CHP’nin devrik lideri Kılıçdaroğlu’nun kendisine “Aman partiyi Özgür Özel’in elinden alma” demeye gelen heyete söylediği iddia edilen bir cümle çok ilginç: “Ekrem Bey, bir belediye başkanı. Özgür Bey’in bu kadar çok miting yapması doğru değil. Ben Aziz Kocaoğlu’nda böyle davranmadım. Yargı sürecini takip etmemiz gerekiyor!”
Kemal Bey’in atıfta bulunduğu olay İzmir eski Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun “Çete lideri” olarak 129 arkadaşıyla beraber 397 yılla yargılandığı “Büyükşehir” davası.
Kılıçdaroğlu’nun FETÖ’cü savcıların talimatıyla Mayıs 2011’de başlatılan operasyonla ilgili Kocaoğlu için mitingler yapmadığı, ortalığı ayağa kaldırmadığı doğru. Çünkü o operasyon kusursuz bir FETÖ tezgahıydı. Amaç CHP’li belediyeyi köşeye sıkıştırmak değil tersine İzmir’de yükselişe geçen iktidar partisinin belediyeyi almasını engellemekti. Operasyondan sadece 1 ay sonra yapılan genel seçimde CHP ile AK Parti arasındaki oy farkı sadece 170 bindi. CHP 13, AK Parti 11 milletvekilliği kazandı! Operasyonun sağladığı mağduriyet zırhı olmasaydı başka bir sonuç ortaya çıkma ihtimali yüksekti. Kılıçdaroğlu bu gerçeği bildiği için o dönemde ne miting düzenledi ne de başka bir şey yaptı!
Aradan 2,5 yıl geçti. Büyükşehir belediye başkanının tutuksuz yargılandığı “Çete” davası devam ederken 2014 yerel seçimleri de yaklaşıyordu. CHP içinde Kocaoğlu’nun yeniden aday gösterilmesini istemeyenlerin sayısı oldukça fazlaydı. Bunlar arasında partinin lideri Kılıçdaroğlu da vardı. Ancak 397 yılla yargılanan bir belediye başkanı olarak Kocaoğlu’nun üzerindeki mağduriyet zırhı oldukça kalınlaşmıştı. CHP yönetiminin önünde onu aday göstermek dışında bir seçenek yoktu. Tüm bunlar olurken Türkiye’de de baş döndürücü gelişmeler yaşanıyordu.
Kocaoğlu ve ekibine kumpas kurarak operasyon yapan savcılar, soruşturma aşamasında tedbir kararı veren hakimler ve hukuksuz dinlemeleri gerçekleştiren polisler ya görevden alınmış ya da tutuklanmıştı.
İlginçtir; Kocaoğlu hiçbirinden şikayetçi olmadı. Onların yargılandığı davalara müdahil olma talebinde bile bulunmadı. Hatta büyükşehir davası devam ederken tayini çıkan ve sonra FETÖ’den tutuklanan dönemin İzmir Cumhuriyet Başsavcısı Durdu Kavak’ı plaket vererek uğurladı İzmir’den!
Sonra ne mi oldu? Türkiye tarihinin en ilginç yerel seçim yarışlarından biri 2014’te İzmir’de yaşandı.
Bir tarafta hükümetin açık ara en başarılı bakanı Binali Yıldırım, diğer tarafta ise Aziz Kocaoğlu vardı.
FETÖ, 17-25 Aralık’ın hemen ertesine denk gelen seçimi Recep Tayyip Erdoğan’dan öç alma fırsatı olarak görüyordu.
Ellerindeki medya ve sermaye gücünü kullanarak her ilde AK Partili adayın karşısındaki en güçlü adayı desteklediler.
İzmir’deki tercihleri de Aziz Kocaoğlu’ndan başkası değildi! FETÖ’nün okullarından akşamları öğrenci velilerine telefon açan öğretmenlerin CHP’ye oy istemeleri, Yamanlar’da gerçekleştirilen toplantılar ve daha neler neler..
FETÖ bütün gücüyle sahada CHP’ye çalışıyordu. Kocaoğlu‘nun yerel seçime 3 hafta kala FETÖ’nün meşhur Türkçe Olimpiyatlarını öven şu konuşması o dönemin ruhunu anlatan en somut delillerden biridir: ‘Ülkemizi dünyaya tanıtan Gülen cemaatine tüm İzmirliler adına sonsuz teşekkürler ediyorum. Fethullah Gülen bu toplumun bir insanı!’
İşte böyle... Hani bugün CHP yönetimi görevini yapan savcıları “Yarın devran döner, hesabını sorarız” diye tehdit ediyor ya. O devran döndüğünde de, dönmeden önce de neler yaptıklarını iyi biliriz. Sabahtan akşama herkesi FETÖ’cü ilan ederler ama daha 10 sene önce kurdukları F tipi ittifakları hiç hatırlamazlar. Yolsuzluğun üzerine giden savcıları, gazetecileri hedef göstererek kendi kitlelerini kandırmakta pek bir mahirdirler.
Gelelim yukardaki hikayeyi niye hatırlattığımıza…
Herkesin her şeyi bildiği , özel sohbetlerinde kabul ettiği ama kamuoyu önünde farklı konuştuğu iki dosya var CHP’nin gündeminde. Şaibeli kurultay ve İstanbul Büyükşehir Belediyesindeki yolsuzluk çarkı. Bu belaları başlarına saranın kim olduğunu hatırlamaları için filmi 2014’e kadar sardım. Belki bir faydamız olur, CHP’den başlayarak Türk siyasetini zehirli bir sarmaşık gibi sarmaya çalışanlara karşı bir duruş sergilenir umuduyla. Yoksa yazık olacak CHP’ye de Türk siyasetine de.