Ne Şam’ın düşmesi, ne Esad’ın Rusya’ya kaçması ne de Suriye’de haritanın değişmesi..
“Esad ile masaya oturun” lobisi için bunların hiçbir önemi yoktu. Pazar gecesine kadar dimdik ayaktaydılar.
Siyasetçisi, gazetecisi, akademisyeni tarih yeniden yazılırken inatla ve ısrarla Türkiye’nin Esad ile görüşmesi gerektiğini anlatmaya devam etti!
Artık komik duruma düştüklerini hatta rezil olduklarını görünce söylemlerini değiştirip yeni bir argümana sarıldılar: Boşuna sevinmeyin. Suriye dağıldı ama yeni komşularımız YPG ve El Kaide oldu!
Bu ülkenin komşularımız terör örgütleri olmasın diye son 10 yılda gerçekleştirdiği askeri operasyonları, sahada ve masada verdiği büyük mücadeleyi, Suriye’de tüm dünyanın farkında olduğu kazanımlarını yok sayan zihniyetten ancak böyle bir analiz beklenebilirdi. Şaşırtmadılar.
Kişilik bozukluklarını ideoloji diye pazarlayan bazı alçaklar ve kripto FETÖ uzantıları ise işi daha farklı bir boyuta taşıyarak Esad ile benzer bir kaderi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da yaşayacağını ima eden laflar etmeye başladı.
Şundan hiç şüpheniz olmasın. Tamamı Türkiye Cumhuriyeti pasaportu taşıyan bu tiplerin alayı hafta sonunda düşenin Esad değil Erdoğan olması için yıllardır yanıp tutuşuyordu.
Hevesleri kursaklarında kaldı. Erdoğan bir kez daha tarih yazdı. Hatta tarihi değiştirdi. Koltuğunu korumak için halkını katletmekten çekinmeyen bir diktatörü alaşağı etti.
Diktatör demişken Türkiye’deki Esad lobisi bu kelimeyi Erdoğan ile birlikte kullanmayı çok sever.
İnsan Hakları Ağı verilerine göre Suriye’de kendi halkına karşı tam 217 kez kimyasal silah saldırısı gerçekleştiren, kadınları, çocukları varil bombalarıyla katleden, milyonlarca insanı sığınmacı haline getiren Esad onlar için dünyanın en demokrat adamıdır. Ama Erdoğan diktatör!
Bu arkadaşlar Esad’dan önce aynı güzellemeleri Castro için yapardı.
Castro, Küba’da devrimden sonra ilk iş Batista döneminden kalan memurları kurşuna dizdirdi.
Yaklaşık 1 milyon Kübalıyı ülkelerini terk etmeye mecbur bıraktı.
Tüm muhaliflerini hapse attırdı.
Ülkesini Sovyetler yıkılana kadar Moskova’dan gelen yıllık 5 milyar dolara, sonrasında ise Venezuela’nın petrol desteğine mahkum etti.
Halkını zenginlikte değil ama yoksullukta eşitledi.
Devlet kontrolü dışında bir medya oluşumuna izin vermedi. Ülkeye internetin girmesine bile izin vermedi.
Sağlığı elvermeyince de koltuğunu kardeşine bıraktı!
İlginçtir Esad lobisi Castro’yu da çok sever ve ölümüne desteklerdi!
50 yıl boyunca halkın önüne sandık koymayan Esad’a , Castro’ya “Demokrat” sıfatını uygun görüp 22 yıldır seçimle işbaşına gelen Recep Tayyip Erdoğan’ı diktatörlükle suçlayan zevatın maskesi artık düştü.
Türkiye’yi ve dünyayı analiz etme kapasitesinden uzak, ideolojik takıntılarının esiri olmuş hastalıklı beyinlerin ürettiği yalanlar ve oluşturdukları algılar da tıpkı kendileri gibi kof ve sahte.
Bu saatten sonra ne söylerlerse söylesinler, istedikleri kadar moral bozmaya çalışsınlar… Hiçbir inandırıcılıkları kalmadı.
Türkiye büyük iş başardı..
Yalın ve saf gerçek bu…
Gerisi hikaye.