09.11.2020 - 08:47 | Son Güncellenme:
milliyet.com.tr
Azerbaycan ordusu, cephenin farklı istikametlerinde gece boyunca Azerbaycan askerlerine ve yerleşim birimlerine ateş açan Ermenistan güçlerine kayıplar verdirdi.
Azerbaycan Savunma Bakanlığından yapılan açıklamada, çatışmaların, ağırlıklı olarak cephenin Ağdere, Ağdam, Hocavend ve Gubadlı yönlerinde devam ettiği belirtildi.
Son 24 saatte ciddi darbe alan Ermenistan güçlerinin cephenin bazı bölgelerinde personel ve askeri teçhizat kaybederek geri çekilmek zorunda kaldığı ifade edilen açıklamada, Azerbaycan ordusunun Ermenistan'a ait 1 T-72 tankı, 1 D-30 obüsü, 1 havan topu takımı ve mühimmat dolu bir kamyonu imha ettiği vurgulandı.
Tüm cephe boyunca operasyonların sürdüğüne dikkat çekilen açıklamada, durumun Azerbaycan ordusunun kontrolünde olduğunun bildirildi.
Azerbaycan ordusu, şiddetli çatışmaların ardından kritik öneme sahip Şuşa’ya girerek kenti işgalden kurtardı. Şuşa’nın kurtarıldığı Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev tarafından duyuruldu.
Aliyev, "Daha işgal altındaki topraklarımız var, savaş davam ediyor... Bizi hiçbir güç durduramaz. Zafer yürüyüşümüz devam ediyor. Ermenistan yönetimini taleplerime yanıt vermezse sonuna kadar gideceğiz" diye konuştu. Aliyev, "Hocalı kurbanlarının kanı yerde kalmadı, şehitlerimizin intikamı alındı. İntikamımızı savaş meydanında aldık." dedi.
Şuşa'nın kurtarılmasının ardından Azerbaycan halkı tarihi zaferi kutlamak için sokaklara döküldü. Ancak, Ermenistan Savunma Bakanlığı sözcüsü Artsrun Ovannisian, Aliyev’in tarihi zaferi dünyaya duyurmasının ardından Şuşa'de savaşım devam ettiğini ileri sürdü; "Beklemeye ve askerlerimize inanmaya devam edin." ifadelerini kullandı.
“İntikamımızı savaş meydanında aldık” diyen Aliyev, Ermenistan yönetiminin taleplerine yanıt vermemesi halinde sonuna kadar gideceklerini söyledi.
Azerbaycan kuvvetleri, önceki gün Dağlık Karabağ’ın güney ve kuzeyini birleştiren, stratejik konuma sahip Şuşa’nın kapılarına dayandı.
Kent merkezine 2 kilometre mesafedeki Azerbaycan ordu güçleri, şehrin güney banliyölerinde mevzilenen Ermeni güçlerine havadan ve karadan kapsamlı saldırı başlattı.
Karşılık verilmesi üzerine Şuşa kenti çevresinde birçok cephede şiddetli çatışmalar başladı. Ermenistan savunması Azerbaycan güçlerinin saldırılarına dayanamayarak, dün sabaha karşı kenti terk etti.
Azerbaycan ordusu, sabahın ilk ışıkları ile kent merkezine girerek, tamamen kontrol altına aldı.
Şuşa'yı kaybederek ağır darbe yiyen Ermenistan tarafı, bugün cephede öldürülen askerlerinin sayısını güncelledi. Buna göre Pazar günü 44 asker daha öldü ve sayı 1221'e çıktı. Ancak uluslararası gözlemciler, yenilgiye koşan Ermenistan'ın gerçek kayıplarının binlerce olduğunu belirtiyor.
Şuşa’nın özgürleştirilmesi, Cumhurbaşkanı Aliyev tarafından duyuruldu. Askeri üniforması ile TV’den “Ulusa Sesleniş” konuşması yapan Aliyev, 28 yıldır Ermenistan’ın işgali altında olan Şuşa’nın kurtarıldığını duyurdu.
Aliyev, “İntikamımızı savaş meydanında aldık. Demir yumrukla düşmanın başını ezdik ve ezeceğiz. Hocalı kurbanlarının kanı yerde kalmadı, şehitlerimizin intikamı alındı. Şuşa’nın Azerbaycan tarihinde özel yeri var." dedi ve ekledi:
"Şuşa sadece Azerbaycan’ın değil, tüm Kafkasya’nın incisidir. Babamın vasiyetini yerine getirdiğim için mutluyum. 28 yıl sonra Şuşa’da ezan sesi duyulacak. Ermenistan yönetimi taleplerime yanıt vermezse sonuna kadar gideriz.”
Azerbaycan ordusunun Dağlık Karabağ’da 27 Eylül’de başladığı operasyonda 200’den fazla kent merkezi, kasaba ve köyü işgalden kurtardığını hatırlatan Aliyev konuşmasını, “Zafer yürüyüşümüz devam ediyor. Sözümde durdum ve duracağım. Karabağ bizimdir, Karabağ Azerbaycan’dır” sözleri ile bitirdi.
Açıklamada, Ermenistan ordusunun dün Terter, Berde, Ağdam, Ağcabedi ve Gubadlı illerine top atışı gerçekleştirdiği, sivil halk arasında ölü ve yaralıların olduğu kaydedildi.
Şuşa, Azerbaycan’ın Terter bölgesini Laçin’e bağlıyor. Ermenistan sınırına uzanan bir koridor hattında bulunması nedeniyle önemli olan Şuşa’nın ardından Azerbaycan ordusunun bir sonraki hedefinin Hankendi ve Hocalı’nın da aralarında olduğu kuzey bölgeleri olacağı ifade ediliyor.
Ordu güçleri, Laçin’e doğru ilerliyor. Laçin’in kontrol altına alındığında Ermeni güçlerin bölgeyi tamamen terk etmesi sağlanacak. Ordu güçleri, Laçin’e doğru ilerliyor. Laçin’in kontrol altına alındığında Ermeni güçlerin bölgeyi tamamen terk etmesi sağlanacak.
Şuşa’nın işgalden kurtarılması cephe hattında sevinçle karşılandı. Cumhurbaşkanı Aliyev’in konuşmasını cep telefonlarından takip eden cephedeki askerler, “Yaşasın Şuşa” sloganları attı, bazıları gözyaşı döktü.
Azerbaycan ve Türiye’nin yanı sıra dünyanın bir çok merkezinde de bayraklarla sevinç gösterileri yapıldı.
Şuşa, 1752’de Karabağ Hanı Penahali Han tarafından kuruldu. Şuşa, çok sayıda tarihi anıta ve bir çok seçkin bilim ve kültür adamının burada doğması dolayısıyla Azerbaycanlılar için önemli bir kent. Ayrıca bölgeye hakim coğrafi konumu ve Dağlık Karabağ’ın en büyük şehri Hankendi’ye giden yolun üzerinde bulunduğu için de stratejik nitelikte.
Fransız yayını Le Monde, Şuşa savaşlarında "Ermeni güçleri ezildi ve Azerbaycan güçleri tarihi şehre ulaştı" diye yazmıştı.
Azerbaycan ordusunun üstünlüğü hakkında yazan gazete, "Şuşa'yı savunan güçlerin dağıldığını" belirtti. 28 yıldır işgal altındaki kent stratejik olarak önemli, çünkü Ermenistan ile Karabağ arasında ikmal yolu üzerinde bulunuyor. Üstelik bölgenin en yüksek noktası.
Makalede, "onlarca kanlı ve yorgun insanın" askeri ambulansların arkasındaki vadideki Hankendi (Stepanakert) hastanesine götürüldüğü belirtilmişti.
Le Monde, "Hankendi'deki yetkililer bunu inkar etse de, 6 Kasım Cuma günü Şuşa savaşları Azerbaycan güçlerinin lehine dönmüş görünüyor." ifadelerini kullanmıştı.
Dağlık Karabağ'da dört kez ilan edilen ateşkesler dakikalar içinde bozuldu. Söz konusu ateşkeslerin ikisine Rusya, birine ABD öncülük etti.
27 Eylül'den bu yana binlerce askerini kaybeden ve hezimeti durdurmayan Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan, bir kez daha Rusya lideri Vladimir Putin'den yardım istedi. Putin'e uzun bir mektup gönderen Paşinyan, Moskova yönetiminin Erivan'a sunabileceği desteğin görüşüleceği istişarelere başlanmasını istedi. Paşinyan, mektubunda yardımın gerekçesi olarak 29 Ağustos 1997 tarihli Dostluk, İşbirliği ve Karşılıklı Yardım Anlaşması'nın ikinci maddesini gösterdi.
Ancak Rusya'nın Ermenistan'a yanıtı devlet başkanlığı seviyesinde değil, Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov aracılığıyla oldu. Daha önce iki kez ateşkes ilan eden Lavrov, Paşinyan'a çatışmaların doğrudan Ermenistan'a taşınması halinde yardım edeceklerini söyledi.
Ermenistan, Rusya ve üç devletin daha imza koyduğu Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü (CSTO), söz konusu ülkelere herhangi bir saldırı düzenlendiğinde diğerlerinin de devreye girmesini öngörüyor. Ancak Dağlık Karabağ, uluslararası hukuka göre Ermenistan toprağı değil ve işgal altında tutuluyor.
Paşinyan'ın mektubuna gelen yanıt Erivan'da kelimenin tam anlamıyla depreme yol açtı, Ermenistan'ın eski lideri Levon Ter-Petrosyan Rusya'nın kibarca kapıyı gösterdiğini söylüyor.
Yerel medyaya konuşan Ter-Petrosyan, şu açıklamayı yaptı: "Putin, Paşinyan'a Rusya Dışişleri Bakanlığı aracılığıyla cevap verdi. Ne dediğini anlamıyor musun? Bunu anlamazsan, bugün bize yazıklar olsun.... Putin, tam bir samimiyet ve cömertlikle 'Ermenistan'ın tam güvenliğini sağlamaya mecbur ve hazırım ama sonunda anladım - Karabağ sorununu sizin için çözecek olan ben değilim' dedi."
Paşinyan ise Alman ARD kanalına verdiği röportajda Rusya'dan bekledikleri yardımı aldıklarını iddia etti.
Dağlık Karabağ'daki çatışmalar 27 Eylül Pazar günü sabah saatlerinde Ermenistan'ın ateşkes ihlaliyle başladı. Dağlık Karabağ, Birleşmiş Milletler (BM) ve uluslararası toplum tarafından Azerbaycan'ın bir parçası olarak tanınıyor. Ancak Azerbaycan'ın topraklarının yaklaşık yüzde 20'sine denk gelen Dağlık Karabağ ve civarındaki bazı bölgeler, 1990'ların başından bu yana Ermenistan işgali altında bulunuyor. Bölgede 1991 yılında 'Dağlık Karabağ Cumhuriyeti' ilan edildi. Ancak burayı uluslararası alanda Ermenistan dahil hiçbir ülke tanımış değil.
Güney Kafkasya’da 4 bin 400 kilometrekarelik bir alanı kapsayan Dağlık Karabağ (Yukarı Karabağ), Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki en büyük sorun olarak yıllardır çözüm bekliyor. Peki, ikisi de eski Sovyetler Birliği ülkesi olan Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki Dağlık Karabağ sorununun tarihçesi ne? 'Dağlık Karabağ' bölgesinin kelime kökeni birkaç farklı dilin karışımından oluşuyor. İsminin içinde bulunan birkaç dil bile, bölgenin tarih boyunca farklı kültürler arasındaki geçişkenliğe nasıl maruz kaldığını başlıbaşına gösterir nitelikte.
İngilizcesi Nagorny (ya da Nagorno) Karabakh. 'Nagorny' kelimesi Rusçada 'dağlık' (нагорный), anlamına geliyor. Azerbaycancada da, tıpkı Türkçe'deki gibi 'dağlık' anlamına gelen 'dağlıq' ya da 'yukarı' anlamına gelen 'yuxarı' kelimeleri ile anılıyor. Karabağ ise, Türkçe ve Farsçada ortak bir kelime olup, 'siyah bahçe' demek.
Azerbaycan ve Ermenistan’ın 1922’de Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’ne katılmasıyla Dağlık Karabağ, kabullenilmiş görünen, ancak Ermeniler tarafından benimsenmeyen bir yapıya evrildi. 1923’te Azerbaycan Cumhuriyeti’ne bağlı otonom bölge statüsü verilen Dağlık Karabağ'da, bölgede yaşayan etnik Ermenilerin, Azerbaycan yönetiminden duydukları rahatsızlığı zaman zaman gündeme getirmelerine rağmen, Sovyet sisteminin durma noktasına geldiği 1980’lerin sonuna kadar statüko korundu.
Sovyetler Birliği’nin son lideri Mihail Gorbaçov’un tıkanan sistemin önünü açmak için 1985’te başlattığı açıklık (glasnost) ve yeniden yapılanma (perestroika) süreciyle beraber, Kafkasya’nın bütün sorunlu alanları gibi Dağlık Karabağ da gün ışığına çıktı. Sovyet yönetiminin her geçen gün zayıflayan otoritesini değerlendiren Dağlık Karabağ Otonom Yönetimi, 1988’de Ermenistan Cumhuriyeti’ne bağlanmayı talep etti. Bu talep karşılık bulmazken Azerbaycan ile Ermenistan’ın 1991’de bağımsızlıklarını ilan etmelerinin akabinde Dağlık Karabağ Ermenilerinin ayrılma girişimleri de yoğunlaştı.
Bu dönemde Karabağ'daki Azeri nüfusu zorunlu göçler nedeniyle yüzde 20'ye kadar düşmüştü. 10 Aralık 1991’de yapılan ve bölgede kalan Azerilerin boykot ettiği referandumda Ermeniler, Azerbaycan’dan ayrılmak için oy kullandı. Referandumun ardından Dağlık Karabağ’ın bağımsızlığı ilan edildi, ancak bu girişim uluslararası toplumda karşılık bulmadı. Ermenistan ordusunun desteklediği Dağlık Karabağ Ermenileri ile bölgede yaşayan Azeriler arasındaki gerilim, bağımsızlık ilanıyla gittikçe yükseldi. Çıkan çatışmalar, 1992’de Ermenistan ordusu ve Dağlık Karabağlı Ermeniler ile Azerbaycan ordusu arasında sıcak savaşa dönüştü.
Dağlık Karabağlı Ermeniler, savaş sonunda bölgenin tümünün kontrolünü ele geçirdikleri gibi komşu yedi bölgeyi (rayon) de işgal ettiler. Böylelikle Dağlık Karabağ ile Azerbaycan'ın doğrudan temas noktaları oldukça sınırlandı. Dağlık Karabağ sorunu akademik çevrelerde yıllardır 'donmuş çatışma' olarak nitelendiriliyordu. Aralıklarla devam eden çözüm müzakerelerine rağmen hem Dağlık Karabağ-Azerbaycan temas hattında hem de Azerbaycan-Ermenistan sınırında, karşılıklı ateşkes ihlalleri sık sık tekrarlanıyor. 2014'ün Ağustos ayında 20 yılın en kanlı çatışmaları yaşandı. Dağlık Karabağ sınırında iki gün süren çatışmalarda 13 Azerbaycan askeri yaşamını yitirdi. Ermenistan Savunma Bakanlığı da 20 askerinin öldüğünü açıkladı.
Yarım milyon mülteci Azerbaycan ve Ermenistan'a sığındı, yaklaşık bir milyon insan zorla yer değiştirmek zorunda kaldı. Dağlık Karabağ çatışmaları başlamadan önce varolan bazı kasaba ve köyler tamamen terk edildi ve harabeye döndü. Azerbaycan topraklarının yüzde 14’ünden fazlası halen işgal altında. Azeriler bölgenin tarihsel olarak kendi kontrolünde olduğunu ve dolayısıyla kendilerine ait olduğunu söylüyor; Ermeniler ise bölgede hep Ermenilerin yaşadığını ve Azeri yönetiminin gayrimeşru olduğunu savunuyor.
İç mesele olarak görüldüğünden dış müdahale konusunda diğer devletler gönülsüz davrandı. İhtilaf, Azerbaycan ve Ermenistan arasında yaşanması dolayısıyla 1992’den itibaren devletlerarası bir hale büründü. Azerbaycan’da savunma harcamaları 2003’ten bu yana her yıl yaklaşık yüzde 50 oranında arttı. 2012’de savunma harcamaları, Azerbaycan’ın toplam kamu harcamalarının beşte birini oluşturur hale geldi. Ermenistan da Rusya’nın yardımıyla cephaneliğini genişletti.
Tam sayılar net olarak bilinmemekle beraber, küçük yerleşimler ile Laçin ve Kelbecer’in nüfusunun toplamda yaklaşık 14 bin kişi olduğu sanılıyor. AGİT Minsk Grubu eş başkanlarına göre 2005 yılından bu yana nüfusta belirgin bir artış yok. Bölgeye yerleşen etnik Ermeniler altyapıya, ekonomik faaliyetlere ve kamu hizmetlerine kısıtlı bir erişime sahip. Birçoğunun kimlik belgeleri de eksik.
Sorunun en zayıf yeri 175 kilometre uzunluğundaki temas hattı. Mayın tarlalarıyla dolu bu hat, Birinci Dünya Savaşı siperlerini andırıyor. Temas hattına Ermeni tarafından 30 bin, Azerbaycan tarafından ise bu sayıdan biraz daha fazla asker konuşlandırılmış durumda. AGİT Minsk Grubu aracılığıyla yürütülen müzakereler zorlu geçiyor; zira liderler uzlaşıya yaklaşsa da ülkelerinde kamuoyunun isteklerini karşılayamama endişesiyle geri adım atıyor. Dağlık Karabağ Azerileri ve Ermenileri sürece etki edemiyor. Ermenistan ve Azerbaycan kamuoyunun süreç üzerinde, bölgenin yerlilerinden daha çok etkisi var.
Minsk Grubu eş başkanlarının sözcüsü ya da medya sekreteri yok. Bu nedenle de görüşmeler medyada az yer alıyor. Rusya, önceden Ermenistan’a yakın bir pozisyon almışken, artık Azerbaycan’a ve Ermenistan’a eşit uzaklıkta durmayı tercih ediyor. Bu strateji Ağustos 2008’de Gürcistan’la yaşanan savaşın ardından güçlendi. Stratejik öncelik Gürcistan’ın tecrit edilmesi haline dönüştü. Dağlık Karabağ Sorunu ABD için, Orta Doğu’daki çatışmalardan daha az öneme sahip. Kongre’deki Ermeni lobisi, Hazar Denizi Havzası enerji güvenliği, ‘terörle mücadele’ ve Afganistan’a uçuşlarda Azerbaycan hava sahasını kullanabilmesi ABD için öncelikli konular.