19.08.2021 - 07:02 | Son Güncellenme:
milliyet.com.tr
Taliban örgütünün yalnızca dokuz günde tüm vilayetleri ele geçirip başkent Kabil'e girmesiyle Afganistan'dan kaçış başlarken, bugün örgüt ilk büyük şokunu yaşadı. Yerel medya, Taliban'ın halka açık idamlara başladığını bildiriyor.
Taliban'ın genel af ilan edildiği yönündeik açıklamasına rağmen başkent Kabil'de ellerinde ağır silahlar bulunan militanların birçok kişiyi sokak ortasında gözaltına aldığı görüntüler sosyal medyada paylaşıldı.
Çatılarda dolaşan militanların da yer aldığı videoda Taliban üyelerinin gözaltına alınanlara silah doğrulttuğu görüldü. Yüzlerce Kabil sakini ise yaşananları endişe dolu bakışlarla izledi.
ABD Başkanı Joe Biden, Afganistan'dan "kaos olmaksızın" ayrılmalarının bir yolunun olmadığını ve ayrılma sürecinin daha iyi yönetilemeyeceğini savundu. Amerikan ABC kanalına konuşan Başkan Joe Biden, Afganistan'dan ayrılma kararını, tahliye sürecinde ortaya çıkan durumu ve son gelişmeleri değerlendirdi. Afganistan'dan ayrılma kararının doğru olduğunu ve kararının arkasında olduğunu vurgulayan Biden, bu kararı almalarının gerekçelerini anlattı.
"Afganistan'dan ayrılma sürecinin daha iyi yönetilebileceğine inanmıyor musunuz?" şeklindeki soruya yanıt veren Biden, "Sanmıyorum. Bu süreç, ardından kaosun ortaya çıkmadığı bir şekilde ele alınabilirdi, bunun bir yolu olduğu fikri var ama bunun nasıl olacağını bilmiyorum." şeklinde konuştu.
Biden ayrıca, söz konusu kararı alırken "kaos olabilir" durumunu da karar alma sürecinde değerlendirdiklerini belirtti. Amerikalıların ülkeden ayrılmasına izin verip vermeyeceği konusunda Taliban'ın ne yapacağından emin olmadıklarını anlatan Biden, "Peki şu an ne yapıyorlar, iş birliği yapıyorlar. Amerikan vatandaşlarının ayrılmasına izin veriyorlar." dedi.
Kabil Hamid Karzai Havalimanı'nda ortaya çıkan kaos görüntüleriyle ilgili fikri sorulan Biden, "Bir an önce kontrolü sağlamalıyız ve hızlı hareket etmeliyiz diye düşündüm. Ve öyle de yaptık." şeklinde konuştu.
Afganistan'ı terk eden eski Cumhurbaşkanı Eşref Gani ile Taliban'a karşı herhangi bir savunma yapmayan Afgan güvenlik güçlerine atıf yapan Biden, tam da bu sebeplerle ülkeden ayrılmalarının çok doğru bir karar olduğunu söyledi.
"Basit bir karar verebilirdim. Eğer kalıyoruz deseydim o zaman çok daha fazla askeri oraya göndermeye hazırlanmamız gerekirdi." ifadesini kullanan Biden, verdiği kararlarla çok sayıda Amerikan askerinin Afganistan'da ölmesini engellediğini belirtti.
Biden, Afganistan'dan ayrılmak isteyen tüm Amerikalıların tahliye sürecinin 31 Ağustos'tan sonraya sarkması durumunda ne yapacaklarının sorulması üzerine, gerekirse bazı ABD askerlerinin kalacağını söyledi.
"Afganistan'da 10 ila 15 bin Amerikalı var, doğru mu? Ülkeden ayrılmak isteyen tüm Amerikalılar tahliye edilene kadar askerlerin orada kalacağı konusunda taahhüt veriyor musunuz?" sorusuna Biden, "Evet." şeklinde cevap verdi.
Biden, bunun, 31 Ağustos'tan sonra da Afganistan'da kalacakları anlamına gelmediğini vurgularken, halen tahliye edilmesi gereken Amerikalıların olması durumunda 31 Ağustos'ta ne kadar ve ne şekilde askerin kalacağı konusuna bakacaklarını ancak kalan vatandaşlarını çıkaracaklarını belirtti.
Afganistan'da Taliban'a karşı ilk gösteriler ise, Celalabad, Kunar ve Host kentlerinde gerçekleşti. Afgan bayrakları sallayan protestocuların dağılması için Taliban militanları ateş açtı. Protestocular Afganistan bayrağı yerine Taliban bayrağı kullanılmasına karşı çıkıyor.
Celalabad'dan gelen kent meydanındaki Taliban bayraklarının alkışlarla indirildiği görüldü. Video, kısa sürede sosyal medyada binlerce kez paylaşıldı. Reuters haber ajansı, görgü tanıklarına dayandırdığı haberinde Celalabad'da en az üç protestocunun öldüğünü bildiriyor.
BBC, protestoların ulusal çaptaki gösterilere evrilip evrilemeyeceğini söylemek için henüz erken olduğunu ancak işlerin hızla değiştiğini ve Taliban'ın da bu yüzden gergin olduğunu bildiriyor.
Yerel medya, Taliban'ın tanınmış dört komutanı Kandahar'daki bir stadyumda asarak idam ettiğini duyurdu. Komutanlardan biri, General Rezak ismiyle tanınan Haşim Rekval'e yakın bir isim.
Kabil Havalimanı içindeki kaotik görüntülerin ardından Salı günü tahliye uçuşları normale döndü, Taliban'dan kaçanları taşıyan uçaklar hem gündüz hem de gece arka arkaya havalandı.
Bir Beyaz Saray yetkilisine göre, Salı günü 13 askeri uçakla Afganistan'dan yaklaşık 1100 Amerikalı tahliye edildi. Yetkili, şu ana kadar 3 bin 200'den fazla ABD vatandaşının ülke dışına çıkarıldığını söyledi.
Ancak Amerikan medyası, Washington yönetiminin Afganistan'da mahsur kalan ABD'lileri güvenliklerini garanti etmeden Kabil Havalimanı'na çağırdığını bildiriyor. Yayınlanan e-posta'da "ABD hükümeti tarafından sağlanan belirsiz sayıda uçuş yakında başlayacak" deniliyor.
Tahliyeler için binlerce askeri Kabil'e gönderen ABD tüm insanlığı utandıran görüntülerin ortaya çıkmasını engelleyemedi, halihazırda 11 bin Amerikan vatandaşı Afganistan'dan çıkarılmayı bekliyor.
Salı günü yüzlerce Afgan Kabil Havalimanı'nın duvarlarına tırmanıp içeri girmeyi denerken, Amerikan Associated Press (AP) Taliban'ın havalimanına ulaşmak isteyenlere 'güvenli geçiş' sağlamayı kabul ettiğini aktarıyor. NATO, bugün yaptığı açıklamada kapılarda meydana gelen izdihamda 17 sivilin yaralandığını duyurdu.
Yerel medya, Kabil düşerken havalimanı kapısında ABD askerlerine yalvaran Afgan kadınların görüntülerini yayınladı. Havalimanına girmek isteyen kadınlar, "Taliban geliyor" diyor.
Yürek burkan videoda turnikelere tutunan kadınların "İmdat" çığlıkları ve ağlama sesleri duyulurken, dünya medyası görüntüleri 'Cehennemin kapısı' başlıklarıyla haberleştirdi.
Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan ise, ABD'nin tahliye faaliyetlerinin 31 Ağustos'a kadar sürebileceğini ve net bir takvim belirlenmesi hakkında Taliban'la müzakere yürütüldüğünü söyledi.
Pazartesi günü hareket halindeki kargo uçaklarına tutunup Kabil'den kaçmaya çalışanların görüntüsü, dünya çapında şok etkisi yarattı. ABD Hava Kuvvetleri, askeri kargo uçağının iniş takımlarında insan vücudu parçaları olduğunu doğruladı. Yerel medya, havalimanı pistinde uçaklardan düşüp ölen dört kişinin cesetlerini gösteren yeni video kaydı yayınladı. Tolo News, görüntünün Pazartesi günü kaydedildiğini aktardı.
Afganistan'da yönetim değiştikten sonra Taliban'ın siyasi lideri Molla Abdulgani Baradar, ülkeye döndü. Katar'ın başkenti Doha'daki barış görüşmelerini yürüten Baradar ve yanındakiler Kandahar'a indi.
Taliban'ın kurucuları arasında yer alan Molla Abdulgani Baradar Kandahar Havalimanı'nda kalabalık bir grup tarafından karşılandı ve yapılan tezahüratlar sosyal medyada paylaşıldı.
Bir konvoyla havalimanından ayrıldığı görülen Baradar'ın, ABD birliklerinin geri çekilmesi konusunda aylarca süren müzakereleri yürüttüğü Katar’dan gelişi, önemli bir ana işaret ediyor. Kandahar, 20 yıl önce ABD liderliğindeki bir askeri harekatın başlamasından önce Taliban’ın en önemli üssüydü.
Yıllardır yalnızca sesi duyulan ancak hiçbir zaman kameraların karşısına çıkmayan Taliban sözcüsü Zabibullah Mücahit ise, başkent Kabil'de yeni dönemin ilk basın toplantısını düzenledi.
BBC'den Yelda Hakim, şimdiye kadar yalnızca telefonda sesini duyduğu Taliban sözcüsü Mücahid'in yüzünü ilk kez gördüğünde şok yaşadığını, sözcünün ilk kez bir kadın gazetecinin sorusuna yanıt verdiğini kaydediyor.
Uluslararası medyanın canlı yayınladığı basın toplantısında Mücahid, Taliban'a karşı savaşan herkesi affettiklerini belirtip "Düşmanlıklar sona ermeli. Hiç bir iç ya da dış düşman istemiyoruz. Kabil'de kaos görmek istemiyoruz" diye konuştu.
Afganistan'da tüm kesimlerin temsil edildiği bir hükümet kurmaya çalıştıklarını savunan Taliban sözcüsü, "Dini ilkelerimize göre hareket etme hakkımız var. Şeriat kuralları altında kadın haklarına bağlıyız. Bizimle omuz omuza sıkı çalışacaklar. Uluslararası topluma, herhangi bir ayrımcılık olmayacağı konusunda güvence vermek istiyorum" dedi.
Gazetecilerin yabancı güçler için çalışan üstleniciler ve çevirmenleri sorduğunda ise Zabibullah Mücahit, şu yanıtı verdi: "Hiç kimseye intikam hissiyle yaklaşılmayacak... Hiç kimse kapılarını çalıp, kimler için çalıştıklarını sormayacak. Güvende olacaklar. Kimse onları sorgulamayacak ya da kovalamayacak."
Çin, Rusya ve Pakistan gibi ülkeler tarafından yeşil ışık yakılan Taliban yönetimine karşı ABD'nin nasıl bir tutum alacağı ise şimdilik belirsiz. Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı Sullivan, ABD'nin Taliban'ı meşru yönetim gücü olarak tanıyıp-tanımadığını söylemek için erken olduğunu kaydetti.
Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ise, 'savaşı kazandığı' gerekçesiyle Taliban ile görüşmek zorunda kalacaklarını söyledi. Borrell, AB'nin ancak kadın hakları ve temel haklara saygı gösterme taahhüdünü yerine getirmesi koşuluyla Taliban ile işbirliği yapacağını duyurdu.
Peki, resmen evrim geçirdiğini dünyaya ilan eden, değiştiğini söyleyen Taliban ne yapmak istiyor? BBC İzleme Servisi'nden Mina al-Lami, örgütün Afganistan halkını kazanmak için kampanya yürüttüğünü bildiriyor:
"Taliban, farklı platformlardan yürüttüğü halkla ilişkiler kampanyası üzerinden Afganistan halkı ve uluslararası toplumun kalbini ve aklını kazanmaya çalışıyor. Örgüt, yerel halk, bankalar, işletmeler, yatırımcılar, sivil yabancı çalışanlar, komşu ülkeler ve bölge güçlerine süslü mesajlar verirken, herkes için 'güvenli ve istikrarlı' bir ülke yaratmak istediklerine vurgu yapıyor.
Kadınlar ve kız çocuklarının geleceğine dair kaygıların farkında olan örgüt, dün Twitter'dan paylaştıkları ve 'okula gitmekte olan' kız çocuklarını gösteren bir resimle kızların eğitimden koparılmayacağı mesajını vermeye çalıştı. Aynı gün paylaştıkları bir başka videoda ise burka takmayan ve başörtüsü ile örtünen kadın doktor ve hemşirelerin çalışmaya devam ettiği görülüyordu.
Örgüt sadece normal yaşamın sürdüğü değil, kendi yönetimi altında bir ilerleme de yaşandığı mesajını vermek istiyor. İnsanların Taliban'ın gelişinden memnun olduğunu iddia ediyor. 13 Ağustos'ta yayımladıkları mesajda da vilayetlerin kolayca ellerine geçmesinin bunun kanıtı olduğunu öne sürmüşlerdi.
Ancak başarmaları esnek ve pragmatik davranmalarına bağlı - ki onların vermeye çalıştıkları imaj da bu. Öte yandan siyasi kazanımlar elde etme çabaları sonucu Taliban daha geniş anlamda radikal hareketin gözünde kolayca meşruiyetini kaybedebilir."
AP haber ajansı, ABD'nin çekilmeden önce Afganistan'a 20 yıl boyunca 837 milyar dolar para harcadığını ve tüm çabaların bir hafta içinde çöktüğünü bildirdi.
Peştunlar, Tacikler, Hazaralar, Aymaklar (Aimaq), Türkmenler, Özbekler, Kırgızlar ve Beluçilerin de aralarında bulunduğu birçok etnik grubun yaşadığı Afganistan'da, 20 ile 40 arası farklı dil ve lehçe konuşuluyor.
On yıllardır çalkantının dinmediği Afganistan'daki kırılmanın başladığı olay, 1979 yılının son günlerinde başlayan Sovyetler Birliği işgali oldu. ABD'nin direnişçilere destek verdiği 10 yıl süren işgal sırasında çok sayıda ülkeden 100 bini aşkın kişi Afganistan'a giderek Sovyetler Birliği'ne karşı savaştı.
Sovyetlerin 1989'da Afganistan'dan çekilmesinin ardından bu kez iç savaşa savrulan ülkede, Cumhurbaşkanı Muhammed Necibullah'ın 1992'de devrilmesiyle Afgan nüfusunun yarısını oluşturan Peştun grupların Kabil'deki hakimiyeti de sarsıldı.
İç savaş sürerken kurulan Taliban, farklı grupların desteğini aldı ve 27 Eylül 1996'da Kabil'e girerek iktidarı ele geçirdi. Böylece Afganistan'da, ABD liderliğindeki NATO birliklerinin 2001'deki saldırısına kadar devam edecek dönem başlamış oldu.
ABD, 11 Eylül 2001 saldırılarından Afganistan'da üslenmiş El Kaide ve lideri Usame Bin Ladin'i sorumlu tuttu. Afganistan'ı yöneten Taliban'dan El Kaide üslerini kapatmasını ve liderlerini ABD'ye teslim etmesini istedi. Taliban reddetti.
7 Ekim 2001'de Amerikan ve İngiliz uçaklarının Taliban ve El Kaide hedeflerine hava saldırısıyla Afganistan'da yeni bir savaş başladı. Afganistan'ı bu kez işgal eden ABD'ydi. Washington'ın 20 yıllık savaşı, Taliban'la masaya oturulması ve çekilme kararı alınmasıyla bitti.