Goethe’nin “Genç Werther’in Acıları” adlı romanı yazar tarafından 1774 yılında üç ayda yazılır. Roman dünya çapında ün yapan ilk Alman romanı kabul edilir. 18. YY Alman edebiyatının ilk mektup-romanıdır aynı zamanda. Kitap Werther’in, Wilhelm ismindeki hayali bir arkadaşına yazdığı mektuplardan oluşur. Kitabın bir noktasında mektuplar kesilir ve bir yayıncı karakter anlatıyı üstlenip, Werther’in son günlerini yazar.
Kitabın en önemli özelliklerinden biri hikâyesini Goethe’nin hayatından almasıdır. Goethe de tıpkı Werther gibi genç yaşında, nişanlı olan Charlotte isminde bir kıza âşık olur. Charlotte nişanlısıyla evlenince Goethe şehri terk eder. Yazar kitaptan bahsederken de şu itirafta bulunur: “Beni çok etkileyen kişisel durumlardan doğdu Werther. Yaşamış, sevmiş ve çok acı çekmiştim.” Peki aynı acıyı çeken Goethe, hayata devam edebilirken Werther neden intihar eder? Bu soruya edebiyat tarihinde getirilen yorum çok çarpıcıdır. Werther, Goethe gibi acılarını kâğıda dökemediğinden, o acının içinde tükenir ve intihar eder. Bu dramatik hikâye, dönemin gençleri arasında birçok intihara sebep olur.
Biraz egoist, biraz narsist
Murathan Mungan boşuna “Yaz geçer” demedi. Yazınca geçer sahiden. Nitekim, vizyona yeni giren “Genç Werther’in Acıları”nda romanda ressam olan karakterimiz yazar olarak karşımıza çıkıyor. Bu da 2025 versiyonu Werther’in karakterini değiştiriyor. Romandan serbest uyarlama olan filmin yönetmeni, senaryoya da imzasını atan José Lourenço. Daha ilk sahnede, çift kameralı akıllı telefonu olan genç bir Werther çıkarıyor karşımıza. Hayli yakışıklı, şeytan tüyü olan, hayatla ilgili sorumlulukları reddeden 30 yaşında Peter Pan sendromlu genç bir adam Werther. Aile yadigârı, ünlü bir sanatçıya ait heykelciği annesinin isteğiyle teyzesine teslim etmek üzere geldiği Montreal’daki Westmount’ta Charlotte adlı genç bir kadın ile tanışıyor ve ilk bakışta aşkın sarhoşluğuna kapılıyor.
Charlotte ise anne ve babası genç yaşta ölünce altı kardeşinin sorumluluğunu üstlenmiş bir abla-anne. Bu sorumluluklar nedeniyle, yaşına göre hayli olgun ama hayattan neşe alacaklı bir genç kadın. Tıpkı kendisi gibi sorumluluk sahibi, kararlı, beyefendi ve işkolik bir avukat olan Albert ile nişanlı. Werther nişandan haberdar olunca büyük hayal kırıklığına uğrasa da Charlotte’tan vazgeçmiyor. Üstelik Albert ile de yakın arkadaş oluyor. Büyüyememekten muzdarip bir genç olduğundan her istediği için tutturan çocuksu bir kişiliği var. E hadi söyleyeyim biraz egoist, biraz da narsist. Albert’i sorun gibi görmüyor ve onun boş bıraktığı şefkat ve ilgi alanından Charlotte’un kalbine girmeyi başarıyor. Zira Albert gece gündüz çalışıyor; önce iş sonra canan diyenlerden.
Sosyal kelebek Werther
Werther, yüksek enerjisi, bilgisi, görgüsü, mizah duygusu ve hayatın tadını çıkarabilme yeteneğiyle Charlotte’a muhteşem zamanlar yaşatıyor. Hem ona hem de onun kırmızı çizgisi olan kardeşlerine. Bütün bu sahneler filmde izleyiciyi de mutlu ediyor, içini açıyor. Nerede romandaki acılar içinde kıvranan, sürekli bedbaht, karamsar, hayata trajik pencerelerden bakan genç Werther, nerede filmdeki neşe dolu, zeki, sosyal kelebek Werther. İkisinin de tek ortak özellikleri çok âşık olmaları. Acı da çekiyor filmin Werther’i. Ama o acının içine bırakmıyor kendisini. Hatta yakın arkadaşı “Ne o, bir kadın yüzünden intihar mı edeceksin?” diye sorduğunda pek acılı (!) bir ânında şu cevabı veriyor, romana gönderme yaparak: “Ne intiharı? 18. YY Berlin’inde mi yaşıyoruz?”
Werther’in 2025 sürümü, Charlotte ile olan ilişkisinde gemi azıya alıyor. Charlotte’a duygularını itiraf etmekle kalmıyor, ısrarcı yaklaşımı taciz sınırlarını zorluyor. Belki bu da yaşadığı Peter Pan sendromunun bir parçası. E Charlotte da taş değil. Bu komik, eğlenceli, hoş genç adamdan etkileniyor, hatta onu bir defasında öpüyor. Ama son kertede sorumluluk duygusu ağır basıyor. Werther’i hayatından çıkarıp kısa süre sonra da Albert ile evleniyor. Peki bu evlilik ilişkilerine nasıl yansıyor? Bu sorunun cevabı sürpriz olsun. Sinemada izlerken çok seveceğinizden neredeyse eminim.
Kendi adıma da bu Werther’i çok sevdim. Charlotte ile yaşadıklarını yazan, yazarak kurtulan Werther bana umut verdi. Sanki vaktiyle çok gözyaşı döktüğüm Goethe’nin Werther’ine yeni bir yaşam sundu, acılarını dindirdi.
Sabahattin Ali’nin kızı Filiz Ali için dediği “Filiz hiç üzülmesin” dileğini ben de Werther için tekrar etmek istiyorum. Benim kıymetli roman kahramanlarımdan biridir. Edebi yazgısı hüzünlü olsa da, sinemadaki yazgısı daim olsun: Genç Werther hiç üzülmesin!
İyi pazarlar.