21.05.2021 - 08:16 | Son Güncellenme:
Son dakika haberine göre, koronavirüs aşılarıyla ilgili Türkiye'nin beklediği güzel haber açıklanınca gözler aşılama kampanyasına çevrildi. 120 milyon dozluk Pfizer-BioNTech aşısı anlaşmasıyla beraber Sağlık Bakanlığı'nın tüm ülkedeki yeni hedefinin eylül ayına kadar 18 yaşa en az bir doz aşı yapmak olduğu öğrenildi. Bilim Kurulu toplantısında açıklanan eylül ayma kadar 120 milyon dozluk BioNTech aşısı anlaşması sonrasında artık gözler aşılama kampanyasına çevrildi. Türkiye'ye bugüne kadar yaklaşık 30 milyon doz Sinovac, 5 milyon 300 bin doz BioNTech aşısı geldi.
Bu aşılar 27 milyondan fazla doz uygulandı. Bunlar m 15 milyon 542 bini ilk doz, 11 milyondan fazlası ise ikinci doz olarak açıklandı. Sinovac ve 100 milyon doz aşı sözleşmesi bulunurken, Sağlık Bakam Fahrettin Koca Sputnik V için de 6 ay içinde 50 milyon doz almak üzere anlaşma imzalandığını duyurdu.
Halen 55 yaş üzerine aşılama yapılıyor. Aşı programında sağlık personelinin eşleri de aşılanmaya başladı. Bakan Koca öğretmenlerle ilgili olarak da, "Yaş sınırlaması olmaksızın tüm ilköğretim öğretmenlerimizi aşı programına almıştık.
Şimdi ise 40 yaş üzerindeki tüm branş öğretmenlerimizi aşılamaya başlıyoruz" açıklaması yaptı. Tedarik süreciyle eş zamanlı olarak tüm öğretmenler ve okul çalışanları aşılarını yaptıracak. Ancak bu yaş grubu için henüz tarih belli olmadı.
Öğretmenler dışında Milli Savunma, Adalet ve İçişleri Bakanlığı mensupları, kritik görevlerde çalışanlar, zabıta, cezaevleri, gıda ve taşımacılık sektöründekiler de aşılanmaya başladı. Bakanlığın yeni hedefi ise eylül ayma kadar 18 yaşa en az bir doz aşı yapmak.
50-54 yaş aşılama tamamlandıktan sonra artık yeni bir aşamaya geçilecek. Bu grupta kronik hastalığı olan 40-49 yaş, 30-39 yaş ve 18-29 yaş arası kişiler olacak. Daha sonra ise hastalığı olmayan 40-49 yaş arası bireyler, 30-39 yaş arasındakiler, 18-29 yaş arası kişiler aşılanacak.
Öte yandan Milli Eğitim Bakanlığı'ndan yapılan açıklamaya göre, ilkokul 1, 2 ve 3. sınıflarda sınav uygulaması bulunmuyor. 1, 2 ve 3. sınıf öğrencileri, birinci dönemde olduğu gibi yüz yüze eğitim, canlı ders veya TRT EBA televizyonundaki yayınları takip ve derse olan ilgilerine göre kişisel, sosyal ve akademik gelişimlerini destekleyecek şekilde öğretmenleri tarafından değerlendirilecek.
İlkokul 4. sınıf ile ortaokul öğrencileri için 2020-2021 eğitim öğretim yılı ikinci dönem derslerinin sınavla değerlendirilmesi durumu, öğrencilerin tercihine bırakıldı.
İkinci dönem sınav notu olan öğrencilerin bu sınavları geçerli olacak ve e-Okul sistemine işlenecek. Sınavı yapılan derslerden başka bir sınav yapılmayacak. Bu öğrencilere istemeleri hâlinde ikinci bir sınav yapılıp puanlarını yükseltme fırsatı verilecek.
Bu öğrencilere ayrıca tercih hakkı sunulacak olup istemeleri halinde sadece birinci dönem notları ile değerlendirilmeleri sağlanacak. Başka herhangi bir ölçme ve değerlendirme uygulaması yapılmayacak.
İkinci dönem sınav notu olmayan öğrencilere sınavlara katılıp katılmama hususunda tercih hakkı sunulacak. İsteyen öğrenciler için sınav yapılacak. İkinci dönem sınavlarına katılmak istemeyen öğrencilerin sadece birinci dönem notlarına göre değerlendirilmeleri sağlanacak. Öğrencilere başka herhangi bir ölçme ve değerlendirme uygulaması yapılmayacak.
Velilerin, tercih ettikleri seçeneği 26 Mayıs 2021 tarihine kadar öğrencilerin kayıtlı bulunduğu okul müdürlüğüne yazılı olarak ya da e-posta başvurusuyla bildirmeleri gerekiyor.
Seçmeli dersler dâhil bütün derslerden sadece bir sınav notu karneye yansıtılacak. Sınavlar okul ortamında ve yüz yüze yapılacak. Öğrencilerin sınavları 2020-2021 eğitim öğretim yılı ikinci dönem başından 26 Mart 2021 tarihine kadar işlenen konu ve kazanımları kapsayacak şekilde, 18 Haziran 2021 tarihine kadar planlanarak uygulanacak.
Farklı bir ilde bulunmaları durumunda öğrenciler, sınavlara bulundukları yerlerde aynı okul türündeki okullarda girebilecekler. Bu kapsamda, okulların gerekli hazırlık ve planlamaları yapabilmeleri için öğrenci velileri, 26 Mayıs 2021 Çarşamba gününe kadar taleplerini bulundukları ildeki ilgili okul müdürlüğüne bir dilekçe ile iletecek, öğrencilerin öğrenim gördüğü okul müdürlüğünü de bu konuda bilgilendirecek.
Yurt dışındayım sınava girebilir miyim?Yurt dışında bulunan ve sınavlara bulunduğu ülkede katılmak isteyen öğrenciler; bulunduğu yerin Türkiye Cumhuriyeti Büyükelçiliği/Başkonsolosluğu/Konsolosluğu eğitim müşavirliği/ataşeliğine başvuracak.
Kendisinde veya birlikte kaldığı aile bireylerinde herhangi bir kronik rahatsızlığı bulunan öğrenciler, okul içinde uygun bir zamanda ve izole bir ortamda sınava alınacak. Yatılı bölge ortaokullarında kayıtlı olan ve eğitim öğretim sürecini uzaktan eğitim yoluyla takip eden öğrencilerin, sınav tarihlerinin olduğu günlerde pansiyon kapasitesi, ulaşım şartları ve hijyen koşulları dikkate alınarak pansiyonda konaklayabilmeleri sağlanacak.
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk da değişikliği Twitter hesabından, "İlkokul 4. sınıf ve ortaokul öğrencilerimize II. dönem sınavları için yeni önerilerimiz var. Önceliğimiz, sağlığınız. Her durumda yanınızda ve sizinleyiz ama şimdi bir 'Ziya Öğretmen’im, biz de daha çok kitap okuyacağız.' sözü alırım." sözleriyle duyurdu.
Öte yandan Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Derneği Başkanı Prof. Dr. Füsun Saygılı, "Dünyayı yaklaşık 18 aydır etkileyen Kovid-19 pandemisi sürecinde yapılan çalışmalar, Kovid-19 nedeniyle hastaneye yatanların yaklaşık yarısının obezitesinin olduğunu, başka bir deyişle hastalığın, obezitesi olanlarda yatış gerektirecek denli ciddi seyrettiğini göstermektedir." dedi.
Dernek tarafından düzenlenen "42. Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Kongresi" çevrim içi başladı. Kongre kapsamında düzenlenen basın toplantısında konuşan Prof. Dr. Saygılı, obezite ve Kovid-19 ilişkisini değerlendirerek, obezitenin önlenebilir ölümlerin sigaradan sonra gelen ikinci en önemli nedeni olduğunu söyledi.
Dünya Sağlık Örgütünün obeziteyi salgın olarak tanımladığını, Türkiye'de de sıklığının hem yetişkin hem de çocuk ve adolesanlarda giderek arttığını vurgulayan Saygılı, "Dünyayı yaklaşık 18 aydır etkileyen Kovid-19 pandemisi sürecinde yapılan çalışmalar, Kovid-19 nedeniyle hastaneye yatanların yaklaşık yarısının obezitesinin olduğunu...
Başka bir deyişle hastalığın, obezitesi olanlarda yatış gerektirecek denli ciddi seyrettiğini göstermektedir. Genel olarak bakıldığında Kovid-19, yaşlılarda daha ağır seyretmektedir. Genç olmanın avantajı obez bireylerde yaşanmamakta, obezitesi olan gençlerde Kovid-19 görülme sıklığı artmaktadır." diye konuştu.
Prof. Dr. Saygılı, yakın zamanda yayınlanan bir araştırmanın, obezitesi olan erkeklerdeki Kovid-19 seyrinin obezitesi olan kadınlara göre daha da kötü olduğunu gösterdiğini belirterek, obezitesi olan bireylere bu süreçte, doğru beslenme ilkeleri, ev içi egzersizler, nefes egzersizlerinin öğretilmesi, gün ışığına çıkmalarının önerilmesi gerektiğini söyledi.
Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Mine Adaş, diyabet ve Kovid-19 denildiğinde salgın içinde salgından söz edilebileceğini belirterek, şu bilgileri verdi:
"Diyabet ve Kovid-19 arasında iki yönlü bir etkileşim söz konusudur. Kovid-19 diyabetiklerde daha ağır seyretmekte, glisemik kontrolü bozmakta, diyabet ise Kovid-19 kliniğini ağırlaştırmaktadır. Diyabet genellikle obezite, hipertansiyon, kalp ve damar hastalıkları ile birliktedir.
Diyabetik böbrek hastalığı, diyabetin önemli komplikasyonlarından biridir. Ayrıca kötü glisemik kontrol bağışıklık sistemi üzerine olumsuz etkilidir. Tüm bunlar Kovid-19 kliniğinin diyabetiklerde kötü seyretmesinde etkilidir.
Bunun yanı sıra Kovid-19 pandemisi süresinde evde kapalı kalma, hareket kısıtlılığı, beslenme düzeninin bozulması, strese bağlı hormonların kan şekeri üzerine olumsuz etkileri, Kovid-19 tedavisinde kullanılan steroidlerin kan şekerini yükseltmesi ise Kovid-19'un diyabet üstüne olan olumsuz etkileridir."
Salgın sürecinde raporlu hastaların ilaçlarına ulaşımında bir sorun yaşamadığını ancak hastalarda bulaş endişesiyle hastaneye başvuruda çekincenin olmasının kontrollerin aksamasına neden olduğunu aktaran Adaş, son dönemde kan şeker kontrolü oldukça bozulmuş olan hastalarla karşılaştıklarını sözlerine ekledi.
Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Alper Sönmez de Türkiye'de obezite tedavisiyle ilgili yaşanan sorunlar ve bu sorunların çözümü için atılması gereken adımlara ilişkin bilgi verdi.
Obezitenin dünyanın ve Türkiye'nin en önemli sağlık sorunu olduğunu belirten Sönmez, bu tedavinin deneyimli bir ekip ve farklı disiplinlerden sağlık profesyonellerinin iş birliğini gerektirdiğini ifade etti.
Prof. Dr. Sönmez, "Obezite hastalarına bilimsel dayanağı olmayan mucize diyetler, mucize bitkiler, mucize ilaçlar veya mucize cerrahi yöntemler önerilmekte, obezite hastaları istismar edilmektedir. Zaman zaman bu bilim dışı yaklaşımlar bazı basın kuruluşları tarafınca denetimsiz biçimde haber yapılmaktadır.
Özellikle internet ve sosyal medya ortamında yoğun bilgi kirliliği vardır. Obezite tedavisinde yaklaşım bellidir. Hastalarda obezitenin nedenleri, eşlik eden hastalıklar ve komplikasyonlar araştırılır. Tespit edilen hastaya özgü nedenlere ve eşlik eden diğer sorunlara yönelik tedavi planlanır." diye konuştu.
Cerrahinin obezite ile mücadelenin en son basamağı olduğuna işaret eden Sönmez, sözlerini şöyle tamamladı: "Dünyada bu amaçla genel olarak kullanılan iki temel yöntem tüp mide ve gastrik baypas ameliyatlarıdır. Rutin dışı cerrahi uygulamalar ancak deneysel koşullarda yapılmalıdır.
Son dönemde 'Diyabet Cerrahisi' diye sıkça reklamı yapılan yöntem de bunlardan birisidir. Obezitesi olan bir diyabet hastasının kilo fazlalığı ve kan şekeri tıbbi tedaviyle kontrol altına alınamıyorsa, tüp mide veya gastrik baypas tedavisinden fayda görebilir.
Dünyada 'Diyabet Cerrahisi' olarak kabul edilmiş, rutin olarak uygulanabilir bir cerrahi girişim yoktur. Klasik olmayan yöntemlerle 'Diyabet Cerrahisi' yaptıklarını ifade eden kişiler denetlenmeli ve deneysel yöntemlerin serbestçe uygulanması engellenmelidir. Obezite sorununun en önemli çözümü obezitenin önlenmesidir."
Toplantıda, Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Derneği Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Ayşegül Atmaca "Kovid-19 ve Tiroid Hastalıkları", Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Derneği Araştırma Sekreteri Prof. Dr. Erol Bolu da "Polikistik Over Sendromu"na ilişkin bilgi verdi.