine bazı isimleri rakip ya da düşman görüyorsa bu taktikleri devreye sokuyordu.
* Semboller ve Tanınma Araçları: Okula müfettiş geleceği zaman teneffüs zili normalden farklı bir tonda çalıyordu. 1 dolar kullanımı en ünlü tanıma araçlarındandı. FETÖ’nün örgüt içi hiyerarşiyi kurarken kullandığı malzemelerden biri de örgüt elebaşı Fetullah Gülen imzalı saatlerdi. Bu saatler ile örgüt kendi içerisinde bir tür rütbe sistemi kurmuştu.
45 DAVADA ‘1’ NUMARALI SANIK
FETÖ elebaşı Gülen, Türkiye’de açılan toplam 45 davada “1” numaralı sanık olarak yargılanıyordu. Yargılandığı suçlar şöyle:
* Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme
* Silahlı terör örgütü kurma ve yönetme
* Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etme
* Devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgileri, siyasal veya askeri casusluk maksadıyla temin etme
* Dolandırıcılık
* Resmi belgede sahtecilik
* Sınav sorularını çalmak
* Usulsüz dinleme
MİT RAPORUNDAN...
3 Nisan 1991’de MİT raporunda FETÖ ile CIA arasındaki bağlantı şöyle anlatılıyor:
“Körfez savaşından sonra çeşitli ülkelerden Türkiye’ye gelen kişilerin özel temaslarla, maksatlı araştırma yaptıkları tespit edilmiştir. Ülkemizin birlik ve beraberliğini bozucu faaliyetleri gerçekleştiren ve buna yönelik olarak vatandaşlarımıza sorular soran bu şahısların, yurt içi bağlantıları, çalıştıkları istihbarat kanalları tespit edilmiş, bir üst yazı ile bakanlığımıza iletilmiştir. Söz konusu şahısların, ABD, CIA bağlantıları tespit edilmiş Türkiye’de kendi amaçları doğrultusunda kullandıkları Fetullah Gülen ve cemaat bağlantıları ortaya çıkmıştır.”
CIA HAMİLİK ETTİ VE KULLANDI
FETÖ elebaşı Gülen, 21 Kasım 2006’da SRC-07- 035-53075 dosya numarasıyla ABD Vatandaşlık ve Göçmenlik Bürosu’na yeşil kart için başvurdu. 21 Mayıs 2008’de bu arzusuna CIA’in yetkili isimlerinin devreye girmesiyle kavuştu. On dokuz sayfalık referans mektubunda CIA görevlileri Graham Fuller, George Fidas ve ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi Morton Abramowitz de vardı.
Dosyada Gülen’in 1998’de Papa II. Jean Paul’e yaptığı ziyaretin bilgisi de bulunuyordu. Referans olan diğer isimler arasında Amerika Yunan-Ortodoks Başpiskoposluğu rahibi Alexander Karloutsos, Georgetown Üniversitesi İslam tarihi profesörlerinden John Obert Voll, Dartmouth College Antropoloji bölümü profesörleri Ralph ve Richard Lazarus, Amerika Evangelical Lutheran Kilisesi Arkansan-Oklahama Bölge Sorumlusu Floyt M. Schoenhals, Roman Katolik Kilisesi İsa Peygamber Dinlerarası Diyalog Sekreterliği Papazı Thomas Michel, Catholic Theological Union Başkanlığı’na Vatikan tarafından atanan Papaz Donald Senior, Rice Üniversitesi Boniuk Merkezi Dini Hoşgörüde İlerleme çalışması idarecisi Jill Caroll, Universty of California Riverside kampüsü Papazı Terry Mathis ve Georgetown Üniversitesi kurucu direktörlerinden John L. Esposito gibi isimler vardı.
FULLER TEMASA GEÇTİ
Yıllar sonra 2006’da yazdığı referans mektubuyla FETÖ elebaşını Amerika’dan sınır dışı edilmekten kurtaran CIA’den Graham Fuller, 1982 yılında CIA’in Yakın Doğu ve Güney Asya’dan sorumlu milli haber alma görevlisi olarak atandı. Fuller’in FETÖ lideri Gülen ile teması ve onu kullanması da o yıllarda başladı.
FETÖ, Amerika için asıl rolünü Soğuk Savaş’ın bitmesiyle oynamaya başladı. Sovyetler Birliği’nden ayrılan Azerbaycan, Kırgızistan, Türkmenistan, Tacikistan, Moğolistan, Özbekistan 1991 yılı ağustos ve ekim aylarında birbiri ardına bağımsızlıklarını ilan ettiler. Sovyetler Birliği’nin dağılma süreci FETÖ’nün 40 yıldır sorgulanan karanlık ilişkiler ağının genişleme dönemi oldu.
Devreye CIA ve Gülen girdi. Bu ülkelerin hepsinde birden 1992 yılında okullar açtı. William Engdahl’ın Global Research’te yazdığı gibi: “CIA, 1990’ların Orta Asya’daki Sovyet sonrası kaosunda, Gülen’i ve onun ‘ılımlı İslam’ imajını en geniş yıkım ağlarından birini inşa etmek için kullandı. Bu ağ Özbekistan, Kırgızistan ve hatta Çin Halk Cumhuriyeti’ndeki Sincan Uygur Özerk Bölgesi dahil olmak üzere Türki olarak adlandırılan eski Sovyet Orta Asya bölgesinin tamamını kapsadı.”
OKULLARDA AJANLAR VARDI
Gülen’in açtığı okullara dair en çarpıcı iddialardan birini, eski MİT Dış İstihbarat Daire Başkanı Nuri Gündeş “İhtilallerin ve Anarşinin Yakın Tanığı” adlı kitabında dile getirdi. Gündeş, “Gülen cemaati tarafından özellikle de Türk Cumhuriyetleri’nde açılan okullarda diplomatik pasaportlu Amerikalı CIA ajanları ‘İngilizce öğretmeni’ olarak barındırılıyordu” diye yazdı. 2017’de Amerika’daki Global Research adlı kurumun yayınladığı bir raporda da benzer bilgiler yer aldı. Raporda FETÖ elebaşı Gülen’in kurduğu örgütün 1982 yılından beri CIA ile ilişki içinde olduğuna dikkat çekildi.