25.08.2020 - 00:14 | Son Güncellenme:
milliyet.com.tr
Kazıyı yöneten İsrail Tarihi Eserler Dairesi'nden Liat Nadav-Ziv ve Elie Haddad yazılı açıklamalarında "Bu hazineyi 1100 yıl önce oraya gömen kişinin onu geri çıkarmayı amaçlıyor olması gerekiyor. Hatta yerinden kıpırdamaması için çömleği çivilemiş" diyor ve sürdürüyorlar:
"Altın para, hele de bu kadar büyük miktarda altın para çok nadir bulunuyor. Arkeolojik kazılarda hemen hemen hiç altın para bulmayız çünkü altın çok değerli olduğundan, eritilerek ve yeniden dökülerek nesilden nesile aktarılır.
Havayla temas ettiklerinde oksitlenmeyen saf altından bu paraları bir gün önce gömülmüşçesine iyi durumda bulduk. Bu bölgede yaşayanlar ile uzak bölgeler arasındaki uluslararası ticarete işaret ediyor olabilir."
Hazinenin sahibinin kimliği gizemini korurken, altınları çıkaran gençlerden Oz Cohen "Harikaydı" diyerek duygularını ifade ediyor: "Kazı toprağının üzerindeydim, ince yapraklara benzeyen şeyler gördüm. Tekrar baktığımda altın sikkeleri gördüm. Gerçekten çok heyecan vericiydi."
İsrail Tarihi Eserler Dairesi'nden eski para uzmanı Robert Kool ise, 425 sikkenin 24 ayar saf altın olduğunu ve o döneme kayda değer bir paraya tekabül ettiğini söylüyor. Kool, "Mesela, o dönem Mısır'ın başkentindeki en iyi semt olan Fustat'ta bu kadar altına lüks bir ev satın alınabiliyordu" diyor.
İsrailli uzman, gömütü oluşturan tam altın dinarların yanı sıra 270 adet de küçük parçalara bölünmüş altın para bulunduğunu, bunların bir tür 'bozuk para' gibi daha küçük miktarlarda harcanmak üzere kesildiklerini anlatıyor. Kool bunlardan birinin, Bizans İmparatoru Teofilos tarafından Konstantinopolis'te bastırılmış bir paranın parçası olduğunu, bunun ise o dönemin rakip iki imparatorluğu arasında süregiden ilişkilere işaret eden nadir bir maddi kanıt olduğunu da ekledi:
"İsrail topraklarında Abbasi dönemine ait kalıntı görece çok az çıkıyor bu nedenle bu nadir hazine kesinlikle bu döneme ilişkin araştırmalara büyük katkı sağlayacak ve hala çok az şey bildiğimiz bir döneme dair bilgiler verecek."Hazinenin dokuzuncu yüzyılın sonlarından bu yana toprak altında olduğunu belirten İsrailli uzman, Abbasilerin altın çağlarını yaşadığı o yıllarda Kuzey Afrika ve Yakın Doğu'yu kontrol ettiğini hatırlatıyor.
Tesadüfen ortaya çıkarılan altınlar, İsrail'de bugüne kadar bulunan en büyük hazineler arasında yer alıyor. 2015 yılında amatör dalgıçlar liman kenti Kayserya açıklarında yaklaşık 2000 bin altın bulmuştu.
Söz konusu hazine, Tunus'ta kurulup bir dönem tüm Kuzey Afrika ve Doğu Akdeniz kıyılarını kontrol eden Fatimiler'den kalmaydı.
Geçen yıl ise İsrail'in Doğu Akdeniz kıyısındaki kenti Yavne'de tarihi bir keşif gerçekleştimiş, ülke medyası 'Bayram hediyesi' başlıklarıyla haberi duyurmuştu.
Yavne'deki antik alanda kazı yapan arkeologlar, 1200 yıllık nadir altın sikkeleri bir küçük kumbaranın içinde bulduklarını Pazar günü açıkladı.
İsrail Eski Eserler İdaresi (IAA) yönetici yardımcısı Liat Nadav-Ziv, keşif gerçekleştiğinde geniş kazı alanının ortasında olduğunu anlatıyor:
"Çığlıkları duydum ve sesin geldiği yere doğru koştum. Tecrübeli arkeolog Marc Molkondov telaşlı adımlarla yanıma yaklaştı.
Hızlı bir şekilde onu takip ettim ve hazineyi gördüm. Bu şüphesiz eşi benzeri olmayan bir keşif. Hanuka Bayramı sırasında bulunması da özel."
IAA sikke uzmanı Robert Kool, bulunan altın sikkelerin Abbasiler dönemine ait olduğunu ve Milattan Sonra dokuzuncu yüzyılda basıldığını söylüyor.
Sanat, bilim, ticaret ve endüstride dünyayı değiştiren Müslümanların en zengin döneminin yaşandığını belirten Kool'a göre, paralar Halife Harun Reşit'in hüküm sürdüğü yıllardan kalma.
İsrail'de söz konusu dönemden kalma sikkelerin çok nadir bulunduğunu aktaran Kool, Abbasilerin başkenti Bağdat ile Kuzey Afrika'daki Tunus'ta benzer paraların ortaya çıktığını hatırlattı.
İsrail medyası, arkeologların Yavne'deki alanda fırında imal edilmiş kavanoz, çanak ve kaseler de bulduğunu, altınların da bir kumbarada saklandığını bildiriyor.
Abbasilerin en meşhur yöneticisi ve İslam dünyası dışında en fazla tanınan halife unvanına sahip Harun Reşid, devletin beşinci hükümdarıydı. Bundan tam 1211 yıl önce vefat etti.
Henüz 18 yaşında Bizans seferine katıldıktan sonra, Harun Reşid'e Tunus, Mısır, Suriye, Azerbaycan'ın yönetimi verildi.
Taht kavgası sırasında bir süre hapse atılan Harun Reşid, 786 yılında 20 yaşındayken halife oldu ve 23 sene kadar süren iktidarı Abbasiler'in en parlak dönemi olarak tarihe geçti.
Mühründe 'El-azametü ve'l-kudretü lillah-Büyüklük ve kudret Allah'ındır' yazan Harun Reşid, dönemin Bizans İmparatoru VI. Konstantinos'a İslam'a davet mektubu gönderdi.
Abbasiler, Harun Reşid döneminde Arap coğrafyasının yanı sıra İran, Azerbaycan, Mısır, Kuzey Afrika ve Akdeniz'in belli bölgelerine hakim oldu. Akdeniz sahili boyunca çeşitli yerlerde kuvvetli haberleşme teşkilatı kurdu.
Tüm dünyanın bildiği 'Binbir Gece Masalları'nın bir bölümü, Bağdat'ta ve Harun Reşid'in çevresinde yaşanan olayları konu edinir.
Avrupa'daki Büyük Karl'a birçok hediye gönderen Harun Reşid'in yolladığı bir saat özellikle o zamanın yaşlı kıtasında büyük ilgi uyandırdı.