24.01.2025 - 06:26 | Son Güncellenme:
Ebru Şevli, Mimar- Kadim uygarlıklardan çağdaş topluluklara, kütüphane yapıları her zaman fiziki varlıklarının dışında, bilginin depolandığı ve ulaşılır kılındığı yerler olarak önem taşıdı. Mimari bileşenlerden oluşan tektonik bir varlık, yalnızca çatısını ve duvarlarını ayakta tutan bir nesne olmanın ötesinde, insanlık tarihi boyunca öğrenmenin, gelişmenin, iletişim kurmanın ve birbirimizle karşılaşmanın mümkün olduğu atmosferleri oluşturdu.
Efsanelerimizi, hikayelerimizi, tutkularımızı ve hüzünlerimizi kaydettiğimiz kil tabletler, parşömenler, sayfalar ve ekranlar için bir sığınak olan kütüphane yapılarının ölçekleri ve erişilebilirlikleri üzerinden taşıdıkları anlamlar da çeşitlendi. Her ne kadar kütüphaneler çok uzun zamandır insanlık tarihine eşlik eden yapı tipolojileri arasında yer alsalar da, gerçek anlamda kamusal karakter kazanmaları nispeten yeni, politik kazanımların ardından söz konusu olmaya başladı. Bilinen ilk kütüphane yapıları milattan önceki tarihlere dayansa bile, topluluğun her kesimine açık olarak tasarlanan ve kullanımda olan kütüphaneler henüz iki yüz yaşında bile değil.
Bugün yirmi birinci yüzyılda, nitelikli tasarlanmış kütüphane yapıları, hizmet verdikleri topluluklar için yalnızca kitaplara ulaşılan bir alan olmakla kalmıyor; aynı zamanda topluluk içerisinde fikir alışverişini mümkün kılan kültürel bir kamusal alan oluşturuyor, karşılaşma mekanları sağlıyor ve aidiyet duygusunu güçlendiriyor. Herkese ait, herkes için önemli bir mekan olarak tasarlanmış, hem mimari tasarımın niteliği hem de yapının topluluk ve kent ile kurduğu ilişki açısından değerli kütüphane yapılarını bir araya getirdik.