Rio de Janeiro ya da tam adıyla São Sebastião do Rio de Janeiro, Latin Amerika'nın en ünlü ve en çok turist ağırlayan kenti olma özelliği taşıyor. Brezilya'nın en büyük ikinci şehri konumundaki Rio de Janeiro ülkenin güneyinde dağlık ve yemyeşil bir doğanın ortasında yer alır.
1 Ocak 1502 tarihinde Portekizli kâşif Pedro Alvares Cabral komutasındaki bir diğer denizci olan Caspar de Lemos, filosuyla birlikte Guanabara körfezine ayak basan ilk Avrupalılar oldu. Bu körfez günümüzde Rio de Janeiro kentinin kurulu olduğu bölgedir. İddialara göre tüm kıtanın adıyla anıldığı Floransalı denizci Amerigo Vespucci de bu gezide yer almıştır.
Portekizliler, San Sebastao Rio De Janeiro yani Türkçeleştirmeye çalışırsak Aziz Sebastian Ocak Irmağı olarak adlandırdıkları bu körfezde çok sayıda yerli kabile dağınık bir biçimde yaşamaktaydı. Bunlar arasında Amazon kabilesi olan Tupiler, Puri, Botocudo ve Maxakali gibi farklı topluluklar yer alıyordu.
Kısa bir süre Fransa'nın kontrolüne geçen bölgede Fransızlar bir kale ve yönetim bölgesi kurmaya çalışsa da Guanabara Körfezi yeniden Portekizlilerin eline geçti. Bu rekabetin de etkisiyle bölgedeki konumlarını güçlendirmeye çalışan Portekizliler körfez etrafında yerleşim kurmaya başladılar.
17. yüzyılda bölgeye yakın bir konumda bulunan Minas Gerais'te zengin altın ve elmas madenlerinin bulunması Rio de Janeiro'nun da kaderini büyük oranda değiştirecekti. Daha kuzeydeki Bahia gibi limanlar önemini yitirirken Rio de Janeiro bu dönemde hızla gelişmeye başladı. Limanın kazandığı bu işlevsellik böylenin de hızla gelişmesine yol açtı.
Altın ve elmas yataklarının bulunması haberi kısa sürede Avrupa'da yayılınca bölge hızlı bir şekilde göç almaya başladı. Bunu, madenlerde zorla çalıştırılmak üzere Afrika'dan getirtilen köleler takip etti. Bugün bölgede yaşayan siyahilerin kökeni büyük oranda 18. yüzyıl ve sonrasında madenlerde çalıştırılmak üzere getirtilen kölelere dayanmaktadır. 1819'da 145.000 olan köle sayısı 1840'ta 220.000'e ulaşmıştı.
Napoleon'un Portekiz'i işgal etmesi üzerine başta kral ve ailesi olmak üzere pek çok Portekizli asilzade Rio de Janeiro'ya kaçar ve burası Portekiz'in yeni başkenti olur. Böylece tarihte ilk kez Avrupalı bir ülkenin başkenti kıta dışında bir yere taşınmış olur. Ancak bölgede asilzadelerin yaşayacağı sayıda konutun bulunmaması nedeniyle pek çok insan evlerinden zorla çıkartılır. Napoleon'un Waterloo Savaşı'ndan yenilmesinin ardından kraliyet ailesi ve asilzadeler ülkelerine geri döner.
1822 yılına gelindiğinde hâlâ burada yaşamayı sürdüren Prens Pedro, Brezilya'nın Portekiz'den bağımsızlığını ilân eder. Böylece Rio de Janeiro Brezilya Krallığı'nın başkenti olarak dünya siyaset sahnesindeki yerini alır. Bu durum ülkede cumhuriyetin ilân edildiği 1889 yılından sonra da devam eder. Rio de Janeiro bu kez Brezilya Cumhuriyeti'nin başkenti olur.
20. yüzyılın başlarında deve hörgücünü andıran tepelerin tünelle ulaşıma açılmasıyla birlikte Botafogo ve Copacabana gibi yerler de Rio de Janeiro kentinin genişleme sürecine dahil edildi. 1905 yılında kent genelinde faaliyet göstermeye başlayan elektrikli tramvay da şehir içi ulaşımda büyük bir dönüm noktası oldu.
Tramvay hattı zaman içinde kentin gelişmesiyle doğru orantılı biçimde Rio de Janeiro'nun farklı bölgelerine uzatıldı. 1979 yılında açılan bugün 59 kilometre uzunluğa ve 3 hatlı 41 istasyona sahip Rio de Janeiro metrosu, şehir içi ulaşımda tramvayın yükünü azaltmaya çalışmaktadır.
20. yüzyılın başında önce Avrupa'dan ardından da başka kıtalardan ve ülke içinden hızlı bir şekilde göç almaya başlayan Rio de Janeiro'da çarpık yapılaşma başladı. Dünyada gecekondu kavramının ilk kez ortaya çıktığı yerlerden biri olan Rio de Janeiro'da 20. yüzyıl boyunca özellikle ormanlık alanlarla kaplı tepelere bir günde gecekondular inşa edilmeye başlandı.
Bugün bu gecekondu semtleri düşük eğitim ve yüksek suç oranının yanı sıra temel hayat standartlarını karşılayabilecek seviyenin çok altındaki koşullarda yaşayan yüz binlerce insana ev sahipliği yapmakta. Öyle ki bu bölgeler kimi araştırmalara göre dünya genelinde suç oranının en yüksek olduğu yerlerin başında gelmekte.
Şimdi Rio de Janeiro'nun biraz daha renkli yönüne göz atalım. Yazının başında da belirttiğimiz gibi Rio de Janeiro, dünyaca ünlü plajlara ve karnavallara ev sahipliği yapan bir şehir. Kentin dört bir yanındaki plajlar ve eğlence bölgeleri arasında en ünlü olanlar ise kuşkusuz Copacabana ve İpanema. Ancak bununla b
Ancak elbette Rio de Janeiro'da plajlar bu ikisiyle sınırlı değil. Atlas Okyanusu ve körfez boyunca çok sayıda plaj bölge halkı tarafından yoğun olarak kullanılmakta. Merkezi olmaları nedeniyle ise Copacabana ve Ipanema ise Rio de Janeiro'ya gelen turistlerin ağırlıkla tercih ettiği yerler. Ancak bu iki plaj sık sık hırsızlık olaylarıyla da gündeme gelmektedir.
Bu plajlar futbol oynayan gençlerin, yetenek avcıları tarafından keşfedilen genç mankenlerin ve yılın farklı dönemlerinde gerçekleştirilen festivallerde inşa edilen kumdan kalelerin dikkat çektiği alanlar olarak Rio de Janeiro'nun kent kültüründe ön plana çıkmaktadır.
Rio de Janeiro denince akla gelen ilk şeylerden biri de kuşkusuz futbol. Tıpkı Brezilya'nın tamamında olduğu gibi burada da futbol yaşamın en önemli parçalarından biri. İmkânları kısıtlı olan çok sayıda çocuğun plajlarda futbol oynarken keşfedildiği ve dünya çapında yıldıza dönüştüğü Rio de Janeiro, futbol mabedi olarak da adlandırılan Maracana Stadı'na da ev sahipliği yapmakta. 2014 Dünya Kupası finaline ev sahipliği yapan stat, futbol tutkunları için büyük öneme sahiptir.
Rio de Janeiro demek biraz da karnaval demek. Her yıl şubat ayında yani Rio de Jeneiro'da yazın en sıcak günlerinde gerçekleştirilen Rio Karnavalı, kentin en önemli turistik atraksiyonlarından biri. Beş gün boyunca süren karnaval boyunca kentin ana caddelerinde geçit düzenleyen samba okullarının dansçıları renkli görüntülere imza atmakta. Aslında Hristiyanlık'taki Büyük Perhiz'den önce düzenlenmesi itibarıyla dini bir yönü olsa da karnaval zaman içinde kabul değiştirmiştir.
Gelelim Rio de Janeiro'nun simgesine. Deve hörgücünü andıran tepelerin etrafında kurulu olan kentin en önemli yapısı kuşkusuz Kurtarıcı İsa Heykeli. Corcovado dağı üzerine inşa edilen heykel Dünyanın Yedi Yeni Harikası'ndan biri olarak da kabul ediliyor. Brezilya'nın bağımsızlığının 100. yılı şerefine 1922 yılında inşasına başlanan ve 1931 yılında tamamlanan heykel 30 metre yüksekliğe sahiptir. Paul Landowski'nin eseri olan heykel günümüzde milyonlarca turist tarafından ziyaret edilmektedir.
1960 yılında Brezilya'nın orta bölgelerine 4 yıl gibi kısa bir sürede inşa edilen Brasilia'nın başkent olması, Rio de Janerio'nun bürokratik yoğunluğunu büyük oranda bitirmiştir. Brasilia kentinin inşasında görev alan ünlü mimar Oscar Niemeyer, Rio de Janeiro için de anıtsal bir yapı tasarlar. Niteroi Çağdaş Sanat Müzesi'ni tasarlayan Niemeyer, Rio de Janeiro'ya marka bir yapı kazandırmıştır.
Pandemi sürecinde büyük sıkıntılar yaşayan ve bu yüzden turistik faaliyetlerin neredeyse durduğu Rio de Janeiro normal şartlarda Latin Amerika'nın en çok turist çeken şehirlerinin başında gelmektedir. Kent bu yönüyle Arjantin'in başkenti Buenos Aires ile de rekabet halindedir.
Her ne kadar Rio Karnavalı, futbol ve plajlarıyla öne çıksa da kent, Latin Amerika'nın en önemli kütüphanelerinin yanı sıra kültür sanat mekanlarına da ev sahipliği yapmaktadır.