15.03.2024 - 13:47 | Son Güncellenme:
Gazze'deki savaş 162'inci gününe girerken, Filistin topraklarına 2 bin kilometre uzaklıktaki füze savaşı hız kesmeden devam ediyor.
İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik saldırıları dünyanın dört bir yanında lanetlenirken, bu saldırılara destek olan ülkelere de tepkiler büyüyor. Orta Amerika ülkesi Nikaragua, bu ayın başlarında Uluslararası Adalet Divanı’nda (UAD) İsrail’in Gazze saldırılarına siyasi, mali ve askeri destek vermekle suçladığı Almanya aleyhinde açtığı davanın zamanı belirlendi. UAD tarafından yapılan açıklamada, duruşmaların 8 ve 9 Nisan tarihlerinde düzenleneceği belirtilirken, “Duruşmalar Nikaragua'nın başvurusunda yer alan geçici tedbirlerin belirtilmesi talebine ayrılacaktır” ifadeleri kullanıldı.
İsrail’in Gazze Şeridi’nde sivillere yönelik saldırıları devam ederken, bölgede Katar, Mısır ve ABD aracılığında bir ateşkes anlaşması için görüşmeler sürüyor. ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Avusturya ziyaretinde yaptığı açıklamada, ABD'nin Gazze Şeridi’ndeki çatışmalara ara verilmesini sağlayacak esir anlaşmasındaki boşlukları doldurmak üzere yoğun bir şekilde çalıştığını söyledi. Gazetecilere açıklamalarda bulunan Blinken, “Şu anda biz burada konuşurken devam eden görüşmelerimiz var ve bunların önümüzdeki günlerde de devam edeceğine inanıyorum. Bu bizim kararlı olduğumuz bir konu ve bunu başarmak için ne kadar uzun süre ve ne kadar sıkı çalışmamız gerekiyorsa o kadar çalışacağız” dedi.
ABD Başkanı Joe Biden, Beyaz Saray’da gazetecilere açıklamalarda bulundu. Yahudi kökenli ABD Senatosu Çoğunluk Lideri Chuck Schumer'in, “İsrail'in 7 Ekim'den sonraki geleceği hakkında yeni bir tartışma yapılmalı. Bence bu en iyi şekilde bir seçim yapılarak gerçekleştirilebilir” sözlerine değinen Biden, “Bence iyi bir konuşma yaptı. Sadece kendisinin değil pek çok ABD’linin paylaştığı ciddi bir endişeyi dile getirdi” dedi. Biden, Schumer’in konuşmasıyla ilgili olarak kendisini ve ekibini önceden bilgilendirdiğini de sözlerine ekledi.
Schumer, Senato kürsüsünde dün yaptığı konuşmada, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu başkanlığındaki koalisyonun 7 Ekim’den sonra İsrail'in ihtiyaçlarına artık uygun olmadığını belirterek, “Netanyahu koalisyonu 7 Ekim'den sonra İsrail'in ihtiyaçlarına artık uygun değil. O zamandan bu yana dünya kökten değişti ve İsrail halkı şu anda geçmişe takılıp kalmış bir yönetim tarafından boğuluyor. Bir demokrasi olarak İsrail'in kendi liderlerini seçme hakkı vardır ve bırakalım taşlar yerine otursun. Ancak önemli olan İsraillilere bir seçenek sunulmasıdır. İsrail'in 7 Ekim'den sonraki geleceği hakkında yeni bir tartışma yapılmalı. Bence bu en iyi şekilde bir seçim yapılarak gerçekleştirilebilir” ifadelerini kullanmıştı.
İsrail’in saldırılarını sürdürdüğü ve insani yardımların girişini engellediği Gazze Şeridi’ne yapılan havadan yardımlara her gün bir yenisi daha ekleniyor. ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM) tarafından yapılan açıklamada, “Devam eden çatışmalardan etkilenen sivillere temel yardım sağlamak amacıyla bugün yerel saatle 12.12’de Gazze Şeridi’nin kuzeyinde 11. havadan insani yardım indirme operasyonu gerçekleştirildi. Ortak operasyonda ABD askerleri ile 2 C-130 ve 1 C-17 Globlemaster III tipi uçak yer aldı. ABD’ye ait uçaklar 35 bin 700’den fazla hazır gıdayı ve 31 bin 800 şişe içme suyunu büyük bir ihtiyaç bölgesi olan Kuzey Gazze’ye indirerek sivillerin kritik yardımlara erişimini sağlamıştır” ifadeleri kullanıldı.
Açıklamada, ABD Savunma Bakanlığının havadan yardım indirme operasyonlarının, ABD ve ortak ülke hükümetlerinin insanların acılarını hafifletmeye yönelik devam eden çabalarına katkıda bulunduğu belirtilirken, havadan teslimatlarının devam etmesinin planlandığı aktarıldı.
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun ofisi Cuma günü yaptığı açıklamada, İsrail ordusunun Güney Gazze'de konumlanan Refah'a saldırı planlarının onaylandığını açıkladı. Açıklamada, bölgede bulunan Filistinli sivillerin tahliyesini de içerecek bir askeri operasyonun onayladığı belirtildi. Buna göre açıklamada, "Ordu, operasyona ve (sivil) nüfusu tahliye etmeye hazırlanıyor" ifadeleri kullanıldı.
Yanı sıra, Netanyahu'nun Hamas'ın İsrail ile ateşkes ve esir değişimi anlaşmasına ilişkin son teklifini, şartların 'halen akıl dışı' olduğu ifadeleriyle reddettiği savunuldu.
Savaşın bölgenin büyük bölümünü kasıp kavurması sebebiyle, 2,3 milyon Gazze sakininin yarısından fazlası, Gazze-Mısır sınırındaki şehre sığınmıştı. ABD de dahil olmak üzere İsrail'in müttefikleri, İsrail ordusunun güney Gazze şehrine olası bir saldırısına ilişkin yoğun çekincelerini dile getirerek, sivillere büyük zarar verme potansiyeli konusunda uyarıda bulundu.
Başbakanlık Ofisi, güvenlik kabinesinin hükümetin konuyla ilgili tutumunu görüşmesinin ardından bir İsrail heyetinin de rehine görüşmeleri için Doha'ya gitmesinin beklendiğini duyurdu.
ABD Senatosu Demokrat Parti Çoğunluk Lideri Chuck Schumer, Gazze Şeridi’nde devam eden savaş sebebiyle Başbakan Binyamin Netanyahu’yu sert bir dille eleştirerek, İsrail’de seçim yapılması çağrısında bulundu.
Filistin Sağlık Bakanlığı, İsrail’in 7 Ekim’den bu yana devam eden saldırılarında hayatını kaybedenlerin sayısının en az 31 bin 490’a yükseldiğini duyurdu.
Güney Kıbrıs'tan yola çıkan yardım gemisi, Gazze Şeridi kıyısından göründü.
AFP haber ajansı, Gazze'ye ilk kez deniz yoluyla yardım getiren geminin Akdeniz kıyı şeridine yaklaştığını bildiriyor.
200 ton insani yardım taşıyan gemi, İspanyol Open Arms sivil toplum kuruluşuna ait.
Pirinç, un, baklagiller, konserve sebzeler ve proteinlerden oluşan gıda yardımını, dünyaca ünlü İspanyol şef ve uluslararası yardım gönüllüsü Jose Andres tarafından kurulan ABD merkezli World Central Kitchen (WCK) isimli kuruluşu sağlıyor.
İkinci yardım gemisinin de Larnaka limanından hareket etmesi bekleniyor.
Mısır lideri Abdulfettah Sisi, Kahire yönetiminin Gazze'de bir ateşkese ulaşmayı hedeflediğini belirtip yanı sıra kıyı şeridine daha fazla yardım girişine izin verilmesini amaçladığını söyledi.
Sisi ayrıca, evlerini terk etmek zorunda kalıp Gazze Şeridi'nin güneyine kaçan yüzbinlerce Filistinlinin kuzeye geri dönmesine izin verilmesini de hedefleri arasında saydı.
Mısır lideri, Gazze'nin en güneyindeki Refah şehrine kara saldırısı başlatmaya hazırlanan İsrail'i uyardı ve muhtemel bir kara işgalinin tehlikesini işaret etti.
Mısır sınırındaki Refah'a 1,5 milyon Filistinli sığınmış durumda. Halihazırda son sığınak niteliği taşıyan şehrin savaştan önceki nüfusu yalnızca 270 bindi.
İran ile Orta Doğu'daki en sıkı müttefiki Hizbullah arasında Şubat ayında Lübnan'ın başkenti Beyrut'ta gerçekleşen görüşmenin ayrıntıları, haftalar sonra ortaya çıktı.
Hizbullah, İsrail ordusuyla 8 Ekim'den bu yana Lübnan sınırında çatışıyor. Gazze'deki savaş devam ederken kuzeyden yeni bir cephe açılmasından endişe duyan İsrail, son haftalarda sınıra 100 kilometre mesafedeki Bekaa Vadisi'nde bulunan Hizbullah hedeflerini bile vurdu. İsrail'in krizin diplomatik yolla çözümü için 15 Mart (bugün) tarihine kadar Hizbullah'a süre verdiği, aksi halde Lübnan'a topyekun savaş ilan edeceği Lübnan basınındaki haberlere yansıdı.
Beyrut'ta geçen ay gerçekleşen buluşmada ise Hizbullah lideri Hasan Nasrallah ile İran'ın yurt dışı operasyonlarını yürüten Devrim Muhafızları ordusu Kudüs Gücü komutanı İsmail Kani bir araya geldi.
Görüşmede Hizbullah İran'a çatışmanın tırmanması ve Tahran yönetiminin savaşın içine sürüklenmemesi halinde İsrail'e karşı tek başına savaşacağını söyledi.
İsrail'in Hizbullah'a karşı geniş çaplı bir saldırı başlatmasına dair senaryonun masaya yatırıldığı toplantıda konuşulanlar, yedi ayrı kaynağa dayandırılıyor.
Hasan Nasrallah, Kudüs Gücü komutanı Kani'ye İran'ın İsrail ya da ABD ile bir savaşa sürüklenmesini istemediklerini belirtip grubun kendi başına savaşacağına dair güvence verdi.
Görüşmeye aşina İranlı bir kaynak, Nasrallah'ın Kani'ye "Bu bizim savaşımız" dediğini söyledi.
Hizbullah’ın 60 bin savaşçısı ve 150 bin kısa veya uzun menzilli füzesi bulunduğu tahmin ediliyor. Washington merkezli düşünce kuruluşu Wilson Center, Hizbullah'ı muhtemelen 'Ortadoğu'daki ve görece dünyadaki en zorlu devlet dışı askeri aktör' diye tanımlıyor.
Hizbullah ve İsrail ordusu arasındaki sınır çatışmaları, Gazze'deki savaştan bir gün sonra, 8 Ekim tarihinde başladı. Şimdiye kadar çoğunlukla sınır hattının dışına çıkmayan çatışmalarda Hizbullah 200'den fazla üyesinin öldüğünü açıkladı. İsrail jetlerinin hava saldırılarında aralarında çocuklar, kadınlar ve gazetecilerin de bulunduğu çok sayıda sivil yaşamını yitirdi. İsrail tarafında ise aralarında yüksek rütbeli subayların da bulunuduğu 10'dan fazla asker öldü. Ayrıca sınır hattındaki onlarca İsrail yerleşimi tahliye edildi.
120 KİLOMETRELİK MAVİ HAT
Savaştan önce de sıklıkla çatışmalara sahne olan Lübnan-İsrail sınırında Birleşmiş Milletler barış gücü askerleri UNIFIL konuşlu. İsrail'in 1982'de işgal ettiği Lübnan'ın güneyinden 2000 yılında çekilmesinin ardından toplamda 120 kilometre uzunluğundaki sınırın güvenliği UNIFIL'in denetimine geçti.
Mavi Hat adıyla bilinen sınır bölgesinde UNIFIL güçleri devriye geziyor. BM Güvenlik Konseyi kararıyla 1978 yılında kurulan UNIFIL'de onlarca ülkeden 10 460 asker görev yapıyor. İsrail, başta Şebaa Çiftlikleri olmak üzere BM kararlarına aykırı şekilde Lübnan topraklarının bir kısmını işgal altında tutmaya devam ediyor.
Gazze Şeridi'ni 2007 yılından bu yana yöneten Hamas, devam eden savaşta İsrail'e yeni bir ateşkes teklifi sundu.
Arabulucu ülkelere iletilen belgeye göre, planın ilk aşamasında Hamas'ın elinde bulunan İsrailli rehinelerden kadın, çocuk, yaşlı ve hastaların serbest bırakılması, karşılığında İsrail hapishanelerinde bulunan 700 ila 1000 Filistinlinin salıverilmesi var.
İsrail'in serbest bırakması talep edilen Filistinli tutuklulardan 100'ünün ömür boyu hapis cezasına çarptırılmış kişiler olduğu kaydedildi. Hamas'ın serbest bırakmayı taahhüt ettiği İsrailli rehineler arasında kadın askerlerin de bulunduğu belirtildi.
Times of Israel gazetesi, Hamas'ın teklifindeki ilk aşamada rehine kadın askerlerin serbest bırakılmasını manşetine taşıdı, 'Kadın askerler ömür boyu hapis cezası alan 100 mahkumla takas edilerek ilk aşamada serbest kalacak' başlığını attı.
Rehine ve tutuklu takasının ardından Hamas kalıcı bir ateşkes için belirlenecek bir tarihe yeşil ışık yakacak. Hamas bu aşamada İsrail'in Gazze'den çekilmesi için de süre belirlenmesini talep etti. Hamas'ın teklifinin bir sonraki aşaması ise iki tarafın elindeki tüm rehine ve tutukluların serbest bırakılmasını öngörüyor.
ABD, Mısır ve Katar'ın arabuluculuğunda Ramazan öncesinde ateşkese varma çabaları sonuç vermedi.
İsrail'in daha önceki tekliflere verdiği yanıt gibi son ateşkes önerisini de kabul etmesi beklenmiyor. Başbakan Binyamin Netanyahu, Perşembe günü Hamas'ın kabul edilemeyecek taleplerde ısrar ettiğini söyledi.
İsrail işgal birlikleri, bir kez daha Gazze Şeridi'nde yardım bekleyen Filistinlileri katletti.
Akdeniz kıyı şeridinin kuzeyindeki Gazze şehrinde yardım kamyonlarını bekleyen kalabalığa İsrail askerleri ateş açtı. Şoke edici saldırıda en az 21 can kaybı var, 150'den fazla Filistinli ise yaralandı.
Bir AFP muhabiri olay yerinde çok sayıda ceset ve vurulan insan gördüğünü söylüyor.
İsrail ordusu sözcülerinden Avichay Adraee, yaptığı açıklamada beklendiği gibi askerlerinin Filistinlileri hedef almadığını ileri sürdü.
Gazze'nin orta kesimindeki Nuseyrat mülteci kampındaki bir başka saldırıda ise sekiz Filistinli can verdi. Nuseyrat'taki saldırıda bir yardım dağıtım merkezi havadan vuruldu.
Kızıldeniz'deki saldırılarına hız kesmeden devam eden Husiler, Yemen'in en büyük limanı Hudeyde açıklarında bir kargo gemisini daha füzeyle vurdu.
Birleşik Krallık Deniz Ticaret Operasyonları (UKMTO), füze saldırısının Kızıldeniz kıyısındaki Hudeyde'nin yaklaşık 120 kilometre açığında gerçekleştiğini duyurdu. Hasar gören gemideki mürettebat yara almadı, araç yolculuğuna devam ediyor.
Hudeyde'nin batısında seyreden bir başka gemi ise, üstünden iki füzenin geçtiğini ve denizde iki patlama gerçekleştiğini bildirdi.
ABD ordusunun Orta Doğu birimi Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM) ise, İran destekli Husilerin ateşlediği iki gemisavar balistik füzenin Aden Körfezi'ne, iki füzenin ise Kızıldeniz'e doğru geldiğini açıkladı.
Söz konusu dört füzenin bölgedeki uluslararası koalisyon güçlerine ait savaş gemilerine isabet etmediği bilgisini veren CENTCOM, ayrıca Husilerin fırlatmaya hazırlandığı dokuz gemisavar füze ve iki silahlı insansız hava aracının imha edildiğini de açıkladı.
İsrail'in Gazze'den çekilmesini isteyen Husiler, Kasım ayı ortasından bu yana Kızıldeniz'e doğru seyreden ticari gemileri füze ya da kamikaze drone'larla vuruyor. ABD'nin başını çektiği koalisyonun Babülmendep Boğazı çevresindeki devriyeleri ve Yemen topraklarındaki hava saldırıları Husileri durduramadı. Saldırılara misilleme olarak ABD savaş gemilerine füzeler ateşleyen Husiler, başkent Sana ve ülkenin en büyük limanı Hudeyde dahil Yemen'in batısını kontrol ediyor.
ABD ordusuna ait bir uçak, İsrail'in Gazze'yi yok ettiği savaşın 160'ıncı gününde havalandı. İnsani yardımları Gazze Şeridi'ne bırakmaya hazırlanan HC-130J askeri kargo uçağında, uluslararası haber ajansları Associated Press (AP) ve Agence France-Presse'nin (AFP) foto muhabirleri de vardı.
Her iki ajansta, foto muhabirlerinin çektiği ve Gazze'deki eşi benzeri olmayan yıkımı gösteren fotoğrafları dünyaya servis etti.
Birleşmiş Milletler (BM) verilerine göre, beşinci ayı çoktan dolan savaşta 2,3 milyon insanın yaşadığı Gazze Şeridi'ndeki binaların yarısı yok oldu ya da ağır hasar gördü. Halihazırda 1,5 milyon Filistinli Mısır sınırındaki Refah şehrine sığınmış durumda ve Gazze'nin en güneyindeki Refah kara işgaline uğramayan tek yer.
AP fotoğrafların altına 'ABD Hava Kuvvetleri'ne ait bir uçağın penceresinden görünen yok edilmiş binalar' ifadesini yazarken, AFP foto muhabiri Dylan Collins objektifini bir arsaya çevirdi.
Collins, İsrail işgal askerlerinin etrafı harabeye dönmüş boş bir arsaya çizdiği Davut Yıldızı'nı kadrajına aldı. İsrail bayrağında da yer alan Davut Yıldızı, Yahudilerin sembolü. Filistin topraklarına çizilen Davut Yıldızı, işgal askerlerinin son skandalı olarak kayda geçti.
Rus haber ajanslarının Perşembe günü duyurduğu hipersonik füze testi, ABD tarafından resmen yalanlandı. RIA ve Sputnik gibi ajanslar, Yemenli Husilerin bir hipersonik füze test ettiğini bildirdi.
Mach 8 hızına ulaşan (yaklaşık 10 bin km) hipersonik füzenin yakında tanıtılmasının planlandığını belirten RIA, üretim safhasının da kısa sürede başlayacağını aktardı. Haberlere göre, Husiler füzeyi hem Kızıldeniz'deki hedeflerin vurulması hem de İsrail'e saldırı için kullanacak.
Yemen'in en kuzeyinden İsrail'in en güney şehri Eilat'a kuş uçuşu 1800 kilometre mesafe bulunuyor ve Husiler geçtiğimiz aylarda Eilat'a birçok balistik füze fırlattı bile.
Sputnik ajansı, bir askeri kaynağa dayandırdığı haberinde hipersonik füzenin katı yakıtla çalıştığını belirtip Husilerin lideri Abdülmelik el Husi'nin Salı günü söz konusu füzeye dair yorumda bulunduğunu yazdı. Abdülmelik Husi, Yemen'in batısını kontrol eden grubun dünyadaki birkaç ülkenin seviyesine çıkacağını söyleyip Kızıldeniz'deki son saldırılarda yeni silahlar kullandıklarını vurguladı.
Halihazırda Husilerle adı konulmamış bir savaş yürüten ABD ise, Rus ajanslarındaki hipersonik füze testi haberlerinin gerçeği yansıtmadığını açıkladı. ABD Savunma Bakanlığı Pentagon'un basın sözcü yardımcısı Sabrina Singh, haberlerin sahte olduğunu belirtip bölgede bir test yapıldığına dair hiçbir kanıt olmadığını söyledi.
Husiler, Kızıldeniz ve Aden Körfezi'nde seyreden gemilere saldırmak için bugüne kadar seyir füzeleri, balistik füzeler, silahlı insansız hava araçları (SİHA) ve mürettebatsız su üstü gemileri (USV) kullandı. Askeri uzmanlara göre söz konusu silahlar arasında en ürkütücü olan USV'ler, çünkü bir gemiye isabet ettiğinde batmasına yol açıyor. Husiler ilk saldırılarında küçük botlar ve/veya helikopterler kullanarak gemilere çıkmaya veya gemileri ele geçirmeye de çalıştı.
Dünyanın en yoksul ülkelerinden biri olan Yemen, Arap Baharı'yla başlayan çalkantılı yıllarda Husilerin başkent Sana'yı ele geçirdiği 2014'te birkaç parçaya bölündü. Suudi Arabistan öncülüğünde, Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn'in de dahil olduğu bir koalisyonun Husilere karşı yürüttüğü uzun süreli hava saldırıları ülkede daha fazla yıkıma ve yoksulluğa neden oldu. Birleşik Arap Emirlikleri'nin koalisyondan ayrılıp kendi ayrılıkçı hareketini desteklemesiyle denklem bir kez daha değişirken, gelinen noktada Husiler başkent Sana ve çevresini ellerinde tutmayı başardı.